Sinema ve dizi dünyasının devlerinden Netflix ile yönetmen Carl Rinsch arasında yaşanan ve Hollywood'u derinden sarsan dolandırıcılık davası, akılalmaz bir savunma ile yeni bir boyut kazandı. Rinsch'in avukatları, müvekkillerinin Netflix'e ait 11 milyon doları kişisel harcamaları için kullandığı iddia edilen dönemde 'psikoz halinde' olduğunu ve bu nedenle suç işleme kastı taşıyamayacağını öne sürdü.
Bu savunma, tamamlanamayan 'White Horse' adlı dizi projesinin ardındaki milyonlarca dolarlık sır perdesini daha da karmaşık hale getiriyor. Savcılık, Rinsch'i prodüksiyon için ayrılan fonları kripto para piyasasında spekülasyon yapmak ve lüks harcamalar için kullanmakla suçlarken, savunma makamı ise yönetmenin zihinsel durumuna odaklanarak davanın seyrini değiştirmeyi hedefliyor.
Savunma: "Dolandırıcılık Kastı Oluşturacak Zihinsel Kapasiteye Sahip Değildi"
Pazartesi günü mahkemeye sunulan dilekçede, savunma ekibi tanık olarak psikiyatrist Dr. John Mariani'yi dinletmek istediklerini belirtti. İddiaya göre Dr. Mariani, Rinsch'in olayların yaşandığı dönemde dolandırıcılık suçunun gerektirdiği 'kasıt' unsurunu oluşturabilecek zihinsel kapasiteye sahip olmadığını ifade edecek. Avukatlar ayrıca, Rinsch'in durumunun kullandığı reçeteli uyarıcı ilaçlar ve COVID-19 pandemisinin yarattığı psikolojik baskı gibi dış etkenlerle daha da kötüleştiğini savunuyor.
İddialar Şoke Edici: Kripto Varlıklar, Lüks Arabalar ve 650 Bin Dolarlık Yataklar
Davanın temelinde, Netflix'in 'White Horse' projesi için Rinsch'e sağladığı 55 milyon dolarlık dev bütçe yatıyor. Ancak proje hiçbir zaman tamamlanamadı. İddianameye göre Rinsch, 2020 yılında Netflix'ten ek fon talep ederek şirketi yanılttı ve elde ettiği yaklaşık 11 milyon doları riskli kripto para yatırımlarına, lüks otomobillere, antika mobilyalara ve hatta değeri 650 bin doları bulan iki adet el yapımı İsveç yatağına harcadı. Rinsch ise bu harcamaların prodüksiyonla bağlantılı olduğunu iddia ederek suçlamaları reddediyor.
Karşıt Görüş: Rinsch'in Önceki İfadeleriyle Çelişen Savunma
Bu davanın en dikkat çekici noktalarından biri, Rinsch'in mevcut savunmasının önceki ifadeleriyle çelişmesi. Daha önce görülen bir tahkim davasında Rinsch, sergilediği düzensiz davranışların akıl hastalığından kaynaklandığını reddetmişti. O dönemki savunmasını otizm spektrum bozukluğuna dayandıran yönetmen, şu ifadeleri kullanmıştı:
"Orada neler olup bittiğini bilmiyorum ama size şunu söyleyebilirim ki bu durum uyuşturucu kaynaklı değil. Zihinsel bir hastalık da değil. Bu, çoğu insanın anlayamayacağı farklı bir nörotip durumunu şiddetlendiriyor."
Bu durum, mevcut 'psikoz' savunmasının mahkeme tarafından nasıl değerlendirileceği konusunda ciddi soru işaretleri yaratıyor ve savunma stratejisinin güvenilirliğini tartışmaya açıyor.
Davanın Geleceği: Mahkeme Los Angeles'a Taşınacak mı?
Carl Rinsch, tüm suçlamaları reddederken, aynı zamanda yoksul olduğunu iddia ederek federal kamu savunucuları tarafından temsil ediliyor. Hukuki süreç devam ederken, avukatları davanın New York'tan Los Angeles'a taşınmasını talep etti. Savunma, olayın tanıklarının, Netflix'in ve Rinsch'in Los Angeles'ta bulunmasını gerekçe göstererek, "Bu bir Hollywood hikayesi. Davanın Kaliforniya ile daha güçlü, New York ile daha zayıf bir bağı olamazdı," argümanını sunuyor.
Yönetmenin avukatları ayrıca, delil olarak kullanılmak istenen e-posta ve dijital cihazlardaki verilerin yasa dışı arama kararlarıyla elde edildiğini iddia ederek bu delillerin geçersiz sayılmasını istiyor. 2 Aralık'ta başlaması planlanan duruşma öncesinde, bu hukuki manevraların davanın seyrini nasıl etkileyeceği merakla bekleniyor. Bu dava, yapımcı şirketler ve yönetmenler arasındaki güven ilişkilerinin ve finansal denetim mekanizmalarının ne kadar hassas olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.
Bu haberde yer alan bilgiler, Variety'de yayınlanan bir rapora dayanmaktadır.