Türkiye'nin önde gelen teknoloji ve gündem haber portalı Sen,Nexus olarak, sinema dünyasından dikkat çeken bir yapımı mercek altına alıyoruz: Danimarkalı yönetmen Frederik Sølberg'in imzasını taşıyan ve bu yılki Busan Uluslararası Film Festivali'nde İzleyici Ödülü'nü kazanan "Hana Korea". Film, Kuzey Kore'den Güney Kore'ye kaçışın ve yeni bir hayata tutunma mücadelesinin incelikli bir portresini sunarak festivalin en çok konuşulan yapımlarından biri oldu.
Bir Rastlantıdan Doğan Proje: "Tek Kore" Dileği
Yönetmen Sølberg'in "Hana Korea" yolculuğu, 15 yıl önce Seul'deki ilk akşamında tesadüfi bir karşılaşmayla başlıyor. Kore Savaşı anma etkinliğine katılmış iki Koreli adamla girdiği sohbet, ona Kore Yarımadası'nın derin ayrılığını ve "Hana Korea" (tek Kore) dileğini düşündürüyor. Bu an, filmin ilk tohumlarını atarken, Sølberg'i Kuzey Koreli mültecilerin Güney Kore'deki entegrasyon merkezi Hanawon'a yönlendiriyor. Hanawon'daki deneyimleri, ona sadece Kuzey Kore hakkında değil, "Kuzey Koreli olmanın Güney Kore'de ne anlama geldiği" üzerine bir film yapma ilhamı veriyor.
Değer Katan Bilgi: Hanawon Nedir?
Hanawon (하나원), Güney Kore hükümeti tarafından işletilen ve Kuzey Kore'den kaçan sığınmacıların Güney Kore toplumuna entegrasyonunu sağlamak amacıyla kurulan bir eğitim merkezidir. Bu merkezde mülteciler, Güney Kore toplumu, ekonomisi ve kültürü hakkında bilgiler edinir, mesleki eğitimler alır ve psikolojik destek görürler. Hanawon'daki bu zorlu entegrasyon süreci, "Hana Korea" filminin de temel odak noktalarından birini oluşturuyor.
Gerçek Bir Hikayeden Perdeye: Hyorin'in Dokunuşu
2019'da Danimarkalı yapımcı Sara Stockmann ve Koreli yapımcı Heejung Oh ile yaptığı araştırmalar sırasında Sølberg, filmin kahramanı Hyesun'a ilham verecek genç Kuzey Koreli bir kadın olan Hyorin ile tanışıyor. Hyorin'in samimiyeti, beklenmedik hikayeleri ve "Bunu siz yapmalısınız, çünkü siz Koreli değilsiniz, bağlamın bir parçası değilsiniz" şeklindeki çağrısı, projenin en kritik dönüm noktası oluyor. Bu, hikayenin dışarıdan, daha tarafsız bir gözle anlatılmasının önemini de vurguluyor. Hyorin'in süreç boyunca dahil olması, hatta yönetmeni düğününe davet etmesi, projenin insani bağlamda ne kadar derinleştiğini gösteriyor.
Sharon Choi ve Kim Minha: Güçlü İş Birlikleri
Filmin senaryosu, "Parazit" filmiyle tanınan Bong Joon Ho ile yaptığı çalışmalarla bilinen Sharon Choi tarafından Sølberg ile birlikte kaleme alındı. Choi'nin kadın deneyimlerine ve genç Koreli bir kadının hayatına dair derinlemesine içgörüleri, Hyesun karakterinin zenginliğini sağlıyor. Başrol için ise Apple TV'nin ses getiren dizisi "Pachinko"daki performansıyla adından söz ettiren Kim Minha tercih edildi.
Yönetmen Frederik Sølberg, Minha'nın performansına hayranlığını şu sözlerle ifade ediyor: "'Pachinko'daki rolü beni kesinlikle büyüledi. Kapıdan girdiği andan itibaren, izlediğimiz yönü tamamen anladığı belliydi."
Minha için en büyük zorluk ise Kuzey Kore aksanını ustalıkla öğrenmek oldu. Medyada duyulan genel aksanlardan farklı olarak, Ryanggang Eyaleti'ne özgü bir şiveyi yansıtmak için uzun süre bir diyalekt koçuyla çalıştı. Karakterinin Güney'deki hayata uyum sağlarken yaşadığı yumuşamayı, ifadelerindeki, tonundaki ve jestlerindeki ince değişikliklerle yansıtması, oyuncunun role ne kadar titizlikle yaklaştığını gösteriyor.
Sinematik Anlatım ve Özgün Bir Ortak Yapım Modeli
Sølberg, Hyesun'un özgürlüğe doğru yolculuğunu yansıtan özgün bir görsel dil geliştirdi. Karakter kısıtlandığında sabit, yavaş sinema tabloları kullanırken, özgürleştikçe daha dinamik, elde çekim tekniklerine başvuruluyor. Bu sinematik yaklaşım, Hyesun'un sadece içinde bulunduğu durumdan değil, aynı zamanda kameranın onu görme biçiminden de özgürleştiğini, kendi anlatısının kontrolünü ele aldığını sembolize ediyor.
Filmin temel yapısında Hyesun'un annesine yazdığı mektuplar önemli bir yer tutuyor. Bu detay, Hyorin'in gerçek mektuplarından ilham alıyor ve karakterin zorlu seçimlerinin ve ailesine olan bağlılığının derinliğini ortaya koyuyor. Minha için bu mektuplar, karakterine nüfuz etmede eşsiz bir ilham kaynağı olmuş.
"Hana Korea" sadece hikayesiyle değil, uluslararası ortak yapım modeliyle de dikkat çekiyor. Danimarka Film Enstitüsü ana fon sağlayıcı olmasına rağmen, Sølberg projeyi "eşit bir ortak yapım yapısı" olarak tanımlıyor. Kore perspektifinin başından itibaren tam olarak entegre edilmesinin filmin sanatsal ve hikaye açısından başarısı için elzem olduğunu belirtiyor. Bu yaklaşım, Koreli ve Danimarkalı yapımcıların her aşamada eşit ortaklar olarak çalışmasını sağlamış, bu da filmin kültürel hassasiyetini ve derinliğini artırmış.
Kapsamlı Araştırma ve Sorumluluk Bilinci
Yıllar süren araştırma sürecinde ekip, yaklaşık 30 Kuzey Koreli ile röportaj yapmış, uzmanlar ve Hanawon personeliyle görüşmeler gerçekleştirmiş. Bu kapsamlı çalışma, filmin basitleştirilmiş anlatılar yerine gerçek deneyimlere dayanmasını sağlamış.
Sølberg, Hyorin'in kendilerine sürekli olarak "Bu soyut bir hikaye değil, gerçek" demesinin, kendilerine büyük bir sorumluluk yüklediğini belirtiyor: "Bu, Hyorin'e ve diğer Kuzey Korelilere saygı duyan, onların tanındığını hissettiren bir film yapmak için elimizden gelenin en iyisini yapma sorumluluğu verdi."
"Hana Korea", zorlu bir konuyu ele alırken insanlık onurunu ve umudu ön plana çıkaran, derinlemesine araştırılmış ve sanatsal açıdan güçlü bir yapım olarak öne çıkıyor. REinvent'ın uluslararası satışlarını üstlenmesiyle, filmin daha geniş festivallerde ve sinemalarda izleyiciyle buluşması bekleniyor. Bu film, sadece bir kaçış hikayesi değil, aynı zamanda yeni bir kimliğe bürünme ve özgürleşme mücadelesinin evrensel bir anlatısıdır.
Bu evrensel anlatılar ve sinemanın insan onurunu savunma gücü, dünya genelindeki bağımsız yapımlarda da yankı buluyor. Bhutan'dan yükselen ve son dönemde Oscar adaylığıyla dikkat çeken 'I, The Song' gibi filmler de, benzer şekilde özgün hikayeleri küresel arenaya taşıyor ve sinemanın kültürel çeşitliliği teşvik etme rolünü pekiştiriyor. Bhutan'ın Oscar adayı 'I, The Song' filmi hakkında daha fazla bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Japon sinemasından yönetmen Yukari Sakamoto'nun San Sebastián Film Festivali'nde prömiyer yapan 'White Flower and Fruits' (Beyaz Çiçek ve Meyveler) filmi de, gençlik intiharı, ani kayıpların etkisi ve Japon kültüründeki ruhlarla bağ kurma temalarını ele alarak kültürel derinliği ve evrensel insani meseleleri sinemaya taşıyan bir başka önemli yapımdır. Bu filmin detaylarına buradan ulaşabilirsiniz.
Bu küresel sinema yükselişinde, Çin sineması da Pingyao Uluslararası Film Festivali gibi önemli platformlar aracılığıyla uluslararası alanda büyük bir atılım yaşıyor. Festivalin kurucusu Jia Zhangke'nin "2025 yılını 'Çin yeteneğinin patlaması'" olarak nitelendirdiği bu dönemde, Huo Meng'un 'Living the Land' ile Berlin'de En İyi Yönetmen, Bi Gan'ın 'Resurrection' ile Cannes'da Jüri Özel Ödülü ve Cai Shangjun'un 'The Sun Rises on Us All' filmiyle Venedik'te Xin Zhilei'ye En İyi Kadın Oyuncu ödülü gibi prestijli başarılar elde edildi. Genç sinemacıların yerel gerçeklere bağlı kalarak küresel tanınırlık kazandığı bu 'altın an' hakkında daha fazla bilgiye Pingyao Film Festivali: Çin Sineması Uluslararası Yetenek Patlaması haberimizden ulaşabilirsiniz.
Kaynak: Variety - 'Pachinko' Yıldızı Kim Minha ve Yönetmen Frederik Sølberg 'Hana Korea'yı Anlattı
```