Austin'de Waymo Deneyimi: Müzik Eğlencesi ve Otonom Taksinin Gizemli Rotaları

Haber Merkezi

01 September 2025, 12:24 tarihinde yayınlandı

Waymo Yolculukları: Austin'de Müzik Keyfi mi, Uzun Rotaların Çilesi mi? Kullanıcı Deneyimleri Mercek Altında

Austin, Teksas'ta yaşayan Madi Marotta isimli bir TikTok kullanıcısının Waymo ile yaptığı otonom taksi yolculuğu, sürücüsüz araç teknolojisinin hem cazip yönlerini hem de henüz çözülmesi gereken sorunlarını gözler önüne serdi. Marotta'nın viral olan videosu, Waymo'nun sunduğu kişiselleştirilmiş müzik deneyimine olan hayranlığını ve aynı zamanda aracın yavaşlığı ile beklenenden uzun süren rotası konusundaki şaşkınlığını ve eleştirisini ortaya koydu.

Sürücüsüz Takside Eğlence: Kendi Müziğinizle Yolculuk

Marotta, Nashville'de bulunmayan Waymo'ların Austin'deki varlığından duyduğu memnuniyeti dile getirerek, aracın sunduğu özgürlüğe dikkat çekti. Özellikle kişisel müzik koleksiyonunu oynatabilme özelliği, onun için yolculuğu daha keyifli hale getiren bir detaydı. Videoda, aracın arka koltuğundaki bilgi-eğlence sisteminden Chappell Roan'ın müziğini seçtiği ve bu duruma neşe içinde tepki verdiği görülüyor.

Waymo'da Müzik Nasıl Çalınır?

Google'ın destek sayfalarına göre, Waymo yolcuları araç içi eğlence sistemine Spotify hesaplarını kolayca bağlayabiliyorlar. Bu işlem için iki ana yöntem bulunuyor:

  • Akıllı Telefon Üzerinden: Waymo uygulamasını açıp 'Hesap' sekmesine, ardından 'Müzik' ve 'Spotify' seçeneklerine dokunarak Spotify uygulamasını bağlayabilirsiniz.

  • Araç İçi Ekran Üzerinden: Waymo'nun bilgi-eğlence ekranından Spotify'ı seçtiğinizde bir QR kodu belirecektir. Bu kodu telefonunuzla tarayarak Spotify hesabınıza erişim sağlayabilirsiniz. Google, bu erişimin Waymo uygulamasının hesap ayarlarından daha sonra iptal edilebileceğini belirtiyor.

Ayrıca, yolcular araçtaki dokunmatik ekran üzerinden iHeartRadio uygulamasına da erişebilir ve çeşitli çalma listeleri, türler, istasyonlar ve sanatçılar arasında gezinebilirler.

Yolculuğun Gölgeli Yönü: Uzayan Rotalar ve Hız Sorunu

Madi Marotta'nın keyifli başlangıcı, yolculuk uzadıkça ve araç beklendiği gibi hızlanmadıkça yerini şaşkınlık ve hafif bir hayal kırıklığına bıraktı. Haritaların 10 dakika gösterdiği bir mesafenin 20 dakikaya çıkması, 'Neredeyiz?' sorusunu akıllara getirdi. Bu eleştiri, Marotta'ya özgü değil; daha önceki Waymo kullanıcıları da benzer şekilde, otonom taksilerin Google Haritalar'ın önerdiğinden daha uzun ve dolambaçlı rotaları tercih etmesinden şikayetçi olmuştu. Bu şikayetler, otonom sürüş teknolojilerinin toplumsal ve ekonomik etkileriyle ilgili daha geniş bir tartışmanın parçası haline geldi. Zira otonom taksi devi Waymo'nun New York sokaklarına girişiyle patlak veren tartışmalar, şehrin simgesi haline gelmiş taksi şoförleri arasında büyük bir endişe ve tepki dalgasına yol açtı. Henüz yolcu taşımıyor olsa da, Waymo araçlarının bir uzman eşliğinde şehir sokaklarında dolaşmaya başlaması, Bağımsız Sürücüler Loncası başkanı Brendan Sexton'ın belediye başkanını şehir sakinlerini 'Silicon Valley yatırımcılarının laboratuvar fareleri'ne dönüştürmekle suçlamasına neden oldu. Bu durum, teknolojik ilerlemenin getirdiği faydalar ile mevcut iş gücünün korunması arasındaki etik ikilemi bir kez daha gündeme getiriyor. Bu küresel dönüşümler hakkında daha fazla bilgi edinmek için küresel EV arenasındaki kritik gelişmeleri inceleyebilirsiniz.

Diğer kullanıcılar, Waymo'ların otobanlar veya yüksek hızlı yollar yerine genellikle şehir içi sokakları tercih ettiğini belirtmiş, bu durumun yolculuk sürelerini uzattığına dikkat çekmişti.

Waymo'nun Savunması: Güvenlik ve Aşamalı Yayılım Stratejisi

Otonom Araçların İkilemi: Güvenlik mi, Verimlilik mi?

Waymo, sürücüsüz araçların rotalarını genişletirken 'aşamalı' bir yaklaşım benimsediğini açıklıyor. Şirket, Phoenix bölgesinde otobanlarda testler yaptığını ancak önceliklerinin güvenlik olduğunu vurguluyor. Bu yaklaşım, araçların önce yerel sokaklarda ortamı tanıması ve adapte olması anlamına geliyor. Bu durum, 'şeytanın avukatı' bakış açısıyla ele alındığında, güvenlik kaygılarının şimdilik verimliliğin önüne geçtiğini gösteriyor. Her ne kadar uzun rotalar kullanıcılar için can sıkıcı olsa da, teknolojinin bu erken aşamasında alınan güvenlik tedbirleri, otonom araçların geleceği için kritik önem taşıyor.

Google, uzun yolculuk sürelerine ilişkin sıkça sorulan sorular bölümünde, yol koşullarındaki değişikliklerin de rotaları etkileyebileceğini belirtiyor. Ayrıca, Waymo araçlarının belirli coğrafi bölgelerde hizmet vermek üzere tasarlandığı ve uzun mesafeli otobanlara çıkmanın bu bölgelerin dışına çıkmalarına neden olabileceği de bu durumun bir başka nedeni olarak gösteriliyor. Bu 'bölge sınırlamaları', sürücüsüz araçların hizmet alanlarını henüz tam olarak genişletemediğini ve kullanıcıların kişisel araçlarına kıyasla daha uzun seyahat süreleriyle karşılaşmasının olası olduğunu ortaya koyuyor.

Tesla CEO'su Elon Musk, otonom sürüş yaklaşımlarına ilişkin tartışmalarda, Lidar ve radar gibi ek sensörlerin "sensör çelişkisi" yaratarak güvenliği azalttığını savunuyor. Musk, sosyal medya platformu X'te bu durumu açıklarken, "Lidar ve radar, sensör çekişmesi nedeniyle güvenliği azaltır. Lidar/radarlar kameralarla çelişirse, hangisi kazanır? Bu sensör belirsizliği, azalan değil, artan riske neden olur. Bu yüzden Waymo'lar otoyollarda sürülemez. Güvenliği artırmak için Teslalardaki radarları kapattık." ifadelerini kullandı.

Bu açıklama, otonom sürüş teknolojilerinin geliştirilmesinde Tesla'nın "sadece kamera" yaklaşımı ile Waymo ve diğer şirketlerin "sensör füzyonu" (kamera, radar ve Lidar kombinasyonu) stratejisi arasındaki temel ideolojik ayrışmayı gözler önüne seriyor. Ancak otonom sürüş teknolojilerinin zorlukları sadece bu yaklaşımlarla sınırlı kalmıyor. Jeep ve Dodge gibi popüler markaları bünyesinde barındıran Stellantis gibi büyük otomotiv grupları dahi, Seviye 3 (eller ve gözlere serbest) Gelişmiş Sürücü Destek Sistemleri (ADAS) geliştirme planlarını, yüksek maliyetler, teknolojik zorluklar ve henüz netleşmemiş tüketici talepleri nedeniyle durdurma kararı aldı. Bu durum, tam otonomiye giden yolun ne kadar maliyetli ve karmaşık olduğunu açıkça gösteriyor. Daha fazla detay için Stellantis'in Seviye 3 otonom sürüş geliştirme planlarını durdurması hakkındaki haberimize göz atabilirsiniz.

Değer Kat: Otomasyonun İş Gücü Piyasasına Etkisi ve Gelecek Tartışmalar

Otonom araçlar gibi teknolojiler, şüphesiz ulaşımda devrim yaratma potansiyeli taşıyor. Ancak bu alanda hala aşılması gereken önemli engeller bulunuyor. Özellikle Tesla'nın Otopilot ve "Tam Kendi Kendine Sürüş" (FSD) gibi sistemleri de dahil olmak üzere günümüzdeki birçok sürücü destek sistemi, teknik olarak 'Seviye 2' otonomiye sahip olup, sürücünün her an yola dikkat etmesini gerektiriyor. Rivian CEO'su Scaringe'in de belirttiği gibi, mevcut sistemlerin 'Seviye 3' veya daha üstü gibi algılanarak yanlış kullanılması, tam otonomiye olan ihtiyacı daha da belirginleştiriyor ve güvenlik endişelerini artırıyor. Bu tür gelişmelerin toplumsal maliyetleri de göz ardı edilemez. New York'taki taksi şoförlerinin tepkisi, otomasyonun iş gücü piyasasında yaratacağı geniş çaplı değişikliklerin sadece bir önizlemesi olabilir. Sürücüsüz araçların yaygınlaşmasıyla birlikte, 'işçi hakları', 'yaşam ücreti' ve 'teknolojik işsizlik' gibi konuların çok daha karmaşık ve acil bir şekilde tartışılması gerekecek. Şehir yönetimleri, bu geçiş sürecini adil ve sürdürülebilir kılmak için yenilikçi politikalar geliştirmek zorunda kalacak.

Otonom Sürüş Seviyeleri (Kısa Bir Bakış):

  • Seviye 0-1: Hiç otomasyon yok veya temel sürüş yardımları (hız sabitleyici).
  • Seviye 2 (Kısmi Otomasyon): Araç belirli durumlarda direksiyon ve hızlanma/frenlemeyi kontrol eder, ancak sürücü her an denetlemeli ve hazır olmalıdır (örnek: Tesla Autopilot, GM Super Cruise).
  • Seviye 3 (Koşullu Otomasyon): Araç, belirli koşullar altında sürüşü tamamen devralabilir, ancak sistem bir uyarı verdiğinde sürücünün müdahale etmesi gerekir. Sürücü bu süreçte yoldan gözünü ayırabilir.
  • Seviye 4 (Yüksek Otomasyon): Araç, belirli bir operasyonel tasarım alanı içinde (coğrafi alan veya hava koşulları gibi) sürüşü tamamen kendi başına yapar ve sürücünün müdahalesine gerek kalmaz. Sistem arıza yapsa bile güvenli bir şekilde kenara çekebilir.
  • Seviye 5 (Tam Otomasyon): Araç, her türlü koşulda, insan sürücünün yapabileceği tüm sürüş görevlerini yerine getirebilir.

Otonom sürüş alanında Rivian ve Waymo gibi oyuncuların yanı sıra, Honda gibi geleneksel devler de rekabette geri kalmamak adına Helm AI ile ortaklık kurarak 2027'den itibaren Seviye 4 otonom sürüş teknolojilerini sunmayı hedefliyor. Ancak bu dönüşümde, otomotiv endüstrisinin 'akıllı telefonlaşma' takıntısına karşı yükselen 'Otomobil, tekerlekli bir telefon değildir' eleştirisi de önem kazanıyor. Üreticilerin, minimalist tasarım uğruna kanıtlanmış ergonomi kurallarını göz ardı etmesi, sürücü güvenliği açısından ciddi riskler barındırırken, Tesla'nın bile Model 3'te kaldırdığı fiziksel sinyal kolunu kullanıcı şikayetleri üzerine geri getirmesi, sektördeki bu 'dijitalleşme' hatasından bir dönüş sinyali olarak kabul edilebilir. Tam otonom sürüşe geçiş, sadece teknolojik yeterlilikle değil, aynı zamanda etik, yasal düzenlemeler ve kamu güvenliği endişeleriyle de dolu bir yolculuk. Sistemlerin beklenmedik durumlara nasıl tepki vereceği, kaza sorumluluğunun kimde olacağı ve siber güvenlik riskleri gibi konular, hala tam anlamıyla çözüme kavuşturulmuş değil.

Otomobil sektöründeki bu ve benzeri dönüşümler hakkında daha fazla bilgi edinmek için otomobil sektörü dönüşümü konulu yazımızı inceleyebilirsiniz.

Otonom sürüş alanındaki zorluklar sadece bireysel şirketlere özgü değil; sektör genelinde de büyük oyuncular bu karmaşık süreçte tökezleyebiliyor. Örneğin, Uber 2020'de robotaksi geliştirme planlarını iptal ederek bu bölümünü Aurora'ya satarken, GM'nin Cruise robotaksi bölümü de geçtiğimiz yıl yaşanan bir kaza sonrası kapsamlı bir yeniden yapılanmaya gitmek zorunda kaldı. Ayrıca, ABD Ulusal Karayolu Trafik Güvenliği İdaresi (NHTSA), Tesla'nın Otopilot ve Tam Kendi Kendine Sürüş (FSD) sistemlerini içeren kazaların raporlamasında ciddi gecikmeler yaşandığı iddiasıyla kapsamlı bir soruşturma başlattı. Bu durumlar, tam otonom sürüşe ulaşmanın hem teknik hem de etik/güvenlik açısından ne kadar karmaşık ve regülasyonlar açısından da hassas bir alan olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Bu süreçte Rivian CEO'su Scaringe'in bile otonom sürüş hedefleri konusunda 'aşırı kesin olmanın zor olduğunu' ve 'tarihler konusunda hata yapılabileceğini' kabul etmesi, sektördeki vaatler ile gerçekler arasındaki gerilimi açıkça gösteriyor. Konuyla ilgili detaylar için Tesla Otopilot Kazaları: NHTSA Soruşturma ve Gecikmeli Raporlama içeriğimize göz atabilirsiniz.

Geleceğin Sürücüsüz Araçları Bizi Nereye Götürüyor?

Madi Marotta'nın deneyimi, Waymo gibi otonom taksi hizmetlerinin sunduğu yenilikçi özelliklerle birlikte, hala geliştirme aşamasında olan bazı temel zorlukları da gözler önüne seriyor. Kişiselleştirilmiş müzik ve sürücüsüz bir araçta yolculuk yapmanın cazibesi tartışılmaz olsa da, uzun rotalar ve hız kısıtlamaları gibi engeller, bu teknolojinin henüz katetmesi gereken önemli bir yol olduğunu gösteriyor. Ancak otonom sürüş alanındaki bu zorluklara rağmen, sektördeki diğer oyuncular tam otonomi hedefine doğru farklı stratejilerle ilerliyor. Örneğin, elektrikli araç üreticisi Rivian, 2026 yılı sonuna kadar araçlarında 'eller serbest, noktadan noktaya' sürüş desteği sunmayı hedefleyerek iddialı bir adım atıyor. Rivian CEO'su RJ Scaringe'e göre, bu 'eller serbest' sürüş sadece otobanlarla sınırlı kalmayacak, şehir içi yollarda da mümkün olacak ve nihai hedefleri 'gözler kapalı' gerçek bir otonom sisteme ulaşmak. Scaringe, otonom sürüşün elektrikli araçlara olan talebi istemsizce artıracak ana itici güçlerden biri olacağını ve on yılın sonunda eller serbest, gözler kapalı sürüş yeteneğinin çoğu durumda çok değerli hale geleceğini ve satın alma kararlarını büyük ölçüde etkileyeceğini belirtiyor. Bu durum, otonom sürüşün gelecekteki otomotiv sektöründe ne denli merkezi bir rol oynayacağını açıkça ortaya koyuyor. Güney Koreli otomotiv devi Hyundai'nin ABD'ye yaptığı 26 milyar dolarlık devasa yatırımlarla tedarik zincirini yerelleştirme hamlesi ve yapay zeka odaklı, yazılım tanımlı araçlar (SDV'ler) ile Çinli rakiplerine meydan okuması ve teknoloji devi Xiaomi'nin elektrikli araç sektörüne iddialı girişi gibi gelişmeler, geleceğin otomobil pazarının sadece elektrikli değil, aynı zamanda akıllı ve otonom araçlarla şekilleneceğini gösteriyor. Bu alandaki gelişmeler ve rekabet hakkında daha fazla bilgi için Rivian'ın otonom sürüş hedeflerine dair haberimizi okuyabilirsiniz. Otomotiv devlerinin rekabette vites artırdığı, Hyundai ve Xiaomi gibi oyuncuların stratejik hamleleriyle şekillenen bu dönüşüm hakkında daha fazla bilgi için otomotiv devlerinin stratejik hamleleri içeriğimize göz atabilirsiniz.