Volvo EX90'da Büyük Kriz: Tüm Merkezi Bilgisayarlar Ücretsiz Değişiyor!

Haber Merkezi

23 September 2025, 10:33 tarihinde yayınlandı

Volvo EX90 Yazılım Sorunlarına Radikal Çözüm: Tüm Merkezi Bilgisayarlar Ücretsiz Değişiyor
```html

Volvo, elektrikli amiral gemisi EX90 modelinde aylardır süregelen yazılım sorunlarına radikal bir çözüm getiriyor: 2025 model yılındaki tüm EX90'ların merkezi bilgisayarları ücretsiz olarak daha yeni ve güçlü bir üniteyle değiştirilecek. Bu hamle, markanın yazılım tanımlı araç (SDV) stratejisindeki önemli bir dönüm noktasını ve karşılaştığı zorlukları gözler önüne seriyor. İlk tanıtıldığında elektrikli ve yazılım tanımlı araçlar (SDV) pazarında İsveç'i liderliğe taşıması beklenen Volvo EX90, 2025 modelinde ne yazık ki yazılımsal hatalarla gündeme gelmiş, bu durum öfkeli sahiplerden gelen davalar, Reddit'te yayılan korku hikayeleri ve Consumer Reports'tan gelen sert eleştirilerle bir fiyaskoya dönüşmüştü. Ancak Volvo, 2026 modeliyle bu olumsuz algıyı tamamen değiştirmeyi hedefliyor ve bu kapsamlı yenilikleri Nexushaber.com'da detaylıca inceliyoruz.

Kronik Yazılım Hataları ve Kullanıcı Mağduriyetleri

EX90'ın piyasaya sürülmesinden bu yana, araç sahipleri anahtarsız giriş sisteminden (telefon-anahtar), bilgi-eğlence sistemi aksaklıklarına, bağlantı sorunlarına ve hatta kritik sürüş anlarında yaşanan güç sınırlamalarına kadar geniş bir yelpazede ciddi yazılım hataları rapor ediyordu. Referansımızda InsideEVs'e konuşan bir EX90 sahibi, aracını "bir tren kazasının içindeki çöp yangını" olarak nitelendirerek yaşadığı hayal kırıklığını dile getirdi.

"95 sürüşümün sadece 22'sinde telefonum ve Google Asistan'ım çalıştı. Dış dünyayla iletişim kuramıyorum. CarPlay ise neredeyse hiç bağlanmıyor," diyerek yaşadığı sıkıntıları özetleyen 64 yaşındaki Sally Greer, anahtar kartının bile yağmurda 60-90 saniye gibi uzun sürelerde algılandığını belirtti. En endişe verici deneyimlerinden biri ise, otoyola girişte aracının hızının 40 mph (yaklaşık 64 km/s) ile sınırlanması oldu.

Bu türden vakalar, Volvo'nun "güvenli ve güvenilir" imajıyla çelişerek birçok kullanıcının markaya olan güvenini sarsmış durumda. Sorunların bir yıldan uzun süredir devam etmesi ve yazılımsal yamaların yetersiz kalması, kök nedenin daha derinde olduğunu düşündürüyordu.

Volvo'dan Radikal Adım: Nvidia Destekli Yeni Bilgisayar

Volvo, bu sorunları çözmek amacıyla 2025 model EX90'larda kullanılan merkezi bilgisayarları, 2026 model EX90'larda yer alacak olan yeni nesil ünitelerle değiştireceğini duyurdu. Bu yükseltme, her bir araç için ücretsiz olarak sunulacak. Volvo Cars Teknoloji ve Mühendislik Şefi Anders Bell, "Ek bilgi işlem gücü, EX90'ın güvenliğini ve genel performansını daha da artırmak için yapay zeka, veri ve yazılımın gücünden yararlanmamızı sağlıyor. Bu, müşterilerimize gelişmiş güvenlik ve sürücü destek özelliklerinin yanı sıra bilgi-eğlence ve batarya yönetim sistemlerinde sürekli iyileştirmeler sunabileceğimiz anlamına geliyor." açıklamasında bulundu.

Öne Çıkanlar:
  • Yeni Bilgisayar: Nvidia Drive AGX Orin tabanlı, 500 TOPS (Saniyede Trilyon İşlem) üzerinde işlem gücüne sahip. Bu güçlü yonga, Volvo'nun zamanla daha fazla otonom sürüş özelliği eklemesine yardımcı olacak ve Level 2+ gelişmiş sürücü destek sistemleri (ADAS) sunulmasına olanak tanıyarak nihayetinde SAE tarafından tanımlanan Level 5 tam otomasyona kadar ölçeklenebilecektir.
  • Amaç: Otonom sürüş hedeflerini güçlendirmek ve mevcut yazılım sorunlarını temelden çözmek.
  • Anlamı: Volvo'nun, mevcut donanım üzerinde hatasız yazılım geliştirmekte zorlandığını ve donanım değişikliğinin daha pratik bir çözüm olduğunu zımnen kabul etmesi.

Bu karar, Volvo'nun yalnızca gelecekteki iyileştirmelere odaklanmak yerine, mevcut sorunları çözmek için kaynaklarını yeniden tahsis etmek zorunda kaldığının da bir göstergesi. EX90 zaten LIDAR sensörleri ve kapsamlı kamera dizilimiyle otonom sürüş yetenekleri için donatılmış olsa da, bu sensörler yazılım eksiklikleri nedeniyle henüz tam olarak kullanılamıyordu.

800 Volt Mimari ile Şarj Hızında Devrim

2026 EX90'daki en büyük yeniliklerden biri, 400 voltluk sistemden 800 voltluk mimariye geçiş. Bu, elektrikli araç dünyasında büyük bir adım anlamına geliyor ve en önemlisi, çok daha hızlı şarj süreleri vadediyor. Volvo, EX90'ın artık hızlı şarj istasyonlarında sadece 10 dakikalık bir bağlantıyla 250 km (155 mil) menzil kazanabileceğini belirtiyor. Henüz zirve çıkış gücü veya %10-80 şarj süresi açıklanmamış olsa da, bir karşılaştırma yapmak gerekirse 2025 EX90 maksimum 250 kilovat şarj hızına sahipti ve %10-80 arası şarj için 30 dakika gerektiriyordu. Yeni elektrik mimarisi ayrıca, aktarma organlarında kullanılan farklı malzemeler sayesinde batarya ve motorlarda bir miktar ağırlık azaltılmasına da olanak tanımış.

Şarj Performansı Karşılaştırması

  • 2026 Volvo EX90 (800V): 10 dakikada 250 km (155 mil) menzil. (Zirve güç ve %10-80 şarj süresi henüz açıklanmadı)
  • 2025 Volvo EX90 (400V): Maksimum 250 kW şarj gücü, %10-80 arası şarj 30 dakika.

Yeni 800V mimarisi, batarya ve motor ağırlığında da azalma sağladı.

Yazılım Tanımlı Araçlar (SDV) ve Beklentiler

Volvo EX90, ABD pazarında satışa sunulan ilk Avrupa menşeli yazılım tanımlı araç (SDV) olarak pazarlanmıştı. SDV'ler, geleneksel araçlara kıyasla yazılım entegrasyonu, düşük üretim maliyetleri ve teorik olarak sınırsız yükseltilebilirlik gibi birçok avantaj sunar. Ancak bu avantajların yanında büyük bir risk de barındırır: Eğer sistemi çalıştıran donanım ve yazılım dünya standartlarında değilse, müşteri deneyimi ciddi şekilde zarar görebilir.

"95 sürüşümün sadece 22'sinde telefonum ve Google Asistan'ım çalıştı. Dış dünyayla iletişim kuramıyorum. CarPlay ise neredeyse hiç bağlanmıyor," diyerek yaşadığı sıkıntıları özetleyen 64 yaşındaki Sally Greer, anahtar kartının bile yağmurda 60-90 saniye gibi uzun sürelerde algılandığını belirtti. En endişe verici deneyimlerinden biri ise, otoyola girişte aracının hızının 40 mph (yaklaşık 64 km/s) ile sınırlanması oldu.

Bu durum, SDV'lerin geleceği için önemli dersler içeriyor. Teknoloji ne kadar iddialı olursa olsun, temel işlevselliğin ve kullanıcı deneyiminin sorunsuz olması, inovasyonun önüne geçmemeli.

Hyundai Araç Mimarisi ve Entegrasyon Merkezi Başkanı Jihan Ryu, "Onlarca yıldır otomotiv endüstrisi tek bir hedefle tanımlandı: Kaliteli araçlar inşa etmek ve satmak. Bugün bu paradigma kökten değişiyor. Yazılımın gücü, araçların fabrikadan ayrıldıktan çok sonra bile sürekli olarak gelişme potansiyelini açığa çıkardı." ifadelerini kullanarak bu değişimin altını çiziyor. Bu dönüşüm, Volvo'nun yaşadığı gibi zorlukları da beraberinde getiriyor.

Tesla'nın Full Self-Driving (FSD) paketi de bu yeni nesil yazılım tanımlı araç (SDV) yaklaşımının önemli bir temsilcisi olarak öne çıkıyor. Gelişmiş şerit değiştirme, navigasyona göre yol ayrımı seçimi, diğer araçlar ve nesneler etrafında gezinme gibi özellikleri otomatik olarak sunsa da, Tesla bu paketin tam otonom bir sürüş sağlamadığını ve sürekli sürücü denetimi gerektirdiğini vurguluyor. Aylık 99 dolarlık abonelik veya 8.000 dolarlık tek seferlik satın alma seçenekleriyle sunulan FSD, kullanıcılar arasında konfor ve güvenlik algısı açısından yoğun tartışmalara neden oluyor. Bu kapsamlı özellikler ve beraberindeki tartışmalar hakkında daha fazla bilgi edinmek için Tesla Full Self-Driving (FSD) paketi haberimizi inceleyebilirsiniz.

Marka İmajı ve Müşteri Güveni: Volvo İçin Yol Haritası

Volvo'nun merkezi bilgisayar değişimi kararı, markanın itibarını kurtarmak adına atılmış önemli bir adım. Şirket sözcüsü Sophia Durr Aurori, Volvo'nun platformlarını ve ürünlerini teknik olarak mümkün olduğunca iyileştirmeye çalıştığını ve müşterilerin bu iyileştirmelerden en kısa sürede faydalanmasını arzu ettiklerini belirtti. Bu yükseltme, mevcut EX90'ların güncel kalacağı sözünün de bir parçası. Ancak, bu kritik düzeltmeler ve yükseltmeler Volvo için oldukça acil bir zamanda geldi. Şirket, 80.000 dolarlık SUV'larındaki sürekli yazılım sorunlarından bıkmış kendi müşterilerinin baskısı altındaydı. Ayrıca, Avrupa pazarında son derece yetenekli Çinli elektrikli araçların akını ve Alman rakiplerinden gelen yeni veya yenilenmiş modeller arasında şirketin küresel satışları da düşüş gösteriyordu.

Ancak bazı müşteriler için marka imajında oluşan hasarı onarmak kolay olmayabilir. Tüketici güvenini yeniden kazanmak, sadece donanım değişimiyle değil, aynı zamanda sorunsuz bir kullanıcı deneyimi ve daha duyarlı bir müşteri hizmeti yaklaşımıyla mümkün olacaktır. Volvo'nun, özellikle gelecek modelleri olan EX60 gibi elektrikli araçlarıyla bu güveni yeniden inşa etmesi gerekecek.

EX90 sahipleri, yerel Volvo bayilerinden ücretsiz olarak bu yükseltmeyi yaptırabilecekler. Volvo, detaylı bilgileri kısa süre içinde paylaşacak olsa da, etkilenen EX90 sahiplerinin e-posta yoluyla bilgilendirilmeye başlandığı biliniyor.

Bu gelişme, otomotiv sektörünün yazılım entegrasyonu ve dijital dönüşüm yolculuğunda karşılaştığı zorlukların somut bir örneğidir. Volvo'nun bu radikal hamlesi, hem mevcut sorunlara çözüm getirmeyi hem de markanın gelecekteki SDV hedeflerini sağlam temellere oturtmayı hedefliyor.

Ek Bilgi: Yazılım Tanımlı Araç (SDV) konsepti, aracın temel özelliklerinin ve işlevselliğinin donanım yerine büyük ölçüde yazılım tarafından belirlendiği araçları ifade eder. Bu durum, uzaktan güncellemelerle yeni özellikler ekleme ve performansı artırma potansiyeli sunar ancak aynı zamanda karmaşık yazılım geliştirme süreçlerini ve olası güvenlik açıklarını da beraberinde getirir.

Küresel EV Pazarında Rekabet ve Stratejik Farklılaşmalar

Volvo gibi Avrupa merkezli markalar kendi stratejilerini belirlerken, küresel elektrikli SUV pazarında Güney Koreli otomotiv devi Hyundai Motor Grubu da güçlü oyuncularla rekabete devam ediyor. Özellikle geniş aileler ve uzun yolculuk sevenler için üç sıralı elektrikli SUV segmentinde Kia EV9 ve Hyundai Ioniq 9 gibi modellerle dikkatleri üzerine çeken şirket, aynı E-GMP platformunu kullanarak menzil ve şarj süresi gibi kritik alanlarda sınıf lideri çözümler sunuyor. Hyundai Ioniq 9, 110.3 kWh'lik daha büyük bataryası sayesinde yaklaşık 561 km (349 mil) menzil sunarak Kia EV9'u geride bırakırken, şirketin 2027'ye kadar batarya enerji yoğunluğunu %15 artırma ve mevcut Ioniq serisinin menzilini daha da uzatma hedefleri, bu alandaki liderliğini pekiştiriyor.

Ancak, tüm otomotiv üreticileri Volvo gibi tamamen elektrikli bir geleceğe aynı hızla ve kararlılıkla ilerlemiyor. Örneğin, köklü spor otomobil markası Porsche, 2030 yılına kadar araç satışlarının %80'ini elektrikliye dönüştürme gibi iddialı bir hedefe sahip olmasına rağmen, amiral gemisi elektrikli SUV'u K1'i ilk etapta elektrikli motor yerine içten yanmalı ve plug-in hibrit seçeneklerle piyasaya sürme kararı aldı. Bu stratejik değişiklik, elektrikli araç pazarının, özellikle de lüks ve yüksek performanslı segmentte, sanıldığı kadar hızlı ve düz bir çizgi izlemediğini açıkça gözler önüne seriyor. Müşterilerin pil destekli süper otomobillere olan ilgisinin beklentilerin altında kalması, içten yanmalı motorların sunduğu egzoz sesi, motor devri ve titreşim gibi duyusal deneyimlerin hala tercih edilmesi, bu kararın arkasındaki temel nedenler arasında yer alıyor. BMW gibi diğer büyük üreticilerin de içten yanmalı motorlardan vazgeçmeyeceklerini açıklamaları, bu duruşu pekiştiriyor ve pazar dinamiklerine esnek bir yaklaşımla adapte olma çabasını gösteriyor. Bu konuda daha fazla bilgi için Porsche'nin amiral gemisi elektrikli SUV'unun gecikmesi ve strateji değişikliği haberimize göz atabilirsiniz.

Bu stratejik değişimlere paralel olarak, ultra lüks ve süper spor otomobil segmentlerindeki diğer dev markalar da elektrikli araç stratejilerini yeniden gözden geçiriyor. Bentley gibi markalar lüks EV'lere olan talebin beklentilerin altında kaldığını açıkça dile getirirken, Lamborghini ve Ferrari gibi üreticiler de alıcıların tamamen elektrikli modellerden ziyade, içten yanmalı motorların sunduğu duyusal deneyimi ve duygusal bağlantıyı tercih ettiğini belirtiyor. Amerika Birleşik Devletleri'nde BMW'nun elektrikli araç kayıtlarında %37, Mercedes-Benz'in ise %29'luk bir düşüş yaşaması ve Avrupa'da Tesla satışlarının ciddi oranda azalması gibi veriler, pazar genelinde bir yavaşlamanın olduğunu gösteriyor. Yüksek satın alma fiyatları, uzun kredi süreleri, ikinci el değer kaybı ve benzinli rakiplerine göre daha yüksek sigorta ve onarım maliyetleri de EV benimsenmesini yavaşlatan temel faktörler arasında yer alıyor. Ultra lüks otomobil markalarının elektrikli geleceğe yönelik stratejilerinde attığı bu geri adımlar hakkında daha fazla bilgi için Nexushaber.com'daki bu özel haberi inceleyebilirsiniz.

Öte yandan, Hyundai Motor Grubu'nun 2027 yılı itibarıyla menzili genişletilmiş elektrikli araç (EREV) teknolojisine adım atacağını doğrulaması, elektrikli araçların menzil kaygısını gidermek amacıyla küçük bir benzinli motoru sadece bataryayı şarj etmek için kullanacak ve 960 kilometrenin (600 milden fazla) üzerinde etkileyici bir menzil sunmayı hedefleyecek olması da pazarın farklılaşan ihtiyaçlarına bir yanıt olarak öne çıkıyor. Bu karmaşık geçiş sürecinde, şarj edilebilir hibrit araçların (PHEV) gerçek dünya CO2 emisyonlarının üreticilerin açıkladığı resmi rakamların beş katına kadar çıkabildiğine dair veriler de ortaya çıkıyor; bu durum, AB'nin emisyon test metodolojilerini sıkılaştırma girişimlerine rağmen otomotiv sektörünün direncini beraberinde getiriyor. Tüm bu gelişmeler yaşanırken, küresel otomotiv sahnesindeki rekabetin çehresi de değişiyor. Çinli markalar, özellikle elektrikli araç pazarında hızla yükselerek Batılı üreticiler üzerinde baskı oluşturuyor. Örneğin, BYD gibi Çinli elektrikli araç devleri, Avrupa pazarında agresif bir büyüme hedefiyle ilerleyerek Macaristan'da üretim planlarını duyuruyor ve hatta 1.000 kilovatlık megawatt hızlı şarj teknolojisini piyasaya sürmeye hazırlanıyor; bu sayede sadece beş dakikada 400 kilometre menzil eklenebiliyor. Ancak kablosuz şarj teknolojisi gibi inovasyonlar her zaman sorunsuz ilerlemiyor. Tesla'nın Cybertruck için planladığı kablosuz şarj özelliği mühendislik zorlukları nedeniyle rafa kaldırılırken, Porsche gibi markalar bu teknolojiyi lüks bir donanım olarak sunabiliyor. Tasarım ve kullanıcı deneyimi de önemli bir tartışma konusu olmaya devam ediyor; Tesla'nın gömme, elektronik kapı kolları güvenlik endişeleri yaratırken, Volkswagen gibi üreticiler "kullanımı berbat" olarak nitelendirdikleri bu tür tasarım kararlarından vazgeçerek geleneksel kapı kollarına geri döneceklerini açıkladı. Bu durum, teknolojinin ve estetiğin ötesinde, pratiklik ve kullanıcı güvenliğinin otomotiv sektöründe hala ne kadar kritik bir öneme sahip olduğunu açıkça gösteriyor. Otonom sürüş teknolojileri de benzer güvenlik ve güvenilirlik endişelerini beraberinde getiriyor. Örneğin, sensör seçimi konusunda Tesla'nın tamamen kamera tabanlı sistemini takip eden Çinli Xpeng gibi üreticiler, daha önce kullandıkları lidar teknolojisine veda etse de, bu sistemler hala sürücünün sürekli denetimini gerektiriyor. Tam otonom sürüş vaadinin uzağında olduğu düşünülen bu teknolojilere dair endişeler, Xiaomi'nin SU7 modelinde yaşanan güvenlik sorunları ve 'yetersiz tanıma yeteneği' nedeniyle 116.877 aracın geri çağrılmasıyla daha da pekişiyor. Amerika Birleşik Devletleri'nde Ulusal Karayolu Trafik Güvenliği İdaresi (NHTSA) de, Tesla'nın gelişmiş sürücü destek sistemleri (ADAS) veya kendi kendine sürüş özellikli araçlarla ilgili kaza raporlarını geciktirmesini içeren olayları incelemeye devam ediyor. NHTSA'nın mevcut düzenlemeleri revize etme planları, otonom sürüş alanındaki güvenlik standartlarının yeniden şekillendirileceğinin sinyallerini veriyor. Bu kapsamda, Xpeng'in otonom sürüş stratejisi ve otomotiv sektöründeki genel ADAS güvenlik ve düzenleyici gelişmeleri hakkında daha fazla bilgi edinebilirsiniz.

Hyundai'den Yazılım Hamlesi: Pleos Connect

Bu yazılım odaklı dönüşümde sadece Avrupalı markalar değil, diğer küresel devler de önemli adımlar atıyor. Örneğin, Güney Koreli otomotiv devi Hyundai de araç içi yazılım deneyimi konusundaki eleştirilerin hedefi oluyordu. Ancak şirket, 2026 yılının ikinci çeyreğinden itibaren elektrikli, hibrit ve benzinli modellerinde sunmaya başlayacağı yeni nesil işletim sistemi Pleos Connect yazılım devrimi ile bu durumu kökten değiştirmeyi hedefliyor.

Hyundai Pleos Connect'in Öne Çıkan Özellikleri:

  • Gelişmiş Sürücü Profilleri: Her kullanıcı için kişiselleştirilebilir, kapsamlı sürücü profilleri.
  • Çoklu Pencere Desteği: Ekranda aynı anda üç farklı pencere (navigasyon, müzik, şarj bilgisi gibi) çalıştırma imkanı.
  • Üçüncü Taraf Uygulama Mağazası: Geliştiricilere açık bir uygulama ekosistemiyle daha fazla işlevsellik.
  • Yapay Zeka Entegrasyonu: Daha akıllı ve sezgisel bir araç deneyimi.
  • Kapsamlı OTA Güncellemeleri: Araçların fabrikadan çıktıktan sonra bile sürekli gelişimini sağlayan gerçek zamanlı güncellemeler.

Geleceğe Yönelik Adımlar

EX90'daki bu yenilikler, Volvo'nun elektrikli araç portföyünü genişletme yolundaki tek adımı değil. Lüks elektrikli sedan ES90 da yakında piyasaya sürülmeye hazırlanıyor. Ayrıca, Volvo'nun en çok satan XC60 SUV'nin elektrikli alternatifi olan orta boy EX60 SUV, önümüzdeki yılın ilk yarısında şirketin yeni nesil SPA3 platformuyla satışa sunulacak. Tüm bu gelişmelerle birlikte, Volvo'nun elektrikli araç ve yazılım alanındaki bu ikinci denemesinin gerçekten başarılı olması umuluyor. Otomotiv üreticileri için yazılım odaklı bu gelişim, aynı zamanda yeni bir gelir modeli de vadediyor. Hyundai gibi markalar, yazılım hizmetleri, indirmeler, yükseltmeler ve diğer dijital özellikler aracılığıyla abonelik bazlı gelir modeline geçiş yapmayı hedefliyor. Hyundai yetkilileri, gelecekte şirket gelirlerinin %30'unun yazılımla ilgili özelliklerden gelmesini umduklarını belirtiyor. Bu, sadece kullanıcı deneyimini zenginleştirmekle kalmayıp, otomobil üreticilerinin geleneksel satış modelleri dışına çıkarak yeni ekonomik fırsatlar aradığını da gösteriyor. Umarız, bu yenilikler Volvo'nun gelecekteki başarısının anahtarı olur ve markayı elektrikli araç pazarında hak ettiği yere taşır.

Bu haberin orijinal kaynağına buradan ulaşabilirsiniz: InsideEVs'in ilgili makalesini inceleyebilirsiniz.

```