Otomotiv dünyası, sıfır emisyonlu araçlara geçiş sürecinde büyük bir dönüşüm yaşıyor. Bir yanda batarya-elektrikli araçlar pazar payını hızla artırırken, bazı büyük markalar ise elektrikli araçlara geçiş hedeflerini esnekleştirerek içten yanmalı motorlara olan bağlılıklarını sürdürüyor. Örneğin, Audi 2032 yılına kadar tamamen elektrikliye geçme hedefinden vazgeçerek içten yanmalı motorlu araç satışlarına “yedi, sekiz, belki on yıl daha” devam edeceğini duyurdu. Benzer şekilde Mercedes-Benz de 2030'lu yılların ortalarına kadar içten yanmalı motor üretimini sürdüreceğini açıkladı. Audi'nin merakla beklenen elektrikli RS6 E-Tron projesini, geliştirme maliyetlerini haklı çıkaracak düzeyde yeterli talep olmaması nedeniyle iptal ettiğine dair iddialar (zira markanın RS E-Tron GT gibi 912 beygir gücü sunan güçlü bir EV modeline zaten sahip olması, başka bir yüksek performanslı elektrikli modele, özellikle de bir station wagon'a fazla alan bırakmıyor) ve Volkswagen'in dokuzuncu nesil elektrikli Golf modelinin piyasaya sürülmesinde yaşanan önemli gecikmeler de bu stratejik esnekliğin somut göstergeleridir. Audi RS6 E-Tron iptal iddiaları hakkında daha fazla bilgi edinin. Bu gelişmeler ve Audi'nin elektrikli araç stratejisi ve içten yanmalı motorların geleceği hakkında daha fazla bilgiye ulaşılabilir. Benzer şekilde, başlangıçta 2035'e kadar tamamen elektrikli olmayı hedefleyen Volvo da 2030 yılı için sadece EV satışı hedefini terk ederek, on yılın sonunda satışlarının yüzde 90 ila 100'ünü şarj edilebilir hibrit ve tamamen elektrikli araçların oluşturmasını hedeflediğini duyurdu. Zira Avrupa Birliği'ndeki toplam araç satışlarının yalnızca %15.6'sını bataryalı elektrikli araçların oluşturması, Birleşik Krallık ve EFTA ülkeleri dahil edildiğinde ise bu oranın %17.4'e yükselmesi de bu esnekliği desteklemektedir. Bu stratejik esneklik, sektördeki karmaşık dinamikleri gözler önüne sererken, diğer yanda bazı dev üreticiler alternatif yakıt kaynaklarına, özellikle de hidrojene yatırım yapmaya devam ediyor. Bu üreticilerin başında gelen ve hidrojen teknolojisinde 30 yıllık köklü bir geçmişe sahip olan Toyota, bu konuda oldukça iddialı bir duruş sergiliyor.
Toyota'nın Gelecek Vizyonu: Dizel Motorların Sonu Yakın mı?
Toyota Avustralya Satış, Pazarlama ve Franchise Operasyonları Başkan Yardımcısı Sean Hanley, Car Expert'e verdiği röportajda, önümüzdeki birkaç on yıl içinde hidrojen tahrikli motorların dizel motorların yerini alabileceğini öne sürdü. Hanley, dizelin kısa vadede piyasadan çekilmeyeceğini ancak uzun vadede hidrojenin bu boşluğu dolduracağına inandığını belirtti. Ona göre, bir benzinli araç dizelin yapabileceği her şeyi ve fazlasını sunabilirken, gelecekte dizelin tek başına bir yakıt seçeneği olarak varlığını sürdürmesi zor görünüyor. Hanley, şu an birçok kişinin hidrojeni küçümsediğini kabul etse de, teknolojinin dizel motorların yerini alacak potansiyele sahip olduğuna kesinlikle inanıyor.
“Dizel önümüzdeki on yılda yok olmayacak, ancak sonrasında – bence hidrojen dizelin yerini alacak. Uzun vadede dizelin geleceğin yakıtı olabileceğini düşünmüyorum, çünkü bir benzinli araç onun yapabildiği her şeyi ve fazlasını yapabilir.” – Sean Hanley, Toyota Avustralya.
Hidrojenin Uzun Soluklu Tarihi ve Zorlu Altyapı Engeli
Hidrojen yeni bir yakıt kaynağı değil. Tarihi, 1807'deki de Rivaz motoruna kadar uzanıyor; bu, benzin yerine hidrojen ve oksijen karışımıyla çalışan bir içten yanmalı motordu. 19. yüzyıl boyunca hidrojen ve yakıt hücresi teknolojileri üzerine deneyler yapıldı. Ancak 20. yüzyılın başlarında benzinli motorların popülaritesi arttıkça, hidrojen araştırmaları geri planda kaldı.
Yine de yenilikler durmadı. 1966'da General Motors, dünyanın ilk hidrojen yakıt hücreli aracı olan Electrovan'ı tanıttı. NASA'nın Apollo uzay programında da yakıt hücresi teknolojisini benimsemesiyle bu alandaki araştırmalar hız kazandı. Toyota'nın ilk seri üretim hidrojen yakıt hücreli aracı Mirai'yi piyasaya sürmesi ise 2014'ü buldu. Honda'nın FCX Clarity modeli 2008'de daha önce çıkmış olsa da, ne Honda ne de Toyota'nın FCV'leri beklenen satış rakamlarına ulaşamadı.
Buradaki en büyük sorun, batarya-elektrikli araçlarda olduğu gibi, hidrojen için de yeterli altyapının bulunmaması. Örneğin, geçen yıl Shell, Kaliforniya'daki yedi hidrojen yakıt istasyonunun tamamını kapatma kararı aldığını duyurdu. Hanley de Avustralya'da hidrojen yakıt ikmal altyapısının “bugünküne kıyasla önemli ölçüde daha iyi olması” gerektiğini vurguluyor. Bu altyapı eksikliği ve düşük ilgi, hidrojenin yaygınlaşmasının önündeki en ciddi engellerden biri olarak duruyor.
Sektördeki Fikir Ayrılıkları: BMW'den Stellantis'e
Hidrojen teknolojisine yatırım yapma konusunda otomobil üreticileri arasında büyük bir görüş ayrılığı bulunuyor. BMW, bu ayın başlarında yeni nesil yakıt hücresi sistemini tanıttı ve 2028'de seri üretime geçmeyi planlıyor. Daha önce X5 crossover modelleriyle teknoloji üzerinde deneyler yapmıştı. Ancak Stellantis tam tersi bir pozisyonda, hidrojeni “niş bir segment” olarak nitelendirip bu alandaki yatırımlarını sonlandırdığını duyurdu. Bu görüş ayrılıkları, Avrupa Birliği'nin 2035'ten itibaren yeni içten yanmalı motorlu araç satışlarını yasaklama kararına karşı da kendini gösteriyor. BMW Teknoloji Sorumlusu Joachim Post'un bu yasağı "aptalca" olarak nitelendirmesi ve Mercedes-Benz CEO'su Ola Källenius'un Avrupa otomobil endüstrisinin "tam hızla bir duvara çarptığını" belirtmesi gibi devler bu yasağa açıkça karşı çıkarken, Audi CEO'su Gernot Döllner ise elektrikli araçlara olan inancını koruyor ve karbon emisyonlarını azaltmada en etkili teknoloji olarak gördüğü bu yasağı destekliyor. Döllner, "iklim koruması dışında bile, elektrikli otomobil basitçe daha iyi bir teknolojidir" sözleriyle bu duruşunu pekiştiriyor ve yasağın gevşetilmesi çağrılarını "verimsiz" olarak nitelendirerek üreticiler ve düzenleyiciler arasındaki sürekli belirsizliğin müşterileri tedirgin ettiğini vurguluyor. Öte yandan, Polestar gibi bazı markalar ise AB'yi 2035 sıfır emisyon zorunluluğunu sıkı tutmaya çağırıyor. Ancak Audi'nin kendisi de pazar gerçekleri doğrultusunda tamamen elektrikliye geçiş hedeflerini esnekleştirdi. Bu durum, otomotiv sektöründeki karmaşık ve çok yönlü stratejik tartışmaları gözler önüne seriyor.
Değer Katma: Hidrojenin Gelecekteki Rolü
Hidrojen, özellikle ağır ticari araçlar, uzun mesafeli taşımacılık ve endüstriyel uygulamalar için sıfır emisyonlu bir alternatif olarak büyük potansiyel taşıyor. Hızlı yakıt ikmali imkanı, batarya-elektrikli araçların şarj sürelerine kıyasla önemli bir avantaj sunuyor. Ancak üretiminin maliyeti, depolama ve dağıtım zorlukları ile sınırlı altyapı, yaygınlaşmasının önündeki temel sorunlar. Eğer bu engeller aşılırsa, hidrojenin sadece dizelin değil, aynı zamanda bazı benzinli araçların da yerini alarak enerji geçişinde önemli bir rol oynayabileceği düşünülüyor. Gelecekte farklı yakıt teknolojilerinin bir arada var olduğu çok yakıtlı bir ekosistem görmemiz olası.
Sektördeki Fikir Ayrılıkları: BMW'den Stellantis'e
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in geçtiğimiz Cuma günü Münih'teki IAA Mobility Show'da önde gelen otomotiv yöneticileriyle 2035 hedefini görüşmesi, konunun hala sıcak olduğunu gösteriyor. Hedef değişmese de, yasanın planlanan 2026 incelemesinin bu yıla çekilmesi, potansiyel değişikliklere kapı aralıyor. Saf benzinli araçların 2035 sonrasında izin alması zor görünse de, plug-in hibritler ve menzil uzatıcı elektrikli araçlar (içten yanmalı motorun sadece jeneratör olarak çalıştığı modeller) için bir onay olasılığı daha yüksek. Nitekim, Porsche'nin amiral gemisi 911 Turbo S modelini 2026 yılında **701 beygir gücüyle, 0-100 km/s hızlanmasını 2.4 saniyede tamamlayarak** hibrit güç aktarma organıyla tanıtması ve Ferrari'nin efsanevi Testarossa adını 1.000 beygirden fazla güce sahip elektrikli V-8 hibrit teknolojisiyle buluşturması, bu tür ara çözümlerin ne denli kritik hale geldiğini gösteriyor. Hatta Mercedes-AMG, ikinci nesil AMG GT'nin eleştirilerine meydan okuyarak, elektrik desteği olmadan tam 818 beygir gücü ve 1.000 Nm tork üreten ikiz turbo beslemeli 4.0 litrelik V8 motoruyla 2025 Mercedes-AMG GT2 Edition W16 gibi pistlere özel safkan bir canavarı piyasaya sürerek, AB'nin tek yönlü elektrikli araç dayatmasının ne denli gerçekçi olduğu sorusunu gündeme getiriyor. **Ayrıca Mercedes-AMG'nin yakın zamanda AMG GT XX modelini piyasaya sürmeye hazırlandığı ve bu modelin iki kapılı bir versiyonunun da elektrikli Porsche 911 rakibi olabileceği konuşuluyor.** Bu esneklik arayışına Ram'in tam elektrikli kamyonet projesini, Kuzey Amerika'da bataryalı elektrikli kamyonetlere olan talebin yavaşlaması nedeniyle iptal edip, menzil uzatılmış elektrikli Ramcharger modelini "yeni Ram 1500 REV" olarak yeniden markalaması da eklenebilir. Ayrıca Ram CEO'sunun V-8 motorunu seriden çıkarmanın bir hata olduğunu itiraf ederek **'Hata yaptık' ifadesini kullanması ve** Hemi V-8'i geri getirmesi ve otomobil dünyasında efsanevi bir yere sahip olan Toyota’nın 4A-GE kodlu dört silindirli motorunu yıllar sonra modern üretim teknikleriyle yeniden üretme kararı alması, içten yanmalı motorlara olan bağlılığın elektrifikasyon çağında bile devam ettiğini gösteriyor. **Ancak bu geri dönüşün önünde, Dodge'un yüksek performanslı SUV modelleri Durango R/T 392 ve SRT Hellcat'in Amerika Birleşik Devletleri'ndeki bazı eyaletlerde, özellikle katı çevresel düzenlemelerle bilinen California Hava Kaynakları Kurulu (CARB) standartları nedeniyle satış yasağıyla karşı karşıya kalması gibi zorluklar da bulunuyor. Bu durum, performans odaklı V8 motorların emisyon kuralları karşısında ne denli hassas bir konumda olduğunu gözler önüne seriyor. Konuyla ilgili daha fazla bilgi için Dodge Durango Hellcat & R/T 392: Bazı ABD Eyaletlerinde Yasaklandı başlıklı içeriğimize göz atabilirsiniz.** Benzer şekilde, Mercedes-Benz'in geleneksel motorlara yatırım yapmaya devam ederek AMG'den tamamen yeni bir V8 motorunun yolda olduğunu açıklaması ve teknoloji şefi Markus Schäfer'ın markanın efsanevi V-12 motorların üretimini bir süre daha sürdüreceğini duyurması, bu segmentteki talebin hala güçlü olduğunu gösteriyor. Şirketin Baş Teknoloji Yöneticisi (CTO) Markus Schaefer, geçtiğimiz Ağustos ayında ortaya çıkan ve Mercedes'in gelecekteki kompakt araçları ile C-Serisi ve E-Serisi'nin plug-in hibrit versiyonlarında BMW'nin turboşarjlı 2.0 litrelik benzinli motoru (B48) kullanabileceğine dair iddiaları ise kesin bir dille reddetmiştir. Schaefer, Mercedes'in kendi yeni modüler motor ailesi olan FAME'yi (Family of Modular Engines) geliştirdiğini ve bu platformun dört, altı, sekiz ve on iki silindirli motorları kapsadığını, AB7, Çin 7 ve ABD düzenlemelerine uyumlu olduğunu belirterek, markanın motor kimliğinin %100 'Stuttgart Yapımı' kalmaya devam edeceğini vurgulamıştır. Mercedes-Benz ve BMW motor işbirliği iddialarının tüm detaylarına Nexus Haber'den ulaşabilirsiniz. Öte yandan, Nissan, üçüncü nesil E-Power hibrit sistemi için geliştirdiği ve soğuk sprey yöntemiyle doğrudan silindir kapağına uygulanan valf yuvalarını kullanan yeni motoruyla, termal verimlilikte %42 gibi dikkat çekici bir oran yakalayarak Toyota ve Hyundai gibi rakiplerini geride bırakıyor. Bu yenilik, markanın hibrit pazarında rekabetçi konumunu güçlendirirken, yakıt verimliliğini ve motor performansını önemli ölçüde artırma potansiyeli taşıyor. Nissan'ın bu iddialı hibrit teknolojisi hakkında daha fazla bilgi için buraya tıklayın. Ayrıca, Mercedes-AMG C63'ün geleneksel V8 motorundan dört silindirli, elektrik destekli bir üniteye geçişinin yarattığı tartışmalar ve Mercedes yetkililerinin 'bazı müşterileri kaybettik' itirafı sonrası, yönetim kurulu üyesi Mathias Geisen'in açıklamalarıyla C63 modelinde gelecekte altı silindirli bir motor seçeneğine geri dönülebileceği sinyalleri verilmiştir. **Geisen, "Dört silindirli seçenek sunduğumuz bazı modellerde, gelecekte altı silindirli motorlar da sunacağız. Hibrit olabilir veya sadece içten yanmalı olabilir" diyerek potansiyel bir değişimin sinyalini vermiş, V8'in dönmeyeceğini ancak hafif hibrit 3.0 litrelik sıralı altı silindirli 'M256M' kod adlı bir motorun (CLE53 ve Aston Martin DBX'te kullanılan) beklendiğini belirtmiştir. Model adının C53'e dönebileceği konuşulsa da, Autocar, C63 isminin plug-in hibrit altı silindirli versiyon için korunabileceğini öne sürmektedir. Bu değişikliklerin 2026'daki C-Serisi makyajı ile birlikte gelmesi ve GLC 63'ün de 2027 civarında benzer bir yolu izlemesi bekleniyor.** Bu stratejik dönüşüm ve olası sıralı altı silindirli motor iddiaları hakkında daha fazla bilgi için Nexus Haber'in ilgili içeriğinden ulaşabilirsiniz.
Mercedes'in dört silindirli C63 hamlesi, emisyon düzenlemelerine uyum ve elektrifikasyona geçiş stratejisinin bir parçasıydı. Ancak bu modernleşme çabası, markanın geleneksel müşteri kitlesiyle beklentileri arasında ciddi bir uyumsuzluğa yol açtı. Müşteri kayıplarının ve satış zorluklarının itiraf edilmesi, pazar gerçeklerinin ve marka mirasın önemini bir kez daha ortaya koyuyor. **Zira mevcut dört silindirli C63'ün ABD'deki başlangıç fiyatı 87.200 dolar olup, bu onu BMW M3 Competition xDrive'dan sadece 1.675 dolar daha ucuz yapıyor ki bu, C63'ün konumlandırmasında bir sorun olduğunu gösteriyor. Rakiplerinden BMW, yeni nesil M3'te sıralı altı silindirli motorunu koruyacağını doğrularken, Audi Sport RS4 Avant'ın yerine geçecek RS5 Avant için V6 tabanlı plug-in hibrit sistem üzerinde çalışıyor.** Bu durum, küresel otomotiv endüstrisinde Avrupa Birliği'nin (AB) 2035 yılı itibarıyla içten yanmalı motorlu (ICE) araçların satışını yasaklama kararına karşı artan endişelerle de örtüşüyor. Mercedes CEO'su Ola Källenius'un da Avrupa otomobil endüstrisinin "tam hızla bir duvara çarptığını" ve AB politikasını yeniden düşünmezse "çökebileceğini" belirtmesi, markanın içten yanmalı motorları planlanandan daha uzun süre piyasada tutmak için bir "rota düzeltmesi" yapmak zorunda kaldığını ortaya koyuyor. Hatta marka, talep olduğu sürece efsanevi V-12 motorların üretimini dahi sürdüreceğini açıkladı. Mercedes'in bu yaklaşımı, Audi'nin de 1976'dan bu yana süregelen bir geleneği sona erdirerek, performansa düşkün tutkunları arasında kült statüsüne ulaşmış sıralı beş silindirli motorunun üretimini sona erdirme kararıyla benzer bir doğrultuda ilerlediğini gösteriyor. Özellikle RS3 modelinin yaklaşık iki yıl içinde üretimden kalkmasıyla veda edecek bu efsanevi motorun sonlandırılmasının ardındaki temel nedenler, Münih'teki IAA Mobility Fuarı'nda Audi CEO'su Gernot Döllner tarafından açıklandığı üzere, sıkılaşan Euro 7 emisyon düzenlemeleri ve bu motor için gerekli mühendislik ve maliyet yatırımını haklı çıkaracak 'ölçek ve genel pazar talebi' eksikliği olarak belirtiliyor. Döllner, motoru Euro 7 standartlarına uyumlu hale getirmenin 'teknik olarak zor olmadığını' ancak RS3 Sportback ve RS3 Sedan modellerinin satış hacminin, bu yatırım maliyetini karşılamaya yetersiz kaldığını vurgulamıştır. Mevcut nesil RS3'ün Kasım 2026'da yeni piyasaya sürülecek araçlar ve Kasım 2027'de AB7 pazarlarında satılan tüm otomobiller için geçerli olacak Euro 7 standartlarına kadar geçici bir muafiyetten yararlanmasına rağmen, 2027'deki tam uyumluluk zorunluluğu, beş silindirli motorun fişinin çekilmesi anlamına geliyor. Audi'nin bu ikonik motoruna vedası hakkında daha fazla bilgi için buraya tıklayın. Her iki marka da, regülasyonlar ve pazar gerçekleri arasında bir denge bulma arayışında.
BMW i3'ün on yıldan önce kullandığı ve son yıllarda göz ardı edilen bu teknoloji, yeniden gündeme geliyor. Volkswagen Grubu da, jeneratör olarak ICE kullanımını destekleyen ve öncelikli olarak elektrikli otomobiller için tasarlanmış olsa da içten yanmalı motorları da barındırabilme esnekliği sunan yeni bir platform olan Ölçeklenebilir Sistemler Platformu (SSP) üzerinde çalışıyor. Bu platformu kullanacak olan elektrikli Golf özelinde Volkswagen'in Rivian ile de işbirliği yaptığı biliniyor. SSP'nin sekiz farklı varyasyonu ile birçok segmentte kullanılması planlanıyor ve Audi'nin birkaç yıl içinde elektrikli bir A4 ile Avrupa'da öncülük edebileceği belirtiliyor. Ayrıca, Audi ve Porsche tarafından ortaklaşa geliştirilen Premium Platform Electric (PPE) platformu Macan EV ve Audi Q6 E-Tron gibi modellere temel oluştururken, Mercedes-Benz'in 2026 yılında yollara çıkması beklenen tamamen elektrikli C-Serisi'nin (800 kilometreye ulaşan WLTP menzil, 94 kWh'lik batarya paketi, 800 volt mimarisi, Hyperscreen ve daha uzun aks mesafesi ile) ve ikonik G-Serisi'nin ruhunu taşıyan, off-road yetenekleri yüksek "Baby G" adındaki tamamen elektrikli SUV modelinin de 2026'da tanıtılması beklenmesi, markanın elektrikli mobiliteye olan kararlı bağlılığını gösteriyor. BMW de Neue Klasse platformunu kullanan yeni elektrikli amiral gemisi iX3'ü (yaklaşık 640 km menzil, 400 kilovata kadar şarj hızıyla 10 dakikada yaklaşık 370 km menzil) ve yeni nesil elektrikli 3 Serisi olarak konumlandırılan i3 modelini tanıtmaya hazırlanıyor. Bu modeller, 'yazılım tanımlı araç (SDV) mimarisi', 'Süper Beyinler' konsepti, ön camın dibine uzanan geniş ekran ve 'Panoramik iDrive' gibi devrim niteliğinde yeniliklerle gelecek. BMW Yönetim Kurulu Başkanı Oliver Zipse'nin ifade ettiği gibi, markanın elektrikli ve içten yanmalı motorlu M3 versiyonlarını sürdürecek olması ve i3'ün ilk elektrikli 3 Serisi varyantı olup ardından benzinli motorlu modellerin geleceği yönündeki "çift yönlü yol haritası", markanın elektrikli dönüşüme hız verirken, geleneksel içten yanmalı motorlu araçlara olan talebi de göz ardı etmediğini gösteriyor. Ayrıca BMW'nin 2027 yılı sonuna kadar 40 yeni veya güncellenmiş model piyasaya sürme hedefi, markanın ürün gamını sürekli yenileme ve genişletme stratejisinin bir yansıması olarak öne çıkıyor.
Nexus Haber Yorumu: İdealizm ve Pragmatizm Arasında Sıkışan Otomotiv Sektörü
Audi'nin elektrikli araçlara olan sarsılmaz inancı ile pazar gerçeklikleri arasında gidip gelen bu stratejisi, küresel otomotiv sektörünün karmaşık dönüşümünü yansıtıyor. Bir yanda karbon emisyonlarını azaltma ve iklim değişikliğiyle mücadele hedefleri varken, diğer yanda tüketici talepleri, üretim maliyetleri ve kârlılık gibi unsurlar üreticileri esnek olmaya itiyor. Bu durum, hem sektör hem de tüketiciler için belirsizlikleri beraberinde getirirken, gelecekteki ulaşım çözümlerinin sadece saf elektrikli olmak zorunda olmadığını, ara çözümlerin de önemli bir rol oynayabileceğini gösteriyor. Türkiye gibi pazarlar için de bu esneklik, elektrikli araçlara geçiş sürecinde farklı seçeneklerin sunulmaya devam edeceği anlamına gelebilir ve markaların bu tür ara modelleri sunmaya devam etmesi, geçiş dönemindeki kullanıcılar için cazip bir seçenek oluşturabilir.
Otomotiv devlerinin bir yandan sürdürülebilirlik hedeflerine bağlı kalırken, diğer yandan küresel pazarın ve tüketicilerin dinamiklerine uyum sağlamaya çalıştığı açıkça görülüyor. Audi'nin stratejisi, iddialı hedefler ile ticari gerçeklikler arasındaki hassas dengeyi yansıtıyor. Elektrikli araç teknolojisine olan inanç tam olsa da, tam geçişin beklenenden daha uzun ve aşamalı olacağı öngörülebilir bir gerçektir. Bu süreçte Lamborghini, Lotus, Tesla gibi birçok markanın elektrikli araç lansmanlarını ertelemesi veya elektrikli araç hedeflerini gözden geçirmesi, pazarın tam elektrikli araçlara geçişte hala bazı zorluklar yaşadığını kanıtlıyor. Özellikle lüks segmentte Pagani, Koenigsegg gibi markalar ve hatta Ferrari'nin ikinci EV modelini "sıfır talep" nedeniyle ertelemesi, Lamborghini'nin ilk elektrikli aracını 2029'a ertelemesi, **Honda'nın büyük elektrikli SUV projesini rafa kaldırdığı haberleri** ve Rimac CEO'sunun üst düzey alıcıların pahalı elektrikli araçlardan uzaklaştığını ifade etmesi dikkat çekiyor. İngiliz lüks spor otomobil üreticisi McLaren'ın bile yeni CEO'su Nick Collins'in tam elektrikli bir model piyasaya sürmek için acele etmediklerini, içten yanmalı motorların "bu markanın büyük rolünü gerçekten uzun bir süre oynamaya devam edeceğini" vurgulaması ve Artura hibrit modeli ile yaklaşan W1 hypercar'ında hibrit V-8 motor kullanmayı sürdürmesi, lüks segmentteki talep dinamiklerinin ve teknolojik olgunlaşma beklentilerinin markayı tam elektrikli bir geleceğe doğru daha temkinli adımlar atmaya ittiğini gösteriyor. Hatta Ram markasının tam elektrikli kamyonet projesini iptal edip, menzil uzatılmış elektrikli Ramcharger modelini "yeni Ram 1500 REV" olarak yeniden markalaştırması da bu duruma çarpıcı bir örnek teşkil ediyor. Benzer şekilde, Ram CEO'sunun V-8 motorunu seriden çıkarmanın bir hata olduğunu itiraf ederek Hemi V-8'i geri getirmesi ve Mercedes-Benz'in AMG için tamamen yeni bir V8 motoru duyurması, aynı zamanda markanın efsanevi V-12 motorların üretimini bir süre daha sürdüreceğini açıklaması, içten yanmalı motorlara olan talebin özellikle belirli segmentlerde hala güçlü olduğunu gösteriyor. Diğer yandan, Ford Mustang'in tamamen elektrikli bir versiyonunu yakın zamanda üretmeme ve benzinli Mustang üretimini 2030'lu yıllara kadar sürdürme kararı, geleneksel performans araçlarına olan talebin devam ettiğini gösteren önemli bir örnek teşkil ediyor. **Ayrıca, 1990 yılından bu yana 17 milyondan fazla satan ikonik Renault Clio modeli de 2026 versiyonuyla tamamen yenilenerek, özellikle E-Tech Full Hibrit güç aktarma organıyla yakıt verimliliği ve şehir içi elektrikli sürüş konusunda büyük iddialar taşıyor.** Mercedes-AMG'nin ise tamamen içten yanmalı motorlu, safkan pist odaklı özel üretim modeller sunması ve BMW'nin geleneksel benzinli 3 Serisi üretimini ayrı bir platformda sürdürme kararı, pazarın farklı ihtiyaçlarına verilen önemin altını çiziyor. Volkswagen'in elektrikli Golf modelinin üretimindeki gecikmeler, elektrikli araçlara geçiş sürecindeki finansal ve üretim zorluklarının bir diğer göstergesiyken, Toyota'nın hibritlere öncelik veren 'çoklu yol' stratejisi ve ikonik 4A-GE motorunu yeniden üretme kararı, markaların çeşitliliği koruma çabasını yansıtıyor. **Bu 'çoklu yol' yaklaşımına ek olarak, otomotiv devi Toyota, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki üretim stratejisinde önemli bir dönüşüme imza atıyor. Şirket, uzun süredir Kentucky tesislerinde ürettiği Lexus ES sedan modelinin üretimini Japonya'ya kaydırarak, boşalan kapasiteyi tamamen elektrikli iki yeni üç sıralı SUV modelinin üretimi için değerlendirecek. Reuters'a konuşan anonim bir kaynağa göre, bu yeni elektrikli SUV'ların, Toyota'nın en sevilen modellerinden ikisi olan RAV4 ve Land Cruiser'ın elektrikli versiyonları olması bekleniyor. Toyota cephesinden yapılan resmi açıklamada ise Kentucky'de iki adet üç sıralı elektrikli SUV üretileceği doğrulanırken, bu modellerin hangi isim plakalarını taşıyacağı konusunda detay verilmedi. Bu stratejik hamle, Toyota'nın ABD pazarındaki elektrikli araç (EV) varlığını güçlendirme ve değişen tüketici taleplerine yanıt verme çabasının kritik bir göstergesi olarak öne çıkıyor. Özellikle CH-R modelinin bir benzinli otomobil adını elektrikli versiyonu için yeniden kullanan ilk Toyota olması örneğinde olduğu gibi, RAV4 ve Land Cruiser gibi köklü isimlerin elektrikli dünyaya adım atması, şirketin bu stratejiyi daha geniş kitlelere yayma niyetini gösteriyor. Bu gelişmeler ve Toyota'nın ABD'deki elektrikli SUV üretimi hakkında daha fazla bilgi için Toyota RAV4 ve Land Cruiser Elektrikli SUV ABD Üretimi haberimize göz atabilirsiniz.** Bu genel eğilim, Volvo gibi markaların elektrikli araç hedeflerini revize etmesi (**Volvo CEO'su Hakan Samuelsson'un "Sektör elektrikli olacak; geri dönüş yok. Bazı bölgelerde biraz daha uzun sürebilir, ancak yön açık. Yaklaşık 10 yıl içinde arabaların tamamı elektrikli olacak ve daha düşük maliyetli olacaklar" diyerek 2035'e kadar tüm yeni otomobillerin tamamen elektrikli olacağına dair iddialı bir kehanette bulunmasına rağmen**, şirketin 2030 için belirlediği sadece EV satışı hedefini terk ederek, on yılın sonunda satışlarının yüzde 90 ila 100'ünü şarj edilebilir hibrit ve tamamen elektrikli araçların oluşturmasını hedeflediğini duyurdu. Yılın ilk sekiz ayında Volvo, içten yanmalı motoru olmayan sadece 90.326 adet araç satışı gerçekleştirirken, bu rakam geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 24'lük devasa bir düşüşe işaret ediyor. Şarj edilebilir hibritler de yüzde bir düşüşle 107.380 adede gerilerken, sadece benzinli ve hafif hibrit modeller yüzde yedi düşüşle 253.376 adet sattı. Genel olarak, Volvo'nun bu yıl toplam teslimatları yüzde 10 düşüşle 498.464 adette kaldı.) ve Avrupa Birliği'ndeki toplam araç satışlarının yalnızca %15.6'sını bataryalı elektrikli araçların oluşturmasıyla da destekleniyor. Birleşik Krallık ve İzlanda, Lihtenştayn, Norveç ve İsviçre'den oluşan Avrupa Serbest Ticaret Birliği (EFTA) ülkeleri dahil edildiğinde ise bu oran %17.4'e yükseliyor. Avrupa'nın en prestijli otomotiv etkinliklerinden biri olan ve 9-14 Eylül 2025 tarihleri arasında Messe München fuar merkezi ve şehir genelinde düzenlenecek olan IAA Mobility Fuarı, elektrikli geleceğe kararlılıkla ilerleyen markaların vitrini oldu. Yıllardır merakla beklenen Polestar'ın yeni amiral gemisi elektrikli sedanı Polestar 5, bu fuarda tüm ihtişamıyla sahneye çıkarken, 7 Eylül Pazar günü tam tanıtımı yapılacak olan Mercedes-Benz lüks SUV segmentindeki popüler temsilcisi GLC'nin tamamen elektrikli versiyonu, 1.360 beygir gücündeki elektrikli hiper otomobil konsepti Mercedes-AMG Project XX ve elektrikli/hafif hibrit seçeneklerle CLA Shooting Brake'in de halka açık ilk gösterimiyle dikkatleri üzerine çekti. Hyundai'nin geleceğin kompakt elektrikli vizyonunu sergileyen Concept Three'yi gün yüzüne çıkarması da fuarın öne çıkan yeniliklerinden biriydi. Bu genel dönüşüm rüzgarları, yalnızca elektrikli araçlara geçişi değil, aynı zamanda karoser tercihlerini de derinden etkiliyor; örneğin, uzun yıllar station wagon segmentinin liderlerinden olan Volvo, sevilen lüks modeli V90'ın üretimini bu ayın sonunda durdurarak ve doğrudan bir halefi planlamayarak, markanın köklü station wagon geleneğinden vazgeçtiği ve tüketici ilgisinin yoğunlaştığı SUV'lara yöneldiği şeklinde yorumlanıyor. Benzer şekilde, bir zamanlar sportif sürüş deneyimiyle bilinen Honda da odağını büyük SUV'lara ve hibrit modellere kaydırırken, lüks üretici Audi de sportif fastback modelleri A7 ve S7'yi 2026 yılı itibarıyla Amerika Birleşik Devletleri pazarından çekme kararı aldı. Bu bağlamda, Japon devi Toyota'nın hibritlere öncelik veren 'çoklu yol' stratejisinin, dünya genelinde elektrikli araç talebinin yavaşlamasıyla giderek daha fazla haklılık kazandığı gözlemleniyor. Öte yandan, Volkswagen de elektrikli araçları için tanıdık isimleri yeniden kullanma stratejisiyle öne çıkıyor. CEO Thomas Schäfer'ın ifadesiyle, 'ID. Polo, bilinen isimlerimizi geleceğe taşımanın sadece başlangıcı.' Bu açıklama, markanın ID.3'ü ID. Golf'e, ID.4'ü ID. Tiguan'a ve ID.7'yi ID. Passat'a dönüştürme ihtimalini güçlendiriyor. ID. Cross'un seri üretim versiyonunun önümüzdeki yaz yeni bir isimle (muhtemelen ID. Polo Cross) tanıtılacak olması, bu stratejinin bir parçası. Ayrıca, standart ID. Polo'nun resmi tanıtımı Mayıs 2026'da gerçekleşecekken, elektrikli Polo serisi önümüzdeki sonbaharda iki farklı batarya boyutu ve üç farklı güç çıkışı seviyesiyle satışa sunulacak. Merakla beklenen ID. Polo GTI versiyonu ise 223 beygir gücündeki performansıyla yıl sonundan önce piyasaya sürülerek elektrikli hot hatch segmentine iddialı bir giriş yapacak. **Volkswagen, ikonik Polo modelinin yarım asırlık başarılı geçmişini, dünya ralli şampiyonu Johan Kristoffersson'ın direksiyonunda, efsanevi Gymkhana serisine gönderme yapan özel bir video ile kutlayarak kamufle edilmiş elektrikli ID.Polo prototipiyle önemli ipuçları da vermiştir. Tüm detaylar için Volkswagen Polo 50. Yıl Gymkhana Videosu: Elektrikli ID. Polo Yolda! haberimizi inceleyebilirsiniz.** Markanın en uygun fiyatlı elektrikli aracı ise 2026'da 20.000 Euro etiketiyle e-up! modelinin yerini alacak olan ID.1 olacak ve ID.2 için Almanya'da hedeflenen 25.000 Euro'luk rekabetçi fiyatlandırma ile elektrikli araçlara erişimi genişletmeyi amaçlıyor. Diğer yandan Audi, lüks otomobil pazarında yıllık 2 milyon araç satışı gibi iddialı bir hedefe ulaşmayı amaçlarken, bu hedefin markanın tarihinde hiç ulaşamadığı bir zirve olduğunu belirtiyor. Bu strateji doğrultusunda, Volkswagen Polo tabanlı A1 supermini ve Q2 kompakt crossover modelleri, mevcut jenerasyonlarının ömrünü tamamlamasının ardından üretimden kaldırılacak. Bu hamlelerle birlikte, A3 modeli markanın en uygun fiyatlı modeli konumuna gelirken, Audi 2026 yılında pazara sunacağı yeni bir giriş seviyesi elektrikli araç ile farklı bir strateji izleyecek. Performans meraklıları için ise, ABD pazarında 2026 yılı itibarıyla sportif fastback modelleri Audi A7 ve S7 satıştan çekilirken, RS7 modeli 2026 yılı ve sonrasında da Amerika'da sunulmaya devam edecek. ABD pazarının Audi'nin 2 milyonluk satış hedefinde kilit rol oynayacağı belirtilirken, Trump yönetiminin uyguladığı gümrük vergilerini aşmak amacıyla yerel üretimin değerlendirildiği de ekleniyor ki bu, Audi'nin bölgesel satışlarını ikiye katlamasını sağlayabilir. Bu bağlamda, Skoda'nın Vision O konseptinin bir sonraki nesil elektrikli Octavia'yı önizlediği düşünülse de, içten yanmalı motorlu Octavia'nın sonunun yakın zamanda gelmesi pek olası görünmüyor. Zira 1996'dan bu yana markanın en çok satan otomobili olma özelliğini koruyan Octavia'yı, Skoda'nın bu kadar kısa sürede içten yanmalı motorlu versiyonu bırakıp tüm enerjisini bu cesur tasarımlı konseptten ilham alan bir elektrikli modele yatırması, pazar stratejisi açısından büyük bir risk taşıyacaktır. Cupra'nın alışılmadık tasarımlarla 'kutunun dışında düşünmeye' çalışması ise takdire şayan. Ancak, bir üretim versiyonu gelirse bile, yakın zamanda Amerika Birleşik Devletleri pazarına ulaşmayacak. Cupra, otomotiv endüstrisindeki devam eden zorlukları ve değişen pazar dinamiklerini gerekçe göstererek Kuzey Amerika'daki çıkışını 2030 sonrasına ertelemişti.** Ayrıca Mercedes-AMG C63 modelinde yaşanan motor dönüşümü tartışmaları ve şirketin 'bazı müşterileri kaybettik' itirafı sonrası, geleneksel motorlara dönüş ve altı silindirli seçenek iddiaları gibi gelişmeler, pazarın beklentileriyle yüzleşildiğini gösteriyor. Dizel motorların geleceği belirsizliğini korurken, hidrojenin bu çoklu yakıt stratejileri yarışında iddialı bir oyuncu olmaya devam edeceği kesin.
Öte yandan, Audi elektrikli geleceğe olan inancını, TT ve R8 arasında konumlandırılacak ve 2027'de üretime geçmesi beklenen yeni elektrikli spor otomobil konsepti 'Concept C' ile pekiştiriyor. **Şirket, Concept C'nin 2027'de yollara çıkacak üretim versiyonunun konseptle neredeyse aynı olacağını (%87 benzerlik) ve Porsche'nin yeni nesil 718 EV (Boxster/Cayman EV) modelleriyle aynı platformu paylaşacağını duyurdu. Yıllık 'çok düşük beş haneli' satış tahminlerine rağmen karlı olacağına güvenilen bu aracın, altı haneli fiyat etiketiyle doğrudan hacim katkısından ziyade bir 'TT Anı 2.0' olarak marka imajını güçlendirme ve showroomlara müşteri çekme amacı taşıdığı belirtiliyor. Aynı zamanda, iç mekanda kaliteye odaklanılarak fiziksel tuşların geri dönüşü ve dokunmatik hassasiyeti tartışmalı parlak siyah yüzeylerden uzaklaşma gibi adımlar atılırken, kişiselleştirme seçeneklerini azaltarak elde edilen maliyet tasarruflarının anodize alüminyum gibi yüksek kaliteli malzemelere ve daha premium dokunuşlara yatırım yapılması hedefleniyor.** Bu model, sanal vites geçişleri ve yapay motor sesleri gibi yenilikçi özelliklerle sürüş deneyimini zenginleştirmeyi hedeflerken, yeni nesil Audi modellerinde bu deneyimin nasıl şekilleneceğine dair ipuçları sunuyor. **Lexus, Kia EV6 GT, yaklaşan elektrikli M3, 2026 Honda Prelude hibrit ve** İngiliz lüks otomobil üreticisi Jaguar'ın da elektrikli dönüşümünü 'Type 00' kod adlı ultra lüks bir elektrikli coupe modeliyle sürdürürken, son test sürüşlerinde tamamen elektrikli olmasına rağmen gizemli bir V8 motor sesi çıkardığı gözlemlenmesi, performans odaklı elektrikli araçlarda yapay motor seslerinin giderek yaygınlaştığını gösteriyor. Porsche, Hyundai Ioniq 5 N ve Ferrari gibi markaların da benzer yapay vites değişimleri ve motor sesleri geliştirmesi, performans odaklı elektrikli araçlarda bu yöndeki eğilimin altını çiziyor. **Ancak Dodge'un yeni Charger Daytona EV'si yapay bir sese sahip olsa da simüle edilmiş bir şanzıman sistemine sahip değilken, Ferrari'nin yeni 849 Testarossa hibrit hiper otomobili ve Mercedes'in elektrikli C-Serisi gibi modeller Hyperscreen gibi devasa dijital ekranlara rağmen orta konsol ve direksiyon simidinde fiziksel tuşların varlığını koruyarak sürücü odaklı bir yaklaşım sergiliyor.**
Bu genel eğilimin bir parçası olarak, elektrikli araçlar için menzil artırıcı (Range Extended EV - REEV) çözümler de otomotiv dünyasında giderek daha fazla önem kazanıyor. Horse Powertrain CEO'su Matias Giannini'nin de belirttiği gibi, "Menzil artırıcı EV’ler birçok küresel pazarda en hızlı büyüyen güç aktarım kategorisidir. Horse C15 menzil artırıcı çözümü, OEM’lere (Orijinal Ekipman Üreticileri) bu fırsattan yararlanmak ve yerel Bataryalı Elektrikli Araç (BEV) platformlarını REEV’lere dönüştürmek için basit ve uygun maliyetli bir yol sunuyor." Bu konudaki global trende Scout'ın 2027'de piyasaya süreceği 'Harvester' menzil artırıcı seçeneği, Ram'in gecikmiş Ramcharger modeli ve Hyundai'nin 2026 için planladığı menzil artırıcı elektrikli araçlar gibi örnekler de eklenebilir. Nissan'ın yenilikçi ZR15DDTe motorunun da Kuzey Amerika'daki ilk çıkışını 2027'de dördüncü nesil Rogue modelinde yapması bekleniyor. Bu tür motorlar, bataryayı şarjlı tutmak için büyük veya çok güçlü olmak zorunda kalmadan, yakıtı verimli bir devirde çalıştırarak hem yakıt tüketimini minimumda tutabiliyor hem de 'menzil endişesi' adı verilen yaygın korkuyu ortadan kaldırabiliyorlar. Bu gelişmeler, menzil artırıcı EV'leri, otomobil üreticilerinin tamamen bataryalı elektrikli araçlara geçişte ihtiyaç duyduğu kritik bir köprü teknolojisi haline getiriyor.
Kaynak: motor1.com - Toyota Still Believes In Hydrogen: 'It Will Take Over Diesel'
```