Porsche'nin Elektrikli Araç Hedefleri Global Pazar Fırtınasında Darbe Alıyor: Otonom Sürüş Güvenliği Gündemde

Haber Merkezi

23 September 2025, 09:06 tarihinde yayınlandı

Porsche'den Xiaomi'ye: Elektrikli Araç Pazarında Fırtınalı Dönem ve Otonom Sürüşün Geleceği

Elektrikli araçlar (EV'ler) otomotiv endüstrisinin geleceği olarak görülse de, bu dönüşümün sancıları her geçen gün daha belirgin hale geliyor. Dünyanın en saygın spor otomobil üreticilerinden Porsche'nin dahi bu süreçte beklenmedik engellerle karşılaşması, sektördeki genel tabloyu gözler önüne seriyor. Öyle ki, Taycan gibi mühendislik harikası bir elektrikli araca sahip olmak bile, markayı global pazarın çalkantılarından korumaya yetmiyor.

Porsche'nin İddialı Elektrikli Planları Neden Sekteye Uğruyor?

Porsche, 2030 yılına kadar araç satışlarının %80'ini elektrikliye dönüştürme gibi iddialı bir hedef belirlemişti. Ancak son gelişmeler, bu planın revize edildiğini gösteriyor. Marka, daha önce tamamen elektrikli olarak planlanan üç sıralı büyük SUV modelinden vazgeçerek, geçiş sürecinde hibritlere odaklanacağını duyurdu. Bununla birlikte, markanın merakla beklenen elektrikli Cayenne modelini geliştirmek için yapay zeka (AI) ve kapsamlı sanal testlerden faydalanması, geliştirme süreçlerinde önemli bir dönüşümü de beraberinde getirdi. Bu sayede, geliştirme süresi %20 oranında hızlandırıldı ve 120 fiziksel prototipin üretilmesinin önüne geçildi. Porsche Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Michael Steiner, elektrikli Cayenne'in gelişimini "doğrudan dijital komple araç testinden ön seri üretime geçtiğimiz ilk projeydi" sözleriyle açıklayarak, ilk prototip inşa aşamasının tamamen ortadan kaldırıldığını vurguladı. Ayrıca, 11 kW'a kadar güç sağlayan kablosuz şarj sistemi gibi yenilikçi özellikler sunacak olan bu model, markanın teknolojik liderliğini sürdürme çabasını gösteriyor. Bu kablosuz şarj sisteminin yaklaşık 8.000 dolarlık bir maliyete sahip olacağı, 11 kW güç çıkışı sunacağı ve %90 verimlilikle çalışacağı belirtiliyor. Su geçirmez zemin pedi ve radar sensörleriyle güvenlikten ödün vermeyen bu sistem, park etme kolaylığı ile öne çıkıyor. Bu konuda daha fazla bilgi için Porsche Cayenne EV: Yapay Zeka ve Sanal Testlerle Gelişimini Hızlandırdı başlıklı yazımıza ve Porsche Elektrikli Cayenne Kablosuz Şarj, Fiyat ve Özellikler içeriğimize göz atabilirsiniz. Peki, Taycan'ın ilk satış başarısına rağmen Porsche'yi bu değişime iten nedenler neler?

Porsche'nin Yol Ayrımına Gitmesinin Temel Nedenleri:

  • Lüks Alıcıların Tercih Değişimi: Elektrikli araçlar ne kadar performanslı olursa olsun, lüks segmentteki alıcılar hala içten yanmalı motorlu araçların 'deneyimini' (motor sesi, vites değişimi hissi gibi) aramaya devam ediyor. Bu alıcılar için sürüş sadece hızdan ibaret değil, aynı zamanda his ve duygudur. Yıllardır hayali kurulan rüya otomobiller genellikle ikonik içten yanmalı motorlu versiyonlardır ve zenginleşen alıcılar markanın ününü sağlayan bu versiyonları tercih etmektedir. Elektrik motorları anında tork ve vahşi bir hızlanma sunsa da, birçok süper otomobilin sunduğu egzoz sesi, motor devri ve titreşim gibi duyusal deneyimlerden yoksundur. Elektrikli bir Kia'nın bir Ferrari'den daha hızlı olabilmesi, lüks markaların 'altı haneli' fiyat etiketlerini haklı çıkarmakta zorlandığına dair eleştirel bir bakış açısı sunuyor. Tüm bu faktörler göz önüne alındığında, ultra lüks otomobil markaları elektrikli geleceğe yönelik stratejilerinde önemli bir geri adım atarak hibrit ve içten yanmalı motorlara yeniden yatırım yapıyor. Bu konuda daha detaylı bilgi için Ultra Lüks Otomobil Markaları Elektrikli Gelecekten Geri Adım Mı Atıyor? başlıklı haberimize göz atabilirsiniz.
  • Çin Pazarındaki Zorluklar: Dünyanın en büyük otomotiv pazarı olan Çin'de lüks harcamaların azalması ve BYD gibi yerel üreticilerin elektrikli araç segmentinde baskın hale gelmesi, Porsche'nin satışlarını olumsuz etkiliyor.
  • ABD Tarifeleri: Porsche'nin en büyük pazarı olan ABD'de, ithal araçlara uygulanan tarifeler maliyetleri artırarak fiyatları yükseltme potansiyeli taşıyor. Bu durum, teşviklerin sona ermesiyle birlikte genel EV satışlarında yaşanabilecek bir düşüşle birleştiğinde, markanın üzerindeki baskıyı artırıyor.

Bu durum sadece Porsche'ye özgü değil; küresel elektrikli araç (EV) pazarında genel bir yavaşlama yaşanıyor. Amerika Birleşik Devletleri'nde elektrikli araç pazarını yıllardır şekillendiren federal vergi kredisinin sona ermesi, piyasada büyük bir belirsizlik yaratmış ve S&P Global Mobility verilerine göre BMW'nun ABD elektrikli araç kayıtlarında %37'lik, Mercedes-Benz'in ise %29'luk bir düşüş yaşamasına neden olmuştur. Avrupa'da da Tesla'nın satışları 2024 yılının ilk yedi ayında bir önceki yıla göre %43,5 düşerken, Almanya'da bu oran %57,8'e ulaşmıştır. General Motors'un lüks elektrikli modellerinin üretimini geçici olarak durdurması ve Volkswagen'in elektrikli Golf modelinin piyasaya sürülme tarihini bütçe kısıtlamaları nedeniyle ertelemesi gibi gelişmeler de batılı otomotiv devlerinin benzer zorluklarla karşılaştığını gösteriyor. Yüksek satın alma fiyatları, uzun kredi süreleri, ikinci el değer kaybı, benzinli rakiplerine kıyasla ortalama %49 daha yüksek sigorta primleri ve %22 daha pahalı onarım giderleri gibi faktörler de EV benimsenmesini yavaşlatan temel etkenler arasında yer alırken, küresel EV batarya üretim kapasitesinin tahmini talebin çok üzerinde kalmasıyla ortaya çıkan devasa arz fazlası da sektördeki belirsizliği artırıyor.

Bu küresel yavaşlama ve rekabet ortamında Güney Koreli otomotiv devi Kia da kendi stratejisini belirlemiş durumda. ABD pazarında gümrük vergileri ve uluslararası ticaret gerilimleriyle mücadele etmesine rağmen Kia, 'uygun fiyatlı' EV'ler konusunda net bir duruş sergiliyor: Daha erişilebilir elektrikli araçlar gelecek, ancak 'aşırı ucuz' modeller beklemeyin. Zira ABD'nin Kore araçlarına uyguladığı %25'lik gümrük vergileri nedeniyle Kia'nın Temmuz-Eylül çeyreğinde faaliyet karında %9.5'lik bir düşüş yaşaması ve ikinci çeyrekte toplamda 1.15 milyar dolar gibi ciddi bir kâr kaybı yaşamış olması, markanın kârlılık konusundaki hassasiyetini artırıyor. Markanın Avrupa Birimi Başkanı Marc Hedrich, yaklaşık 35.000 dolarlık bir başlangıç fiyatına sahip olması beklenen EV2 modelinin bile birçok tüketicinin hayal ettiği ultra-ucuz elektrikli otomobil tanımına uymadığını belirtmişti. Hedrich, markanın 'indirimli' elektrikli araç pazarında yer alma konusunda hiçbir ilgisi olmadığını, kârlılıktan ve kaliteden ödün vermeyeceklerini vurgularken, "Çinlilerle fiyat konusunda savaşmak benim işim değil, çünkü bunu yaparsam ortadan kayboluruz – çünkü Çinliler bizden çok daha büyük ölçek ekonomilerine sahipler," sözleriyle markanın fiyat rekabeti yerine kalite ve kârlılığa odaklandığını açıkça belirtti. Bu strateji, Kia'nın sürdürülebilir bir iş modeli için kaliteden ve marka değerinden ödün vermemeyi hedeflediğini gösteriyor. Kia'nın bu fiyat stratejisi ve Çin rekabeti hakkındaki detaylı bilgilere Nexushaber.com adresinden ulaşabilirsiniz.

Bu bağlamda, Mercedes-Benz de EQ ailesi elektrikli araçlarının satışları beklentilerin altında kalınca, elektrikli araç lansmanlarını yavaşlatma ve EQ modellerinin siparişlerini duraklatma kararı aldı. Hatta Mercedes-AMG, yüksek performanslı tamamen elektrikli iki kapılı bir coupe geliştirme konusunda ticari sürdürülebilirlik ikilemiyle karşı karşıya. Marka patronu Michael Scheibe, bu durumu "Duygusal bir tartışma ve rasyonel bir tartışma var. Duygusal olarak, evet, bunu yapmalıyız. Ancak soru şu ki, gerekli yatırımı haklı çıkaracak kadar büyük bir pazar var mı?" sözleriyle özetliyor. BMW da daha önceki elektriklileşme hedeflerini tutturmanın zor olduğunu kabul ederek, milyarlarca dolar yatırım yaptığı yeni nesil elektrikli araç platformu 'Neue Klasse'ya rağmen, içten yanmalı motorların ürün gamlarından "asla kaybolmayacağını" ifade etti. BMW AG Müşteri, Markalar ve Satış Yönetim Kurulu Üyesi Jochen Goller, Autocar India'ya verdiği demeçte, "ICE ve içten yanmalı motorlar asla ortadan kalkmayacak. Asla." şeklinde oldukça iddialı konuştu.

Bu pragmatik yaklaşım, markanın küresel pazarlardaki farklı müşteri ihtiyaçlarına ve özellikle Hindistan, Orta Doğu ve Doğu Avrupa gibi gelişmekte olan bölgelerdeki yetersiz şarj altyapısı ile yüksek satın alma maliyetleri gibi engellere yanıt niteliği taşıyor. Bu doğrultuda BMW, 'Neue Klasse' EV platformunun yanı sıra, giriş seviyesi araçlara özel, yalnızca içten yanmalı motorlara sahip yeni bir platform ve daha büyük SUV ve sedan modellerine ev sahipliği yapacak, aynı modelin farklı pazarlarda tamamen elektrikli, şarj edilebilir hibrit (PHEV) ve geleneksel içten yanmalı motor seçenekleriyle sunulmasına olanak tanıyacak üçüncü bir platform geliştirecek. Markanın 2030 yılına kadar yıllık satışlarının yarısının elektrikli araçlardan gelmesini hedeflemesi ve Avrupa Birliği'nin 2035 sonrası şarj edilebilir hibrit ve menzil uzatmalı elektrikli araç satışlarına izin verebileceğine dair raporlar, BMW'nin çok yönlü ve esnek bir strateji benimsediğini gösteriyor. Bu konuda daha detaylı bilgi için BMW Benzinli Motorlar Asla Kaybolmayacak: Elektrikli Araç Stratejisi başlıklı yazımıza göz atabilirsiniz.

Ultra lüks segmentte de beklentilerin altında talep sürüyor. Bentley CEO'su Frank-Steffen Walliser, AutoCar'a yaptığı açıklamada: "Lüks elektrikli araçlara olan talepte bir düşüş var ve müşteri talebi henüz tamamen elektrikli bir stratejiyi destekleyecek kadar güçlü değil. Lüks pazar bugün, Beyond100 stratejimizi açıkladığımız zamankinden çok farklı. Elektrifikasyon hala hedefimiz, ancak müşterilerimizi de yanımızda götürmemiz gerekiyor." dedi. Bentley'in 2035'e kadar gazlı motorları tamamen aşamalı olarak kaldırma planı olan "Beyond100" stratejisi de bu gelişmeler ışığında yeniden değerlendiriliyor. Mate Rimac (Bugatti ve Rimac), Christian von Koenigsegg, Lamborghini ve Ferrari gibi süper otomobil ve hypercar üreticileri de tamamen elektrikli hypercar'lara olan talebin son derece düşük olduğunu ve müşterilerin içten yanmalı motorları tercih ettiğini açıkça belirtiyor. Lamborghini'nin ilk tam elektrikli aracı Lanzador EV'nin çıkışını 2029'a ertelemesi de bu durumun bir göstergesi.

Bu karmaşık geçiş sürecinde, şarj edilebilir hibrit araçların (PHEV) çevresel faydalarının resmi iddialardan çok daha uzak olabileceğine dair veriler de ortaya çıkıyor. Avrupa Çevre Ajansı (EEA) raporlarına göre, PHEV'lerin gerçek dünya CO2 emisyonları, üreticilerin açıkladığı resmi rakamların beş katına kadar çıkabiliyor. Bu durum, Avrupa Birliği'nin PHEV'ler için emisyon test metodolojilerini sıkılaştırma girişimleriyle birlikte, otomotiv sektörünün direncini de beraberinde getiriyor. Avrupa Otomobil Üreticileri Birliği (ACEA) Başkanı ve Mercedes-Benz CEO'su Ola Källenius gibi önemli isimler, bu değişikliklere karşı çıkarak AB'ye lobi faaliyetlerinde bulunmuş, hatta 2035 karbon hedeflerinin "uygulanabilir olmadığını" belirtmişlerdir. Stellantis gibi firmaların da AB'nin 2035 emisyon hedeflerini "gerçek dışı" olarak nitelendirmesi, sektördeki bu karmaşık tabloyu daha da belirginleştiriyor.

Tüm bu gelişmeler yaşanırken, küresel otomotiv sahnesindeki rekabetin çehresi de değişiyor. Çinli markalar, özellikle elektrikli araç pazarında hızla yükselerek Batılı üreticiler üzerinde baskı oluşturuyor. Escalent tarafından yapılan bir araştırmaya göre, Avrupa'da potansiyel alıcıların %47'si bir Çinli otomobili değerlendirirken, Amerikan bir otomobili değerlendirenlerin oranı %44'e gerilemiş durumda. Özellikle BYD gibi Çinli elektrikli araç devleri, Avrupa pazarında agresif bir büyüme hedefiyle ilerleyerek Macaristan'da üretim planlarını duyuruyor ve hatta kıta genelinde Tesla'yı geride bırakarak satış liderliğini ele geçiriyor. BYD'nin "Flash" şarj sistemiyle 1.000 kilovatlık megawatt hızlı şarj teknolojisini piyasaya sürmeye hazırlanması ve sadece beş dakikada 400 kilometre menzil ekleyebilen araçları, aynı zamanda BloombergNEF verilerine göre mevcut veya planlanan yarı katı hal batarya üretim kapasitesinin %83'ünü elinde bulundurarak **katı hal batarya teknolojileri konusunda küresel lider konumunda yer almasıyla** sektördeki dengeleri temelden değiştirirken, BMW'nun çoklu platform stratejisinin arkasındaki küresel rekabet faktörünü daha da belirginleştiriyor.

Ana şirketi Volkswagen Grubu, Avrupa'da Tesla'yı geride bırakıp uygun fiyatlı modellerle satışlarını artırsa da, Porsche gibi lüks markalar zorlanıyor. Audi Grubu (Bentley ve Lamborghini dahil) da bu yıl görünümünü düşürerek global pazardaki daralmanın yalnızca Porsche'ye özgü olmadığını gösterdi. Avrupa Birliği'nin 2035 sonrası içten yanmalı motorlu araç satış yasağını sürdürmesiyle birlikte, Porsche kendini Çin'deki satış düşüşü ve ABD'deki benzinli araç talebinin yeniden yükselişi arasında sıkışmış buluyor. Macan Electric ve Cayenne Electric gibi yeni elektrikli modellerle çabalarını sürdürse de, tamamen elektrikli bir geleceğe geçişin karmaşık bir süreç olduğu aşikar.

Xiaomi SU7 Güvenlik Sorunlarıyla Gündemde: Otonom Sürüşün Çin'deki Sınırları

Çin pazarındaki rekabeti artıran bir başka oyuncu ise akıllı telefon devi Xiaomi oldu. Performans odaklı elektrikli araçlarıyla sektöre hızlı bir giriş yapan Xiaomi, ne yazık ki bazı güvenlik sorunlarıyla da yüzleşiyor. Mart ayında Çin'de yaşanan ve üç öğrencinin ölümüyle sonuçlanan bir kaza, otonom sürüş destek sistemlerinin (ADAS) güvenlik kritik noktalarını bir kez daha gündeme getirdi. Bu kaza, Şangay Otomobil Fuarı'nda ana konuşma konularından biri haline gelerek ADAS sistemlerinin daha sıkı düzenlenmesi gerektiği yönündeki endişeleri artırdı.

Çin Piyasa Düzenleme İdaresi'nden yapılan açıklamaya göre, 6 Şubat 2024 ile 30 Ağustos 2025 tarihleri arasında üretilen toplam 116.877 adet tamamen elektrikli SU7 aracı geri çağrılacak. Açıklamada, Xiaomi'nin sürücü destek sisteminin 'yetersiz tanıma yeteneğine sahip olduğu ve belirli senaryolarda sürücüleri yeterince tespit edemeyebileceği ve uyaramayabileceği' belirtildi.

Bu geri çağırma, Xiaomi'nin hisselerinde hafif bir düşüşe neden olsa da, bazı uzmanlar bunu olumlu bir gelişme olarak yorumluyor. Bir danışmanlık firması CEO'su Chen Jinzhu, geri çağırmanın Xiaomi'nin sorunları çözme konusundaki kararlılığını ve güvenini gösterdiğini belirtiyor. Çin'in otonom araç endüstrisi oldukça ileri düzeyde olsa da, hükümetin tam otonom (sürücüsüz) sürüşe karşı daha kısıtlayıcı bir yaklaşım sergilemesi, bu tür trajik olayların yaşanmasının önüne geçmek için kritik önem taşıyor.

ABD'de Yeni NHTSA Şefi: Otonom Araç Güvenliğinde Kritik Dönemeç

Otomotiv güvenliği konusunda global ölçekte önemli bir aktör olan ABD Ulusal Karayolu Trafik Güvenliği İdaresi (NHTSA), nihayet kalıcı bir başkana kavuştu. Eski Apple avukatı ve Trump yönetiminde NHTSA'da baş hukuk müşaviri olarak görev yapmış Jonathon Morrison, ABD Senatosu tarafından onaylanarak kurumun başına geçti. Morrison'ın görevi, otonom taksilerin ve ADAS teknolojilerinin yükselişiyle birlikte belki de 1970'lerden bu yana otomobil güvenliği için en kritik dönemde başlamış oluyor.

Morrison, bir yandan yeni teknolojilerin güvenliğini sağlamak, diğer yandan ise otomobil fiyatlarını yükseltecek düzenlemelerden kaçınmak gibi çetrefilli bir denge kurmak zorunda. Tesla araçlarına yönelik devam eden soruşturmalar, bu görevin ne kadar zorlu olacağının bir göstergesi. NHTSA, Tesla'nın gelişmiş sürücü destek sistemleri veya kendi kendine sürüş özellikli araçlarla ilgili kaza raporlarını geciktirmesini ve uzaktan araç hareket ettirme özelliğini içeren kazaları araştırmaya devam ediyor. Kurumun, 'insan sürücünün kontrolde olduğu' varsayımına dayanan mevcut düzenlemeleri revize etme planları, ABD'de 'sürüş' çağının yeni bir evresine girildiğine işaret ediyor. Bu durum, eyaletler arası ve hatta şehirler arası dağınık düzenleme sisteminin artık yetersiz kalabileceğini gösteriyor.

Geleceğe Yönelik Eleştirel Bakış: Otonom Sürüş Sistemleri İçin Hangi Kurallar Gerekiyor?

Porsche'nin pazar gerçekleriyle yüzleşmesinden Xiaomi'nin güvenlik sorunlarına, ABD'nin yeni düzenleyici şefiyle yaşanan gelişmelere kadar, elektrikli ve otonom araç teknolojileri, hem büyük vaatler hem de ciddi zorluklar barındırıyor. Bu süreçte kritik olan, yeniliği teşvik ederken kullanıcı güvenliğini en üst düzeyde tutacak ve global pazar dinamiklerine uyum sağlayacak esnek ancak sağlam düzenlemeler oluşturmaktır. Geleceğin sürüş deneyimi, teknolojik ilerlemeler, pazar beklentileri ve insan güvenliği arasındaki hassas dengeyle şekillenecek.

Bu teknolojik ilerlemelerin yanı sıra, elektrikli araç endüstrisinde tasarım ve kullanıcı deneyimi de önemli bir tartışma konusu olmaya devam ediyor. Özellikle Tesla'nın aerodinamik ve maliyet düşürme hedefiyle tasarladığı gömme, elektronik kapı kolları, acil durumlarda güvenlik endişeleri yaratarak ABD Ulusal Karayolu Trafik Güvenliği İdaresi (NHTSA) tarafından soruşturuldu. Benzer şekilde, Volkswagen gibi büyük üreticiler de "kullanımı berbat" olarak nitelendirdikleri bu tür tasarım kararlarından vazgeçerek geleneksel kapı kollarına geri döneceklerini açıkladı. Kablosuz şarj teknolojisi de her zaman kolay entegre olmuyor; örneğin, Tesla'nın Cybertruck için planladığı kablosuz şarj özelliği, aracın yüksek zemin yüksekliği ve özel tasarımı nedeniyle mühendislik zorlukları yüzünden iptal edildi. Bu durum, Porsche gibi markaların kablosuz şarjı bir lüks donanım olarak sunarken, Tesla gibi yenilikçi firmaların bile belirli araç modellerinde pratiklik ve mühendislik sınırlarıyla karşılaşabileceğini gösteriyor. Tesla Cybertruck kablosuz şarjının iptal nedenleri ve daha fazlası için Nexushaber.com adresini ziyaret edebilirsiniz. Bu durum, teknolojinin ve estetiğin ötesinde, pratiklik ve kullanıcı güvenliğinin otomotiv sektöründe hala ne kadar kritik bir öneme sahip olduğunu açıkça gösteriyor.

Kaynak: InsideEVs: Porsche'nin Elektrikli Araçları Neden Fırtınayla Karşı Karşıya?