Otomotiv endüstrisi, sürdürülebilir mobilite hedeflerine ulaşmak için tarihindeki en büyük dönüşümlerden birini yaşarken, güç aktarım sistemleri devi Horse Powertrain, IAA Mobility Fuarı'nda tanıttığı yeniliklerle dikkatleri üzerine çekti. Şirket, hibrit ve içten yanmalı motor teknolojilerindeki son developmentsını sergilerken, sektörün geleceğine dair tek bir yola odaklanmak yerine, çok yönlü ve pragmatik bir yaklaşımın önemini vurguladı. Nitekim, elektrikli araçlara geçiş hedeflerini esneten Audi ve Mercedes-Benz gibi büyük markalar, içten yanmalı motorlara olan bağlılıklarını sürdürürken, Volvo da 2030 için belirlediği sadece elektrikli araç satışı hedefini revize ederek hibrit ve tamamen elektrikli araçların bir arada var olacağı bir geleceğe işaret etti. Bu stratejik yaklaşımlara paralel olarak, Japon üretici Mitsubishi de Avrupa pazarı için büyük önem taşıyan 2026 model Eclipse Cross EV'yi, ittifak ortağı Renault'nun popüler Scenic E-Tech modelinden yararlanarak ve devasa elektrikli araç geliştirme maliyetlerini düşürme hedefiyle tanıttı. **Zira Avrupa'da %0.4'lük düşük pazar payına sahip olan Mitsubishi için elektrikli araç geliştirmenin getirdiği devasa maliyetleri minimize etmek ve pazardaki varlığını sürdürmek adına bu ittifak hayati önem taşıyor. 2026 model Eclipse Cross EV, 215 beygir güç, 300 Nm tork, 8.4 saniyede 0-100 km/s hızlanma, 87 kWh batarya kapasitesi ve tahmini 600 km WLTP menzili sunarken, ilerleyen dönemlerde daha uygun fiyatlı, 60 kWh bataryalı ve yaklaşık 420 kilometre menzil sunan bir versiyonunun da gelmesi bekleniyor.** Bu tür iş birlikleri, markaların hızla değişen pazar dinamiklerine adaptasyonunda kritik bir rol oynuyor ve elektrikli otomobil üretimi için gereken maliyetleri ve pazar payı zorluklarını dengelemelerine yardımcı oluyor. Mitsubishi'nin bu adımı hakkında detaylı bilgiyi 2026 Mitsubishi Eclipse Cross EV: Renault Ortaklığıyla Avrupa'ya Giriş haberimizde bulabilirsiniz. Nitekim, spor otomobil dünyasının ikonik markası Porsche bile, 718 serisi Boxster ve Cayman modellerini tamamen elektrikli bir geleceğe taşıma kararı alırken ilk elektrikli versiyonların tanıtımının 2026 yılına kadar uzamasını bekliyor ve bu radikal geçiş, pazarın mevcut karmaşıklığını ve risklerini gözler önüne seriyor. Elektrikli araç (EV) pazarındaki beklenmedik yavaşlama nedeniyle Audi'nin merakla beklenen elektrikli RS6 E-Tron projesini iptal ettiği iddiaları ve Ford'un Avrupa'daki EV satışlarındaki düşüş nedeniyle Almanya'daki fabrikasında işten çıkarmalara gidecek olması gibi gelişmeler de sektördeki zorlu dönüm noktasını pekiştiriyor. **Japon devi Nissan'ın da popüler elektrikli SUV modeli Ariya'nın 2026 model yılından itibaren ABD pazarı için üretimini durdurma kararı alması, bu stratejik yeniden yapılanmanın önemli bir parçası olarak öne çıkıyor. Nissan'ın bu radikal hamlesi hakkında daha fazla bilgiyi Nissan Ariya ABD Pazarından Çekiliyor: EV Stratejisi haberimizde bulabilirsiniz.** Benzer bir dönüşüm, lüks otomobil üreticisi Lincoln'da da yaşanıyor. Marka, 2027 için planladığı tamamen elektrikli üç sıralı crossover projesini iptal ederek, yönünü hibrit teknolojiye çevirdi ve yakın gelecekte yeni bir hibrit model tanıtacağını iddia ediliyor. Bu stratejik değişim, Lincoln'ın hibrit SUV ve yeni model crossover hamlesiyle elektrikli araç pazarının mevcut zorluklarına karşı pragmatik bir yaklaşım benimsediğini gösteriyor. Porsche'nin bu elektrikli geçiş kararı ve pazarın dinamikleri hakkında daha fazla bilgiyi Nexus Haber'de bulabilirsiniz. London merkezli Horse Powertrain, Renault, Geely, Volvo, Proton, Nissan ve Mitsubishi gibi önde gelen otomotiv üreticilerine parça tedarik ederek, küresel çapta 17 üretim tesisi ve beş geliştirme merkeziyle yaklaşık 19.000 kişiye istihdam sağlıyor. Şirketin sahiplik yapısı ise Renault Group ve Geely'nin yüzde 45'er, Aramco'nun ise yüzde 10'luk hisselerinden oluşuyor.
Geleceğin Güç Aktarım Çözümleri: Menzil Uzatıcı Sistemlerden Hidrojen Motorlarına
Horse Powertrain'in fuardaki en önemli tanıtımlarından biri, kompakt menzil uzatıcı sistemlerinin yeni ailesi olan Horse C15 oldu. Motor, jeneratör ve soğutma sistemini sadece 48 x 49 x 25 cm (18.9 x 19.3 x 9.8 inç) ölçülerinde, valiz benzeri bir muhafazada birleştiren bu ünite, hem yatay hem de dikey olarak esnek kurulum imkanı sunuyor. 1.5 litrelik dört silindirli bir motora dayanan C15, atmosferik versiyonda yaklaşık 94 beygir güç sunarken, turboşarjlı versiyonlarda 161 beygire kadar çıkabiliyor. En önemlisi, benzin, etanol, metanol ve sentetik yakıtlar dahil geniş bir yakıt yelpazesiyle uyumlu olması, özellikle şarj altyapısının henüz gelişmediği bölgeler için elektrikli araçlara pratik bir alternatif sunuyor.
Bu çoklu yakıt uyumluluğu, sadece emisyon azaltma hedeflerine hizmet etmekle kalmıyor, aynı zamanda bölgesel yakıt çeşitliliğini destekleyerek enerji güvenliği ve erişilebilirlik açısından da stratejik bir avantaj sağlıyor. Özellikle değişen enerji piyasaları ve çevresel düzenlemeler karşısında, bu esneklik, üreticilere ve tüketicilere önemli faydalar sunma potansiyeli taşıyor.
Şirket ayrıca, Auto Shanghai'da ilk kez tanıtılan ve motor, şanzıman, elektrik motoru ve güç elektroniğini tek bir ünitede birleştiren Gelecek Hibrit Sistemini de sergiledi. Bu hepsi bir arada çözüm, bataryalı elektrikli araçların minimal yapısal değişikliklerle hibrit, şarj edilebilir hibrit veya menzil uzatılmış modellere dönüştürülmesini mümkün kılıyor. Performans odaklı çift motorlu 73 cm (29 inç) genişliğinde ve ultra-kompakt tek motorlu 66 cm (26 inç) genişliğinde iki farklı varyantı bulunan sistem, OEM'ler (Orijinal Ekipman Üreticileri) için mevcut platformlarını daha verimli kullanma ve maliyetleri düşürme potansiyeli sunuyor.
Bir diğer önemli yenilik ise kompakt bir “5'i 1 arada” güç ünitesi olan Horse 4DHT120 oldu. Elektrik motoru, hibrit marş-jeneratörü, güç elektroniği modülü ve şanzımanı bir araya getiren bu ünite, 107 hp sürekli güç, 188 hp zirve güç ve 300 Nm (221 lb-ft) tork sağlayarak, yerden tasarruf sağlayan yüksek performanslı bir hibrit çözüm sunuyor.
Hidrojen İçten Yanmalı Motorlar: Karbonsuz Geleceğe Bir Adım
Horse Powertrain, dizel platformu üzerine inşa edilmiş 2.0 litrelik dört silindirli yeni hidrojen içten yanmalı motoru M20 Hydrogen'i de tanıptı. 121 hp güç ve 300 Nm (221 lb-ft) tork üreten bu motor, Euro 7 emisyon standartlarını karşılarken, yeni geliştirilen doğrudan enjeksiyon ve ateşleme sistemi sayesinde kilometre başına bir gramın altında CO2 emisyonu sağlıyor. Yüzde 94.3'lük hidrojen kullanım oranıyla yakıt hücreli sistemlerle eşdeğer verimlilik sunan M20, nadir hammaddelere bağımlı olmamasıyla öne çıkıyor. Bu teknoloji, özellikle ağır vasıta ve uzun yol taşımacılığında karbonsuzlaşma hedefleri için önemli bir köprü görevi görebilirken, hidrojen yakıt altyapısının yaygınlaşması, potansiyelini tam anlamıyla ortaya çıkaracaktır. Ancak, bu altyapının kurulum maliyetleri ve enerji verimliliği hala sektördeki temel tartışma konularından biri olmaya devam ediyor. Hidrojen teknolojisinde 30 yıllık köklü bir geçmişe sahip olan Toyota gibi üreticiler, bu alanda oldukça iddialı bir duruş sergiliyor. Toyota Avustralya Satış, Pazarlama ve Franchise Operasyonları Başkan Yardımcısı Sean Hanley, önümüzdeki birkaç on yıl içinde hidrojen tahrikli motorların dizel motorların yerini alabileceğini öne sürerek, hidrojenin uzun vadede dizelin boşluğunu dolduracağına inandığını belirtiyor. Ancak Hanley de Shell'in Kaliforniya'daki hidrojen yakıt istasyonlarını kapatma kararı gibi örneklerle görülen, yeterli altyapının bulunmamasının hidrojenin yaygınlaşmasının önündeki en ciddi engellerden biri olduğunu kabul ediyor. BMW'nin yeni nesil yakıt hücresi sistemini 2028'de seri üretime geçirmeyi planlarken, Stellantis gibi bazı üreticilerin ise hidrojeni "niş bir segment" olarak nitelendirip bu alandaki yatırımlarını sonlandırması, sektördeki farklı yaklaşımları gözler önüne seriyor. Bu developments ışığında, Toyota'nın hidrojen motorlarına olan inancı ve dizel motorların geleceği konusundaki iddiaları hakkında daha fazla bilgiyi Nexus Haber'de bulabilirsiniz.
Hibrit uygulamalar için özel olarak geliştirilen B15 motoru ise 1.5 litrelik bir benzinli motor olup, yüzde 41.7 termal verimlilikle 161 hp güç ve 255 Nm (188 lb-ft) tork sunuyor. Hibrit şanzımanla eşleşen bu motor, hızlı tepki süreleri ve yüksek işletme verimliliği sağlıyor.
Verimliliği ve Performansı Artıran Gelişmiş Bileşenler
Horse Powertrain, güç aktarım sistemi portföyündeki verimliliği ve performansı artırmak üzere tasarlanmış bir dizi ileri teknoloji bileşeni de sergiledi. Bunlardan biri, Aramco ile ortaklaşa geliştirilen ve geleneksel bujiyi ön oda ateşleme sistemiyle değiştiren Türbülanslı Jet Ateşleme (TJI) teknolojisi. Bu yenilik, yanma verimliliğini önemli ölçüde artırarak WLTP emisyonlarında yüzde 5'lik bir azalma sağlıyor ve seri üretimin 2029'da başlaması planlanıyor.
Galyum nitrür (GaN) yarı iletken teknolojisinden yararlanan yeni yüksek performanslı GaN jeneratör, geleneksel sistemlere göre yüzde 20 daha kompakt, yüzde 95 verimlilikle çalışıyor ve 4.500 rpm'de 67 hp güç sunuyor. Son olarak, ultra ince çelik kullanarak çekirdek (demir) kayıplarını büyük ölçüde azaltan amorf elektrik motoru, yüzde 98.2'lik rekor bir verimlilik, 188 hp zirve güç ve 360 Nm (266 lb-ft) tork ile yeni bir ölçüt belirliyor.
Nexus Haber Yorumu: Otomotiv Endüstrisi İçin Ne Anlama Geliyor?
Horse Powertrain'in bu yenilikleri, otomotiv endüstrisinin geleceğine dair kritik bir mesaj taşıyor: Tamamen elektrikli dönüşüm kaçınılmaz olsa da, bu geçişin tek bir teknolojiyle gerçekleşmeyeceği ve içten yanmalı motorların, hibrit sistemler ve alternatif yakıtlarla birlikte uzun yıllar daha mobilite denkleminin önemli bir parçası olacağı öngörülüyor. Özellikle küresel ölçekte farklı bölgelerin altyapı ve ekonomik koşullarının çeşitliliği göz önüne alındığında, Horse Powertrain'in sunduğu gibi çok yönlü çözümler, üreticilere daha fazla esneklik ve tüketiciye daha fazla seçenek sunarak bu karmaşık geçişi daha sürdürülebilir hale getirebilir. Ancak, saf elektrikli araçlara yapılan devasa yatırımlar ve bazı hükümetlerin katı elektrikli araç hedefleri düşünüldüğünde, içten yanmalı motor teknolojilerine devam etmenin çevresel faydaları ve pazar kabulü konularında sürekli bir ispat yükü taşıyacağı da göz ardı edilmemelidir.
CEO Matias Giannini'den Pragmatik Mobilite Vizyonu
Horse Powertrain CEO'su Matias Giannini, Motor1 Almanya'ya verdiği röportajda, şirketin vizyonunu ve otomotiv endüstrisinin genel yönünü değerlendirdi. Giannini, şirketi içten yanmalı motor teknolojileri konusunda uzmanlaşmış bir firma olarak yönetse de, elektrikli araçlara karşı olmadığını, aksine mobiliteye çeşitlendirilmiş ve gerçekçi bir yaklaşımı savunduğunu açıkça belirtti.
“Paris Otomobil Fuarı'nda geçen yıl zihniyette belirgin bir değişim gördüm. Endüstri — özellikle Avrupa'da — yeni teknolojileri ve gerçek ürünleri pazara sunmak için somut adımlar atmamız gerektiğini fark etmeye başlıyor. Daha fazla alternatife ihtiyacımız var, ancak hiçbir üretici her şeyi aynı anda yapamaz. Herkes her şeyi kapsamaya çalışırsa, kimse anlamlı bir ilerleme kaydedemez.”
Giannini'nin yorumları, ekonomik ve endüstriyel gerçeklere dayanması gereken inovasyonun, sürdürülebilir mobiliteye başarılı bir geçiş için pragmatik, çok yollu bir yaklaşım gerektirdiği yönündeki büyüyen endüstri görüşünü yansıtıyor. “Hedef açık: Net sıfır, karbonsuzlaşma ve hükümetlerle işbirliği. Ancak oraya giden yol tek tip değil. Bir dizi alternatif teknolojinin gerekeceği yönünde artan bir farkındalık var.” Bu durum, OEM'ler için kiminle ortaklık kurmaları gerektiği sorusunu da gündeme getiriyor; zira tek başına çok şey başarılabilse de, ortaklıklar genellikle daha verimli oluyor.
2040 ve Ötesi: İçten Yanmalı Motorların Otomotivdeki Yeri
Giannini, elektrikli mobilite stratejisini tamamen desteklediğini, ancak 2040 yılına kadar bile tüm yeni araçların yarısından fazlasının hâlâ içten yanmalı motorlarla donatılacağını öngördü. Bu bağlamda Horse Powertrain'in rolünü, OEM'ler için karmaşıklığı azaltmak ve onların temel güçlü yönlerine odaklanmalarını sağlamak olarak tanımladı. Şirket, İspanya'daki (Valladolid, Sevilla) tesislerine yatırım yapmaya devam ederek, yıllık bir milyondan fazla 1.2 litrelik hibrit motor üretimiyle bölgesel esnekliğin ve akıllı platform planlamasının önemini vurguladı.
“Farklı bölgelere bağlı olarak farklı çözümlere inanıyorum. Vizyonum, OEM'lerin gelecekteki araçları öncelikle BEV olarak tasarlayabilmeleri — birden fazla platform arasında seçim yapmak zorunda kalmadan. Bugün, çok enerjili platformlar gereksiz maliyet ve karmaşıklık yaratıyor. Menzil uzatıcılar veya hibritler gibi isteğe bağlı modüler çözümler, paralel yapılar oluşturmadan esnekliği korur. Bu, OEM'ler için hem yatırım baskısını hem de riski azaltmaya yardımcı olur.”
Giannini, Horse Powertrain'in ölçeklenebilir, gerçek dünya çözümlerinin kilit bir sağlayıcısı olduğunu da vurguladı: “Yılda 8 milyondan fazla elektrik motoru üretiyoruz ve dünyanın üçüncü büyük güç aktarım sistemi üreticisiyiz. Piyasa gereksinimlerinin yaklaşık yüzde 80'ini zaten karşılıyoruz.” Şirketin gelecek ürünleri, kolay entegrasyonu sağlamak için modüler, tak-çalıştır zihniyetiyle geliştiriliyor ve bu da OEM'lerin iş yükünü önemli ölçüde azaltıyor.
Dizel motorların azalan rolüne de değinen Giannini, dizelin belirli niş pazarlarda geçerliliğini korusa da, uzun vadeli düşüşünün kaçınılmaz olduğunu belirtti.
AB 2035 Düzenlemelerine Eleştirel Bakış ve Teknolojiye Açıklık Çağrısı
Avrupa Birliği'nin 2035 yılı için belirlediği içten yanmalı motor yasağına ilişkin olarak Giannini, politikacıların teknolojiye daha açık olmasını umduğunu ifade etti. “Misyon – karbonsuzlaşma – tartışmasızdır. Ancak hata, politikacıların sadece hedefler belirlemekle kalmayıp, aynı zamanda belirli teknolojileri de belirtmesiydi. İddialı ancak gerçekçi hedefler belirlemek ve çözümler geliştirmeleri için endüstriye güvenmek mantıklı olacaktır. Teknoloji, hedeflere ulaşmanın anahtarıdır.” Bu yorum, birçok sektör liderinin ortak eleştirisi olup, piyasa dinamiklerinin ve teknolojik çeşitliliğin göz ardı edilerek tek bir yola odaklanmanın potansiyel risklerine işaret ediyor. Politikaların teknolojiye yön verici değil, kolaylaştırıcı olması gerektiği savunuluyor. Nitekim Ford Motor Company CEO'su Jim Farley de hibrit ve menzili artırılmış elektrikli araçların güncel ihtiyaçlara daha iyi hizmet ettiğini belirterek, markaların elektrikli araç pazarının mevcut zorlukları karşısında daha esnek bir yaklaşım benimsemesi gerektiğini vurgulamıştır. **Bu bağlamda, Japon devi Nissan'ın da yüksek gümrük vergileri, 7.500 dolarlık federal EV vergi kredisinin sona ermesi ve ABD pazarında beklenenin altında kalan satış performansı gibi faktörler nedeniyle popüler elektrikli SUV modeli Ariya'nın 2026 model yılından itibaren ABD pazarı için üretimini durdurma kararı alması dikkat çekiyor. Nissan bu hamleyle, 2026 model Leaf ile uygun fiyatlı EV segmentine güçlü bir giriş yapmayı hedefliyor (30.000 doların altında başlangıç fiyatıyla ABD'deki en ucuz elektrikli araç olması bekleniyor). Nissan'ın Ariya kararı hakkında detaylı bilgiyi Nissan Ariya ABD Pazarından Çekiliyor: EV Stratejisi haberimizde bulabilirsiniz.** Bu bağlamda, BMW Teknoloji Sorumlusu Joachim Post'un AB yasağını "aptalca" olarak nitelendirmesi ve Mercedes-Benz CEO'su Ola Källenius'un Avrupa otomobil endüstrisinin "tam hızla bir duvara çarptığını" belirtmesi, endüstrinin duyduğu endişenin boyutunu ortaya koyuyor. Hatta Volkswagen'in merakla beklenen dokuzuncu nesil elektrikli Golf modelinin piyasaya sürülmesinin, Wolfsburg fabrikasındaki modernizasyon maliyetleri nedeniyle dokuz ay kadar erteleneceği iddiaları da elektrikli dönüşümün zorluklarını ve öngörülemeyen maliyetlerini gözler önüne seriyor. İngiliz lüks spor otomobil üreticisi McLaren'ın yeni CEO'su Nick Collins'in tam elektrikli bir model piyasaya sürmek için acele etmediklerini ve içten yanmalı motorların "bu markanın büyük rolünü gerçekten uzun bir süre oynamaya devam edeceğini" vurgulaması da bu duruma farklı bir perspektif katıyor. Porsche'nin amiral gemisi 911 Turbo S'i hibrit güç aktarım organıyla tanıtması, Ferrari'nin Testarossa adını elektrikli V-8 hibrit teknolojiyle buluşturması ve Ram'in tam elektrikli kamyonet projesini iptal edip menzil uzatılmış elektrikli Ramcharger modeline yönelmesi gibi adımlar, hibrit ve menzil uzatıcı çözümlerin kritik önemini vurguluyor. Hatta Ram CEO'sunun V-8 motorunu seriden çıkarmanın bir hata olduğunu itiraf ederek Hemi V-8'i geri getirmesi ve Toyota’nın efsanevi 4A-GE motorunu yeniden üretme kararı alması, içten yanmalı motorlara olan bağlılığın hâlâ güçlü olduğunu gösteriyor. Bu çok yönlü yaklaşım, Horse Powertrain CEO'su Matias Giannini'nin de altını çizdiği gibi, menzil artırıcı EV'lerin (Range Extended EV - REEV) birçok küresel pazarda en hızlı büyüyen güç aktarım kategorisi olmasıyla da destekleniyor. Nitekim bu trende, Scout'ın 2027'de piyasaya süreceği 'Harvester' menzil artırıcı seçeneği, Ram'in gecikmiş Ramcharger modeli ve Hyundai'nin 2026 için planladığı menzil artırıcı elektrikli araçlar gibi örnekler de eklenebilir. Hatta Nissan'ın yenilikçi ZR15DDTe motorunun da Kuzey Amerika'daki ilk çıkışını 2027'de dördüncü nesil Rogue modelinde yapması bekleniyor. Horse C15 gibi çözümler, OEM’lere mevcut BEV platformlarını REEV’lere dönüştürmek için basit ve uygun maliyetli bir yol sunarak, "menzil endişesi"ni ortadan kaldırıyor ve elektrikli araçlara geçişte kritik bir köprü teknolojisi görevi görüyor. **Öte yandan, Avrupa'daki zorlukların aksine, Ford'un ABD stratejisi güçlü kalmaya devam ediyor. Şirket, 2024 yılında 2.08 milyon araç satarak, bir önceki yıla göre %4,2'lik bir artış ve 2019'dan bu yana en iyi performansını kaydetti. ABD'de elektrikli ve hibrit modeller belirli bir ivme kazanırken, F-150 pikap kamyonet modeli uzun süredir en çok satanlar listesindeki yerini koruyor. Ayrıca, Ford gibi devler de elektrikli araç (EV) satışlarındaki yavaşlama nedeniyle Almanya'nın Köln kentindeki fabrikasında 1.000 kadar çalışanı işten çıkarma kararı alırken, 2026 yılından itibaren üretimi iki vardiyadan tek vardiyaya düşürmeyi planlıyor. Bu radikal hamle, Ford'un Avrupa pazarındaki zorlu rekabet ve değişen tüketici tercihleri karşısında aldığı önlemlerin en yenisi olarak dikkat çekiyor. Konuya dair detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.** **Ayrıca, Volkswagen'in yeni nesil elektrikli Golf'te kullanacağı Ölçeklenebilir Sistemler Platformu (SSP) mimarisinin, menzil artırıcı jeneratörler olarak içten yanmalı motorları da barındırabileceği belirtiliyor. Öte yandan, 1990 yılından bu yana 17 milyondan fazla satan ikonik Renault Clio modeli de 2026 versiyonuyla tamamen yenilenerek, özellikle E-Tech Full Hibrit güç aktarma organıyla yakıt verimliliği ve şehir içi elektrikli sürüş konusunda büyük iddialar taşıyor.** Bu dönüşüm sürecinde, elektrikli spor otomobillerin "duygu" eksikliğini gidermek adına yenilikçi çözümler de geliştiriliyor. Audi CEO'su Gernot Döllner'in "sanal bir şanzıman ve sesin elektrikli bir otomobil sürmeye gerçekten bir şeyler kattığını" belirtmesi ve hatta yarış pistinde sanal şanzımanla daha hızlı olduğunu iddia etmesi dikkat çekici. Bu durum, elektrikli araçların doğal sessizliği ve tek vitesli aktarımının geleneksel spor otomobillerde alışık olunan 'geribildirim' hissini ortadan kaldırması sorununa bir çözüm sunma arayışını gösteriyor. Audi'nin sanal olarak beş silindirli motor sesini bile canlandırabileceği konuşulurken, yazılımın esnekliği sayesinde gelecekteki elektrikli araçlarına istediği motor sesini ekleyebilecek olması, bu alandaki inovatif yaklaşımı pekiştiriyor. Benzer şekilde, **Dodge'un yeni Charger Daytona EV'si yapay bir sese sahip olsa da simüle edilmiş bir şanzıman sistemine sahip değilken, Nürburgring'de sarı yüksek gerilim uyarı etiketleriyle hibrit güç ünitesine sahip olduğu kesinleşen ve "LFR" olarak anılan Lexus spor otomobili, Kia EV6 GT, yaklaşan elektrikli M3, 2026 Honda Prelude hibrit ve** İngiliz lüks otomobil üreticisi Jaguar'ın 'Type 00' kod adlı elektrikli coupe modelinin test sürüşlerinde gizemli bir V8 motor sesi çıkarması, elektrikli otomobilin sessiz doğasını dengelemek ve geleneksel spor otomobil tutkunları için 'coşku' vaadini somutlaştırmak amacıyla, performans odaklı elektrikli araçlarda yapay motor seslerinin giderek yaygınlaştığını gösteriyor. **Lexus LFR'ın çift turbo V8 motorlu ve performans odaklı hibrit sistemi ile ilgili detaylara Lexus LFR Hibrit Nürburgring Testleri haberimizden ulaşabilirsiniz.** Porsche'nin de kendi elektrikli modellerine sanal vites değişimleri ve yapay motor sesleri eklemeyi ciddi şekilde değerlendirmesi, Hyundai Ioniq 5 N ve Ferrari gibi markaların da benzer yapay vites değişimleri geliştirmesi, sektördeki bu yöndeki güçlü eğilimin altını çiziyor. **Ancak Ferrari'nin yeni 849 Testarossa hibrit hiper otomobili ve Mercedes'in elektrikli C-Serisi gibi modeller Hyperscreen gibi devasa dijital ekranlara rağmen orta konsol ve direksiyon simidinde fiziksel tuşların varlığını koruyarak sürücü odaklı bir yaklaşım sergiliyor. Diğer yandan Audi, 1976'dan bu yana süregelen bir geleneği sona erdirerek, performansa düşkün tutkunları arasında kült statüsüne ulaşmış sıralı beş silindirli motorunun üretimini sona erdirme kararı almasıyla, içten yanmalı motorlara olan bağlılığın elektrifikasyon çağında bile devam ettiğini gösteriyor. Özellikle RS3 modelinin yaklaşık iki yıl içinde üretimden kalkmasıyla veda edecek bu efsanevi motorun sonlandırılmasının ardındaki temel nedenler, sıkılaşan Euro 7 emisyon düzenlemeleri ve bu motor için gerekli mühendislik ve maliyet yatırımını haklı çıkaracak pazar talebinin olmaması olarak belirtiliyor. Nitekim Audi CEO'su Gernot Döllner, beş silindirli motoru Euro 7 standartlarına uyumlu hale getirmenin "teknik olarak zor olmadığını" ancak asıl sorununk gerekli yatırım için yeterli "ölçek ve genel pazar talebi" olmadığını vurguladı. Audi'nin bu ikonik motoruna vedası hakkında daha fazla bilgi için buraya tıklayın.**
Horse Powertrain'in IAA Mobility'de sunduğu bu kapsamlı çözümler ve CEO Matias Giannini'nin pragmatik vizyonu, otomotiv endüstrisinin geleceğine dair önemli bir tartışmayı daha alevlendiriyor. Tek bir teknolojiye sıkı sıkıya bağlı kalmak yerine, hibrit, hidrojen ve geliştirilmiş içten yanmalı motor teknolojileri gibi farklı yolları keşfetmek, sektörün sürdürülebilirliğe geçiş sürecini daha esnek, dirençli ve erişilebilir kılabilir. Kaynak: Motor1.com
Sonuç: Geri Dönüşü Olmayan Bir Yolculuk
Tüm bu gelişmeler ışığında, Porsche'nin 718 serisini tamamen elektrikliye dönüştürme kararının geri dönüşü olmayan bir yolculuk olduğu anlaşılsa da, otomotiv pazarındaki genel trendler bu dönüşümün beklenenden daha karmaşık ve yavaş ilerlediğini gösteriyor. Avrupa Otomobil Üreticileri Birliği (ACEA) verilerine göre, yılın ilk sekiz ayında AB'deki toplam araç satışlarının yalnızca %15.6'sını bataryalı elektrikli araçlar (BEV'ler) oluşturdu. Birleşik Krallık ve EFTA ülkeleri dahil edildiğinde ise bu oran %17.4'e yükseliyor. Bu tabloya rağmen Volvo CEO'su Hakan Samuelsson gibi bazı sektör liderleri, 2035 yılına gelindiğinde tüm yeni otomobillerin tamamen elektrikli olacağına dair iddialı bir kehanette bulunsa da, markanın elektrikli araçların yükselişinin beklenmediği kadar hızlı olmaması nedeniyle 2030 hedeflerini sadece EV satışından, şarj edilebilir hibrit (PHEV) ve tamamen elektrikli araçların yüzde 90 ila 100'ünü oluşturması şeklinde revize etmişti. **Yılın ilk sekiz ayında Volvo, içten yanmalı motoru olmayan sadece 90.326 adet araç satışı gerçekleştirirken, bu rakam geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 24'lük devasa bir düşüşe işaret ediyor. Şarj edilebilir hibritler de yüzde bir düşüşle 107.380 adede gerilerken, sadece benzinli ve hafif hibrit modeller yüzde yedi düşüşle 253.376 adet sattı. Genel olarak, Volvo'nun bu yıl toplam teslimatları yüzde 10 düşüşle 498.464 adette kaldı.** Bu düşük pazar payı ve AB'nin 2035 içten yanmalı motor yasağına yönelik endişeler ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in otomotiv yöneticileriyle yaptığı görüşmelerde 2035 hedefi değişmezken, yasanın 2026'daki gözden geçirme sürecinin bu yıla çekilmesi, Lamborghini'nin tamamen elektrikli modelinin gelişini 2029'a ertelemesi, Audi'nin içten yanmalı motor üretimini en az 10 yıl daha sürdüreceğini açıklaması ve Mercedes-Benz'in daha önce belirlediği 2030 yılına kadar tamamen elektrikli olma hedeflerinden geri adım atarak içten yanmalı motorların üretimini 2030'lu yılların ortalarına kadar sürdüreceğini açıklaması gibi gelişmelerle daha da anlam kazanıyor. Hatta 1990 yılından bu yana 17 milyondan fazla satan ikonik Renault Clio modeli de 2026 versiyonuyla tamamen yenilenerek, özellikle E-Tech Full Hibrit güç aktarma organıyla yakıt verimliliği ve şehir içi elektrikli sürüş konusunda büyük iddialar taşıyor. Bu bölgesel farklılıklar ve maliyet odaklı stratejilere paralel olarak, Japon devi **Toyota** da Çin pazarına özel, RAV4'e benzeyen ancak "Wildlander" adını taşıyan bir SUV modeli tanıttı. ABD pazarındaki RAV4'ün aksine, Wildlander'ın temel versiyonunda hibrit olmayan 2.0 litrelik benzinli bir motor (171 beygir güç) bulunuyor ve başlangıç fiyatının ABD'deki 2026 RAV4'ten yaklaşık 5.000 dolar daha düşük, 30.000 dolar civarında olması bekleniyor. Bu strateji, Toyota'nın küresel pazarlara yönelik "çoklu yol" yaklaşımının ve özellikle Çin'deki geniş müşteri kitlesine uygun fiyatlı ve pratik seçenekler sunma hedefinin bir parçası olarak öne çıkıyor. Toyota Wildlander hakkında daha fazla bilgiyi buradan okuyabilirsiniz. Mercedes-Benz CEO'su Ola Källenius'un Avrupa otomobil endüstrisinin "tam hızla bir duvara çarptığı" ve "çökebileceği" yönündeki uyarıları ile BMW Teknoloji Sorumlusu Joachim Post'un 2035 yasağının "aptalca" olduğunu ve bir endüstriyi öldürebileceğini ifade etmesi, pazarın mevcut gerçekleriyle uyumsuzluğun altını çiziyor. Bu karşıt görüşlere rağmen, Volvo'nun kardeş markası Polestar ise AB'yi 2035 sıfır emisyon zorunluluğunu sıkı tutmaya çağırıyor. Bu karmaşık pazar dinamikleri hakkında daha fazla bilgi edinmek ve lüks elektrikli araç pazarının detaylı analizini okumak için Mercedes-AMG Elektrikli Porsche 911 Rakibi: Lüks EV Pazar Analizi başlıklı haberimize göz atabilirsiniz.
Öte yandan, Volkswagen de elektrikli araçları için tanıdık isimleri yeniden kullanma stratejisiyle öne çıkıyor. CEO Thomas Schäfer'ın ifadesiyle, 'ID. Polo, bilinen isimlerimizi geleceğe taşımanın sadece başlangıcı.' Bu açıklama, markanın ID.3'ü ID. Golf'e, ID.4'ü ID. Tiguan'a ve ID.7'yi ID. Passat'a dönüştürme ihtimalini güçlendiriyor. ID. Cross'un seri üretim versiyonunun önümüzdeki yaz yeni bir isimle (muhtemelen ID. Polo Cross) tanıtılacak olması, bu stratejinin bir parçası. Ayrıca, standart ID. Polo'nun resmi tanıtımı Mayıs 2026'da gerçekleşecekken, elektrikli Polo serisi önümüzdeki sonbaharda iki farklı batarya boyutu ve üç farklı güç çıkışı seviyesiyle satışa sunulacak. Merakla beklenen ID. Polo GTI versiyonu ise 223 beygir gücündeki performansıyla yıl sonundan önce piyasaya sürülerek elektrikli hot hatch segmentine iddialı bir giriş yapacak. Markanın en uygun fiyatlı elektrikli aracı ise 2026'da 20.000 Euro etiketiyle e-up! modelinin yerini alacak olan ID.1 olacak ve ID.2 için Almanya'da hedeflenen 25.000 Euro'luk rekabetçi fiyatlandırma ile elektrikli araçlara erişimi genişletmeyi amaçlıyor. Diğer yandan Audi, lüks otomobil pazarında yıllık 2 milyon araç satışı gibi iddialı bir hedefe ulaşmayı amaçlarken, bu hedefin markanın tarihinde hiç ulaşamadığı bir zirve olduğunu belirtiyor. Bu strateji doğrultusunda, Volkswagen Polo tabanlı A1 supermini ve Q2 kompakt crossover modelleri, mevcut jenerasyonlarının ömrünü tamamlamasının ardından üretimden kaldırılacak. Bu hamlelerle birlikte, A3 modeli markanın en uygun fiyatlı modeli konumuna gelirken, Audi 2026 yılında pazara sunacağı yeni bir giriş seviyesi elektrikli araç ile farklı bir strateji izleyecek. Performans meraklıları için ise, ABD pazarında 2026 yılı itibarıyla sportif fastback modelleri Audi A7 ve S7 satıştan çekilirken, RS7 modeli 2026 yılı ve sonrasında da Amerika'da sunulmaya devam edecek. ABD pazarının Audi'nin 2 milyonluk satış hedefinde kilit rol oynayacağı belirtilirken, Trump yönetiminin uyguladığı gümrük vergilerini aşmak amacıyla yerel üretimin değerlendirildiği de ekleniyor ki bu, Audi'nin bölgesel satışlarını ikiye katlamasını sağlayabilir. Bu bağlamda, Skoda'nın Vision O konseptinin bir sonraki nesil elektrikli Octavia'yı önizlediği düşünülse de, içten yanmalı motorlu Octavia'nın sonunun yakın zamanda gelmesi pek olası görünmüyor. Zira 1996'dan bu yana markanın en çok satan otomobili olma özelliğini koruyan Octavia'yı, Skoda'nın bu kadar kısa sürede içten yanmalı motorlu versiyonu bırakıp tüm enerjisini bu cesur tasarımlı konseptten ilham alan bir elektrikli modele yatırması, pazar stratejisi açısından büyük bir risk taşıyacaktır. Cupra'nın alışılmadık tasarımlarla 'kutunun dışında düşünmeye' çalışması ise takdire şayan. Ancak, bir üretim versiyonu gelirse bile, yakın zamanda Amerika Birleşik Devletleri pazarına ulaşmayacak. Cupra, otomotiv endüstrisindeki devam eden zorlukları ve değişen pazar dinamiklerini gerekçe göstererek Kuzey Amerika'daki çıkışını 2030 sonrasına ertelemişti. Ayrıca, Volkswagen, ID. Cross konsepti gibi yeni elektrikli modellerinde fiziksel düğmelere geri dönüş sözünü tutarak kullanıcı deneyimini iyileştirmeyi de hedefliyor. Wolfsburg merkezli otomotiv devi, şu an için doğrudan bir spor otomobil planlamıyor olsa da, tasarım stüdyosu Italdesign'dan keyifli bir “ne olurdu” senaryosu olarak bir elektrikli coupe çizmesini istedi. **EVX Projesi** adını taşıyan bu tasarım egzersizi, otomotiv dünyasının geleceğine dair ilginç ipuçları sunuyor ve İtalyan Italdesign'ın Volkswagen için tasarladığı bu elektrikli coupe konsepti, MEB+ platformu üzerinde bir 2+2 coupe olarak geliştirildi ve Münih'teki IAA Mobility fuarında sadece bir hologram olarak sergilendi. Ancak, bu projenin hayata geçme olasılığı düşük görünüyor; içten yanmalı bir motor olmaksızın, böyle bir aracın niş bir ürün olarak kalacağı düşünülüyor. Tüm bu gelişmeler ışığında, Ram'in sevilen Hemi V-8 motorunu 1500 pickup modellerine geri getirmesi ve CEO'su Tim Kuniskis'in 'Hata yaptık' itirafında bulunması gibi örnekler, içten yanmalı motorlara olan bağlılığın elektrifikasyon çağında bile devam ettiğini gösteriyor. Ayrıca Ram CEO'sunun V-8 motorunu seriden çıkarmanın bir hata olduğunu itiraf ederek Hemi V-8'i geri getirmesi ve otomobil dünyasında efsanevi bir yere sahip olan Toyota’nın 4A-GE kodlu dört silindirli motorunu yıllar sonra modern üretim teknikleriyle yeniden üretme kararı alması, içten yanmalı motorlara olan bağlılığın elektrifikasyon çağında bile devam ettiğini gösteriyor. Bu konudaki detaylı bilgilere Ram Elektrikli Kamyonet Projesi İptal Edildi: Hibrit Ramcharger 'REV' Oldu ve Audi RS6 E-Tron İptal İddiaları: Elektrikli Pazar Sallanıyor başlıklı haberlerimizden ulaşabilirsiniz. Daha geniş perspektif için BMW, Mercedes ve AB 2035 İçten Yanmalı Motor Yasağı: Sektörü Çökertir mi? haberimize de göz atabilirsiniz.
Volkswagen'in tarihinde üretim bandına çıkmayan birçok iddialı elektrikli veya performans odaklı spor otomobil konsepti bulunuyor. 2017 MEB tabanlı, 1970'lerin SP2'sinden esinlenen coupe tasarım eskizleri gibi modeller, markanın sadece çizim tahtasında kalan ancak dikkat çeken tasarımlarına örnek teşkil ediyor. W12 Nardo, XL Sport ve EcoRacer gibi modeller de Volkswagen'in performans odaklı ancak seri üretime geçmeyen araç geçmişini gözler önüne seriyor. EVX Projesi de bu konsept geleneğinin bir devamı olarak değerlendirilebilir.
Bu dönüşüm sürecinde, elektrikli spor otomobillerin "duygu" eksikliğini gidermek adına yenilikçi çözümler de geliştiriliyor. Audi CEO'su Gernot Döllner'in "sanal bir şanzıman ve sesin elektrikli bir otomobil sürmeye gerçekten bir şeyler kattığını" belirtmesi ve hatta yarış pistinde sanal şanzımanla daha hızlı olduğunu iddia etmesi dikkat çekici. Bu durum, elektrikli araçların doğal sessizliği ve tek vitesli aktarımının geleneksel spor otomobillerde alışık olunan 'geribildirim' hissini ortadan kaldırması sorununa bir çözüm sunma arayışını gösteriyor. Audi'nin sanal olarak beş silindirli motor sesini bile canlandırabileceği konuşulurken, yazılımın esnekliği sayesinde gelecekteki elektrikli araçlarına istediği motor sesini ekleyebilecek olması, bu alandaki inovatif yaklaşımı pekiştiriyor. Benzer şekilde, **Dodge'un yeni Charger Daytona EV'si yapay bir sese sahip olsa da simüle edilmiş bir şanzıman sistemine sahip değilken, Nürburgring'de sarı yüksek gerilim uyarı etiketleriyle hibrit güç ünitesine sahip olduğu kesinleşen ve "LFR" olarak anılan Lexus spor otomobili, Kia EV6 GT, yaklaşan elektrikli M3, 2026 Honda Prelude hibrit ve** İngiliz lüks otomobil üreticisi Jaguar'ın 'Type 00' kod adlı elektrikli coupe modelinin test sürüşlerinde gizemli bir V8 motor sesi çıkarması, elektrikli otomobilin sessiz doğasını dengelemek ve geleneksel spor otomobil tutkunları için 'coşku' vaadini somutlaştırmak amacıyla, performans odaklı elektrikli araçlarda yapay motor seslerinin giderek yaygınlaştığını gösteriyor. **Lexus LFR'ın çift turbo V8 motorlu ve performans odaklı hibrit sistemi ile ilgili detaylara Lexus LFR Hibrit Nürburgring Testleri haberimizden ulaşabilirsiniz.** Porsche'nin de kendi elektrikli modellerine sanal vites değişimleri ve yapay motor sesleri eklemeyi ciddi şekilde değerlendirmesi, Hyundai Ioniq 5 N ve Ferrari gibi markaların da benzer yapay vites değişimleri geliştirmesi, sektördeki bu yöndeki güçlü eğilimin altını çiziyor. **Ancak Ferrari'nin yeni 849 Testarossa hibrit hiper otomobili ve Mercedes'in elektrikli C-Serisi gibi modeller Hyperscreen gibi devasa dijital ekranlara rağmen orta konsol ve direksiyon simidinde fiziksel tuşların varlığını koruyarak sürücü odaklı bir yaklaşım sergiliyor.**
"Bu araçların gerçekten, gerçekten parlak olacağını bilmelisiniz; çünkü hafifler, güçlüler ve inanın bana, iki kapılı bir spor otomobil için bu harika bir kombinasyon." - Porsche 718 ve 911 serilerinin Başkan Yardımcısı Frank Moser
Nexus Haber Yorumu: Değişen Pazar, Değişen Stratejiler
Nissan Ariya'nın ABD pazarından çekilme kararı, elektrikli araç sektöründeki 'altına hücum' döneminin sona erdiğini ve şirketlerin daha gerçekçi, maliyet odaklı ve pazar taleplerine duyarlı stratejiler benimsediğini açıkça ortaya koyuyor. Özellikle uygun fiyatlı EV'lere yönelme ve hibrit teknolojilerine yatırım yapma eğilimi, kısa vadede elektrikli dönüşümün seyrini belirleyecek gibi görünüyor. **Ford'un Almanya'daki işten çıkarmalar ve üretimde vardiya azaltma kararı gibi gelişmeler de bu genel eğilimin bir parçası olarak,** Nexus Haber olarak, bu tür stratejik değişimlerin tüketiciler için daha sürdürülebilir ve çeşitli seçenekler sunma potansiyeli taşıdığını düşünüyoruz. Nissan'ın 'içerik eksiltme' yerine 'gereksiz israfı ortadan kaldırma' hedefiyle yürüttüğü bu maliyet optimizasyonları, rekabet gücünü artırırken kalite algısından ödün vermemeyi amaçlıyor. Önemli olan, otomobil üreticilerinin bu dinamik pazarda nasıl esneklik göstereceği ve inovasyonlarını hangi alanlara yoğunlaştıracağı olacaktır.
Kaynak: Motor1.com