Alman otomotiv devi BMW, son yıllarda radikal ve bazı çevrelerce "cesur" olarak nitelendirilen tasarım anlayışından önemli bir dönüşümün eşiğinde. Markanın gelecekteki modelleri, Oliver Heilmer liderliğindeki yeni tasarım ekibiyle birlikte, çok daha sade, dingin ve sofistike hatlara sahip olacak.
Geçtiğimiz dönemlerde özellikle büyük ve dikkat çekici böbrek ızgaralarıyla gündeme gelen BMW, artık "sessiz lüks" ve "monolitik, temiz yüzeyler" prensiplerine odaklanacak. Bu yeni yaklaşım, hem dış tasarımda hem de araç içi teknolojilerde köklü değişiklikleri beraberinde getiriyor.
Dış Tasarımda 'Sakin' ve 'Duygusal' Bir Dönem
Mini'nin eski Tasarım Başkanı ve şu anda BMW'nin kompakt, orta boyutlu ve M modellerini şekillendiren Oliver Heilmer, Avustralya merkezli GoAuto dergisine verdiği röportajda, yeni tasarım felsefesini şu sözlerle açıkladı: "Her şey daha sakinleşiyor. İfade açısından çok abartılı olmak zorunda değil. Çok daha incelikli olabilir. Belki de BMW perspektifinden içinde bulunduğumuz çağ bu. Monolitik, temiz yüzeylerden bahsediyoruz – sakin, ama yine de son derece duygusal."
Bu yaklaşım, BMW'nin ikonik böbrek ızgarası için de geçerli olacak. Izgaralar modelden modele şekil ve boyut olarak farklılık göstermeye devam edecek. Örneğin, yeni iX3 gibi SUV modellerinde, 1933 yılındaki 303 modeline gönderme yaparak dikey bir yorum sunulacak. Gelecek yılki 3 Serisi ve i3 sedan gibi normal binek araçlarda ise, klasik 507 Roadster'ı anımsatan geniş böbrek ızgaraları tercih edilecek. Bu çeşitlilik, BMW'nin geçmişine saygı duruşunda bulunurken, her modelin kendi karakterini korumasını sağlıyor.
Geçmiş Tasarımlara Bakış ve Yeni Trendler
Heilmer, M3 ve M4 gibi mevcut modellerdeki "büyük, dikey böbrek ızgaraları" konusunda ise herhangi bir pişmanlık duymadıklarını belirtti. "Müşteriler farklılaşmayı gerçekten takdir etti. Bu doğru bir yaklaşımdı" diyerek, o dönemdeki tasarım kararlarının arkasında durduklarını ifade etti.
- Yuvarlak Farlar (Angel Eyes): Artık geri dönmesi beklenmiyor.
- Krom Detaylar: Lüks sembolü olan kromun yerini, detaylı LED gündüz farları alıyor.
- Bölünmüş Farlar: 7 Serisi makyajlı modeli ve 2027'deki yeni X7'de ana farlar ile gündüz farları ayrı kalmaya devam edecek.
2027 yılı sonuna kadar BMW, 40'tan fazla makyajlı ve yeni nesil aracı piyasaya sürmeyi planlıyor. Bu modellerin tamamı, Neue Klasse tasarım dilinin unsurlarını taşıyacak. Ayrıca 2029'da, Mercedes G-Serisi kadar olmasa da, daha "sert" bir arazi aracının da ürün gamına eklenmesi bekleniyor.
BMW kendi geleceğini çizerken, diğer lüks markalar da benzer şekilde radikal adımlar atıyor. Örneğin, Hyundai'nin lüks markası Genesis, CDE Classic etkinliğinde sergilediği X Gran Coupe ve onun üstü açık kardeşi X Gran Cabriolet konseptleriyle dikkatleri üzerine çekti. Marka, bu konseptlerle "duygusal odaklı bir lüks markası" olarak konumlanmayı ve "İki Çizgi" far tasarımı gibi karakteristik özellikleriyle gelecekteki vizyonunu sergilemeyi hedefliyor. Bu nefes kesici konseptlerin, zeytin ağacından ilham alan iç mekanları ve şarap kültüründen esinlenen renk paletleri gibi detaylarla lüks deneyimine yeni bir soluk getirme potansiyeli taşıdığı belirtiliyor. Genesis'in lüks geleceği vizyonunu yansıtan X Gran Coupe ve Cabriolet konsept tasarımları hakkında daha fazla bilgi için buradan ulaşabilirsiniz.
İç Mekanda Teknolojik Bir Devrim: Panoramik Vizyon ve Dijitalleşme
2027 model iX3 ile birlikte tamamen yenilenmiş bir iç mekan anlayışı da tanıtılacak. BMW, bilgi-eğlence sistemini bir kez daha elden geçirerek, 17.9 inçlik devasa bir merkezi ekran sunacak. Ayrıca, "Panoramic Vision" adı verilen ve ön camın alt kısmında dokuz kareden oluşan tam genişlikte bir projeksiyon sistemine sahip ilk model olacak. Bu karelerin ilk üçü gösterge panelinin yerini alırken, kalan altı kare kişiselleştirilebilecek.
Ancak bu fütüristik yaklaşıma, Mercedes-Benz'in baş tasarımcısı Gorden Wagener'den bir eleştiri de geldi. Wagener, "Panoramic Vision" sisteminin "o kadar uzakta ki okunması zor" olduğunu ve "her şeyin daha küçük görüneceğini, bunun da dikkat dağıtıcı olacağını" belirtti. Ayrıca dokunmaya duyarlı olmak için çok uzakta olduğu için bir cihaza ihtiyaç duyulacağını ve bu yüzden bir dokunmatik ekran koymak zorunda kaldıklarını ifade ederek, bu çözüme ikna olmadığını dile getirdi.
"iDrive döner düğmesi aşamalı olarak kaldırılıyor. Geleceğin BMW'leri, geleneksel kontrollerin minimuma indirilmesiyle birlikte, dokunmatik ekrana ve sesli komutlara daha fazla bağımlı olacak."
Fiziksel Düğmeler Tartışması ve Kullanıcı Deneyimi
Bu sadeleştirilmiş iç mekan felsefesi, dış tasarımdaki pürüzsüz hatları yansıtıyor. Ancak bu yaklaşım, otomotiv sektöründe süregelen bir tartışmayı da beraberinde getiriyor: fiziksel düğmelerin azalması. Özellikle Hyundai gibi öncü markalar, bu trendi daha da ileri taşıyarak radikal bir soru yöneltiyor: "Neden bir ekrana ihtiyacımız var?" Markanın Kore tasarım merkezinin başındaki Simon Loasby, tüketicilerin ses, koltuk ısıtma, klima ve medya oynatma gibi temel işlevler için fiziksel tuşları tercih etmeye devam ettiğini belirtiyor. Loasby'nin de vurguladığı gibi, "Müşterilerimizi güvende tutmak istiyoruz ve onları güvende tutmak, her zaman yola odaklanmaları ve başka yere bakmamaları gerektiği anlamına geliyor. Bu yüzden, düzenli ve sık kullanılan tüm tuşların fiziksel düğmeler olduğundan emin olduk." Bu sadeleştirme çabası, sürücülerin katmanlar arasında gezinmekten ve sürekli ekrana bakmaktan sıkıldığı gözlemiyle de destekleniyor.
Bu bağlamda, teknolojiye öncülük eden markalardan Mercedes-Benz'in dahi yeni GLC modeliyle birlikte direksiyonlardaki fiziksel kontrol düğmelerine geri dönmesi, bu tartışmanın önemini bir kez daha gösteriyor. Mercedes-Benz'in yazılım sorumlusu Magnus Östberg'in yaptığı açıklamaya göre, kapsamlı veri analizleri sonucunda fiziksel düğmelerin sürücüler tarafından daha çok tercih edildiği ortaya çıktı. Hatta BMW'nin kendisi de, yeni iX3'ü tasarlarken milyonlarca veri noktasından faydalanarak bazı fiziksel düğmeleri ve kadranları tamamen kaldıramayacaklarını fark etti. Markanın UI/UX geliştirme kıdemli başkan yardımcısı Stephan Durach'ın açıklamasına göre, 10 milyondan fazla araçtan toplanan veriler, özellikle ses kontrol düğmesinin ne kadar kritik olduğunu gösteriyor.
Bu sadeleşme eğilimi sadece Mercedes, BMW ve Hyundai ile sınırlı değil; otomotiv sektöründeki birçok önemli oyuncu benzer arayışlar içinde:
- Cadillac: En yeni konsepti Elevated Velocity Concept de merkezi dokunmatik ekran barındırmıyor. Bunun yerine, gösterge panelinde ve direksiyon simidinde küçük ekranlar kullanılıyor.
- Volkswagen: Dokunmatik direksiyon düğmelerinin aşırı hassas olduğu gerekçesiyle açılan davaların ardından araçlarına fiziksel düğmeleri geri getirme sözü verdi.
- Ferrari: Fiziksel kontrol birimlerini kaldırmanın bir hata olduğunu kabul ederek, yeni hibrit hiper otomobilinde geleneksel fiziksel düğmeleri direksiyon simidine geri getirdi.
- Mazda: Müşteri geri bildirimlerine dayanarak, ekran odaklı kokpitlere geçiş yaparken direksiyonu düğmelerle donattı.
- Aston Martin: Menülerde arama yaparken yaşanan hayal kırıklığını (bıkkınlık faktörü) ölçmek için özel bir grup kurarak daha iyi güvenlik derecelendirmeleri almayı hedefliyor.
Bu durum, Euro NCAP gibi düzenleyici kurumların da 2026'dan itibaren fiziksel kontrol eksikliği olan otomobillerin güvenlik derecelendirmelerini olumsuz etkileyebilecek yeni kurallar getireceğini duyurmasıyla daha da pekişiyor. BMW'nin bu radikal dijitalleşme hamlesi ve kullanıcıların alışkanlıklarını ne ölçüde etkileyeceği merak konusu. Dışarıdaki çizgilerin ve açıların azalması hoş bir değişiklik olsa da, aşırı basitleştirilmiş iç mekanlar için aynı şey her zaman söylenemeyebilir. Bu durum, özellikle sürüş esnasında dokunmatik ekran menülerinde gezinmek yerine doğrudan erişilebilir fiziksel kontrollere alışkın sürücüler için bir adaptasyon süreci gerektirebilir.
BMW'nin Geleceği: Elektrik ve Geleneksel Motorların Sentezi
Sadece birkaç yıl içinde, BMW'nin ürün gamı hem içeride hem de dışarıda dramatik bir şekilde farklı görünecek. Neue Klasse'nin tasarımı hem iç hem de dış mekanları şekillendirmesiyle Bavyeralı marka, teknoloji yüklü elektrikli araçlara daha fazla eğilen, ancak içten yanmalı motorları tamamen terk etmeyen yeni bir çağa giriyor. Bu dönüşüm, BMW'nin köklü mirası ile modern inovasyonu harmanlayarak otomotiv dünyasında yeni bir standart belirlemeye aday.
Otomotiv sektöründeki küresel rekabetin artması, elektrikli araç (EV) satışlarındaki yavaşlama ve tedarik zinciri dalgalanmaları gibi faktörler, BMW gibi köklü markaları tasarım felsefelerinde köklü değişikliklere iterken, diğer önemli oyuncuları da farklı stratejik hamlelere yönlendiriyor. Örneğin, Japon devi Nissan, küresel maliyet azaltma ve yeniden yapılanma stratejileri çerçevesinde Kaliforniya ve Brezilya'daki tasarım stüdyolarını kapatma kararı alarak, tasarım operasyonlarını beş çevik merkeze odaklama yoluna gitti. Bu tür zorlu kararlar, markaların sektördeki değişen dinamiklere adapte olmak ve gelecekteki rekabet güçlerini sağlamak adına attığı önemli adımların sadece birkaç örneğini teşkil ediyor. Nissan'ın tasarım stüdyolarındaki bu yeniden yapılanma hakkında daha detaylı bilgilere buradan ulaşabilirsiniz. Bu bağlamda, Mercedes-Benz'in daha önce belirlediği 2030 yılına kadar tamamen elektrikli olma hedeflerinden geri adım atması ve içten yanmalı motorların üretimini 2030'lu yılların ortalarına kadar sürdüreceğini açıklaması da dikkat çekiyor. Hatta Mercedes-Benz CEO'su Ola Källenius'un AB'ye 2035 içten yanmalı motor yasağını gözden geçirme çağrısı, elektrikli dönüşümün gerçekçi zorluklarını ve pazar dinamiklerinin belirleyiciliğini açıkça ortaya koyuyor. Bu durum, otomotiv endüstrisinin sadece estetik ve aerodinamikten öte, pazar dinamikleri ve tüketici talepleri doğrultusunda çok yönlü bir gelecek stratejisi benimsediğini gösteriyor.
Kaynak: GoAuto aracılığıyla Motor1.com
```