Otomotivde Değişen Kontrol Anlayışı: BMW Neden Fiziksel Düğmelerde Israrcı?

Haber Merkezi

13 September 2025, 09:17 tarihinde yayınlandı

BMW Fiziksel Düğmelerden Vazgeçmiyor: Sürücü Tercihleri ve Otomotiv Tasarımı
```html

Modern otomobil tasarımlarında minimalist yaklaşımlar ve devasa dokunmatik ekranlar giderek yaygınlaşıyor. Birçok üretici, geleneksel fiziksel düğmeleri ve kumandaları kaldırarak dijital arayüzlere yönelirken, Almanya'nın köklü otomobil devi BMW, bu akıma meydan okuyan bir duruş sergiliyor. Şirket, kullanıcı verilerine dayanarak bazı fiziksel kontrol birimlerinin vazgeçilmez olduğunu savunuyor.

BMW'nin Veri Odaklı Yaklaşımı: Neden Fiziksel Düğmeler Önemli?

BMW'nin UI/UX geliştirme kıdemli başkan yardımcısı Stephan Durach, şirketin yeni iX3 modelinin iç tasarımını belirlerken milyonlarca veri noktasından faydalandığını açıkladı. BMW Blog'a verdiği röportajda Durach, 10 milyondan fazla araçtan toplanan 'müşterilerimizin neler yaptığını görebildiğimiz' verilerin, özellikle ses kontrol düğmesinin ne kadar kritik olduğunu gösterdiğini belirtti. Durach ayrıca, aynı veri setinin Apple CarPlay'in yerleşik navigasyon sisteminin BMW araçlarında sanıldığı kadar yaygın kullanılmadığını ortaya koydu. Bu veriler, sürücülerin genellikle BMW'nin kendi iDrive navigasyon sistemini, Apple Haritalar üzerinden CarPlay'e tercih ettiğini gösteriyor. Bu konuda daha detaylı bilgi için BMW Apple CarPlay Navigasyon Popüler Değil İddiası başlıklı haberimizi okuyabilirsiniz.

Stephan Durach: "İnsanlar her yerde CarPlay navigasyonu kullandıklarını söylüyor. Size söyleyebilirim ki, bu doğru değil. Müşterilerimizin ne yaptığını, hangi kontrolleri hangi sürüş koşullarında kullandıklarını görebiliyoruz."

Durach, "İstatistiklerimiz, insanların bu ses düğmesini oldukça sık kullandığını açıkça gösteriyor, hatta sadece sesi kısmak için bile olsa – o zaman sadece bir basma yeterli oluyor. Belki sadece bir sessize alma düğmesi yeterli olurdu, ancak biz 'hayır, insanlar sesi değiştirmek de istiyor' dedik" ifadelerini kullandı. Direksiyon üzerindeki kontroller mevcut olsa bile sürücülerin geleneksel ses düğmesini kullanmayı tercih ettiğini vurgulayan Durach, cam ve ayna kontrollerinin de kaldırılması düşünülmeyen temel düğmeler arasında olduğunu ekledi.

Stephan Durach: "Her düğmeyi kaldırmanın iyi bir fikir olduğunu düşünmüyorum."

Ancak, otomotiv dünyasındaki bu minimalist ve ekran odaklı yaklaşımlar herkesin beğenisini kazanmıyor. Mercedes-Benz'in baş tasarımcısı Gorden Wagener, Top Gear dergisine yaptığı açıklamalarda, özellikle BMW'nin yeni iX3 modelinde sunduğu iç mekan tasarımına yönelik sert eleştirilerde bulundu. BMW'nin 'Neue Klasse' platformunun ilk temsilcisi olan ve 2025 Münih Otomobil Fuarı'nda tanıtılan iX3, ön camın tabanına yansıyan ve bir sütundan diğerine uzanan "Panoramic Vision" adlı fütüristik bir kabin deneyimi sunuyor. Aslında bir ekran değil, ön camın tabanına yansıyan bu sistem, sürücünün görüş alanında üç sabit widget ile sağ tarafta altı özelleştirilebilir kutucuk barındırıyor. Bu "Panoramik iDrive" özelliği, BMW'nin kendi dijital ekosistemine olan yatırımını sürdürerek Apple CarPlay ve Android Auto gibi akıllı telefon entegrasyonlarından uzaklaşma stratejisinin bir parçası olarak da öne çıkıyor. 463 beygir gücü, 641 Nm tork, 0'dan 100 km/s hıza 4.7 saniyede ulaşma, yaklaşık 640 kilometre menzil ve 400 kilovat'a kadar şarj hızı gibi etkileyici özelliklere sahip bu modelin iç mekan felsefesi, Wagener tarafından farklı yorumlandı. Wagener'in BMW ve Audi iç mekanlarına yönelik eleştirileri ve lüks otomobil segmentindeki tasarım savaşları hakkında daha fazla bilgi edinmek için Nexus Haber'deki detaylı analizi inceleyebilirsiniz.

Gorden Wagener (Mercedes-Benz Baş Tasarımcısı): "Dürüst olmak gerekirse (BMW'nin Panoramic Vision) büyük bir hayranı değilim çünkü o kadar uzakta ki okunması zor. Her şey daha küçük görünecek, bu da dikkat dağıtıcı. Ayrıca dokunmaya duyarlı olmak için çok uzakta olduğu için onu çalıştırmak için bir cihaza ihtiyacınız var, bu yüzden bir dokunmatik ekran koymak zorunda kaldılar. Bence bu ilerleyici olduğunu düşünüyorlar ve sevmeleri gerekir, yoksa yapmazlardı, ama ben buna ikna olmadım."

Otomotiv Sektöründe Geri Düğme Hareketi ve Markaların Tepkileri

Fiziksel düğmelerin eksikliği veya varlığı, otomobil dünyasında o kadar hararetli bir tartışma konusu ki, bazı durumlarda dava süreçlerine bile yol açtı. Örneğin Volkswagen, dokunmatik direksiyon düğmelerinin aşırı hassas olduğu gerekçesiyle açılan davaların ardından fiziksel düğmeleri geri getirme sözü verdi. Geçtiğimiz aylarda iki müşteri, bu hassas dokunmatik düğmeler yüzünden Alman üreticiye dava açmıştı.

Bu "geri düğme" hareketinin yanı sıra, otomobil üreticileri akıllı telefon entegrasyonu konusunda da benzer bir tutum sergiliyor. General Motors, elektrikli araç serisinden Apple CarPlay ve Android Auto'yu tamamen kaldırarak büyük bir tartışma yaratırken, Rivian ve Tesla ise hiçbir zaman bu özellikleri sunmadı. Audi, Mercedes-Benz, Polestar ve Volvo gibi markalar da BMW ile benzer şekilde Apple CarPlay Ultra'yı desteklemeyeceklerini açıkladılar. BMW'nin yeni iDrive X bilgi-eğlence sistemi ve Panoramik Sürüş özelliği ile genel olarak CarPlay ve Android Auto desteğinden uzaklaştığı gözlemleniyor. Bu durum, markaların kendi dijital ekosistemlerini güçlendirme ve veri toplama kapasitelerini artırma stratejisinin bir parçası olarak yorumlanıyor.

Benzer şekilde, Ferrari de bu yılın başlarında fiziksel kontrol birimlerini kaldırmanın bir hata olduğunu kabul etti. Hyundai, düğmelerin sürücüler için daha güvenli olduğunu iddia ederek bunları koruma sözü verirken, Mazda gibi bazı markalar ise müşteri geri bildirimlerine göre farklı yaklaşımlar sergiliyor. Örneğin Mazda, üçüncü nesil CX-5'i sadece bir ekran ve düğme dolu bir direksiyonla piyasaya sürdü. Bu duruma tezat oluşturan bir yaklaşımla, Ferrari'nin yeni 849 Testarossa hibrit hiper otomobili de modern dokunmatik kontrollere meydan okuyarak direksiyon simidine geleneksel fiziksel düğmelerin geri dönüşüyle sürücü odaklı bir tasarım benimsiyor. Aynı zamanda, Mercedes'in elektrikli C-Serisi'nde Hyperscreen gibi devasa dijital ekranlar yer almasına rağmen, orta konsol, direksiyon simidi ve kapı içlerinde fiziksel tuşların varlığını koruması, ergonomi ve kullanım kolaylığından ödün vermeme amacını taşıyor. Bu durum, dokunmatik kontrollerin getirdiği dikkat dağınıklığına karşı bir denge unsuru olarak değerlendirilebilir.

Peki Diğer Otomobil Üreticileri Ne Diyor?

  • Volkswagen: Dokunmatik düğmelerin aşırı hassasiyeti nedeniyle açılan davaların ardından fiziksel düğmeleri geri getirme sözü verdi.
  • Ferrari: Fiziksel kontrolleri kaldırmanın bir hata olduğunu kabul etti.
  • Hyundai: Sürücü güvenliği için fiziksel düğmeleri koruyacağını belirtti.
  • Mazda: Müşteri geri bildirimlerine dayanarak, ekran odaklı kokpitlere geçiş yaparken direksiyonu düğmelerle donattı.
  • Aston Martin: Menülerde arama yaparken yaşanan hayal kırıklığını ölçmek için 'bıkkınlık faktörü' (piss-off factor) grubu kurarak, daha iyi güvenlik derecelendirmeleri almayı hedefliyor.

Mercedes'in Kendi Ekran Felsefesi ve Audi'ye Bakışı

Wagener'in BMW'ye yönelik eleştirileri, Mercedes'in kendi modellerindeki "ekranlaştırma" stratejisiyle bir tezat oluşturmuyor değil. Mercedes'in tamamen ekranlardan oluşan Hyperscreen paneli, özellikle elektrikli GLC gibi modellerde 39.1 inçlik devasa bir ekran alanı sunuyor. Wagener, Mercedes'in bu yaklaşımını savunarak, "Ekranda görsel bir referansa sahip olmak istersiniz ya da belki bir film izlemek istersiniz ve bunun gibi şeyler. Yani evet, büyük ekranlara ihtiyacınız var" ifadesini kullanıyor. Ancak yeni GLC modelinde standart olarak sunulan üçüncü ekranın dokunmatik özellikten yoksun olması, markanın 'Superscreen' veya gelişmiş Hyperscreen versiyonlarına yükseltme gerekliliğiyle lüks deneyimini sorgulatabiliyor. Bu durum, farklı markaların "ekran kullanımı" konusunda nasıl farklı felsefeler benimsediğini ve her yaklaşımın kendine göre avantajları ve dezavantajları olabileceğini gösteriyor.

Mercedes tasarım şefinin hedefindeki tek marka BMW değildi. Audi'nin elektrikli bir spor otomobilin ve yeni bir tasarım dilinin ön gösterimi olan Concept C modeli de Wagener'in beğenisini kazanamadı. Wagener, Audi'nin bu yaklaşımını "o iç mekan 1995 yılında tasarlanmış gibi görünüyor. Biraz fazla bilindik ve çok az teknoloji var" sözleriyle sert bir şekilde eleştirdi. Audi, ikonik TT ve R8 modellerinin boşluğunu doldurmak amacıyla Concept C'yi "az daha çoktur" felsefesiyle tasarlarken, iç mekanda fiziksel tuşların geri dönüşüne odaklanarak elektrikli gücü geleneksel sürüş hissiyle birleştirmeyi hedefliyor. Bilgi-eğlence sisteminin kullanılmadığında gösterge paneline düzgünce katlanması gibi detaylarla minimalist bir estetik sunmayı hedefliyordu. Bu, "her şeyin ekrandan ibaret olmadığı" bir iç mekan felsefesini temsil ediyor olabilir. Audi'nin bu geleceğe yönelik spor otomobil vizyonu ve sanal sürüş deneyimi detayları için Audi Elektrikli Spor Otomobil: Sanal Vites, Motor Sesi ve Yeni Nesil Audi haberimize göz atabilirsiniz.

Kullanıcı Deneyimi ve Güvenlik Odaklı Tasarımın Geleceği

Modern otomobil iç mekanlarında dokunmatik ekranların estetik ve maliyet avantajları olsa da, fiziksel düğmelerin özellikle sürüş esnasında sunduğu 'dokunsal geri bildirim' ve 'gözü yoldan ayırmadan kontrol' imkanı, güvenlik ve kullanıcı deneyimi açısından vazgeçilmezliğini koruyor. Sürücülerin yüksek hızlarda karmaşık menülerde gezinmek zorunda kalması, dikkat dağıtıcılığı artırarak potansiyel tehlikeler yaratabilir. Bu noktada, BMW'nin veri tabanlı kararları ve diğer üreticilerin geri adım atışları, otomotiv endüstrisinin sadece teknolojik yeniliklere değil, aynı zamanda pratik kullanıma ve sürücü güvenliğine de öncelik vermesi gerektiğini açıkça ortaya koyuyor.

Gelecekte, otomobil üreticilerinin estetik minimalist tasarımlar ile işlevsel ve güvenli fiziksel kontrol birimlerini bir arada sunan hibrit yaklaşımlara yöneleceği öngörülebilir. Ancak, lüks performans segmentinde elektrikli araç benimsenmesindeki zorluklar, şarj altyapısı yetersizlikleri ve batarya maliyetleri gibi etkenler, birçok markayı (Audi, Mercedes-Benz, Porsche, Lamborghini gibi) elektrikli dönüşüm hedeflerini gözden geçirmeye ve hibrit çözümlere yönelmeye itiyor. Bu durum, Lamborghini'nin tamamen elektrikli modelinin gelişini 2029'a ertelemesi, Audi'nin içten yanmalı motor üretimini en az 10 yıl daha sürdüreceğini açıklaması ve Mercedes-Benz'in daha önce belirlediği 2030 yılına kadar tamamen elektrikli olma hedeflerinden geri adım atması gibi gelişmeler, sektördeki genel elektrikli araç geçiş yavaşlamasını ve hibrit çözümlerin köprü görevi görmesini net bir şekilde ortaya koyuyor. Hatta Mercedes-Benz CEO'su Ola Källenius'un, AB'nin 2035 içten yanmalı motor yasağını gözden geçirme çağrısı da bu dönüşümün gerçekçi zorluklarını ortaya koyuyor. Önemli olan, teknolojiyi sırf teknoloji olsun diye kullanmak yerine, gerçek dünya kullanım senaryolarında sürücüye maksimum kolaylık ve güvenlik sağlamaktır. Bu bağlamda, BMW Yönetim Kurulu Başkanı Oliver Zipse'nin ifade ettiği gibi, markanın elektrikli ve içten yanmalı motorlu M3 versiyonlarını sürdürecek olması ve i3'ün ilk elektrikli 3 Serisi varyantı olup ardından benzinli motorlu modellerin geleceği yönündeki "çift yönlü yol haritası", markanın elektrikli dönüşüme hız verirken, geleneksel içten yanmalı motorlu araçlara olan talebi de göz ardı etmediğini gösteriyor.

Bu bağlamda, otomobiller için adeta skeuomorfizm olarak adlandırılabilecek bir trend de ortaya çıkıyor. Skeuomorfizm, dijital bir şeyin gerçek dünyadaki karşılığının tanıdık görünümünü, hissini ve kullanımını koruduğu bir tasarım yaklaşımıdır. Akıllı telefonunuzdaki kamera uygulamasının hala deklanşör sesine sahip olması gibi, elektrikli araçlardaki sahte vites geçişleri ve yapay motor sesi de, benzinli araç sürmüş kişilere tanıdık bir sürüş deneyimi sunmayı amaçlıyor. Bu yaklaşım, elektrikli araçlara geçiş sürecini daha konforlu hale getirmeyi hedefliyor.

Kaynak: Bu haber, otomotiv dünyasındaki son gelişmeleri ve BMW'nin resmi açıklamalarını derleyen Motor1.com'un ilgili makalesinden referans alınarak hazırlanmıştır.

```