Audi'nin uzun süredir fısıltılarla konuşulan yeni amiral gemisi SUV'u Q9, nihayet resmiyet kazandı. 2026 yılında yollara çıkacak olan bu dev model, lüks SUV pazarında BMW X7 ve Mercedes-Benz GLS gibi rakiplerine meydan okumaya hazırlanıyor. Ingolstadt merkezli üretici, tam boyutlu SUV segmentine giriş yapmakta gecikmiş olsa da, bu hamleyle pazar payını artırma ve müşteri beklentilerini karşılama niyetinde olduğunu gösteriyor.
Audi Q9 ve Yenilenen Q7: Ortak Bir Gelecek
Audi'nin geliştirme sorumlusu Geoffrey Bouquot, Automobilwoche'ye yaptığı açıklamada, Q9'un 2026'da yeni nesil Q7 ile birlikte piyasaya sürüleceğini doğruladı. On yıldır piyasada olan ve iki kez makyajlanan mevcut Q7'nin yerini alacak yeni model, Q9 ile birlikte Premium Platform Combustion (PPC) mimarisini kullanacak. Bu platform, yeni A5, Q5 ve A6 gibi modellerde de yer alacak; hatta 2028'de gelmesi beklenen yeni benzinli Porsche Macan yerine geçecek modelde de kullanılması planlanıyor.
Bouquot, yeni modellerin detaylarına girmese de, PPC platformunun benzinli, dizel, hafif hibrit ve plug-in hibrit (PHEV) güç aktarım sistemlerini destekleyecek şekilde tasarlandığı biliniyor. Ayrıca menzil uzatıcı (range extender) teknolojisine de uygun olan platformun, Q7 veya Q9'da bu teknolojiyi kullanıp kullanmayacağı henüz belirsizliğini koruyor. Bu çok yönlü platform, Audi'nin farklı pazar ve regülasyon ihtiyaçlarına adapte olma esnekliğini vurguluyor.
Elektrikli Araç Stratejisinde Esneklik: Audi ve Porsche'den Dönüşüm Sinyalleri
Audi ve Porsche gibi Volkswagen Grubu markaları, daha önceki iddialı elektrikli araç hedeflerinden kısmen geri adım atmış durumda. Lüks otomobil üreticisi Bentley de başlangıçta 2030'a kadar tamamen elektrikli olma hedefini, lüks elektrikli araçlara olan talebin beklenen seviyelere ulaşmaması nedeniyle erteleyerek 2035'i bile gerçekçi görmediğini açıkladı. Bu stratejik değişiklik hakkında daha fazla bilgi için buraya tıklayın. Otomotiv endüstrisinin sürdürülebilir mobilite hedeflerine ulaşmak için tek bir yola odaklanmak yerine, çok yönlü ve pragmatik bir yaklaşımın önemini vurgulayan güç aktarım sistemleri devi Horse Powertrain'in IAA Mobility Fuarı'nda tanıttığı yenilikler de bu stratejik değişimi destekliyor. Audi'nin 2032'den itibaren tamamen elektrikli olma hedefinden vazgeçerek içten yanmalı motorlu araç satışlarına "yedi, sekiz, belki on yıl daha" devam edeceğini duyurması ve hatta merakla beklenen elektrikli RS6 E-Tron projesinin geliştirme maliyetlerini haklı çıkaracak düzeyde yeterli talep olmaması nedeniyle iptal edildiği yönündeki iddialar, Porsche'nin ise V8 motorlara 2030'lara kadar bağlı kalacağını doğrulaması ve daha önce 2026 yılına kadar tamamen elektrikli olacağı duyurulan 718 Boxster ve Cayman modellerinde benzinli motorlu versiyonları da ürün gamında tutma kararı alması, yine Cayenne üzerinde konumlanacak olan yeni üç sıralı SUV'unun da ilk etapta tam elektrikli olarak piyasaya sürülmesinden vazgeçerek, benzinli motor ve plug-in hibrit (PHEV) seçenekleriyle sunma kararı alması, içten yanmalı motorların önümüzdeki on yılda da önemini koruyacağını gösteriyor. Bu stratejik dönüşüm hakkında daha fazla bilgi için buraya tıklayın. Benzer şekilde, Volvo'nun 2030 için belirlediği sadece elektrikli araç satışı hedefini revize ederek hibrit ve tamamen elektrikli araçların bir arada var olacağı bir geleceğe işaret etmesi, Japon üretici Mitsubishi'nin devasa elektrikli araç geliştirme maliyetlerini düşürmek amacıyla Renault ortaklığıyla 2026 model Eclipse Cross EV'yi Avrupa pazarına sunması, Japon devi Nissan'ın popüler elektrikli SUV modeli Ariya'nın 2026 model yılından itibaren ABD pazarı için üretimini durdurma kararı alması, lüks otomobil üreticisi Lincoln'ın 2027 için planladığı tamamen elektrikli üç sıralı crossover projesini iptal ederek yönünü hibrit teknolojiye çevirmesi, Acura'nın da elektrikli SUV modeli ZDX'in üretimini bir yıl gibi kısa bir sürede sonlandırması ve bu kararın şirketin temmuz ayında TLX sedan modelinin üretimini durdurmasının ardından gelmesi, GM'in Ultium platformu üzerine inşa edilen ve 2024 yılı içinde sadece 7.300 adet satan ZDX'in bu erken vedası hakkında daha fazla bilgi için buraya tıklayın. Otomotiv devi Stellantis'in de Avrupa ve ABD pazarlarında zayıflayan talep karşısında Alfa Romeo Tonale, Fiat Panda, Dodge Hornet, Opel Mokka ve DS3 gibi bazı popüler modellerinin üretimini geçici olarak askıya alması, uzun zamandır beklenen Jeep Gladiator 4xe plug-in hibrit projesini de iptal etmesi, şirketin elektrikli gelecekten geri adım attığı yorumlarına neden olması bu konuda daha fazla bilgi için tıklayın gibi gelişmeler, tek bir tahrik tipi üzerine bahis yapmak yerine portföyü çeşitlendirme ve farklı müşteri taleplerini karşılama arayışının bir sonucu olarak yorumlanıyor. Bu bağlamda, Ford da elektrikli araç (EV) satışlarındaki yavaşlama nedeniyle Almanya'daki Köln kentindeki fabrikasında 1.000 kadar çalışanı işten çıkarma ve 2026 yılından itibaren üretimi iki vardiyadan tek vardiyaya düşürme kararı almıştır. Bu stratejik değişiklik, otomotiv endüstrisinin mevcut karmaşıklığını ve adaptasyon yeteneğini gözler önüne seriyor. Bu bağlamda, BMW'nin yeni nesil X5 G65 modelini geleneksel benzinli ve dizel motorlara ek olarak, plug-in hibrit (PHEV), tamamen elektrikli (BEV) ve hatta Toyota ile ortak geliştirilen hidrojen yakıt hücreli türevleriyle sunmayı planlaması da dikkat çekiyor. BMW, ilk hidrojen modelinin 2028'de üretime gireceğini doğrulamış olsa da, iX5 Hydrogen'ın sınırlı bölgelerde satışa sunulması bekleniyor, zira küresel hidrojen yakıt istasyonu altyapısının yetersizliği büyük bir engel teşkil ediyor. Bu durum, BMW ve ortağı Toyota'nın hidrojen teknolojisine yatırım yapan az sayıdaki üreticiden ikisi olduğunu ve Stellantis gibi markaların bu hedeflerden vazgeçtiği bir ortamda stratejik farklılaşmaların önemini vurguluyor.
Porsche CEO'su Oliver Blume yaptığı açıklamada, "Bugün, ürün stratejimizin yeniden düzenlenmesindeki son adımları belirledik. Otomotiv ortamında şu anda büyük değişiklikler yaşıyoruz. Bu yüzden Porsche'yi her alanda yeniden yapılandırıyoruz" ifadelerini kullandı.
Otomotiv uzmanları, bu yaklaşımın küresel pazarın ve tüketicilerin hala tam anlamıyla elektrikli araçlara geçişe hazır olmadığı gerçeğini yansıttığını belirtiyor. Nitekim Mercedes-Benz gibi rakipleri de, başlangıçta 2030'a kadar tamamen elektrikli olmayı hedeflese de, pazar gerçekleri karşısında hedeflerini gözden geçirerek içten yanmalı motorların üretimini 2030'lu yılların ortalarına kadar sürdüreceğini açıklamıştı. Karmaşık portföylerin yönetimi zor olsa da, bu çeşitlendirme yaklaşımı, özellikle enerji altyapısı ve hammadde tedariki gibi konulardaki belirsizlikler göz önüne alındığında akıllıca bir hamle olarak değerlendirilebilir. Yılın ilk sekiz ayında Volvo, içten yanmalı motoru olmayan sadece 90.326 adet araç satışı gerçekleştirirken, bu rakam geçen yılın aynı döneme göre yüzde 24'lük devasa bir düşüşe işaret ediyor. Şarj edilebilir hibritler de yüzde bir düşüşle 107.380 adede gerilerken, sadece benzinli ve hafif hibrit modeller yüzde yedi düşüşle 253.376 adet sattı. Genel olarak, Volvo'nun bu yıl toplam teslimatları yüzde 10 düşüşle 498.464 adette kaldı. Zira Avrupa Birliği'ndeki toplam araç satışlarının yalnızca %15.6'sını bataryalı elektrikli araçların oluşturması, Birleşik Krallık ve EFTA ülkeleri dahil edildiğinde ise bu oranın %17.4'e yükselmesi de bu zorlukları destekliyor. Audi, niş ürünlerde bile elektrikli versiyonlar sunmaya devam ederken, Porsche'nin de daha önce tamamen elektrikli olması planlanan 718 Boxster ve Cayman modellerinin benzinli motorlu 'üst' versiyonlarını (muhtemelen RS gibi özel rozetli modellerde sunulacak) ürün gamında tutma kararı alması, markanın "herkese göre bir çözüm" sunma vizyonunu pekiştiriyor.
AB'nin 2035 Yasağı ve Otomotiv Sektörünün Sert Tepkisi
Avrupa Birliği'nin 2035'ten itibaren yeni benzinli ve dizel araç satışlarını yasaklama kararı, otomotiv sektöründe ciddi endişelere yol açıyor. Ancak, yıl sonuna kadar gözden geçirilmesi expected this decision's flexibility, especially allowing plug-in hybrid vehicles after this date.
Mercedes-Benz CEO'su Ola Källenius, Avrupa'nın otomobil endüstrisinin "tam hızla duvara doğru gittiği" ve "çökebileceği" uyarısında bulunurken, BMW CEO'su Oliver Zipse ise yasağın "bir endüstriyi öldürebileceğini" dile getirdi. Bu kritik açıklamalar, sektörün geleceğine yönelik belirsizlikleri ve politikacıların karar alma süreçlerinde bu endişeleri ne kadar dikkate alacağının önemini gözler önüne seriyor.
Bu sert tepkiler, otomobil üreticilerinin yalnızca teknolojik değişimle değil, aynı zamanda siyasi ve ekonomik baskılarla da mücadele ettiğini gösteriyor. AB'nin nihai kararının, sadece Avrupalı üreticiler değil, küresel otomotiv pazarının genel dinamikleri üzerinde de büyük etkisi olması bekleniyor.
Spor otomobil tutkunları arasında uzun süredir devam eden bir tartışma var: Elektrikli araçlar, benzinli motorların sunduğu "duyguyu" ve "karakteri" gerçekten yakalayabilir mi? Teknik olarak ne kadar üstün olursa olsun, gelenekselci puristler, yüksek performanslı elektrikli araçları bir oksimoron olarak görme eğilimde. Bu tartışmalar sürerken, otomotiv dünyasının ikonik markalarından Ferrari de ilk tam elektrikli süper otomobiline ait yeni casus fotoğraflarıyla gündeme gelerek elektrikli araç dönüşümüne hızla ayak uyduracağının sinyallerini veriyor. Özellikle üretim öncesi prototipin alışılmadık ve oldukça yanıltıcı bir kamuflaj altında gözler önüne serilmesi, markanın nihai tasarımı büyük bir gizem perdesi altında saklama stratejisini de ortaya koyuyor. Ferrari'nin ilk elektrikli süper otomobili hakkında daha fazla bilgi ve casus fotoğrafları için tıklayın. Bu küçülen motor hacimleri ve elektrifikasyon eğilimine rağmen, Mercedes-Benz ise ultra lüks segmentte 'hacmin yerini hiçbir şey tutmaz' felsefesine sıkı sıkıya bağlı kalarak, on iki silindirli V12 motorlarını sunmaya devam eden nadir markalardan biri olarak öne çıkıyor. Özellikle Mercedes-Maybach S-Serisi, rakipleri BMW ve Audi'nin V12 motorlardan, hatta Bentley'in W12 motorundan vazgeçtiği bir dönemde bile bu güçlü geleneği sürdürüyor ve bu motorların 'seçili pazarlarda' uzun vadede canlı kalacağının sinyallerini veriyor. Mercedes-Maybach S680 V12 Özel Serisi motor mirası hakkında daha fazla bilgi edinin. Türkiye'nin önde gelen teknoloji ve gündem haber portalı Nexus Haber olarak, Mercedes-AMG'nin bu algıyı değiştirmeye yönelik cesur adımlarını ve sektördeki dönüşümü yakından inceliyoruz. Mercedes-AMG, AMG bölümü aracılığıyla, on yıllara dayanan içten yanmalı motor tecrübesini tamamen elektrikli araçlara aktarabileceğine inanıyor. AMG CEO'su Michael Schiebe, yönetim kuruluna katılmadan önceki son röportajlarından birinde, elektrikli performans araçları konusunda neden heyecanlı olmamız gerektiğini Australian WhichCar dergisine anlattı. Schiebe'nin ifadesine göre, AMG'nin içten yanmalı motor ekibinden mühendisler artık elektrikli performans araçları üzerinde çalışıyor. Büyük hacimli motorların yerini alacak olan elektrikli sistemler için, V8 motor sesini taklit etmek amacıyla müzik endüstrisinden ses mühendisleri bile işe alınmış durumda. Schiebe, simüle edilmiş vites geçişlerinin bile şüpheciler tarafından takdir edileceğine güveniyor ve AMG.EA platform ekibine "piyasadaki en iyi elektrikli V8'i" geliştirme görevini verdi. Bu, sürücü ile araç arasındaki özel mekanik bağı elektrikli bir bağlama taşımak anlamına geliyor. "Araca bindiğinizde, elektrikli olmasına rağmen araçtan geri bildirim almanız için 'çok duygusal' olduğundan emin olmalıyız, çünkü müşterilerimiz arabalarında en çok bunu seviyorlar."
Mercedes'in dört silindirli C63 hamlesi, emisyon düzenlemelerine uyum ve elektrifikasyona geçiş stratejisinin bir parçasıydı. Ancak bu modernleşme çabası, markanın geleneksel müşteri kitlesiyle beklentileri arasında ciddi bir uyumsuzluğa yol açtı. Müşteri kayıplarının ve satış zorluklarının itiraf edilmesi, pazar gerçeklerinin ve marka mirasın önemini bir kez daha ortaya koyuyor. Mercedes yetkililerinin, 'bazı müşterileri kaybettik' itirafı, dört silindirli C63'ün alıcıları ikna etmekte zorlandığını ve markanın güç aktarma organı seçimlerinde bazı yanlış adımlar attığını kabul etmesine neden oldu. Bu durum, küresel otomotiv endüstrisinde Avrupa Birliği'nin (AB) 2035 yılı itibarıyla içten yanmalı motorlu (ICE) araçların satışını yasaklama kararına karşı artan endişelerle de örtüşüyor. Mercedes CEO'su Ola Källenius'un da Avrupa otomobil endüstrisinin "tam hızla bir duvara çarptığını" ve AB politikasını yeniden düşünmezse "çökebileceğini" belirtmesi, markanın içten yanmalı motorları planlanandan daha uzun süre piyasada tutmak için bir "rota düzeltmesi" yapmak zorunda kaldığını ortaya koyuyor. Hatta marka, talep olduğu sürece efsanevi V-12 motorların üretimini dahi sürdüreceğini açıkladı. Bu bağlamda, Mercedes-AMG Yönetim Kurulu Üyesi Mathias Geisen'in, C63'ün gelecekte daha büyük, altı silindirli motor seçeneğine kavuşabileceği yönündeki sinyalleri dikkat çekiyor; beklentiler, performans sedanın kaputunun altında hafif hibrit 3.0 litrelik sıralı altı silindirli bir motorun yer alacağı yönünde yoğunlaşıyor. AMG, herkesi ikna edemeyeceğinin farkında. Özellikle C63 modelinin V8 motorunu kaybederek dört silindirli, 2.0 litrelik plug-in hibrit bir motora geçişi sonrasında yaşanan büyük tepkiler, markayı bu konuda daha dikkatli olmaya itiyor. Sadık müşterileri memnun etmek adına, daha fazla güç ve daha iyi yakıt verimliliğine sahip, tamamen yeni bir sekiz silindirli motor geliştiriliyor. Bu yeni motor, aynı zamanda gelecek Euro 7 standardına da uyumlu olacak, böylece AB pazarında da yerini alabilecek. Ancak C63 bu yeni V8'e sahip olmayacak; onun yerine altı silindirli bir motorun giderek daha olası hale geldiği belirtiliyor. Schiebe, bu yılın başlarında Motor1'e yaptığı açıklamada, 2027'de gelmesi beklenen yeni V8 motorunun "insanlar istediği sürece" satışta kalacağını belirtmişti. Ancak, Avrupa'da daha sıkı emisyon kurallarının 2035'te yeni içten yanmalı motorlu araç satış yasağına yol açacağını, bunun da "doğal bir son" anlamına geldiğini vurguladı. Yine de, diğer bölgelerde bu motorun önümüzdeki on yılda da yaşamaya devam edeceğini ekledi. Mercedes'in bu yaklaşımı, Audi'nin de 1976'dan bu yana süregelen bir geleneği sona erdirerek, performansa düşkün tutkunları arasında kült statüsüne ulaşmış sıralı beş silindirli motorunun üretimini sona erdirme kararıyla ve Porsche'nin de daha önce tamamen elektrikli olması planlanan 718 Boxster ve Cayman modelleri için benzinli motorlu versiyonları ürün gamında tutma kararıyla benzer bir doğrultuda ilerlediğini gösteriyor. Özellikle RS3 modelinin yaklaşık iki yıl içinde üretimden kalkmasıyla veda edecek bu efsanevi motorun sonlandırılmasının ardındaki temel nedenler, sıkılaşan Euro 7 emisyon düzenlemeleri ve bu motor için gerekli mühendislik ve maliyet yatırımını haklı çıkaracak pazar talebinin olmaması olarak belirtiliyor. Nitekim Audi CEO'su Gernot Döllner, beş silindirli motoru Euro 7 standartlarına uyumlu hale getirmenin "teknik olarak zor olmadığını" ancak asıl sorunun gerekli yatırım için yeterli "ölçek ve genel pazar talebi" olmadığını vurguladı. Audi'nin bu ikonik motoruna vedası hakkında daha fazla bilgi için buraya tıklayın. Her iki marka da, regülasyonlar ve pazar gerçekleri arasında bir denge bulma arayışında.
Bu bağlamda, Mercedes-AMG'nin, iki kapılı bir versiyonuyla Porsche 911 gibi ikonlara meydan okuyabilecek AMG GT XX modelini piyasaya sürmeye hazırlanması da lüks performans elektrikli araç pazarındaki bu arayışın bir parçası. Ancak, AMG patronu Michael Schiebe'nin de belirttiği gibi, "Duygusal olarak, evet, bunu yapmalıyız. Soru, gerekli yatırımı haklı çıkaracak kadar büyük bir pazar olup olmadığıdır." Bu iddialı adımın önünde, gerekli yatırımı haklı çıkaracak büyüklükte bir pazar olup olmadığı sorusu duruyor. Bu ve benzeri stratejilerin lüks elektrikli araç pazarındaki etkileri hakkında daha fazla bilgi ve derinlemesine analiz için Mercedes-AMG'nin duygusal elektrikli spor otomobil stratejisi ve geleceği başlıklı yazımıza göz atın.
Nexus Haber'den Öne Çıkanlar:
- Audi Q9: 2026'da lüks SUV pazarında BMW X7 ve Mercedes GLS'ye rakip olacak en büyük Audi SUV modeli.
- PPC Platformu: Q9 ve yeni Q7, benzinli, dizel, hafif hibrit ve plug-in hibrit motor seçeneklerini destekleyen esnek bir mimariyi paylaşacak.
- Stratejik Dönüşüm: Audi ve Porsche, elektrikli araç hedeflerini gözden geçirerek, **(Porsche'nin 718 Boxster ve Cayman modellerinde benzinli motorlu versiyonları ve yeni üç sıralı SUV'unda elektrikli motor ertelemesi gibi önemli gelişmelerle)** içten yanmalı motorları ve hibrit çözümleri portföylerinde tutma kararı aldı.
- AUDI E5 Sportback: Çin pazarına özel olarak kurulan markanın ilk modeli, lansmanının ilk yarım saatinde 10.000'den fazla sipariş alarak rekor bir başlangıca imza attı. Detaylar için tıklayın.
- AB 2035 Yasağı: Avrupa Birliği'nin içten yanmalı motor yasağının esnetilmesi ve özellikle plug-in hibrit araçların geleceği, sektör tarafından yakından takip ediliyor.
Ancak bu başarıya rağmen, Çin'in hiper rekabetçi EV pazarı, AUDI için uzun vadeli zorluklar barındırıyor. Piyasa, yerel üreticilerin uygun fiyatlı ve teknolojik araçlarıyla dolup taşıyor. BYD, Nio, Xpeng gibi markalar güçlü pazar paylarına sahipken, Tesla da önemli bir oyuncu konumunda. AUDI'nin sadece ilk lansman ivmesiyle yetinmeyip, sürekli yenilik ve müşteri memnuniyeti ile kalıcı bir yer edinebilmesi için uzun soluklu bir stratejiye ihtiyacı olacak. Bu bağlamda, markanın önümüzdeki yıllarda tanıtmayı planladığı diğer iki modelin de pazar tepkisi merakla bekleniyor. Özellikle A5 Avant ve A6 Avant arasında konumlanacak büyük bir station wagon modelinin, geleneksel Audi müşterileri dışındaki yeni segmentlere ne kadar hitap edeceği önemli bir gösterge olacak.
Tüm bu gelişmeler ışığında, **Porsche'nin daha önce 2026 yılına kadar tamamen elektrikli olacağı duyurulan 718 Boxster ve Cayman modellerinin benzinli motorlu versiyonlarını da ürün gamında tutma kararı, spor otomobil tutkunları için sevindirici bir haber olarak karşılandı. Marka, elektrikli versiyonların yanı sıra, koltukların arkasına monte edilmiş benzinli motor seçeneklerini de sunmaya devam edecek; ancak bu benzinli motorlar yalnızca serinin 'üst' versiyonlarında, muhtemelen RS gibi özel rozetli modellerde bulunacak. Bu stratejik değişiklik, elektrikli araçların benzinli muadillerinden daha pahalı olduğu algısını tersine çevirerek, benzinli 718'lerin daha premium ve yüksek fiyatlı seçenekler olabileceği ihtimalini gündeme getiriyor.** Bu gelişme, otomotiv pazarındaki genel trendlerin dönüşümün beklenenden daha karmaşık ve yavaş ilerlediğini gösteriyor. **Porsche'nin 718 Boxster ve Cayman serisindeki bu stratejik değişimin detayları için buraya tıklayın.** Bu stratejik değişim sadece 718 serisiyle sınırlı kalmayarak Porsche'nin ürün yol haritasında başka modellerde de benzer eğilimlerle kendini gösteriyor: İlk nesil Macan'ın yerine 2028'de gelecek olan crossover modelin plug-in hibrit seçeneğiyle birlikte benzinli versiyonu da olacak. Başlangıçta tamamen elektrikli olması planlanan üç sıralı 'Prestige' SUV modeli de 'pazar koşulları' nedeniyle içten yanmalı ve PHEV (plug-in hibrit) versiyonlarıyla sunulacak ve hatta bu versiyonların elektrikli modelden önce piyasaya sürülmesi bekleniyor. Markanın ikonik modeli 911 ise bu on yıl içinde tamamen elektrikli olmayacak, ancak hibrit seçeneklerin GTS ve Turbo S'in ötesine geçmesi bekleniyor. Porsche, 911 serisinde manuel vites seçeneğini koruma konusunda kararlılıkla hareket ediyor; özellikle 911 Model Serisi Direktörü Michael Rösler, manuel vites tutkunlarına ulaşmak için tüm olasılıkları düşündüklerini belirtiyor. Günümüzde Carrera T ve GT3 gibi modellerde manuel 911 seçenekleri sunulsa da, yeni hibrit güç aktarma sistemlerinin manuel şanzımanla uyumsuzluğu, bu seçeneği gelecekte daha da kısıtlayabilir; zira yeni hibrit GTS modelleri manuel vitesle sunulamıyor. Marka, manuel vites geleneğini özel seri modellerle canlı tutmayı hedefliyor. Daha fazla bilgi için Porsche 911 manuel vites geleneği özel serilerle devam edecek mi? başlıklı haberimize göz atabilirsiniz. Ayrıca, içten yanmalı motorlu Cayenne ve Panamera'nın da 2030'lara kadar ürün gamında kalacağı, hatta V-8 motorların varlığını sürdüreceği doğrulanıyor. Automotive News'in raporuna göre Porsche'nin elektrikli araç stratejisinden kısmi dönüşünün Volkswagen Grubu'na yaklaşık 5.1 milyar Euro (yaklaşık 5.9 milyar dolar) ek maliyet getirecek olması, lüks performans elektrikli araç segmentindeki değişen dinamiklerin somut bir göstergesi oldu. Avrupa Otomobil Üreticileri Birliği (ACEA) verilerine göre, yılın ilk sekiz ayında AB'deki toplam araç satışlarının yalnızca %15.6'sını bataryalı elektrikli araçlar (BEV'ler) oluşturdu. Birleşik Krallık ve EFTA ülkeleri dahil edildiğinde ise bu oran %17.4'e yükseliyor. Bu tabloya rağmen Volvo CEO'su Hakan Samuelsson gibi bazı sektör liderleri, 2035 yılına gelindiğinde tüm yeni otomobillerin tamamen elektrikli olacağına dair iddialı bir kehanette bulunsa da, markanın elektrikli araçların yükselişinin beklenmediği kadar hızlı olmaması nedeniyle 2030 hedeflerini sadece EV satışından, şarj edilebilir hibrit (PHEV) ve tamamen elektrikli araçların yüzde 90 ila 100'ünü oluşturması şeklinde revize etmişti. **Yılın ilk sekiz ayında Volvo, içten yanmalı motoru olmayan sadece 90.326 adet araç satışı gerçekleştirirken, bu rakam geçen yılın aynı döneme göre yüzde 24'lük devasa bir düşüşe işaret ediyor. Şarj edilebilir hibritler de yüzde bir düşüşle 107.380 adede gerilerken, sadece benzinli ve hafif hibrit modeller yüzde yedi düşüşle 253.376 adet sattı. Genel olarak, Volvo'nun bu yıl toplam teslimatları yüzde 10 düşüşle 498.464 adette kaldı.** Bu düşük pazar payı ve AB'nin 2035 içten yanmalı motor yasağına yönelik endişeler ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in otomotiv yöneticileriyle yaptığı görüşmelerde 2035 hedefi değişmezken, yasanın 2026'daki gözden geçirme sürecinin bu yıla çekilmesi, Lamborghini'nin tamamen elektrikli modelinin gelişini 2029'a ertelemesi, Honda'nın büyük elektrikli SUV projesini rafa kaldırması, Volkswagen'in ikonik Golf modelinin tamamen elektrikli versiyonunun yüksek üretim maliyetleri nedeniyle dokuz ay kadar gecikeceğini duyurması, Audi'nin içten yanmalı motor üretimini en az 10 yıl daha sürdüreceğini açıklaması ve Mercedes-Benz'in daha önce belirlediği 2030 yılına kadar tamamen elektrikli olma hedeflerinden geri adım atarak içten yanmalı motorların üretimini 2030'lu yılların ortalarına kadar sürdüreceğini açıklaması gibi gelişmelerle daha da anlam kazanıyor. Hatta Pagani, Koenigsegg, Ferrari ve McLaren gibi ultra lüks markalar bile elektrikli süper otomobillere "sıfır talep" nedeniyle bazı EV projelerini ertelediğini belirtiyor. Hatta 1990 yılından bu yana 17 milyondan fazla satan ikonik Renault Clio modeli de 2026 versiyonuyla tamamen yenilenerek, özellikle E-Tech Full Hibrit güç aktarma organıyla yakıt verimliliği ve şehir içi elektrikli sürüş konusunda büyük iddialar taşıyor. Bu bölgesel farklılıklar ve maliyet odaklı stratejilere paralel olarak, Japon devi **Toyota da**, hibrit teknolojilerine olan uzun soluklu bağlılığına rağmen, spor otomobil segmentinde elektrikli güç aktarma organlarına geçişin sürücüler arasında tam kabul görmesi için zamana ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor. Marka, bir yandan içten yanmalı motorların (ICE) sunduğu saf sürüş keyfinin vazgeçilmezliğine vurgu yaparken, diğer yandan sıkılaşan emisyon düzenlemeleri ve teknolojik ilerlemelerle hibrit performans araçlarının kaçınılmaz geleceğine işaret ediyor. Bu durum, markaların tamamen elektrikli geleceğe geçişinde pazar dinamiklerinin ne kadar belirleyici olduğunu gösteriyor. **Toyota**, Çin pazarına özel, RAV4'e benzeyen ancak "Wildlander" adını taşıyan bir SUV modeli tanıttı. ABD pazarındaki RAV4'ün aksine, Wildlander'ın temel versiyonunda hibrit olmayan 2.0 litrelik benzinli bir motor (171 beygir güç) bulunuyor ve başlangıç fiyatının ABD'deki 2026 RAV4'ten yaklaşık 5.000 dolar daha düşük, 30.000 dolar civarında olması bekleniyor. Bu strateji, Toyota'nın küresel pazarlara yönelik "çoklu yol" yaklaşımının ve özellikle Çin'deki geniş müşteri kitlesine uygun fiyatlı ve pratik seçenekler sunma hedefinin bir parçası olarak öne çıkıyor. Toyota Wildlander hakkında daha fazla bilgiyi buradan okuyabilirsiniz. Mercedes-Benz CEO'su Ola Källenius'un Avrupa otomobil endüstrisinin "tam hızla bir duvara çarptığı" ve "çökebileceği" yönündeki uyarıları ile BMW Teknoloji Sorumlusu Joachim Post'un 2035 yasağının "aptalca" olduğunu ve bir endüstriyi öldürebileceğini ifade etmesi, pazarın mevcut gerçekleriyle uyumsuzluğun altını çiziyor. Bu karşıt görüşlere rağmen, Volvo'nun kardeş markası Polestar ise AB'yi 2035 sıfır emisyon zorunluluğunu sıkı tutmaya çağırıyor. Bu karmaşık pazar dinamikleri hakkında daha fazla bilgi edinmek ve lüks elektrikli araç pazarının detaylı analizini okumak için Mercedes-AMG Elektrikli Porsche 911 Rakibi: Lüks EV Pazar Analizi başlıklı haberimize göz atabilirsiniz.
Öte yandan, Volkswagen de elektrikli araçları için tanıdık isimleri yeniden kullanma stratejisiyle öne çıkıyor. CEO Thomas Schäfer'ın ifadesiyle, 'ID. Polo, bilinen isimlerimizi geleceğe taşımanın sadece başlangıcı.' Bu açıklama, markanın ID.3'ü ID. Golf'e, ID.4'ü ID. Tiguan'a ve ID.7'yi ID. Passat'a dönüştürme ihtimalini güçlendiriyor. ID. Cross'un seri üretim versiyonunun önümüzdeki yaz yeni bir isimle (muhtemelen ID. Polo Cross) tanıtılacak olması, bu stratejinin bir parçası. Ayrıca, standart ID. Polo'nun resmi tanıtımı Mayıs 2026'da gerçekleşecekken, elektrikli Polo serisi önümüzdeki sonbaharda iki farklı batarya boyutu ve üç farklı güç çıkışı seviyesiyle satışa sunulacak. Merakla beklenen ID. Polo GTI versiyonu ise 223 beygir gücündeki performansıyla yıl sonundan önce piyasaya sürülerek elektrikli hot hatch segmentine iddialı bir giriş yapacak. Markanın en uygun fiyatlı elektrikli aracı ise 2026'da 20.000 Euro etiketiyle e-up! modelinin yerini alacak olan ID.1 olacak ve ID.2 için Almanya'da hedeflenen 25.000 Euro'luk rekabetçi fiyatlandırma ile elektrikli araçlara erişimi genişletmeyi amaçlıyor. Diğer yandan Audi, lüks otomobil pazarında yıllık 2 milyon araç satışı gibi iddialı bir hedefe ulaşmayı amaçlarken, bu hedefin markanın tarihinde hiç ulaşamadığı bir zirve olduğunu belirtiyor. Bu strateji doğrultusunda, Volkswagen Polo tabanlı A1 supermini ve Q2 kompakt crossover modelleri, mevcut jenerasyonlarının ömrünü tamamlamasının ardından üretimden kaldırılacak. Bu hamlelerle birlikte, A3 modeli markanın en uygun fiyatlı modeli konumuna gelirken, Audi 2026 yılında pazara sunacağı yeni bir giriş seviyesi elektrikli araç ile farklı bir strateji izleyek. Performans meraklıları için ise, ABD pazarında 2026 yılı itibarıyla sportif fastback modelleri Audi A7 ve S7 satıştan çekilirken, RS7 modeli 2026 yılı ve sonrasında da Amerika'da sunulmaya devam edecek. ABD pazarının Audi'nin 2 milyonluk satış hedefinde kilit rol oynayacağı belirtilirken, Trump yönetiminin uyguladığı gümrük vergilerini aşmak amacıyla yerel üretimin değerlendirildiği de ekleniyor ki bu, Audi'nin bölgesel satışlarını ikiye katlamasını sağlayabilir. BMW'nin 2027 yılı sonuna kadar Neue Klasse DNA'sına sahip 40'tan fazla yeni veya güncellenmiş model piyasaya sürmeyi planladığı ve yeni X5'in, 2026'da tanıtıldığında, yeni nesil 3 Serisi Sedan ile birlikte bu yeni platformu kullanan ilk içten yanmalı motorlu araçlardan biri olacağı da bu geniş çaplı stratejinin bir parçası olarak öne çıkıyor. Bu bağlamda, Skoda'nın Vision O konseptinin bir sonraki nesil elektrikli Octavia'yı önizlediği düşünülse de, içten yanmalı motorlu Octavia'nın sonunun yakın zamanda gelmesi pek olası görünmüyor. Zira 1996'dan bu yana markanın en çok satan otomobili olma özelliğini koruyan Octavia'yı, Skoda'nın bu kadar kısa sürede içten yanmalı motorlu versiyonu bırakıp tüm enerjisini bu cesur tasarımlı konseptten ilham alan bir elektrikli modele yatırması, pazar stratejisi açısından büyük bir risk taşıyacaktır. Cupra'nın alışılmadık tasarımlarla 'kutunun dışında düşünmeye' çalışması ise takdire şayan. Ancak, bir üretim versiyonu gelirse bile, yakın zamanda Amerika Birleşik Devletleri pazarına ulaşmayacak. Cupra, otomotiv endüstrisindeki devam eden zorlukları ve değişen pazar dinamiklerini gerekçe göstererek Kuzey Amerika'daki çıkışını 2030 sonrasına ertelemişti. Ayrıca, Volkswagen, ID. Cross konsepti gibi yeni elektrikli modellerinde fiziksel düğmelere geri dönüş sözünü tutarak kullanıcı deneyimini iyileştirmeyi de hedefliyor. Wolfsburg merkezli otomotiv devi, şu an için doğrudan bir spor otomobil planlamıyor olsa da, tasarım stüdyosu Italdesign'dan keyifli bir “ne olurdu” senaryosu olarak bir elektrikli coupe çizmesini istedi. **EVX Projesi** adını taşıyan bu tasarım egzersizi, otomotiv dünyasının geleceğine dair ilginç ipuçları sunuyor ve İtalyan Italdesign'ın Volkswagen için tasarladığı bu elektrikli coupe konsepti, MEB+ platformu üzerinde bir 2+2 coupe olarak geliştirildi ve Münih'teki IAA Mobility fuarında sadece bir hologram olarak sergilendi. Ancak, bu projenin hayata geçme olasılığı düşük görünüyor; içten yanmalı bir motor olmaksızın, böyle bir aracın niş bir ürün olarak kalacağı düşünülüyor. Tüm bu gelişmeler ışığında, Ram'in sevilen Hemi V-8 motorunu 1500 pickup modellerine geri getirmesi ve CEO'su Tim Kuniskis'in 'Hata yaptık' itirafında bulunması gibi örnekler, içten yanmalı motorlara olan bağlılığın elektrifikasyon çağında bile devam ettiğini gösteriyor. Ayrıca Ram CEO'sunun V-8 motorunu seriden çıkarmanın bir hata olduğunu itiraf ederek Hemi V-8'i geri getirmesi ve otomobil dünyasında efsanevi bir yere sahip olan Toyota’nın 4A-GE kodlu dört silindirli motorunu yıllar sonra modern üretim teknikleriyle yeniden üretme kararı alması, içten yanmalı motorlara olan bağlılığın elektrifikasyon çağında bile devam ettiğini gösteriyor. Bu konudaki detaylı bilgilere Ram Elektrikli Kamyonet Projesi İptal Edildi: Hibrit Ramcharger 'REV' Oldu ve Audi RS6 E-Tron İptal İddiaları: Elektrikli Pazar Sallanıyor başlıklı haberimizden ulaşabilirsiniz. Daha geniş perspektif için BMW, Mercedes ve AB 2035 İçten Yanmalı Motor Yasağı: Sektörü Çökertir mi? haberimize de göz atabilirsiniz.
Volkswagen'in tarihinde üretim bandına çıkmayan birçok iddialı elektrikli veya performans odaklı spor otomobil konsepti bulunuyor. 2017 MEB tabanlı, 1970'lerin SP2'sinden esinlenen coupe tasarım eskizleri gibi modeller, markanın sadece çizim tahtasında kalan ancak dikkat çeken tasarımlarına örnek teşkil ediyor. W12 Nardo, XL Sport ve EcoRacer gibi modeller de Volkswagen'in performans odaklı ancak seri üretime geçmeyen araç geçmişini gözler önüne seriyor. EVX Projesi de bu konsept geleneğinin bir devamı olarak değerlendirilebilir.
Bu dönüşüm sürecinde, elektrikli spor otomobillerin "duygu" eksikliğini gidermek adına yenilikçi çözümler de geliştiriliyor. Audi CEO'su Gernot Döllner'in "sanal bir şanzıman ve sesin elektrikli bir otomobil sürmeye gerçekten bir şeyler kattığını" belirtmesi ve hatta yarış pistinde sanal şanzımanla daha hızlı olduğunu iddia etmesi dikkat çekici. Bu durum, elektrikli araçların doğal sessizliği ve tek vitesli aktarımının geleneksel spor otomobillerde alışık olunan 'geribildirim' hissini ortadan kaldırması sorununa bir çözüm sunma arayışını gösteriyor. Audi'nin sanal olarak beş silindirli motor sesini bile canlandırabileceği konuşulurken, yazılımın esnekliği sayesinde gelecekteki elektrikli araçlarına istediği motor sesini ekleyebilecek olması, bu alandaki inovatif yaklaşımı pekiştiriyor. Benzer şekilde, **Dodge'un yeni Charger Daytona EV'si yapay bir sese sahip olsa da simüle edilmiş bir şanzıman sistemine sahip değilken, Nürburgring'de sarı yüksek gerilim uyarı etiketleriyle hibrit güç ünitesine sahip olduğu kesinleşen ve "LFR" olarak anılan Lexus spor otomobili, Kia EV6 GT, yaklaşan elektrikli M3, 2026 Honda Prelude hibrit ve** İngiliz lüks otomobil üreticisi Jaguar'ın 'Type 00' kod adlı elektrikli coupe modelinin test sürüşlerinde gizemli bir V8 motor sesi çıkarması, elektrikli otomobilin sessiz doğasını dengelemek ve geleneksel spor otomobil tutkunları için 'coşku' vaadini somutlaştırmak amacıyla, performans odaklı elektrikli araçlarda yapay motor seslerinin giderek yaygınlaştığını gösteriyor. Hatta Ferrari CEO'su Benedetto Vigna'nın da daha önce bahsettiği "ses imzaları" kapsamında içten yanmalı motor benzeri seslerin simüle edileceğini belirtmesi, bu "duygusal" bağ arayışının ne denli yaygın olduğunu gösteriyor. **Lexus LFR'ın çift turbo V8 motorlu ve performans odaklı hibrit sistemi ile ilgili detaylara Lexus LFR Hibrit Nürburgring Testleri haberimizden ulaşabilirsiniz.** Porsche'nin de kendi elektrikli modellerine sanal vites değişimleri ve yapay motor sesleri eklemeyi ciddi şekilde değerlendirmesi, nitekim 718 ve 911 serilerinin Başkan Yardımcısı Frank Moser'in elektrikli 718 modelleri için "Bu araçların gerçekten, gerçekten parlak olacağını bilmelisiniz; çünkü hafifler, güçlüler ve inanın bana, iki kapılı bir spor otomobil için bu harika bir kombinasyon" sözleri, markanın elektrikli spor otomobil vizyonuna olan inancını pekiştiriyor. Hyundai Ioniq 5 N ve Ferrari gibi markaların da benzer yapay vites değişimleri geliştirmesi, sektördeki bu yöndeki güçlü eğilimin altını çiziyor. **Ancak Ferrari'nin yeni 849 Testarossa hibrit hiper otomobili ve Mercedes'in elektrikli C-Serisi gibi modeller Hyperscreen gibi devasa dijital ekranlara rağmen orta konsol ve direksiyon simidinde fiziksel tuşların varlığını koruyarak sürücü odaklı bir yaklaşım sergiliyor.**
"Bu araçların gerçekten, gerçekten parlak olacağını bilmelisiniz; çünkü hafifler, güçlüler ve inanın bana, iki kapılı bir spor otomobil için bu harika bir kombinasyon." - Porsche 718 ve 911 serilerinin Başkan Yardımcısı Frank Moser
Nexus Haber Yorumu: Değişen Pazar, Değişen Stratejiler
Nissan Ariya'nın ABD pazarından çekilme kararı, elektrikli araç sektöründeki 'altına hücum' döneminin sona erdiğini ve şirketlerin daha gerçekçi, maliyet odaklı ve pazar taleplerine duyarlı stratejiler benimsediğini açıkça ortaya koyuyor. **Acura'nın elektrikli SUV modeli ZDX'in de beklenen ilgiyi görmeyerek üretiminin durdurulması, markaların GM'in Ultium gibi ortak platformlar yerine kendi özgün elektrikli platformlarına yönelmesinin önemini vurguluyor.** Porsche'nin 718 Boxster ve Cayman modellerinde benzinli motorlara geri dönüş stratejisi de bu pazar koşullarının ve müşteri taleplerinin elektrikli araç dönüşümünde ne denli belirleyici olabileceğinin önemli bir göstergesidir. Özellikle uygun fiyatlı EV'lere yönelme ve hibrit teknolojilerine yatırım yapma eğilimi, kısa vadede elektrikli dönüşümün seyrini belirleyecek gibi görünüyor. **Ford'un Almanya'daki işten çıkarmalar ve üretimde vardiya azaltma kararı gibi gelişmeler de bu genel eğilimin bir parçası olarak,** Nexus Haber olarak, bu tür stratejik değişimlerin tüketiciler için daha sürdürülebilir ve çeşitli seçenekler sunma potansiyeli taşıdığını düşünüyoruz. Nissan'ın 'içerik eksiltme' yerine 'gereksiz israfı ortadan kaldırma' hedefiyle yürüttüğü bu maliyet optimizasyonları, rekabet gücünü artırırken kalite algısından ödün vermemeyi amaçlıyor. Bu bağlamda, Acura'nın yeni tanıtılacak tamamen elektrikli RSX SUV modeliyle Honda tarafından geliştirilen özel bir EV platformu üzerine inşa edilecek olması, markanın kendi özgün kimliğini ve mühendislik başarısını sergileme arayışının bir göstergesidir. Önemli olan, otomobil üreticilerinin bu dinamik pazarda nasıl esneklik göstereceği ve inovasyonlarını hangi alanlara yoğunlaştıracağı olacaktır.
Kaynak: Motor1.com
Ancak bu başarıya rağmen, Çin'in hiper rekabetçi EV pazarı, AUDI için uzun vadeli zorluklar barındırıyor. Piyasa, yerel üreticilerin uygun fiyatlı ve teknolojik araçlarıyla dolup taşıyor. BYD, Nio, Xpeng gibi markalar güçlü pazar paylarına sahipken, Tesla da önemli bir oyuncu konumunda. AUDI'nin sadece ilk lansman ivmesiyle yetinmeyip, sürekli yenilik ve müşteri memnuniyeti ile kalıcı bir yer edinebilmesi için uzun soluklu bir stratejiye ihtiyacı olacak. Bu bağlamda, markanın önümüzdeki yıllarda tanıtmayı planladığı diğer iki modelin de pazar tepkisi merakla bekleniyor. Özellikle A5 Avant ve A6 Avant arasında konumlanacak büyük bir station wagon modelinin, geleneksel Audi müşterileri dışındaki yeni segmentlere ne kadar hitap edeceği önemli bir gösterge olacak.
Tamamen elektrikli araçlara geçişin yüksek maliyeti, şarj altyapısı endişeleri ve özellikle kamyonet gibi ticari araç segmentlerindeki yavaşlayan talep gibi faktörler, hibrit ve menzili artırılmış elektrikli araçları (REEV) daha cazip hale getiriyor. Güç aktarım sistemleri devi Horse Powertrain, IAA Mobility Fuarı'nda tanıttığı yeniliklerle sektörün geleceğine dair tek bir yola odaklanmak yerine, çok yönlü ve pragmatik bir yaklaşımın önemini vurgulayarak bu alandaki çözümlerini ortaya koyuyor. **Bu pragmatik yaklaşımın bir başka önemli örneği de lüks SUV segmentinin öncülerinden BMW'nin yeni nesil X5 (kod adı G65) modelinde benimsediği stratejidir. Geleneksel benzinli ve dizel motorlara ek olarak plug-in hibrit (PHEV) ve tamamen elektrikli (BEV) seçeneklerinin yanı sıra, BMW, Toyota ile ortak geliştirilen hidrojen yakıt hücreli bir türevi ve hatta menzil artırıcı özelliğe sahip elektrikli bir X5'i de ürün gamına dahil etmeye hazırlanıyor. Marka, ilk hidrojen modeli olan iX5 Hydrogen'ın 2028'de üretime gireceğini doğrulamış ve bu çok yönlü güç aktarma organları stratejisiyle geleceğin mobilite çözümlerine kucak açtığını göstermiştir. Yeni X5 G65'in çok yönlü güç aktarma organları stratejisi ve gelecek nesil detayları hakkında daha fazla bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.** Horse Powertrain CEO'su Matias Giannini'nin de belirttiği gibi, "Menzil artırıcı EV’ler birçok küresel pazarda en hızlı büyüyen güç aktarım kategorisidir." Bu küresel trende Scout'ın 2027'de piyasaya süreceği 'Harvester' menzil artırıcı seçeneği, Ram'in gecikmiş Ramcharger modeli ve Hyundai'nin 2026 için planladığı menzil artırıcı elektrikli araçlar gibi örneklere ek olarak, Horse Powertrain'in kompakt menzil uzatıcı sistemlerinin yeni ailesi olan **Horse C15** de dikkat çekiyor. Motor, jeneratör ve soğutma sistemini sadece 48 x 49 x 25 cm (18.9 x 19.3 x 9.8 inç) ölçülerinde, valiz benzeri bir muhafazada birleştiren bu ünite, hem yatay hem de dikey olarak esnek kurulum imkanı sunuyor. 1.5 litrelik dört silindirli bir motora dayanan C15, atmosferik versiyonda yaklaşık 94 beygir güç sunarken, turboşarjlı versiyonlarda 161 beygire kadar çıkabiliyor. En önemlisi, benzin, etanol, metanol ve sentetik yakıtlar dahil geniş bir yakıt yelpazesiyle uyumlu olması, özellikle şarj altyapısının henüz gelişmediği bölgeler için elektrikli araçlara pratik bir alternatif sunuyor. Ayrıca, Horse Powertrain'in dizel platformu üzerine inşa edilmiş 2.0 litrelik dört silindirli yeni hidrojen içten yanmalı motoru **M20 Hydrogen** de 121 hp güç ve 300 Nm (221 lb-ft) tork üretiyor, Euro 7 emisyon standartlarını karşılarken kilometre başına bir gramın altında CO2 emisyonu sağlıyor ve yüzde 94.3'lük hidrojen kullanım oranıyla yakıt hücreli sistemlerle eşdeğer verimlilik sunuyor. Bu bağlamda, **Toyota Avustralya Satış, Pazarlama ve Franchise Operasyonları Başkan Yardımcısı Sean Hanley**, önümüzdeki birkaç on yıl içinde hidrojen tahrikli motorların dizel motorların yerini alabileceğini öne sürerek, hidrojenin uzun vadede dizelin boşluğunu dolduracağına inandığını belirtiyor. Ancak yeterli altyapının bulunmamasının hidrojenin yaygınlaşmasının önündeki en ciddi engellerden biri olduğunu da kabul ediyor. Toyota'nın hidrojen motorlarına olan inancı ve dizel motorların geleceği konusundaki iddiaları hakkında daha fazla bilgiyi Nexus Haber'de bulabilirsiniz. Horse Powertrain'in hibrit ve hidrojen motor yaklaşımlarıyla ilgili detaylı bilgiye Horse Powertrain Hibrit Hidrojen Motor: Gelecek Yaklaşım haberimizden ulaşabilirsiniz. Nissan'ın yenilikçi ZR15DDTe motorunun da Kuzey Amerika'daki ilk çıkışını 2027'de dördüncü nesil Rogue modelinde yapması bekleniyor. Bu tür motorlar, bataryayı şarjlı tutmak için büyük veya çok güçlü olmak zorunda kalmadan, yakıtı verimli bir devirde çalıştırarak hem yakıt tüketimini minimumda tutabiliyor hem de 'menzil endişesi' adı verilen yaygın korkuyu ortadan kaldırabiliyorlar. Bu gelişmeler, menzil artırıcı EV'leri, otomobil üreticilerinin tamamen bataryalı elektrikli araçlara geçişte ihtiyaç duyduğu kritik bir köprü teknolojisi haline getiriyor. Nitekim Volkswagen'in yeni nesil elektrikli Golf modelinde kullanmayı planladığı ve öncelikli olarak elektrikli otomobiller için tasarlanmış Ölçeklenebilir Sistemler Platformu (SSP) bile, menzil artırıcı jeneratörler olarak içten yanmalı motorları da barındırabilecek şekilde esnek bir yapıya sahip. **Horse Powertrain CEO'su Matias Giannini de bu görüşü destekleyerek, politikacıların teknolojiye daha açık olmasını umduğunu ve hatanın sadece hedefler belirlemekle kalmayıp, aynı zamanda belirli teknolojileri de belirtmesi olduğunu ifade ediyor. Toyota CEO'su Koji Sato'nun kısa süre önce yaptığı "Bir araba eğlenceli değilse, araba değildir." açıklaması da markanın genel felsefesini özetleyerek, GR rozeti taşısın ya da taşımasın, her araçta bir "eğlence unsuru" olması gerektiğini ve sürüş dinamiklerinden ödün verilmeyeceğini ortaya koyuyor.**
Mercedes'in bu stratejisine benzer şekilde, Porsche de geleceğe yönelik çok yönlü bir yaklaşım benimsiyor. Markanın yeni nesil Macan'ı, ilk nesil Macan'ın yerine 2028'de gelecek olan crossover model olarak plug-in hibrit seçeneğiyle birlikte benzinli versiyonla da sunulacak. Ayrıca, başlangıçta tamamen elektrikli olması planlanan üç sıralı 'Prestige' SUV modeli de 'pazar koşulları' nedeniyle içten yanmalı ve PHEV (plug-in hibrit) versiyonlarıyla çıkarılacak; hatta bu versiyonların elektrikli modelden önce piyasaya sürülmesi bekleniyor. İkonik 911 serisi ise bu on yıl içinde tamamen elektrikli olmayacak; bunun yerine hibrit seçenekler GTS ve Turbo S'in ötesine geçerek genişleyecek ve manuel vites geleneği özel serilerle korunmaya çalışılacak. 911 Model Serisi Direktörü Michael Rösler'in açıklamalarına göre, Porsche manuel vites tutkunlarına ulaşmak için tüm olasılıkları düşünürken, Evo dergisine verdiği röportajda "Müşterilerimize manuel vitesli seçenekler sunmak için tüm olasılıkları düşünüyoruz" ifadelerini kullanarak bu kararlılığın altını çizmişti. Günümüzde ABD pazarında sadece Carrera T ve GT3 gibi modellerde manuel 911 seçenekleri bulunuyor. Ancak manuel vitesli spor otomobillerin pazarı, ABD ve İngiltere dışındaki bölgelerde oldukça dar; örneğin Avrupa'da manuel Carrera'ların satış oranı %2-3 seviyelerindeyken, ABD'deki Carrera GTS müşterilerinin yaklaşık %50'si manuel vitesi tercih ediyor. Küresel olarak düşük manuel vites popülaritesi, Rösler için tedarik zinciri sorunlarına da yol açıyor ve "Tedarikçilerimiz belirli sayıda parça sağlamak zorunda olduğu için bu durum bize bazı sorunlar yaratıyor" sözleriyle bu ekonomik gerçekliği vurguluyor. Bu zorluklara rağmen Porsche, 911 manuel vites geleneğini özel serilerle devam ettirme konusunda kararlı görünüyor. Sport Classic, Dakar ve S/T gibi modellerin başarısı, manuel şanzımanı barındırmak için en uygun platformlar olabileceğini gösteriyor. Hatta Rösler, Carrera serisinin tamamen çift kavramalı şanzımana (PDK) geçeceğini öğrendiğinde, GT3 almak istemeyen ancak yine de manuel 911 deneyimi arayan müşteriler için bir köprü görevi gören manuel vitesli Carrera T modelinin geliştirilmesinde önemli bir rol oynamıştı. Ayrıca, yeni hibrit güç aktarma sistemlerinin manuel şanzımanla uyumsuzluğu nedeniyle bu seçeneğin gelecekte özel serilerle sınırlı kalabileceği belirtiliyor. Hatta yeni hibrit GTS modelleri manuel vitesle sunulamıyor. Cayenne ve Panamera modellerinde ise V8 motorlar da dahil olmak üzere içten yanmalı motorların 2030'lara kadar ürün gamında kalacağı doğrulanıyor. Bu durum, otomotiv sektöründeki lider markaların, tamamen elektrikli bir geleceğe doğru ilerlerken bile geleneksel motorlara ve hibrit çözümlere olan talebi göz ardı etmediğini gösteriyor.
Sonuç olarak, Mercedes-AMG'nin stratejisi, otomotiv endüstrisinin karşı karşıya olduğu karmaşık dönüşümün bir yansıması. Duygusal bir sürüş deneyimi sunan elektrikli spor otomobiller yaratma hedefi iddialı olsa da, markanın bu iki dünyayı bir araya getirme çabası, gelecekteki performans araçlarının nasıl şekilleneceğine dair önemli ipuçları sunuyor. **Audi'nin sanal vites geçişleri ve yapay motor seslerinin elektrikli sürüşe 'gerçekten bir şeyler kattığını' iddia etmesi, Audi CEO'su Gernot Döllner'in de belirttiği gibi bu tür sanal deneyimlerin elektrikli sürüşe "gerçekten bir şeyler katabildiğini" ve hatta yarış pistinde daha hızlı olmayı sağlayabildiğini vurgulaması, Jaguar, Hyundai Ioniq 5 N, Ferrari, Kia EV6 GT ve yaklaşan elektrikli M3 gibi markaların da benzer yapay vites değişimleri geliştirerek elektrikli otomobillerin sessiz doğasını dengelemeye çalışması, hatta Ferrari CEO'su Benedetto Vigna'nın da daha önce bahsettiği "ses imzaları" kapsamında içten yanmalı motor benzeri seslerin simüle edileceğini belirtmesi, bu "duygusal" bağ arayışının ne denli yaygın olduğunu gösteriyor. Hatta Dodge'un yeni Charger Daytona EV'si yapay bir sese sahip olsa da simüle edilmiş bir şanzıman sistemine sahip değilken, Lexus ve 2026 Honda Prelude hibrit gibi modellerde de benzer yaklaşımların beklendiği biliniyor.** Bu bağlamda, Porsche'nin de elektrikli modellerine sanal vites değişimleri ve yapay motor sesleri eklemeyi ciddi şekilde değerlendirmesi, geleneksel sürüş deneyimini dijital dünyaya taşıma arayışının bir göstergesi olarak öne çıkıyor. Ayrıca, 718 ve 911 serilerinin Başkan Yardımcısı Frank Moser'in elektrikli 718 modelleri için duyduğu büyük heyecan da dikkat çekiyor. Moser, "Bu araçların gerçekten, gerçekten parlak olacağını bilmelisiniz; çünkü hafifler, güçlüler ve inanın bana, iki kapılı bir spor otomobil için bu harika bir kombinasyon" sözleriyle, markanın elektrikli spor otomobil vizyonuna olan inancını pekiştiriyor. Bu denge sanatı, hem teknolojik yenilikleri hem de müşteri beklentilerini bir arada tutma zorunluluğunu ortaya koyuyor. Mercedes, kendi markası altında V12 ve V8 gibi içten yanmalı motorları ultra lüks ve performans segmentlerinde korumanın yanı sıra, Pagani Utopia gibi egzotik modeller için de AMG V12 motorları tedarik ederek mühendislik gücünü sürdürüyor. Hem benzinli hem de elektrikli spor otomobilleri yönetebilecek kadar büyük bir marka olan Mercedes, güçlü bir geleceği güvence altına alıyor gibi görünüyor.
Kaynak: Motor1.com
```