Audi'nin Elektrikli Gelecek Hedeflerinde Esneklik: İçten Yanmalı Motorlar Sahneden Ne Zaman Çekilecek?

Haber Merkezi

16 September 2025, 17:01 tarihinde yayınlandı

Audi'den Elektrikli Araç Stratejisinde Şaşırtan Geri Adım: İçten Yanmalı Motorlar Sahneden Ne Zaman Çekilecek?
```html

Audi, küresel otomotiv endüstrisinde elektrikli araçlara geçişin öncülerinden biri olarak biliniyordu. Üç yıl önce 2032'ye kadar içten yanmalı motorları tamamen bırakıp sadece elektrikli araç satma iddialı hedefini açıklamıştı. Ancak Nexus Haber olarak edindiğimiz bilgilere göre, bu hedefde önemli bir esneklik yaşandı. Özellikle markanın merakla beklenen elektrikli RS6 E-Tron projesini iptal ettiğine dair iddialar, bu esnekliğin somut bir göstergesi oldu. Otomotiv endüstrisinin elektrikli araç (EV) pazarındaki beklenmedik yavaşlama nedeniyle zorlu bir dönemden geçtiğini ve Audi'nin planlanan EV projelerini askıya aldığını gösteren bu gelişme hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz. **Bu duruma ek olarak, Volkswagen'in merakla beklenen dokuzuncu nesil elektrikli Golf modelinin piyasaya sürülmesinde önemli bir gecikme yaşanacağı iddiaları da elektrikli dönüşümün zorluklarını gözler önüne seriyor. Şirketin Wolfsburg fabrikasını yeni nesil elektrikli araçlar için modernize etme maliyetlerinin beklenenden çok yüksek çıkması nedeniyle, projenin dokuz ay kadar erteleneceği belirtiliyor. Benzer şekilde, elektrikli T-Roc modelinin de gecikme yaşayacağı öngörülüyor. Volkswagen'in elektrikli Golf projesindeki gecikme ve Wolfsburg fabrikasındaki maliyet sorunları hakkında daha fazla bilgi için buraya tıklayabilirsiniz.** Audi CEO'su Gernot Döllner'in son açıklamaları, şirketin içten yanmalı motorlu araç satışlarına "yedi, sekiz, belki on yıl daha" devam edeceğini gösteriyor. Bu durum, elektrikli dönüşümün sanıldığı kadar düz bir yol olmadığını bir kez daha ortaya koyarken, başlangıçta 2030'a kadar tamamen elektrikli olmayı hedefleyen Mercedes-Benz gibi rakiplerin de pazar gerçekleri karşısında hedeflerini gözden geçirdiğini ve içten yanmalı motorların üretimini 2030'lu yılların ortalarına kadar sürdüreceğini açıklamasıyla sektördeki genel eğilimi yansıtıyor. Ancak bu karamsar tablonun aksine, **Volvo CEO'su Hakan Samuelsson gibi bazı sektör liderleri ise Volvo'nun kendi elektrikli satışlarındaki düşüşe ve BMW ile Mercedes-Benz gibi devlerin Avrupa Birliği'nin 2035 yılı itibarıyla içten yanmalı motorlu araçların satışını yasaklama kararının sektöre potansiyel yıkıcı etkileri olabileceği yönündeki sert uyarılarına rağmen,** başlangıçta 2035 yılına gelindiğinde tüm yeni otomobillerin tamamen elektrikli olacağına ve maliyetlerinin de düşeceğine dair iddialı bir kehanette bulunsa da, **şirketin 2030 için belirlediği sadece EV satışı hedefini terk ederek, on yılın sonunda satışlarının yüzde 90 ila 100'ünü şarj edilebilir hibrit ve tamamen elektrikli araçların oluşturmasını hedeflediğini duyurdu. Yılın ilk sekiz ayında Volvo, içten yanmalı motoru olmayan sadece 90.326 adet araç satışı gerçekleştirirken, bu rakam geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 24'lük devasa bir düşüşe işaret ediyor. Şarj edilebilir hibritler de yüzde bir düşüşle 107.380 adede gerilerken, sadece benzinli ve hafif hibrit modeller yüzde yedi düşüşle 253.376 adet sattı. Genel olarak, Volvo'nun bu yıl toplam teslimatları yüzde 10 düşüşle 498.464 adette kaldı.** Samuelsson'ın bu iddialı tahmini ve Volvo'nun strateji değişikliği hakkında daha fazla bilgi için Nexus Haber'den ulaşabilirsiniz. Avrupa Birliği'ndeki toplam araç satışlarının yalnızca **%15.6'sını** bataryalı elektrikli araçların oluşturmasıyla da destekleniyor. **Birleşik Krallık ve İzlanda, Lihtenştayn, Norveç ve İsviçre'den oluşan Avrupa Serbest Ticaret Birliği (EFTA) ülkeleri dahil edildiğinde ise bu oran %17.4'e yükseliyor.**

Döllner'den Net Durum: Elektrikli Araçlar "Basitçe Daha İyi Teknoloji"

Döllner, bu stratejik değişikliğe rağmen elektrikli araçların tek geçerli yol olduğuna olan inancından vazgeçmiş değil. Avrupa Birliği'nin 2035'ten itibaren yeni içten yanmalı araç satışını yasaklama kararını destekleyen Döllner, bu yasağı gevşetme çağrılarını "verimsiz" olarak nitelendirdi. Alman ekonomi dergisi WirtschaftsWoche'a verdiği röportajda, otomobil üreticileri ve düzenleyiciler arasındaki sürekli değişen yaklaşımların "müşterileri tedirgin ettiğini" belirtti. Döllner'in elektrikli araçlara olan inancı sadece çevresel kaygılarla sınırlı değil;

'Önümüzdeki yıllarda ulaştırmada CO₂ emisyonlarını azaltma konusunda elektrikli otomobilden daha iyi bir teknoloji bilmiyorum. Ama iklim koruması dışında bile, elektrikli otomobil basitçe daha iyi bir teknolojidir.'
sözleri bu duruşu net bir şekilde ortaya koyuyor. Bu yaklaşım, BMW Teknoloji Sorumlusu Joachim Post'un bu yasağı "aptalca" olarak nitelendirmesi ve Mercedes-Benz CEO'su Ola Källenius'un Avrupa otomobil endüstrisinin "tam hızla bir duvara çarptığını" belirtmesi gibi 2035 yasağına açıkça karşı çıkan diğer Alman devlerinden ayrışıyor. Öte yandan, Volvo'nun kardeş markası Polestar ise AB'yi 2035 sıfır emisyon zorunluluğunu sıkı tutmaya çağırıyor.

Audi Neden Geri Adım Attı? Pazar Gerçekleri ve Finansman İhtiyacı

Peki, elektrikli araçlara bu denli inanan bir şirket neden hedeflerini esnetme yoluna gitti? Referans bilgilerimiz, Audi'nin elektrikli araç teslimatlarında bazı zorluklar yaşadığını gösteriyor. Son iddialara göre, markanın merakla beklenen elektrikli RS6 E-Tron projesinin, geliştirme maliyetlerini haklı çıkaracak düzeyde yeterli talep olmaması nedeniyle durdurulduğu belirtiliyor. (Audi sözcüsü bu söylentilere doğrudan yanıt vermese de, "Premium Platform Electric (PPE) üzerine inşa edilecek performans modelleri üzerinde çalıştığımızı garanti edebiliriz" şeklinde bir açıklama yaparak kapıyı tamamen kapatmadı.) Bu bağlamda, markanın TT ve R8 arasında konumlandırılacak, Concept C adını verdiği tamamen elektrikli yeni bir spor otomobil projesi üzerinde çalıştığı da biliniyor. İçten yanmalı motorlu bir versiyonunun olmayacağı kesinleşen Concept C'nin 2027'de yollara çıkacak üretim versiyonunun konseptle neredeyse aynı (%87 oranında benzerlik) olacağı duyuruldu. Porsche'nin yeni nesil 718 EV (Boxster/Cayman EV) modelleriyle aynı yeni geliştirilmiş platformu paylaşması beklen bu modelin, yıllık satış tahminleri 'çok düşük beş haneli' rakamlarda olmasına rağmen karlı olacağına güveniliyor ve 'TT Anı 2.0' olarak marka imajını güçlendirme amacı taşıyor. Geçen yıl, elektrikli araç teslimatları yüzde 7,8 düşüşle 164.480 adede geriledi. Toplam teslimatlardaki payları ise sadece yüzde 9,7 seviyesindeydi. Bu rakamlar, Audi'nin içten yanmalı motorlardan vazgeçmek için henüz uzun bir yolu olduğunu gösteriyor. Bir tek zayıf yıl belirleyici bir faktör olmasa da, 2022'deki tam elektrikli olma planının açıklandığı döneme kıyasla şüpheleri artırıyor. Benzer şekilde, bir zamanlar sektörün baskın gücü olan Volkswagen Golf'ün de üretimi 2015'teki bir milyon adetten geçen yıl 300.000 adedin biraz üzerine gerilemişti; bu düşüşte, markanın kendi crossover modeli T-Roc'un hatchback ve station wagon satışlarını etkilemesi önemli bir rol oynadı. **Hatta bu yıl sayının 250.000'e düşmesi bekleniyor.**

Volkswagen Grubu çatısı altında olmanın verdiği esneklikle Audi, benzinli, plug-in hibrit ve elektrikli modeller sunmaya devam edebiliyor. Şu an için içten yanmalı motorlar, şirketin ürün gamının omurgasını oluşturuyor ve elektrikli araçlardan çok daha yüksek popülerlik ve kâr marjları sağlıyor. Bugün satılan içten yanmalı araçlarla, yarının elektrikli araçlarının finansmanı sağlanıyor. Bu durum, çevresel hedefler ile piyasa gerçeklikleri arasındaki zorlu dengeyi gözler önüne seriyor.

2035 Yasağı ve Esneklik Arayışları: Hibritler ve Menzil Uzatıcılar Gündemde

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in geçtiğimiz Cuma günü Münih'teki IAA Mobility Show'da önde gelen otomotiv yöneticileriyle 2035 hedefini görüşmesi, konunun hala sıcak olduğunu gösteriyor. Hedef değişmese de, yasanın planlanan 2026 incelemesinin bu yıla çekilmesi, potansiyel değişikliklere kapı aralıyor. Saf benzinli araçların 2035 sonrasında izin alması zor görünse de, plug-in hibritler ve menzil uzatıcı elektrikli araçlar (içten yanmalı motorun sadece jeneratör olarak çalıştığı modeller) için bir onay olasılığı daha yüksek. Nitekim, Porsche'nin amiral gemisi 911 Turbo S modelini 2026 yılında **701 beygir gücüyle, 0-100 km/s hızlanmasını 2.4 saniyede tamamlayarak** hibrit güç aktarma organıyla tanıtması ve Ferrari'nin efsanevi Testarossa adını 1.000 beygirden fazla güce sahip elektrikli V-8 hibrit teknolojisiyle buluşturması, bu tür ara çözümlerin ne denli kritik hale geldiğini gösteriyor. **Hatta Mercedes-AMG, ikinci nesil AMG GT'nin eleştirilerine meydan okuyarak, elektrik desteği olmadan tam 818 beygir gücü ve 1.000 Nm tork üreten ikiz turbo beslemeli 4.0 litrelik V8 motoruyla 2025 Mercedes-AMG GT2 Edition W16 gibi pistlere özel safkan bir canavarı piyasaya sürerek, AB'nin tek yönlü elektrikli araç dayatmasının ne denli gerçekçi olduğu sorusunu gündeme getiriyor. Bu esneklik arayışına Ram'in tam elektrikli kamyonet projesini, Kuzey Amerika'da bataryalı elektrikli kamyonetlere olan talebin yavaşlaması nedeniyle iptal edip, menzil uzatılmış elektrikli Ramcharger modelini "yeni Ram 1500 REV" olarak yeniden markalaması da eklenebilir. Ayrıca Ram CEO'sunun V-8 motorunu seriden çıkarmanın bir hata olduğunu itiraf ederek Hemi V-8'i geri getirmesi ve otomobil dünyasında efsanevi bir yere sahip olan Toyota’nın 4A-GE kodlu dört silindirli motorunu yıllar sonra modern üretim teknikleriyle yeniden üretme kararı alması, içten yanmalı motorlara olan bağlılığın elektrifikasyon çağında bile devam ettiğini gösteriyor. Benzer şekilde, Mercedes-Benz'in geleneksel motorlara yatırım yapmaya devam ederek AMG'den tamamen yeni bir V8 motorunun yolda olduğunu açıklaması ve teknoloji şefi Markus Schäfer'ın markanın efsanevi V-12 motorların üretimini bir süre daha sürdüreceğini duyurması, bu segmentteki talebin hala güçlü olduğunu gösteriyor. **Şirketin Baş Teknoloji Yöneticisi (CTO) Markus Schaefer, geçtiğimiz Ağustos ayında ortaya çıkan ve Mercedes'in gelecekteki kompakt araçları ile C-Serisi ve E-Serisi'nin plug-in hibrit versiyonlarında BMW'nin turboşarjlı 2.0 litrelik benzinli motoru (B48) kullanabileceğine dair iddiaları ise kesin bir dille reddetmiştir. Schaefer, Mercedes'in kendi yeni modüler motor ailesi olan FAME'yi (Family of Modular Engines) geliştirdiğini ve bu platformun dört, altı, sekiz ve on iki silindirli motorları kapsadığını, AB7, Çin 7 ve ABD düzenlemelerine uyumlu olduğunu belirterek, markanın motor kimliğinin %100 'Stuttgart Yapımı' kalmaya devam edeceğini vurgulamıştır. Mercedes-Benz ve BMW motor işbirliği iddialarının tüm detaylarına Nexus Haber'den ulaşabilirsiniz.** Ayrıca, Mercedes-AMG C63'ün geleneksel V8 motorundan dört silindirli, elektrik destekli bir üniteye geçişinin yarattığı tartışmalar ve Mercedes yetkililerinin 'bazı müşterileri kaybettik' itirafı sonrası, yönetim kurulu üyesi Mathias Geisen'in açıklamalarıyla C63 modelinde gelecekte altı silindirli bir motor seçeneğine geri dönülebileceği sinyalleri verilmiştir. Bu stratejik dönüşüm ve olası sıralı altı silindirli motor iddiaları hakkında daha fazla bilgi için Nexus Haber'in ilgili içeriğinden ulaşabilirsiniz. Öte yandan, Nissan, üçüncü nesil E-Power hibrit sistemi için geliştirdiği ve soğuk sprey yöntemiyle doğrudan silindir kapağına uygulanan valf yuvalarını kullanan yeni motoruyla, termal verimlilikte %42 gibi dikkat çekici bir oran yakalayarak Toyota ve Hyundai gibi rakiplerini geride bırakıyor. Bu yenilik, markanın hibrit pazarında rekabetçi konumunu güçlendirirken, yakıt verimliliğini ve motor performansını önemli ölçüde artırma potansiyeli taşıyor. Nissan'ın bu iddialı hibrit teknolojisi hakkında daha fazla bilgi için buraya tıklayın.**

Mercedes'in dört silindirli C63 hamlesi, emisyon düzenlemelerine uyum ve elektrifikasyona geçiş stratejisinin bir parçasıydı. Ancak bu modernleşme çabası, markanın geleneksel müşteri kitlesiyle beklentileri arasında ciddi bir uyumsuzluğa yol açtı. Müşteri kayıplarının ve satış zorluklarının itiraf edilmesi, pazar gerçeklerinin ve marka mirasın önemini bir kez daha ortaya koyuyor. Bu durum, küresel otomotiv endüstrisinde Avrupa Birliği'nin (AB) 2035 yılı itibarıyla içten yanmalı motorlu (ICE) araçların satışını yasaklama kararına karşı artan endişelerle de örtüşüyor. Mercedes CEO'su Ola Källenius'un da Avrupa otomobil endüstrisinin "tam hızla bir duvara çarptığını" ve AB politikasını yeniden düşünmezse "çökebileceğini" belirtmesi, markanın içten yanmalı motorları planlanandan daha uzun süre piyasada tutmak için bir "rota düzeltmesi" yapmak zorunda kaldığını ortaya koyuyor. Hatta marka, talep olduğu sürece efsanevi V-12 motorların üretimini dahi sürdüreceğini açıkladı. Mercedes'in bu yaklaşımı, Audi'nin de 1976'dan bu yana süregelen bir geleneği sona erdirerek, performansa düşkün tutkunları arasında kült statüsüne ulaşmış sıralı beş silindirli motorunun üretimini sona erdirme kararıyla benzer bir doğrultuda ilerlediğini gösteriyor. Özellikle RS3 modelinin yaklaşık iki yıl içinde üretimden kalkmasıyla veda edecek bu efsanevi motorun sonlandırılmasının ardındaki temel nedenler, sıkılaşan Euro 7 emisyon düzenlemeleri ve bu motor için gerekli mühendislik ve maliyet yatırımını haklı çıkaracak pazar talebinin olmaması olarak belirtiliyor. Audi'nin bu ikonik motoruna vedası hakkında daha fazla bilgi için buraya tıklayın. Her iki marka da, regülasyonlar ve pazar gerçekleri arasında bir denge bulma arayışında.

BMW i3'ün on yıldan önce kullandığı ve son yıllarda göz ardı edilen bu teknoloji, yeniden gündeme geliyor. Volkswagen Grubu da, jeneratör olarak ICE kullanımını destekleyen ve öncelikli olarak elektrikli otomobiller için tasarlanmış olsa da içten yanmalı motorları da barındırabilme esnekliği sunan yeni bir platform olan Ölçeklenebilir Sistemler Platformu (SSP) üzerinde çalışıyor. Bu platformu kullanacak olan elektrikli Golf özelinde Volkswagen'in Rivian ile de işbirliği yaptığı biliniyor. SSP'nin sekiz farklı varyasyonu ile birçok segmentte kullanılması planlanıyor ve Audi'nin birkaç yıl içinde elektrikli bir A4 ile Avrupa'da öncülük edebileceği belirtiliyor. Ayrıca, Audi ve Porsche tarafından ortaklaşa geliştirilen Premium Platform Electric (PPE) platformu Macan EV ve Audi Q6 E-Tron gibi modellere temel oluştururken, Mercedes-Benz ve BMW de yeni elektrikli modelleri ve platformlarıyla rekabette iddialı adımlar atmaya hazırlanıyor.

Nexus Haber Yorumu: İdealizm ve Pragmatizm Arasında Sıkışan Otomotiv Sektörü

Audi'nin elektrikli araçlara olan sarsılmaz inancı ile pazar gerçeklikleri arasında gidip gelen bu stratejisi, küresel otomotiv sektörünün karmaşık dönüşümünü yansıtıyor. Bir yanda karbon emisyonlarını azaltma ve iklim değişikliğiyle mücadele hedefleri varken, diğer yanda tüketici talepleri, üretim maliyetleri ve kârlılık gibi unsurlar üreticileri esnek olmaya itiyor. Bu durum, hem sektör hem de tüketiciler için belirsizlikleri beraberinde getirirken, gelecekteki ulaşım çözümlerinin sadece saf elektrikli olmak zorunda olmadığını, ara çözümlerin de önemli bir rol oynayabileceğini gösteriyor. Türkiye gibi pazarlar için de bu esneklik, elektrikli araçlara geçiş sürecinde farklı seçeneklerin sunulmaya devam edeceği anlamına gelebilir ve markaların bu tür ara modelleri sunmaya devam etmesi, geçiş dönemindeki kullanıcılar için cazip bir seçenek oluşturabilir.

Otomotiv devlerinin bir yandan sürdürülebilirlik hedeflerine bağlı kalırken, diğer yandan küresel pazarın ve tüketicilerin dinamiklerine uyum sağlamaya çalıştığı açıkça görülüyor. Audi'nin stratejisi, iddialı hedefler ile ticari gerçeklikler arasındaki hassas dengeyi yansıtıyor. Elektrikli araç teknolojisine olan inanç tam olsa da, tam geçişin beklenenden daha uzun ve aşamalı olacağı öngörülebilir bir gerçektir. Bu süreçte Lamborghini, Lotus, Tesla gibi birçok markanın elektrikli araç lansmanlarını ertelemesi veya elektrikli araç hedeflerini gözden geçirmesi, pazarın tam elektrikli araçlara geçişte hala bazı zorluklar yaşadığını kanıtlıyor. Özellikle lüks segmentte Pagani, Koenigsegg gibi markalar ve hatta Ferrari'nin ikinci EV modelini "sıfır talep" nedeniyle ertelemesi, Lamborghini'nin ilk elektrikli aracını 2029'a ertelemesi ve Rimac CEO'sunun üst düzey alıcıların pahalı elektrikli araçlardan uzaklaştığını ifade etmesi dikkat çekiyor. İngiliz lüks spor otomobil üreticisi McLaren'ın bile yeni CEO'su Nick Collins'in tam elektrikli bir model piyasaya sürmek için acele etmediklerini, içten yanmalı motorların "bu markanın büyük rolünü gerçekten uzun bir süre oynamaya devam edeceğini" vurgulaması ve Artura hibrit modeli ile yaklaşan W1 hypercar'ında hibrit V-8 motor kullanmayı sürdürmesi, lüks segmentteki talep dinamiklerinin ve teknolojik olgunlaşma beklentilerinin markayı tam elektrikli bir geleceğe doğru daha temkinli adımlar atmaya ittiğini gösteriyor. Hatta Ram markasının tam elektrikli kamyonet projesini iptal edip, menzil uzatılmış elektrikli Ramcharger modelini "yeni Ram 1500 REV" olarak yeniden markalaştırması da bu duruma çarpıcı bir örnek teşkil ediyor. Benzer şekilde, Ram CEO'sunun V-8 motorunu seriden çıkarmanın bir hata olduğunu itiraf ederek Hemi V-8'i geri getirmesi ve Mercedes-Benz'in AMG için tamamen yeni bir V8 motoru duyurması, **aynı zamanda markanın efsanevi V-12 motorların üretimini bir süre daha sürdüreceğini açıklaması,** içten yanmalı motorlara olan talebin özellikle belirli segmentlerde hala güçlü olduğunu gösteriyor. **Diğer yandan, Ford Mustang'in tamamen elektrikli bir versiyonunu yakın zamanda üretmeme ve benzinli Mustang üretimini 2030'lu yıllara kadar sürdürme kararı, geleneksel performans araçlarına olan talebin devam ettiğini gösteren önemli bir örnek teşkil ediyor. Mercedes-AMG'nin ise tamamen içten yanmalı motorlu, safkan pist odaklı özel üretim modeller sunması ve BMW'nin geleneksel benzinli 3 Serisi üretimini ayrı bir platformda sürdürme kararı, pazarın farklı ihtiyaçlarına verilen önemin altını çiziyor. Mercedes-Benz'in 2026 yılında yollara çıkması beklenen tamamen elektrikli C-Serisi'nin (800 kilometreye ulaşan WLTP menzil, 94 kWh'lik batarya paketi, 800 volt mimarisi, Hyperscreen ve daha uzun aks mesafesi ile) ve ikonik G-Serisi'nin ruhunu taşıyan, off-road yetenekleri yüksek "Baby G" adındaki tamamen elektrikli SUV modelinin de 2026'da tanıtılması beklenmesi, markanın elektrikli mobiliteye olan kararlı bağlılığını gösteriyor. BMW de Neue Klasse platformunu kullanan yeni elektrikli amiral gemisi iX3'ü (yaklaşık 640 km menzil, 400 kilovata kadar şarj hızıyla 10 dakikada yaklaşık 370 km menzil) ve yeni nesil elektrikli 3 Serisi olarak konumlandırılan i3 modelini tanıtmaya hazırlanıyor. Bu modeller, 'yazılım tanımlı araç (SDV) mimarisi', 'Süper Beyinler' konsepti, ön camın dibine uzanan geniş ekran ve 'Panoramik iDrive' gibi devrim niteliğinde yeniliklerle gelecek. BMW Yönetim Kurulu Başkanı Oliver Zipse'nin ifade ettiği gibi, markanın elektrikli ve içten yanmalı motorlu M3 versiyonlarını sürdürecek olması ve i3'ün ilk elektrikli 3 Serisi varyantı olup ardından benzinli motorlu modellerin geleceği yönündeki "çift yönlü yol haritası", markanın elektrikli dönüşüme hız verirken, geleneksel içten yanmalı motorlu araçlara olan talebi de göz ardı etmediğini gösteriyor. Ayrıca BMW'nin 2027 yılı sonuna kadar 40 yeni veya güncellenmiş model piyasaya sürme hedefi, markanın ürün gamını sürekli yenileme ve genişletme stratejisinin bir yansıması olarak öne çıkıyor.** Ayrıca Mercedes-AMG C63 modelinde yaşanan motor dönüşümü tartışmaları ve şirketin 'bazı müşterileri kaybettik' itirafı **sonrası, geleneksel motorlara dönüş ve altı silindirli seçenek iddiaları gibi gelişmeler**, pazarın beklentileriyle yüzleşildiğini gösteriyor. Volkswagen'in elektrikli Golf modelinin üretimindeki gecikmeler, elektrikli araçlara geçiş sürecindeki finansal ve üretim zorluklarının bir diğer göstergesiyken, Toyota'nın hibritlere öncelik veren 'çoklu yol' stratejisi ve ikonik 4A-GE motorunu yeniden üretme kararı, markaların çeşitliliği koruma çabasını yansıtıyor. Bu genel eğilim, Volvo gibi markaların elektrikli araç hedeflerini revize etmesi (örneğin, Volvo CEO'su Hakan Samuelsson, başlangıçta 2035 yılına gelindiğinde tüm yeni otomobillerin tamamen elektrikli olacağına dair iddialı bir kehanette bulunsa da, şirketin 2030 için belirlediği sadece EV satışı hedefini terk ederek, on yılın sonunda satışlarının yüzde 90 ila 100'ünü şarj edilebilir hibrit ve tamamen elektrikli araçların oluşturmasını hedeflediğini duyurdu. **Yılın ilk sekiz ayında Volvo, içten yanmalı motoru olmayan sadece 90.326 adet araç satışı gerçekleştirirken, bu rakam geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 24'lük devasa bir düşüşe işaret ediyor. Şarj edilebilir hibritler de yüzde bir düşüşle 107.380 adede gerilerken, sadece benzinli ve hafif hibrit modeller yüzde yedi düşüşle 253.376 adet sattı. Genel olarak, Volvo'nun bu yıl toplam teslimatları yüzde 10 düşüşle 498.464 adette kaldı.**) ve Avrupa Birliği'ndeki toplam araç satışlarının yalnızca **%15.6'sını** bataryalı elektrikli araçların oluşturmasıyla da destekleniyor. **Birleşik Krallık ve İzlanda, Lihtenştayn, Norveç ve İsviçre'den oluşan Avrupa Serbest Ticaret Birliği (EFTA) ülkeleri dahil edildiğinde ise bu oran %17.4'e yükseliyor.** **Avrupa'nın en prestijli otomotiv etkinliklerinden biri olan ve 9-14 Eylül 2025 tarihleri arasında Messe München fuar merkezi ve şehir genelinde düzenlenecek olan IAA Mobility Fuarı, elektrikli geleceğe kararlılıkla ilerleyen markaların vitrini oldu. Yıllardır merakla beklenen Polestar'ın yeni amiral gemisi elektrikli sedanı Polestar 5, bu fuarda tüm ihtişamıyla sahneye çıkarken, 7 Eylül Pazar günü tam tanıtımı yapılacak olan Mercedes-Benz lüks SUV segmentindeki popüler temsilcisi GLC'nin tamamen elektrikli versiyonu, 1.360 beygir gücündeki elektrikli hiper otomobil konsepti Mercedes-AMG Project XX ve elektrikli/hafif hibrit seçeneklerle CLA Shooting Brake'in de halka açık ilk gösterimiyle dikkatleri üzerine çekti. Hyundai'nin geleceğin kompakt elektrikli vizyonunu sergileyen Concept Three'yi gün yüzüne çıkarması da fuarın öne çıkan yeniliklerinden biriydi. Bu genel dönüşüm rüzgarları, yalnızca elektrikli araçlara geçişi değil, aynı zamanda karoser tercihlerini de derinden etkiliyor; örneğin, uzun yıllar station wagon segmentinin liderlerinden olan Volvo, sevilen lüks modeli V90'ın üretimini bu ayın sonunda durdurarak ve doğrudan bir halefi planlamayarak, markanın köklü station wagon geleneğinden vazgeçtiği ve tüketici ilgisinin yoğunlaştığı SUV'lara yöneldiği şeklinde yorumlanıyor. Benzer şekilde, bir zamanlar sportif sürüş deneyimiyle bilinen Honda da odağını büyük SUV'lara ve hibrit modellere kaydırırken, lüks üretici Audi de sportif fastback modelleri A7 ve S7'yi 2026 yılı itibarıyla Amerika Birleşik Devletleri pazarından çekme kararı aldı. Bu bağlamda, Japon devi Toyota'nın hibritlere öncelik veren 'çoklu yol' stratejisinin, dünya genelinde elektrikli araç talebinin yavaşlamasıyla giderek daha fazla haklılık kazandığı gözlemleniyor. Öte yandan, Volkswagen de elektrikli araçları için tanıdık isimleri yeniden kullanma stratejisiyle öne çıkıyor. CEO Thomas Schäfer'ın ifadesiyle, 'ID. Polo, bilinen isimlerimizi geleceğe taşımanın sadece başlangıcı.' Bu açıklama, markanın ID.3'ü ID. Golf'e, ID.4'ü ID. Tiguan'a ve ID.7'yi ID. Passat'a dönüştürme ihtimalini güçlendiriyor. ID. Cross'un seri üretim versiyonunun önümüzdeki yaz yeni bir isimle (muhtemelen ID. Polo Cross) tanıtılacak olması, bu stratejinin bir parçası. Ayrıca, standart ID. Polo'nun resmi tanıtımı Mayıs 2026'da gerçekleşecekken, elektrikli Polo serisi önümüzdeki sonbaharda iki farklı batarya boyutu ve üç farklı güç çıkışı seviyesiyle satışa sunulacak. Merakla beklenen ID. Polo GTI versiyonu ise 223 beygir gücündeki performansıyla yıl sonundan önce piyasaya sürülerek elektrikli hot hatch segmentine iddialı bir giriş yapacak. Markanın en uygun fiyatlı elektrikli aracı ise 2026'da 20.000 Euro etiketiyle e-up! modelinin yerini alacak olan ID.1 olacak ve ID.2 için Almanya'da hedeflenen 25.000 Euro'luk rekabetçi fiyatlandırma ile elektrikli araçlara erişimi genişletmeyi amaçlıyor. Diğer yandan Audi, lüks otomobil pazarında yıllık 2 milyon araç satışı gibi iddialı bir hedefe ulaşmayı amaçlarken, bu hedefin markanın tarihinde hiç ulaşamadığı bir zirve olduğunu belirtiyor. Bu strateji doğrultusunda, Volkswagen Polo tabanlı A1 supermini ve Q2 kompakt crossover modelleri, mevcut jenerasyonlarının ömrünü tamamlamasının ardından üretimden kaldırılacak. Bu hamlelerle birlikte, A3 modeli markanın en uygun fiyatlı modeli konumuna gelirken, Audi 2026 yılında pazara sunacağı yeni bir giriş seviyesi elektrikli araç ile farklı bir strateji izleyecek. Performans meraklıları için ise, ABD pazarında 2026 yılı itibarıyla sportif fastback modelleri Audi A7 ve S7 satıştan çekilirken, RS7 modeli 2026 yılı ve sonrasında da Amerika'da sunulmaya devam edecek. ABD pazarının Audi'nin 2 milyonluk satış hedefinde kilit rol oynayacağı belirtilirken, Trump yönetiminin uyguladığı gümrük vergilerini aşmak amacıyla yerel üretimin değerlendirildiği de ekleniyor ki bu, Audi'nin bölgesel satışlarını ikiye katlamasını sağlayabilir. Bu bağlamda, Skoda'nın Vision O konseptinin bir sonraki nesil elektrikli Octavia'yı önizlediği düşünülse de, içten yanmalı motorlu Octavia'nın sonunun yakın zamanda gelmesi pek olası görünmüyor. Zira 1996'dan bu yana markanın en çok satan otomobili olma özelliğini koruyan Octavia'yı, Skoda'nın bu kadar kısa sürede içten yanmalı motorlu versiyonu bırakıp tüm enerjisini bu cesur tasarımlı konseptten ilham alan bir elektrikli modele yatırması, pazar stratejisi açısından büyük bir risk taşıyacaktır. Cupra'nın alışılmadık tasarımlarla 'kutunun dışında düşünmeye' çalışması ise takdire şayan. Ancak, bir üretim versiyonu gelirse bile, yakın zamanda Amerika Birleşik Devletleri pazarına ulaşmayacak. Cupra, otomotiv endüstrisindeki devam eden zorlukları ve değişen pazar dinamiklerini gerekçe göstererek Kuzey Amerika'daki çıkışını 2030 sonrasına ertelemişti.**

Öte yandan, Audi elektrikli geleceğe olan inancını, TT ve R8 arasında konumlandırılacak ve 2027'de üretime geçmesi beklenen yeni elektrikli spor otomobil konsepti 'Concept C' ile pekiştiriyor. Bu model, sanal vites geçişleri ve yapay motor sesleri gibi yenilikçi özelliklerle sürüş deneyimini zenginleştirmeyi hedeflerken, yeni nesil Audi modellerinde bu deneyimin nasıl şekilleneceğine dair ipuçları sunuyor. **Lexus, Kia EV6 GT, yaklaşan elektrikli M3, 2026 Honda Prelude hibrit ve** İngiliz lüks otomobil üreticisi Jaguar'ın da elektrikli dönüşümünü 'Type 00' kod adlı ultra lüks bir elektrikli coupe modeliyle sürdürürken, son test sürüşlerinde tamamen elektrikli olmasına rağmen gizemli bir V8 motor sesi çıkardığı gözlemlenmesi, performans odaklı elektrikli araçlarda yapay motor seslerinin giderek yaygınlaştığını gösteriyor. Porsche, Hyundai Ioniq 5 N ve Ferrari gibi markaların da benzer yapay vites değişimleri ve motor sesleri geliştirmesi, performans odaklı elektrikli araçlarda bu yöndeki eğilimin altını çiziyor. **Ancak Dodge'un yeni Charger Daytona EV'si yapay bir sese sahip olsa da simüle edilmiş bir şanzıman sistemine sahip değilken, Ferrari'nin yeni 849 Testarossa hibrit hiper otomobili ve Mercedes'in elektrikli C-Serisi gibi modeller Hyperscreen gibi devasa dijital ekranlara rağmen orta konsol ve direksiyon simidinde fiziksel tuşların varlığını koruyarak sürücü odaklı bir yaklaşım sergiliyor.**

**Bu genel dönüşüm rüzgarları, yalnızca elektrikli araçlara geçişi değil, aynı zamanda karoser tercihlerini de derinden etkiliyor; örneğin, uzun yıllar station wagon segmentinin liderlerinden olan Volvo, sevilen lüks modeli V90'ın üretimini bu ayın sonunda durdurarak ve doğrudan bir halefi planlamayarak, markanın köklü station wagon geleneğinden vazgeçtiği ve tüketici ilgisinin yoğunlaştığı SUV'lara yöneldiği şeklinde yorumlanıyor. Benzer şekilde, bir zamanlar sportif sürüş deneyimiyle bilinen Honda da odağını büyük SUV'lara ve hibrit modellere kaydırırken, lüks üretici Audi de sportif fastback modelleri A7 ve S7'yi 2026 yılı itibarıyla Amerika Birleşik Devletleri pazarından çekme kararı aldı. Bu bağlamda, Japon devi Toyota'nın hibritlere öncelik veren 'çoklu yol' stratejisinin, dünya genelinde elektrikli araç talebinin yavaşlamasıyla giderek daha fazla haklılık kazandığı gözlemleniyor. Öte yandan, Volkswagen de elektrikli araçları için tanıdık isimleri yeniden kullanma stratejisiyle öne çıkıyor. CEO Thomas Schäfer'ın ifadesiyle, 'ID. Polo, bilinen isimlerimizi geleceğe taşımanın sadece başlangıcı.' Bu açıklama, markanın ID.3'ü ID. Golf'e, ID.4'ü ID. Tiguan'a ve ID.7'yi ID. Passat'a dönüştürme ihtimalini güçlendiriyor. ID. Cross'un seri üretim versiyonunun önümüzdeki yaz yeni bir isimle (muhtemelen ID. Polo Cross) tanıtılacak olması, bu stratejinin bir parçası. Ayrıca, standart ID. Polo'nun resmi tanıtımı Mayıs 2026'da gerçekleşecekken, elektrikli Polo serisi önümüzdeki sonbaharda iki farklı batarya boyutu ve üç farklı güç çıkışı seviyesiyle satışa sunulacak. Merakla beklenen ID. Polo GTI versiyonu ise 223 beygir gücündeki performansıyla yıl sonundan önce piyasaya sürülerek elektrikli hot hatch segmentine iddialı bir giriş yapacak. Markanın en uygun fiyatlı elektrikli aracı ise 2026'da 20.000 Euro etiketiyle e-up! modelinin yerini alacak olan ID.1 olacak ve ID.2 için Almanya'da hedeflenen 25.000 Euro'luk rekabetçi fiyatlandırma ile elektrikli araçlara erişimi genişletmeyi amaçlıyor. Diğer yandan Audi, lüks otomobil pazarında yıllık 2 milyon araç satışı gibi iddialı bir hedefe ulaşmayı amaçlarken, bu hedefin markanın tarihinde hiç ulaşamadığı bir zirve olduğunu belirtiyor. Bu strateji doğrultusunda, Volkswagen Polo tabanlı A1 supermini ve Q2 kompakt crossover modelleri, mevcut jenerasyonlarının ömrünü tamamlamasının ardından üretimden kaldırılacak. Bu hamlelerle birlikte, A3 modeli markanın en uygun fiyatlı modeli konumuna gelirken, Audi 2026 yılında pazara sunacağı yeni bir giriş seviyesi elektrikli araç ile farklı bir strateji izleyecek. Performans meraklıları için ise, ABD pazarında 2026 yılı itibarıyla sportif fastback modelleri Audi A7 ve S7 satıştan çekilirken, RS7 modeli 2026 yılı ve sonrasında da Amerika'da sunulmaya devam edecek. ABD pazarının Audi'nin 2 milyonluk satış hedefinde kilit rol oynayacağı belirtilirken, Trump yönetiminin uyguladığı gümrük vergilerini aşmak amacıyla yerel üretimin değerlendirildiği de ekleniyor ki bu, Audi'nin bölgesel satışlarını ikiye katlamasını sağlayabilir. Bu bağlamda, Skoda'nın Vision O konseptinin bir sonraki nesil elektrikli Octavia'yı önizlediği düşünülse de, içten yanmalı motorlu Octavia'nın sonunun yakın zamanda gelmesi pek olası görünmüyor. Zira 1996'dan bu yana markanın en çok satan otomobili olma özelliğini koruyan Octavia'yı, Skoda'nın bu kadar kısa sürede içten yanmalı motorlu versiyonu bırakıp tüm enerjisini bu cesur tasarımlı konseptten ilham alan bir elektrikli modele yatırması, pazar stratejisi açısından büyük bir risk taşıyacaktır. Cupra'nın alışılmadık tasarımlarla 'kutunun dışında düşünmeye' çalışması ise takdire şayan. Ancak, bir üretim versiyonu gelirse bile, yakın zamanda Amerika Birleşik Devletleri pazarına ulaşmayacak. Cupra, otomotiv endüstrisindeki devam eden zorlukları ve değişen pazar dinamiklerini gerekçe göstererek Kuzey Amerika'daki çıkışını 2030 sonrasına ertelemişti.**

Kaynak: Motor1.com

```