Teknoloji dünyası, Washington'dan gelen ve küresel güç dengelerini sarsabilecek bir haberle çalkalanıyor. Bloomberg'in raporuna göre, Trump yönetimi, yarı iletken devi Intel'den doğrudan hisse alarak şirkete ortak olmak için görüşmeler yürütüyor. Bu, serbest piyasa ekonomisinin kalesi olarak bilinen ABD için benzeri görülmemiş bir adım olabilir ve teknoloji savaşlarında yeni bir perdenin açıldığına işaret ediyor.
Görüşmelerin temel amacı, Intel'in ABD'deki üretim kapasitesini artırmak ve özellikle gecikmelerle gündeme gelen Ohio'daki dev çip fabrikası projesini hızlandırmak. Bu hamle, ABD'nin yarı iletken tedarik zincirinde Asya'ya, özellikle de Tayvan'a olan kritik bağımlılığını azaltma stratejisinin en somut adımlarından biri olarak görülüyor.
Siyasi Baskı ve Müzakerelerin Perde Arkası
Bu şaşırtıcı gelişme, aslında bir süredir devam eden siyasi gerilimin bir sonucu. Olaylar, Başkan Donald Trump'ın, Intel CEO'su Lip-Bu Tan'ın Çin ile olan iddia edilen bağları nedeniyle istifasını talep etmesiyle alevlenmişti. Cumhuriyetçi Senatör Tom Cotton'ın bu iddiaları gündeme getirmesinin ardından artan baskı, CEO Tan'ı 11 Ağustos'ta yönetimle bir araya gelmeye zorladı.
Bloomberg'e göre, yönetimin endişelerini gidermek ve ortak çalışma yolları bulmak amacıyla yapılan bu toplantı, hükümetin şirketten hisse alma fikrinin ilk kez masaya yatırıldığı yer oldu. Bu durum, olayın sadece ekonomik değil, aynı zamanda derin bir ulusal güvenlik ve jeopolitik boyutu olduğunu da gözler önüne seriyor.
Intel, konuyla ilgili doğrudan yorum yapmaktan kaçınırken, bir sözcü şu açıklamayı yaptı: "Intel, Başkan Trump'ın ABD'nin teknoloji ve üretim liderliğini güçlendirme çabalarını desteklemeye derinden bağlıdır. Bu ortak öncelikleri ilerletmek için Trump Yönetimi ile çalışmalarımızı sürdürmeyi dört gözle bekliyoruz, ancak söylentiler veya spekülasyonlar hakkında yorum yapmayacağız."
Şeytanın Avukatı: Hükümet Müdahalesinin Riskleri Neler?
İlk bakışta ulusal çıkarlar için atılmış stratejik bir adım gibi görünse de, devletin özel bir teknoloji devine ortak olması ciddi soru işaretlerini de beraberinde getiriyor. Bu durum, serbest piyasa ilkelerinden bir sapma olarak yorumlanabilir ve gelecekte hükümetin şirketlerin ticari kararlarına ne ölçüde müdahale edebileceği konusunda tehlikeli bir emsal oluşturabilir.
Karşıt görüşler, bu hamlenin bir tür korumacılık olduğunu ve küresel rekabeti olumsuz etkileyebileceğini savunuyor. Hükümet destekli bir Intel, TSMC ve Samsung gibi Asyalı rakipleri karşısında haksız bir avantaj elde edebilir mi? Ayrıca, bu yatırımın Intel'in üretimdeki gecikmeleri için bir tür 'örtülü kurtarma paketi' olup olmadığı da tartışılan bir diğer önemli konu.
Bu Gelişme Neden Önemli? Potansiyel Sonuçlar
- Tedarik Zinciri Güvenliği: ABD, pandemi ve jeopolitik gerilimlerle ne kadar kırılgan olduğu anlaşılan çip tedarik zincirinde kontrolü ele alarak dışa bağımlılığı azaltabilir.
- Küresel Rekabetin Yeniden Şekillenmesi: Devlet desteği alan Intel, pazardaki dengeleri değiştirebilir ve rakiplerini benzer adımlar atmaya zorlayabilir. Bu durum, küresel bir sübvansiyon yarışını tetikleme riski taşıyor.
- Teknoloji ve Siyaset İlişkisi: Bu ortaklık, teknoloji şirketlerinin artık sadece ticari değil, aynı zamanda stratejik ulusal varlıklar olarak görüldüğünün en net kanıtı olabilir.
Sonuç olarak, ABD hükümetinin Intel'e ortak olma ihtimali, basit bir finansal yatırımdan çok daha fazlasını ifade ediyor. Bu, küresel teknoloji savaşlarında kartların yeniden dağıtıldığı, ulusal güvenlik endişelerinin ekonomik politikaları doğrudan şekillendirdiği yeni bir dönemin habercisi. Görüşmelerin nasıl sonuçlanacağı, önümüzdeki yıllarda tüm yarı iletken endüstrisinin ve küresel teknoloji pazarının geleceğini belirleyebilir.
Bu haberde yer alan bilgiler, ilk olarak TechCrunch tarafından rapor edilmiştir.
