Siyasetin ve teknolojinin kesişim noktasında eşine az rastlanır bir olay yaşandı. Eski ABD Başkanı Donald Trump, sadece bir hafta önce 'derhal istifa etmeli' diyerek hedef aldığı Intel'in yeni CEO'su Lip-Bu Tan hakkında 180 derece farklı bir tavır sergiledi. Tan ile yaptığı görüşmenin ardından onu 'başarı ve yükselişi muhteşem bir hikaye' olarak nitelendiren Trump, teknoloji devinin geleceği ve ABD'nin ulusal çıkarları ekseninde yeni bir iş birliğinin sinyallerini verdi.
Bu ani değişim, hem Trump'ın öngörülemez politik tarzını bir kez daha gözler önüne serdi hem de dünyanın en büyük yonga üreticilerinden biri olan Intel'in ne denli kritik bir jeopolitik oyuncu olduğunu kanıtladı. Peki bir hafta içinde ne değişti de 'istenmeyen adam' ilan edilen bir CEO, bir anda 'muhteşem bir hikaye' kahramanına dönüştü?
Olayların Zaman Çizelgesi
- Geçen Hafta: Trump, sosyal medya platformu Truth Social üzerinden, Intel CEO'su Lip-Bu Tan'ın Çin ile olan iddia edilen bağlantıları nedeniyle 'derhal istifa etmesi gerektiğini' belirtti.
- Bu Hafta: Trump ve Lip-Bu Tan bir araya gelerek 'samimi ve yapıcı' bir görüşme gerçekleştirdi.
- Görüşme Sonrası: Trump, Tan'ın başarı hikayesini överek, ekibinin Intel ile öneriler üzerinde çalışacağını duyurdu. Intel de görüşmeden memnuniyetini dile getiren bir açıklama yayınladı.
Bir Hafta Önce: 'Derhal İstifa Etmeli' Çağrısının Nedeni Neydi?
Trump'ın ilk ve sert tepkisinin arkasında, CEO Lip-Bu Tan'ın Çin ile olan geçmişteki ve mevcut bağlarına yönelik endişeler yatıyordu. Bu endişelerin temelinde iki ana nokta bulunuyor: Tan'ın daha önce CEO'su olduğu Cadence Design Systems şirketinin, Çin'deki kısıtlanmış bir askeri üniversiteye yasa dışı şekilde yarı iletken tasarım araçları ihraç ettiği için bu yıl suçunu kabul edip 140 milyon doların üzerinde ceza ödemesi ve Reuters tarafından ortaya atılan, Tan'ın 2012 ile 2024 arasında yüzlerce Çinli şirkete 200 milyon dolar veya daha fazla yatırım yaptığı iddiası.
Trump, geçen haftaki paylaşımında, 'Intel CEO'su son derece ÇATIŞMALI bir konumdadır ve derhal istifa etmelidir. Bu sorunun başka bir çözümü yoktur.' ifadelerini kullanmıştı.
Şeytanın Avukatı: Bu U Dönüşü Ne Anlama Geliyor?
Trump'ın bu keskin dönüşü, farklı açılardan yorumlanabilir. İlk ve en olası senaryo, ulusal güvenlik ve stratejik zorunluluklar. Intel, ABD'nin yerli yonga üretim kapasitesinin temel taşıdır. Asya, özellikle de Tayvan merkezli üreticilere olan bağımlılığı azaltma hedefi, Intel'i vazgeçilmez kılıyor. Trump, Tan hakkındaki kişisel şüphelerini, şirketin ulusal önemi karşısında ikinci plana atmış olabilir.
Bir diğer ihtimal ise, bunun taktiksel bir hamle olması. Trump, kamuoyu önünde sert bir baskı kurarak Intel CEO'sunu masaya daha tavizkar bir şekilde oturtmayı hedeflemiş olabilir. 'Önce sopa, sonra havuç' politikasıyla, Intel'in gelecekteki yatırımlarını ve stratejisini 'Önce Amerika' vizyonuyla uyumlu hale getirmeyi amaçlamış olabilir.
Bu taktiksel yaklaşım, Trump'ın Çin'e yönelik teknoloji politikasıyla da tutarlılık gösteriyor. Kısa süre önce yaptığı bir açıklamada, Nvidia'nın en yeni nesil ve rekor kıran yapay zeka çipi Blackwell'in, 'negatif yönde geliştirilmiş', yani performansı düşürülmüş bir versiyonunun Çin'e satılabileceğini ima etti. Bu durumu, başka ülkelere satılan ve daha az kapasiteli olan savaş uçaklarına benzeten Trump, ABD'nin teknolojik üstünlüğünü korurken Amerikan şirketlerinin ticari çıkarlarını da gözeten kontrollü bir stratejiyi savunduğunu ortaya koyuyor Trump ve Nvidia Blackwell Çipleri Anlaşması.
Karşıt bir görüş ise, bu durumun Trump'ın tutarsız ve anlık tepkilere dayalı yönetim anlayışının bir yansıması olduğunu savunuyor. Bu yoruma göre, CEO ile yapılan bir görüşme ve kendisine sunulan 'iş adamı' mantığına uygun bir anlatım, Trump'ın fikrini kolayca değiştirmesine yetmiş olabilir.
Büyük Resim: Intel'in Kaderi ve 'Amerikan Fabrikası' Vizyonu
Bu olay, tekil bir siyasi manevranın ötesinde, ABD teknoloji endüstrisinin geleceği için kritik bir tartışmayı da alevlendiriyor. Intel'in eski yönetim kurulu üyeleri, şirketin üretim tesislerinin (fab) Nvidia, Qualcomm, Broadcom gibi devlerin ortak girişimiyle satın alınarak bir 'Amerikan Fabrikası' (American Foundry) kurulması gerektiğini savunuyor. Bu proje, ABD'nin çip üretimindeki egemenliğini yeniden tesis etmeyi ve tedarik zinciri risklerini ortadan kaldırmayı hedefliyor.
Trump'ın 'birlikte vakit geçirecekler ve bana öneriler getirecekler' açıklaması, bu tür bir ulusal konsorsiyum fikrine sıcak baktığı şeklinde yorumlanabilir. Intel'in karşılaştığı teknolojik zorluklar ve finansal sıkıntılar göz önüne alındığında, devlet destekli veya devler arası bir iş birliği modeli, şirketin ve dolayısıyla ABD'nin teknoloji geleceği için bir çıkış yolu olabilir.
Sonuç olarak, Trump ve Intel CEO'su arasındaki bu ilginç diyalog, kişisel çekişmelerin ötesinde, küresel teknoloji savaşlarının ve ulusal sanayi politikalarının ne kadar iç içe geçtiğini gösteriyor. Lip-Bu Tan şimdilik Trump'ın güvenini kazanmış gibi görünse de, bu hassas denge, gelecekteki siyasi ve ekonomik gelişmelere göre her an değişebilir.
Bu haberde yer alan bilgiler, PC Gamer'da yayınlanan bir analizden derlenmiştir.