Bir televizyon dizisi, gelecekteki bir başkanlık kampanyasının ana temasını yıllar öncesinden tahmin edebilir mi? Amazon Prime Video'nun fenomen dizisi The Boys, 4. sezonunda yer alan bir müzikal sahneyle tam olarak bunu başarmış gibi görünüyor. Dizinin yaratıcı ekibi, Donald Trump'ın seçim kampanyasının önemli bir parçası haline gelen Hristiyan milliyetçiliği söylemini, bu olayın siyasi bir argümana dönüşmesinden yaklaşık iki yıl önce hiciv dolu bir şarkıyla ekrana taşıdı.
Bu durum, dizinin sadece bir süper kahraman parodisi olmadığını, aynı zamanda günümüz toplumunun ve politikasının nabzını ne kadar yakından tuttuğunun da bir kanıtı niteliğinde.
Vought on Ice: Hicvin Zirveye Çıktığı O Sahne
Dizinin dördüncü sezonunda izlediğimiz 'Vought on Ice' adlı buz pateni gösterisi, Vought şirketinin propaganda makinesinin ne kadar ileri gidebileceğini gözler önüne seriyor. Bu gösterinin en dikkat çekici anı ise 'Let’s Put the Christ Back in Christmas' (Noel'e İsa'yı Geri Koyalım) adlı müzikaldi. Sahnede Homelander ve Queen Maeve kostümlü patenciler artistik hareketler yaparken, tavandan İsa'yı canlandıran bir aktörün inmesiyle tam bir absürtlük şöleni yaşanıyordu.
Broadway'in ünlü isimleri Shoshana Bean, Andrew Rannells ve James Monroe Iglehart'ın seslendirdiği bu şarkı, ilk bakışta sadece aşırı muhafazakar bir parodi gibi görünse de, zamanla çok daha derin bir anlam kazandı.
Nexus Analiz: Hristiyan Milliyetçiliği Nedir?
Hristiyan milliyetçiliği, ulusal kimliğin Hristiyanlık ile kaynaşması gerektiğini savunan siyasi bir ideolojidir. Bu görüşe göre, bir ülkenin kanunları, kültürü ve kimliği Hristiyanlık inancına dayanmalıdır. Bu ideoloji, genellikle sivil ve dini otoritelerin ayrılması ilkesine karşı çıkar ve siyasi kararlarda dini referansların kullanılmasını teşvik eder. The Boys'un hicvettiği 'Noel'e İsa'yı geri getirme' teması, bu ideolojinin popüler kültürdeki bir yansıması olarak okunabilir.
Perde Arkası: Bir Şarkı Nasıl Doğdu?
Şarkının bestecisi Christopher Lennertz, ilham kaynağının dizi sorumlusu Eric Kripke olduğunu belirtiyor. Kripke, özellikle bazı haber kanallarında Noel'in özünden uzaklaştığı ve 'daha Hristiyan' olması gerektiği yönündeki yorumlardan etkilenmişti. Lennertz, bu fikri alıp hicivsel bir başyapıta dönüştürmeyi hedeflediğini söylüyor.
'The Boys'un sahip olduğu hiciv anlayışına nasıl ulaşabiliriz diye düşündüm. 'The Book of Mormon' müzikali, hedeflediğimiz mizah türü için kesinlikle doğru bir örnekti,' diyor Lennertz.
Lennertz için en zorlayıcı kısım, hicvin dozunu ayarlamaktı. Hem komik olmalı hem de eleştirdiği şeyi fazla basite indirgememeliydi. The Boys'un başarısı da tam olarak bu dengede yatıyor: Siyaset, din ve sosyoloji hakkındaki sert eleştirilerini, zekice yazılmış diyaloglar ve çift anlamlı esprilerin arkasına gizliyor.
Kehanet mi, Yoksa Keskin Bir Gözlem mi?
İşte olayın en çarpıcı noktası da burası. Bu şarkı, Donald Trump'ın 2024 başkanlık seçimleri kampanyasında Hristiyan milliyetçiliği temasını yoğun bir şekilde kullanmasından neredeyse iki yıl önce yazıldı ve bestelendi. Yaratıcı ekip, geleceği görmeye çalışmıyordu; sadece toplumdaki mevcut eğilimleri abartarak eleştiriyordu. Ancak gerçeklik, hicvi yakaladı ve hatta geçti.
Lennertz bu durumu şu sözlerle açıklıyor: 'Şarkı, Trump'ın tekrar seçilebileceğini düşünmeden çok önce yazılmıştı. Aslında daha iyi bilmeliydik, çünkü megalomanyaklar ve dünyanın en zengin insanlarının kampanya bağışları olduğunda toplumlar böyle işler. Belli ki birileri kendi ajandalarını dayatacak. The Boys'da yaptığımız şeylerden biri de 'Buna izin vermeyeceğiz. Bunun dile getirilmeden geçip gitmesine izin vermeyeceğiz' demek.'
Bu noktada 'şeytanın avukatlığını' yapmak da mümkün. Acaba bu bir kehanet mi, yoksa The Boys'un yazarları Amerikan toplumunun siyasi ve kültürel fay hatlarını o kadar iyi okuyorlar ki, olayların gideceği yönü öngörmeleri kaçınılmaz mıydı? Her iki durumda da dizinin başarısı, sadece eğlence sunmakla kalmayıp aynı zamanda izleyiciyi rahatsız eden bir ayna tutmasından geliyor.
Sanatın Gücü: Zorbalığa Karşı Bir Duruş
Sonuç olarak, 'Let’s Put the Christ Back in Christmas' şarkısı, The Boys'un misyonunu özetleyen mükemmel bir örnek. Dizi, ister zekice yazılmış bir senaryo isterse hiciv dolu bir şarkı olsun, gücü elinde tutanlara ve zorbalara karşı sanatın nasıl bir direniş aracı olabileceğini gösteriyor. Lennertz'in de belirttiği gibi, sanatın amacı budur: Yaratıcıların kendilerini ifade etmesi ve toplumsal olayları yorumlaması. The Boys ise bunu çoğundan daha cüretkar ve daha zekice bir yolla yapıyor.
Bu haberde yer alan bilgiler, Variety'de yayınlanan orijinal makaleden derlenmiştir.