Stephen Colbert'tan Sert Tepki: Jimmy Kimmel Show'un Yayından Kaldırılması Sansür Mü?

Haber Merkezi

19 September 2025, 09:17 tarihinde yayınlandı

Stephen Colbert'tan Sansür İsyanı: Jimmy Kimmel Show Neden Yayından Kaldırıldı?

Amerika Birleşik Devletleri'nde medya ve siyaset arasındaki gerilim, popüler late-night şovlarının hedef haline gelmesiyle yeni bir boyut kazandı. Nexus Haber olarak yakından takip ettiğimiz bu gelişmede, CBS'in sevilen sunucusu Stephen Colbert, meslektaşı Jimmy Kimmel'ın ABC'deki programının bağlı yayın istasyonları tarafından süresiz olarak yayından kaldırılmasını 'açıkça sansür' olarak nitelendirerek sert bir dille eleştirdi. Bu olay, özellikle Donald Trump'ın eski dönemindeki medya baskısı iddialarını yeniden gündeme getirdi ve ifade özgürlüğü tartışmalarını alevlendiren ciddi bir krize dönüştü.

Kimmel'ı Hedef Alan Tartışmalı Yorumlar

Jimmy Kimmel'ın programının yayından kaldırılmasının fitilini, Pazartesi akşamı yayınlanan monoloğunda muhafazakar aktivist Charlie Kirk'in öldürülmesiyle ilgili yaptığı yorumlar ateşledi. Kimmel, 22 yaşındaki Tyler Robinson'ın Kirk'ü öldürmesi üzerine yaptığı bir monologda, 'MAGA çetesi'nin, katili 'onlardan biri' olarak tanımlamamak için elinden geleni yaptığını belirtti. Kimmel ayrıca, eski Başkan Donald Trump'ın Amerikan bayraklarını yarıya indirme emrini ve olayla ilgili siyasi yorumları da tiye almıştı. Bu yorumlar, bazı muhafazakar çevreler tarafından, katilin Trump destekçisi olduğuna dair yanlış bir ima olarak algılandı ve geniş çaplı eleştirilere yol açtı. Tartışmaların harareti henüz dinmemişken, Çarşamba öğleden sonra programın yayından kaldırılma kararı, medya kulislerinde şok etkisi yarattı.

FCC'den Şaşırtıcı Müdahale ve Medya Basıncı

Tartışmanın büyümesiyle birlikte, Federal İletişim Komisyonu (FCC) Başkanı Brendan Carr'dan sıra dışı bir müdahale geldi. Carr, muhafazakar bir podcast'e katılarak, Kimmel'ın Kirk'ün ölümüyle ilgili yorumlarını 'saldırgan' bularak ABC hakkında yeni bir soruşturma başlatma tehdidinde bulundu. Carr, şirketlerin Kimmel'ın 'toplumsal değerlere uymayan' davranışlarını değiştirmesi gerektiğini, aksi takdirde FCC'nin 'ek çalışma' yapacağını ima etti. Bir FCC başkanından gelen bu tür doğrudan bir yorum, ifade özgürlüğü savunucuları tarafından sert bir şekilde eleştirilirken; zira savunucular, Carr'ın FCC'nin düzenleyici yetkisini siyasi rakiplerine zarar vermek için bir 'çekiç' gibi kullandığını savundu. Bu durum, medya kuruluşları üzerinde siyasi baskı algısını güçlendirdi.

Carr'ın bu açıklamalarının ardından, ABD'nin en büyük TV istasyon sahibi konglomeratı Nexstar Media ve Sinclair Broadcast Group, Kimmel'ın programını kendi istasyonlarından 'süresiz' olarak çıkaracağını duyurdu. Nexstar, bünyesindeki 32 ABC bağlı istasyonunda bu kararı uygularken, Çarşamba ve Perşembe akşamları normalde Kimmel'ın yayınlandığı 23:35 slotunda 'Celebrity Family Feud' tekrar bölümleri yayınlandı. Nexstar, kararın Carr'ın yorumlarıyla ilgili olmadığını ve şirketin Tegna'yı 6 milyar dolarlık bir işlemle satın alma sürecinin FCC onayına bağlı olmasıyla ilgisi olmadığını iddia etti. Ancak, Nexstar'ın FCC'den mevcut televizyon istasyonu sahipliği sınırlarını yeniden gözden geçirmesi için yoğun bir baskı uyguladığı ve bu satın alma için kuralların gevşetilmesini zorunlu kıldığı bir döneme denk gelmesi, zamanlamayı ve iddiaları birçok gözlemci için dikkat çekici kılıyordu. Bağlı istasyonların ana ağa karşı bu denli açık bir cephe alması ise medya sektöründe nadir görülen bir durumdu. Bu denli açık bir cephe alması, medya devleri ile yerel güç odakları arasındaki tarihi bir değişimin de sinyaliydi. Bir zamanlar bağlı istasyonlara ödeme yapan büyük ağların aksine, günümüzde yerel istasyonların maliyetli spor yayın hakları gibi durumlar için ağlara 'ters tazminat' ödeyerek yayın dengesini değiştirdiği biliniyor. Kimmel'ın yıllarca Oscarlar ve Emmy'ler için sunucu olarak güvendiği, hatta geçmişte oğluyla ilgili sağlık sorunları üzerinden yaptığı duygusal ve politik konuşmalarla takdir toplamış bir 'şirket adamı' olmasına rağmen hedef olması ise durumun ciddiyetini artırıyordu. Nexstar ile Sinclair gibi şirketlerin, bu olayı ağlar karşısında nüfuzlarını kullanmak için bir fırsat olarak gördüğü yorumlarına neden oldu. Zira bağlı istasyonlar, 1990'ların sonlarından itibaren televizyon ekonomisi kökten değişse de, hala önemli bir pazarlık gücüne sahipti.

Sendikalardan Ortak Cephe: Sanatçıların Sesini Kısma Girişimi

Bu ani karara ilk tepkilerden biri, ülkenin en büyük yazarlar birliği olan Amerika Yazarlar Birliği Batı (WGA West) ve Sinema Oyuncuları Sendikası – Amerikan Televizyon ve Radyo Sanatçıları Federasyonu (SAG-AFTRA) cephesinden geldi. Her iki sendika da, ABC'nin bu hamlesini 'misilleme' olarak değerlendirerek kınadı ve sanatçıların sesinin kısılmasının demokratik değerlere aykırı olduğunu belirtti.

WGA Batı yaptığı açıklamada, 'Fikirlerimizi özgürce dile getirme, birbirimizle hemfikir olmama – hatta rahatsız etme hakkı – özgür bir halk olmanın tam kalbinde yer alır. Bu inkar edilemez. Ne şiddetle, ne hükümet gücünün kötüye kullanılmasıyla, ne de kurumsal korkaklık eylemleriyle' ifadelerini kullanarak, yazarların ve farklı düşünenlerin sesini susturmaya çalışanlara karşı birlik içinde olduklarını vurguladı. Sendika ayrıca şunları ekledi: 'Eğer ifade özgürlüğü sadece beğendiğimiz fikirlere uygulansaydı, onu Anayasa'ya yazmaya gerek duymazdık. İmzaladığımız şey – zaman zaman acı verici olsa da – farklı düşünme özgürlüğüdür.'
SAG-AFTRA da benzer bir tonla, Jimmy Kimmel Live!'ın yayından kaldırılmasını kınadı. Sendika, toplumun ifade özgürlüğüne dayandığını ve 'kamuoyunu ilgilendiren önemli konularda konuşma özgürlüğünün bastırılması ve misillemenin hepimizin dayandığı temel haklara aykırı olduğunu' belirterek, medya çalışanlarının temel haklarına sahip çıktı.
Stephen Colbert, Kimmel'ın yayından kaldırılmasını 'açıkça sansür' olarak nitelendirerek, 'Bir otokratla tek bir santim bile taviz veremezsiniz' dedi.
"Uygunsuzluk suç değildir. Aslında uygunsuzluk, en iyi komedinin kaynağı olabilir – en azından ifade özgürlüğünü temel bir hak ve erdem olarak anladığımız bir toplumda."

Trump'tan Kapatma Kararına Destek ve Tehditler

Jimmy Kimmel Live!'ın yayından kaldırıldığı haberinin duyulmasının hemen ardından, eski Başkan Donald Trump, Truth Social platformunda bu kararı coşkuyla kutladı. Trump, 'Amerika için harika haber: Reytingleri düşük Jimmy Kimmel Show İPTAL EDİLDİ. ABC'yi nihayet yapılması gerekeni yapmaya cesaret ettiği için tebrikler' diye yazdı.

Trump, ertesi gün ise diğer yayıncılara yönelik tehditlerini sürdürerek, yönetimini eleştiren programları yayınlamaları halinde lisanslarını kaybedebilecekleri uyarısında bulundu. Bu açıklamalar, medya kuruluşları üzerindeki siyasi baskının boyutunu gözler önüne serdi.

Colbert'tan Kesin Duruş: 'Seninleyim Jimmy'

Stephen Colbert, 'The Late Show'daki monologunda Kimmel'a tam destek verdi. 'Jimmy, senin ve ekibinin %100 yanındayım' diyen Colbert, ABC yöneticilerinin, Kimmel'ın yorumlarının 'sınırı aşmadığı' yönündeki iç görüşlerine rağmen, 'Trump yönetiminin misilleme tehdidinin' etkisiyle hareket ettiğini öne sürdü. Colbert, programında ayrıca Disney çalışanlarının 'Donny T. ile dalga geçmemek için ağızlarını kapalı tutmaları' gerektiğini hicveden 'Güzel ve Çirkin' filminden 'Be Our Guest' şarkısının parodi versiyonunu da yayınladı.

SenNexus Yorumu: İfade Özgürlüğünün Yeni Sınavı

Bu olay, ABD'de ifade özgürlüğü, medya bağımsızlığı ve siyasi kutuplaşmanın geldiği noktayı çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. Bir yandan, late-night şovlarının siyasi hiciv geleneği bulunurken, diğer yandan bu tür yorumların belirli çevrelerce 'toplumsal değerlere aykırı' bulunarak baskıya yol açması düşündürücüdür. FCC gibi düzenleyici kurumların, içerik üzerinde bu denli doğrudan yorum yapması, otosansür riskini artırabilir ve medya kuruluşlarını politik olarak daha 'güvenli' içerik üretmeye itebilir.

Medya şirketlerinin, ticari çıkarları ve ruhsat kaygıları nedeniyle siyasi baskılara boyun eğip eğmeyeceği, önümüzdeki dönemde ABD medya peyzajının şekillenmesinde kritik bir rol oynayacak gibi görünüyor. Bu durum, sadece Jimmy Kimmel'ı değil, tüm medya dünyasını ilgilendiren önemli bir emsal teşkil edebilir. Nitekim bir yayın televizyonu yöneticisi, olayı "17 Eylül'ü hatırlayın – Amerika'da Birinci Değişikliği kaybettiğimiz gün" sözleriyle değerlendirerek, ifade özgürlüğü üzerindeki potansiyel etkisine dikkat çekti.

Gece Yarısı Televizyonunun Geleceği: Daha Az Politik Bir Çağ mı?

Bu olayın ardından, gece yarısı televizyonunun geleceği belirsizliğe büründü. Stephen Colbert'ın programının gelecek baharda sona erecek olması da düşünüldüğünde, Jimmy Fallon'ın 'The Tonight Show' ile bu kuşakta neredeyse tek başına kalabileceği konuşuluyor. Fallon, Trump'ın ilk döneminde, Kimmel veya Colbert kadar politik olmaktan kaçınan, daha risksiz ve genel olarak eğlence odaklı mizahıyla biliniyor. Bu durum, gelecekte gece yarısı şovlarının daha az eleştirel, daha az politik içerikle yoluna devam edeceği yönünde güçlü bir sinyal olarak algılanabilir.

Eleştirel seslerin bu denli sert bir şekilde cezalandırıldığı bir ortamda, komedyenlerin 'kabak' hikayeleri gibi masum şakalara sığınması şaşırtıcı olmayacaktır. Bu durum, Sindrella'nın saati gece yarısını vurduğunda her şeyin değiştiği masalını anımsatıyor; özgür konuşma hakkı gibi alışılmış hakların bir anda ortadan kaybolabileceği uyarısını içeriyor. Gece yarısı şovlarının geleceği hakkında daha detaylı analizler için Nexus Haber'in Jimmy Kimmel'ın sahneden çekilmesi ve gece yarısı şovlarının geleceği hakkındaki incelemesini okuyabilirsiniz.

Peki, Sırada Ne Var?

ABC ve diğer büyük yayıncıların, hükümetten gelen doğrudan ya da dolaylı baskılara karşı duruşları, önümüzdeki dönemde Amerikan medyasının yönünü belirleyecek. Bu olay, sadece bir komedyenin programının durdurulmasından öte, ABD'deki demokratik değerlerin ve anayasal hakların ne ölçüde korunabildiğine dair kritik bir sınav niteliği taşıyor.

Kaynak: Variety