Türkiye'nin önde gelen teknoloji ve gündem haber portalı Sen,Nexus olarak, televizyon dünyasının en cesur animasyon serilerinden South Park'ın son bölümünü mercek altına alıyoruz. 27. sezonun beşinci bölümü, izleyicileri bir kez daha hem güldürdü hem de düşündürdü. Donald Trump'ın kişisel karmaşasından İsrail-Filistin çatışmasına kadar uzanan geniş bir yelpazede, dizinin kendine has hiciv anlayışıyla siyasi ve kültürel gündemi nasıl ele aldığını inceliyoruz.
Okulda Yeni Bir Çılgınlık: Tahmin Piyasaları ve Kyle'ın Mücadelesi
South Park İlköğretim Okulu, yeni bir dijital trendin etkisi altında: Tahmin piyasaları uygulamaları. Stan'in tabiriyle, bu uygulamalar "sosyal platform bahisleri" olarak işliyor; kullanıcılar istedikleri konuda bahse giriyor ve diğer kullanıcılar bu bahislere katılıyor. Ancak bu masum görünen trend, kısa sürede çığırından çıkıyor. Cartman, Kyle'a kampüsün en popüler bahislerini sıralarken, aralarında "Kyle'ın annesi Gazze'ye saldırıp bir Filistin hastanesini yok edecek mi?" gibi şok edici ve antisemitik bir bahsin de olduğunu öğreniyoruz. Kyle, bu durumdan Cartman'ı sorumlu tutsa da, Cartman masum olduğunu iddia ediyor. Kyle, annesiyle ilgili bu provokatif bahsin arkasındaki sorumluyu bulmak için bir arayışa giriyor ve bu arayış onu Federal İletişim Komisyonu (FCC) başkanı Brendan Carr'a ve ardından Beyaz Saray'a kadar götürüyor. Gerçek dünyada da FCC Başkanı Brendan Carr, yakın zamanda ünlü talk şovcu Jimmy Kimmel'ın programının yayından kaldırılmasına yol açan tartışmalar ve ifade özgürlüğüne yönelik baskı iddiaları nedeniyle ABD Kongresi'nin soruşturma gündemine gelmişti; bu, siyasi gücün medya üzerindeki potansiyel etkilerini bir kez daha gözler önüne sermişti.
South Park, son bölümünde yine toplumsal ve siyasal hassasiyetleri mizah süzgecinden geçirerek, izleyiciyi rahatsız edici gerçeklerle yüzleştirmekten çekinmiyor. Bu, dizinin en güçlü yanlarından biri olsa da, zaman zaman eleştirilere de neden oluyor.
Beyaz Saray'da Kaos: Trump, Şeytan ve FCC Başkanı Carr
Bölümün en absürt ancak bir o kadar da çarpıcı kısımlarından biri, eski Başkan Donald Trump'ın şeytanla olan ilişkisi ve doğmamış "kıç bebeğinden" kurtulma çabaları etrafında dönüyor. Lüks yaşam tarzından vazgeçmek istemeyen Trump, şeytanı tuzağa düşürmek için çeşitli yollar deniyor. Ancak her seferinde, kurban beklenmedik bir şekilde FCC Başkanı Brendan Carr oluyor. Trump, şeytanı merdivenlerden düşürmek için yağlı bir halat kullanmaya çalışırken Carr kayıp düşüyor. Daha sonra şeytana Plan B karıştırdığı bir yemek vermeye kalkışıyor, ancak havuç sevmeyen şeytan yerine yemeği Carr yiyor. Son olarak, şeytanı toksoplazmoz ile enfekte etmek için kedi kumu dökerken, Carr yine kazara tuzağa düşerek hastanelik oluyor.
Carr'ın Sağlığı ve Siyasi Entrikalar
Yoğun Bakım Ünitesi'nde yatan Brendan Carr'ın durumu kritik. Doktor, kemiklerinin iyileşmesine rağmen, toksoplazmoz paraziti beynine ulaşırsa "ifade özgürlüğünü kaybedebileceğinden" bahsediyor. Bu durum, ironik bir şekilde, Carr'ın gerçek hayatta da Federal İletişim Komisyonu (FCC) başkanı olarak, medya özgürlüğü ve eleştirel seslere yönelik baskı iddialarıyla anılmasına gönderme yapıyor. Zira, Jimmy Kimmel'ın programının yayından kaldırılmasına yol açan tartışmalar ve FCC'nin eleştirel içeriklere yönelik tutumu, ABD Kongresi'nde ifade özgürlüğü soruşturmalarını tetiklemişti. FCC Kongre soruşturması ve ifade özgürlüğü tartışmaları hakkında daha fazla bilgi için tıklayın. Bu durum, JD Vance'ı sevindiriyor. Vance, Carr'ı olası bir başkanlık varisi olarak görüyor ve bu nedenle onun yolundan çekilmesini istiyor. Vance'ın "bunu kolay yoldan ya da zor yoldan yapabiliriz" şeklindeki tehdidi, siyasetin acımasız yüzünü South Park'ın keskin mizahıyla birleştiriyor.
South Park'ın Siyasi Hicivdeki Rolü
South Park, uzun yıllardır eleştirel mizahın ve ifade özgürlüğünün en parlak örneklerinden biri olmuştur. Bu bölümde de Trump'ın kişisel yaşamına yönelik yorumları, FCC başkanının sağlığının siyasi çıkar için kullanılması ve Kyle'ın annesinin İsrail'deki protestosu gibi konularla, toplumsal tabuları ve siyasi gerçekleri cesurca sorguluyor. Dizi, karmaşık konuları basitleştirerek değil, absürtleştirerek ve çarpıtarak, izleyicinin olaylara farklı bir perspektiften bakmasını sağlıyor. Özellikle Carr'ın "ifade özgürlüğünü kaybetme" riski, günümüzdeki sansür ve ifade kısıtlamalarına ince bir gönderme olarak okunabilir. Nitekim, Robert De Niro'nun Kimmel'ın programında canlandırdığı, Başkan Trump tarafından atanmış 'mafya lideri' tarzındaki FCC başkanı karakteri, 'Konuşma artık bedava değil. Artık kelime başına ücret alıyoruz,' diyerek siyasi iktidarın eleştirel sesleri susturma çabalarına yönelik keskin bir hiciv sunmuştu. Bu tür hicivler, South Park'ın gerçek dünyadaki medya baskısı ve ifade özgürlüğü üzerine dönen tartışmaları ne denli yakından takip ettiğini gösteriyor.
Kyle'ın Annesi İsrail'de: Netanyahu ile Karşılaşma
Bu sırada Kyle'ın annesi, kendisi hakkında açılan bahislerin peşinden İsrail'e gidiyor. Burada Başbakan Binyamin Netanyahu ile yüzleşerek Filistin sorununu ele alıyor. "İşte buradasın Bay Netanyahu!" diye bağıran Kyle'ın annesi, binlerce kişinin ölümüne ve mahallelerin yerle bir edilmesine neden olmakla suçladığı Netanyahu'yu, eleştiriden bir kalkan gibi Yahudiliği kullanmakla itham ediyor. Bu sahne, South Park'ın uluslararası siyasi konulara doğrudan ve tartışmalı bir şekilde müdahale etme cüretini bir kez daha gösteriyor.
South Park'ın Perde Arkası: Gecikmeler ve Tartışmalar
Bu bölümün yayınlanması da kendi içinde bir tartışma konusu oldu. Başlangıçta 17 Eylül'de yayınlanması beklenen 5. bölüm, yaratıcılar Trey Parker ve Matt Stone tarafından X üzerinden yapılan bir açıklamayla 24 Eylül'e ertelendi. Yapımcılar, "Görünüşe göre her şeyi son dakikaya bıraktığınızda bazen işler bitmiyor," diyerek gecikmenin sorumluluğunu üstlendi. Bu durum, dizinin spontane üretim sürecine dair ilginç bir bakış açısı sunuyor.
Dizi, son dönemde benzer durumlarla gündeme gelmişti. 3 Eylül'de yayınlanan önceki bölüm, "Labubus" çılgınlığına odaklanırken, Donald Trump'ın şeytanla ilişkisi hakkında da bomba bir güncelleme sunmuştu: Şeytan'ın hamile olduğu ve bu nedenle Trump'tan ayrılamadığı ortaya çıkmıştı. Ayrıca, South Park'ın 27. sezonunun ikinci bölümü olan "Got a Nut" ise, muhafazakar aktivist Charlie Kirk'ü parodi ettiği için Comedy Central'ın programından çekilmiş, ancak Paramount+ üzerinden izlenebilir kalmıştı. Bu olaylar, South Park'ın sadece içeriğiyle değil, yayın politikalarıyla da gündem yaratmaya devam ettiğini gösteriyor.
Sonuç: Sınır Tanımayan Bir Hiciv Geleneği
South Park'ın son bölümü, dizinin siyasi ve kültürel olaylara eleştirel ve cesur bir yaklaşımla mizahi bir ayna tutma geleneğini sürdürdüğünü kanıtlıyor. Donald Trump'ın kaotik kişisel yaşamından, uluslararası arenadaki gerilimlere ve ifade özgürlüğü tartışmalarına kadar birçok konuyu tek bir bölümde ele alarak, izleyiciye düşündürücü ve aynı zamanda eğlenceli bir deneyim sunuyor. Dizi, tartışmalı konuları ele almaktan çekinmeyerek, günümüz medyasında ve toplumsal tartışmalarda önemli bir yer edinmeye devam ediyor.
Kaynak: South Park'ın tartışmalı bölümüne dair daha fazla detayı Variety'nin ilgili haberinden okuyabilirsiniz.