Amerikan animasyon ve komedi dünyasının en önemli isimlerinden, “Family Guy” ve “The Orville” gibi kült yapımların yaratıcısı Seth MacFarlane, Hollywood'un mevcut içerik üretim yönelimine dair çarpıcı eleştirilerde bulundu. Katıldığı bir podcast yayınında, televizyon dizilerinin giderek daha karamsar ve distopik bir hal aldığını belirten MacFarlane, sektörün asıl görevinin insanlara umut aşılamak olduğunu vurguladı.
Öne Çıkanlar
- Ana Eleştiri: MacFarlane'e göre TV endüstrisi, izleyiciye sürekli olarak kötümser ve distopik hikayeler sunuyor.
- Umut Çağrısı: Ünlü yapımcı, Hollywood'un insanlara umut veren, pozitif bir gelecek vizyonu sunan hikayelere odaklanması gerektiğini savunuyor.
- Örnekler Üzerinden Karşılaştırma: “The Handmaid’s Tale” gibi başarılı ama karamsar yapımların, “Star Trek: The Next Generation” gibi umut dolu serilerin yerini aldığını belirtti.
- Anti-Kahraman Sorunu: “The Sopranos” ile başlayan anti-kahraman takıntısının, sektördeki olumlu karakter eksikliğini derinleştirdiğini düşünüyor.
Distopyadan Bıkan Bir Yaratıcı: “The Orville” Neden Doğdu?
Seth MacFarlane, kendi projesi olan bilim kurgu dizisi “The Orville”ı tam da bu nedenle hayata geçirdiğini açıkladı. Kendi çocukluğunda Hollywood'un umut dolu hikayelerle dolu olduğunu hatırlatan MacFarlane, günümüzdeki durumu şu sözlerle eleştirdi:
“Suçun bir kısmı tam da bu şehirde [Hollywood'da]. Önlerine sunduğumuz tabaklar o kadar distopik ve o kadar kötümser ki... Elbette kötümser olmak için çok neden var, ama bu çok tek taraflı. Kimseye bir umut imajı sunan hiçbir şey yapmıyoruz.”
MacFarlane, “The Handmaid’s Tale” dizisini “harika yazılmış ve yönetilmiş” bir yapım olarak kabul etse de, bu tür karamsar anlatıların Kaptan Picard'ın liderliğindeki “Star Trek” maceralarının sunduğu iyimserliğin yerini almasından duyduğu rahatsızlığı dile getirdi.
“The Sopranos” Etkisi ve Hollywood'un Gerçek Gücü
Eleştirilerini daha da derinleştiren MacFarlane, “The Sopranos” dizisinin popülerleşmesinden bu yana Hollywood'un “anti-kahraman” karakterlere takılıp kaldığını ifade etti. Ona göre bu durum, izleyiciye ilham verecek rol modellerinin ekrandan silinmesine neden oluyor.
MacFarlane, ünlülerin siyasi görüşlerinin toplumda bir karşılığı olmadığını, ancak Hollywood'un elinde çok daha değerli bir araç olduğunu belirtti: Hikaye anlatıcılığı. “Hollywood'un yapabileceği tek değerli şey bu. Çünkü hepimizin bu seçimlerde öğrendiği gibi, kimsenin ünlülerin ne düşündüğü umurunda değil. Bizim iyi yaptığımız şey hikaye anlatmak. Ve şu anda bu hikayeleri insanlara umut verecek şekilde anlatma konusunda en iyi işi çıkarmıyoruz.” diyerek sözlerini tamamladı.
Bu Ne Anlama Geliyor?
Seth MacFarlane'in bu çıkışı, sadece kişisel bir görüş değil, aynı zamanda sektördeki bir doygunluğun ve potansiyel bir yön değişiminin sinyali olabilir. Pandemi sonrası dönemde ve küresel belirsizliklerin arttığı bir dünyada, izleyicilerin sürekli karamsarlık pompalayan içeriklerden yorulmuş olması muhtemel. MacFarlane gibi ana akım bir figürün bu konuyu yüksek sesle dile getirmesi, yapım şirketlerini ve senaristleri daha pozitif ve ilham verici projelere yöneltebilir.
Sıkça Sorulan Sorular (SSS)
Seth MacFarlane tam olarak neyi eleştiriyor?
MacFarlane, Hollywood'un ve özellikle televizyon sektörünün sürekli olarak distopik, karamsar ve anti-kahraman odaklı hikayeler üretmesini eleştiriyor. Bu durumun izleyicileri umutsuzluğa sürüklediğini savunuyor.
Hangi dizileri örnek olarak kullandı?
Eleştirdiği karamsar yapımlara örnek olarak “The Handmaid’s Tale” ve “The Sopranos”u gösterdi. Buna karşılık, idealize ettiği umut dolu anlatı için “Star Trek: The Next Generation”ı referans aldı.
Kendi projesi bu eleştirinin neresinde duruyor?
Evet, MacFarlane, “The Orville” dizisini tam da bu eleştiriye bir cevap olarak yarattığını belirtti. Amacı, “Star Trek” geleneğini takip ederek modern izleyiciye iyimser bir gelecek vizyonu ve umut sunmaktı.
Bu haberde yer alan bilgiler, Variety tarafından yayınlanan orijinal bir habere dayanmaktadır. Orijinal kaynağa bu linkten ulaşabilirsiniz.
