Sinema tarihine adını altın harflerle yazdırmış, kendine has anlatım tarzı ve diyaloglarıyla milyonları peşinden sürükleyen Quentin Tarantino, kendi filmografisine dair bugüne kadarki en net ve en şaşırtıcı değerlendirmelerden birini yaptı. Bir yönetmene kendi filmleri arasından 'en iyisini' seçtirmek, genellikle bir ebeveyne çocukları arasında ayrım yaptırmak kadar zordur. Ancak Tarantino, bu zor soruyu kendine has bir üslupla yanıtlayarak, 'en iyi', 'favori' ve 'en kişisel' filmlerini birbirinden ayırdı.
"The Church of Tarantino" adlı podcast programına konuk olan usta yönetmen, sinemaseverlerin yıllardır tartıştığı o meşhur soruyu bizzat kendisi cevapladı. Tarantino'ya göre, teknik ve sanatsal olarak zirveye ulaştığı, adeta bir 'başyapıt' olarak gördüğü filmi, Brad Pitt'in başrolünde olduğu İkinci Dünya Savaşı temalı Inglourious Basterds (Soysuzlar Çetesi).
Tarantino, net bir dille şunu ifade ediyor: “Inglourious Basterds benim başyapıtım, ancak Once Upon a Time in Hollywood ise benim favorim.”
Ustanın Gözünden En İyiler: Bir Yönetmenin Kendi Karnesi
Tarantino'nun açıklamaları, bir sanatçının eserlerine ne kadar farklı pencerelerden bakabildiğini gözler önüne seriyor. Onun için her filmin taşıdığı anlam ve yapım sürecindeki yeri farklı. Yönetmenin kendi sınıflandırması şu şekilde özetlenebilir:
Kategori | Film | Tarantino'nun Gerekçesi |
---|---|---|
Başyapıt (En İyi Film) | Inglourious Basterds | Senaryosunun gücü ve sinematik başarısı açısından kariyerinin zirvesi olarak görüyor. |
Favori Film | Once Upon a Time in Hollywood | Kişisel olarak en çok keyif aldığı, en sevdiği yapımı. |
Yapmak İçin Doğduğu Film | Kill Bill | Tamamen kendi hayal gücünden, tutkularından ve takıntılarından beslenen, başka kimsenin yapamayacağı, en 'Tarantino' film olarak tanımlıyor. |
En İyi Yönetmenlik Performansı | The Hateful Eight | Yazılı materyale bir yönetmen olarak en iyi hizmet ettiği, senaryoyu en kusursuz şekilde perdeye aktardığı projesi olarak belirtiyor. |
Şeytanın Avukatı: Peki Ya Pulp Fiction?
Tarantino'nun bu kişisel sıralaması ilgi çekici olsa da, pek çok eleştirmen ve sinema tutkunu için onun asıl başyapıtı, sinemada doğrusal olmayan anlatıyı popülerleştiren ve popüler kültürü sonsuza dek değiştiren 1994 yapımı Pulp Fiction (Ucuz Roman) filmidir. Yönetmenin kendi favorilerini açıklaması, onun sanatsal önceliklerini gösterse de, sinema tarihindeki yerini belirleyen filmler konusundaki tartışmaları yeniden alevlendireceği kesin. Bu durum, bir eserin yaratıcısının gözündeki değeri ile izleyicinin ve eleştirmenlerin ona atfettiği değer arasındaki ilginç farkı ortaya koyuyor.
İptal Edilen Son Film ve Gelecek Projeleri: 'The Movie Critic' Neden Rafa Kalktı?
Tarantino'nun açıklamaları sadece geçmişe yönelik değildi. Kariyerini 10 filmle sonlandıracağını defalarca dile getiren yönetmenin, merakla beklenen final projesi 'The Movie Critic'i neden iptal ettiğine dair önemli ipuçları da verdi. Tarantino'ya göre proje, bir önceki filmi 'Once Upon a Time in Hollywood'un yapım sürecine çok benziyordu.
Yönetmen, Los Angeles'ı 1969 yılına dönüştürme tecrübesinin zorlu ama bir o kadar da heyecan verici olduğunu, ancak 'The Movie Critic' projesinde benzer bir süreci yeniden yaşamanın kendisine aynı heyecanı vermediğini belirtti. Son filminde daha önce adım atmadığı, 'bilinmeyen bir bölgede' olmak istediğini vurguladı. Bu durum, Tarantino'nun kariyerinin son perdesinde kendini tekrarlamaktan kaçınarak, sinemaya yepyeni bir meydan okumayla veda etme arzusunu gösteriyor.
Ayrıca, 'Once Upon a Time in Hollywood'un devamı niteliğindeki 'The Adventures of Cliff Booth' projesini neden kendisinin yönetmediğini de açıkladı. Bir devam filminin, kariyerinin 10. ve son filmi olması fikrinin kendisine 'heyecan vermediğini' söyleyen Tarantino, projeyi David Fincher'a devretmişti. Bu karar, onun için finalin ne kadar sembolik ve önemli olduğunun bir kanıtı.
Tarantino'nun eserlerini bu denli net kategorilere ayırması, onun sinemaya olan analitik yaklaşımını ortaya koyarken, her usta yönetmenin aynı yöntemi izlemediğini de hatırlatıyor. Örneğin Darren Aronofsky, oyuncularından en üst düzey performansı alabilmek için Siyah Kuğu setinde Natalie Portman ve Mila Kunis arasında kasıtlı olarak bir rekabet ortamı yaratmaya çalıştığını itiraf etmişti. Diğer yanda ise "Muhteşem Güzellik" filmiyle Oscar kazanan İtalyan yönetmen Paolo Sorrentino, büyük hedefler koymaktan hoşlanmadığını, filmlerini aniden beliren takıntılarından yola çıkarak yaptığını ve hatta gelecek filmlerinin muhtemelen daha kötü olacağını esprili bir dille ifade ediyor. Sorrentino'nun bu alışılmadık yaratıcılık anlayışı, sanatın ne kadar farklı ve kişisel yollardan beslenebildiğinin bir başka kanıtı niteliğinde.
Sonuç olarak, Quentin Tarantino'nun bu samimi açıklamaları, onun sadece bir film yapımcısı değil, aynı zamanda eserleri üzerine derinlemesine düşünen bir sanatçı olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Usta yönetmenin sinemaya nasıl bir final yapacağı ise şimdilik sinema dünyasının en büyük sırlarından biri olmaya devam ediyor.
Bu haberde yer alan bilgiler, Quentin Tarantino'nun "The Church of Tarantino" podcast'ine verdiği röportajdan derlenmiş olup, orijinal habere Variety üzerinden ulaşabilirsiniz.