Mamadou Dia'dan "Afrika Modern Dansının Anası"na Saygı Duruşu: "Legacy" Belgeseli Venedik Yolunda

Haber Merkezi

28 August 2025, 10:47 tarihinde yayınlandı

Mamadou Dia'nın 'Legacy' Belgeseli: Afrika Dansının Mirası ve Tehdit Altındaki Okulu

Afrika sinemasının yükselen yıldızlarından, ödüllü Senegalli yönetmen Mamadou Dia, merakla beklenen belgeseli "Legacy" ile post-prodüksiyon aşamasında sona yaklaşıyor. Batı Afrika'nın efsanevi dans okullarından birindeki öğrencilerin hayatına ışık tutan bu proje, 31 Ağustos - 2 Eylül tarihleri arasında gerçekleşecek Venedik Üretim Köprüsü'nün Afrika ve Arap dünyasından filmler için düzenlediği Final Cut çalıştayında sinemaseverlerin ve sektör profesyonellerinin karşısına çıkacak. Bu yıl İtalyan sinemasının usta ismi Paolo Sorrentino'nun merakla beklenen 'La Grazia' filmiyle genel açılışını yapan ve **iki büyük sinema efsanesi Francis Ford Coppola ile Werner Herzog'un Yaşam Boyu Başarı İçin Altın Aslan ödülü törenine ev sahipliği yapan** prestijli Venedik Film Festivali, aynı zamanda Gazze'deki insani krize dikkat çeken 'Hind Rajab'ın Sesi' gibi önemli dünya prömiyerlerine de ev sahipliği yapıyor. Festivalde ayrıca, Meksika sinemasının yükselen yıldızı **David Pablos** imzalı “On the Road” filmi 4 Eylül'de Ufuklar bölümünde dünya prömiyerini yapmaya hazırlanıyor. Bu çarpıcı drama-gerilim, şimdiden İtalyan dağıtım şirketi **I Wonder Pictures** tarafından satın alınarak küresel bir yolculuğa çıkacağının sinyallerini verdi. **David Pablos'un "On the Road" filmi ve I Wonder Pictures'ın cesur seçimi hakkında daha fazla bilgi için buraya tıklayabilirsiniz.** Latin Amerika sinemasının güçlü seslerinden Daniel Hendler'ın merakla beklenen üçüncü uzun metraj filmi "A Loose End" (Un cabo suelto) da festivalin dikkat çekici yapımları arasında yer alıyor. Festivalin açılış filmi 'La Grazia' hakkında daha fazla bilgi için buraya tıklayabilirsiniz.

"Legacy": Afrika'nın Dans Elitlerinin Doğuşu

"Legacy" belgeseli, Mamadou Dia'nın "Sahraaltı Afrika'nın dans okulları arasında Ivy League'i" olarak tanımladığı École des Sables'teki üçüncü ve son yılındaki öğrencileri merkezine alıyor. Efsanevi Senegalli dansçı ve koreograf Germaine Acogny tarafından kurulan bu prestijli okul, Afrika'nın dört bir yanından gelen öğrencilere modern dans dünyasına titiz bir giriş sunuyor ve onları akademi dışında bekleyen belirsiz geleceğe hazırlıyor.

Dia, filmi "modern Afrika dansının anası" olarak kabul edilen Acogny'ye bir saygı duruşu olmasının yanı sıra, Afrika'nın "yaşayan kahramanları" hakkında "sinematik tanıklığın" rahatsız edici eksikliğine bir yanıt olarak görüyor. Yönetmen, "Kıtadan kaçımız, onların kim oldukları, yaşadıkları hayatlar, yaşadıkları zamanlar hakkında bir açıklama yapmak için zaman ayırıyoruz?" diyerek, bunun sadece kültür ve dansla ilgili olmadığını, aynı zamanda çevre, miras ve kendini temsil etme biçimleriyle de bağlantılı olduğunu vurguluyor.

"Bu sadece kültür ve dansla ilgili değil; aynı zamanda çevre, miras ve kendimizi nasıl temsil ettiğimizle, kimin bizim için konuştuğuyla ilgili." - Mamadou Dia

Dansı Bir İfade Biçimi Olarak Görmek

Dia, "Legacy" ile Acogny'nin "klasik bir portresini" çekmek yerine, onu eğittiği insanların gözünden görmek istediğini belirtiyor. Filmin öğrencilerin umutlarını, korkularını ve dansı sadece ritmik hareketler dizisi olarak değil, bedenleri aracılığıyla siyasi görüşlerini paylaşma, bir şeyi kınama veya kutlama biçimi olarak kullanma yöntemlerini keşfetmesine odaklandığı ifade ediliyor.

Sen,Nexus Editör Yorumu: Kültürel Mirasın Bedeli Ne Olmalı?

Mamadou Dia'nın belgeseli, sadece bir dans okulunu ve efsanevi bir figürü değil, aynı zamanda hızla değişen bir kıtanın kültürel dokusunu da mercek altına alıyor. Toubab Dialaw'daki bu 'cennetvari' okulun, Batı Afrika'nın en büyük limanının inşaatıyla tehdit altında olması, globalleşen dünyada kalkınma ve kültürel mirasın korunması arasındaki gerilimi çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. Ekonomik büyüme kaçınılmaz bir gereklilik olsa da, yüzlerce yıllık sanatsal bir geleneğin ve bunu gelecek nesillere aktaran bir kurumun 'değişim' adı altında feda edilip edilmeyeceği sorusu, sadece Senegal için değil, benzer süreçleri yaşayan tüm ülkeler için kritik önem taşıyor. Dia'nın filmi, bu zorlu dengeyi sorgulayan güçlü bir ses olmayı vaat ediyor.

Cennetten Gelen Tehdit: École des Sables'in Geleceği

Dans akademisi olarak ününün yanı sıra, École des Sables, Atlantik kıyısındaki pitoresk Toubab Dialaw balıkçı köyündeki konumuyla da dikkat çekiyor. Dia'nın 'cennetvari' olarak tanımladığı bu fonun, okulun varlığını tehlikeye atan bir tehditle karşı karşıya olduğu ortaya çıkıyor: Senegal, Batı Afrika'nın en büyük limanı olarak adlandırılan bir inşaat projesine burada başlamış durumda.

Dia, bu durumu, "Bu okul şimdi değişiyor. Öğrenciler içeride dans ediyor ama ekosistemin nasıl değişeceğinin çok farkındalar. Buna nasıl adapte olacaklar? İnsanlarımızı nasıl koruyacağız?" sözleriyle dile getiriyor. Bu durum, belgesele sadece sanatsal bir derinlik katmakla kalmıyor, aynı zamanda kültürel mirasın, modernleşme ve ekonomik kalkınma çabaları karşısında ne denli kırılgan olabileceğine dair düşündürücü bir mesaj da iletiyor.

Mamadou Dia ve Germaine Acogny: Venedik Sahnesinin Tanıdık Yüzleri

"Legacy", Dia'nın Venedik'e uzun zamandır beklenen dönüşünü işaret ediyor. Yönetmen, kısa filmi "Samedi Cinema"yı 2016'da Venedik Film Festivali'nin Ufuklar bölümünde ilk kez sunmuştu. Germaine Acogny de İtalyan şehri için yabancı değil; çığır açan dansçı ve koreograf, 2021'de Venedik Bienali'nde Yaşam Boyu Başarı Altın Aslanı ile onurlandırılmıştı.

Bu yıl ise festival, sadece yeni yetenekleri ve güncel tartışmaları değil, aynı zamanda sinema tarihinin yaşayan efsanelerini de onurlandırdı. "Baba" filminin efsanevi yönetmeni Francis Ford Coppola, Alman Yeni Sineması'nın öncülerinden Werner Herzog'a, kendisinin de 1992 yılında layık görüldüğü Yaşam Boyu Başarı İçin Altın Aslan ödülünü takdim etti. Bu tören, Coppola'nın geçirdiği kalp rahatsızlığının ardından ilk halka açık görünümü olması ve iki büyük sanatçının yarım asra yayılan dostluğunun bir kutlaması niteliğindeydi. Coppola, Herzog'u "sinemanın her köşesinde çalışan sınırsız bir fenomen" olarak tanımlayarak, onun "Aguirre, Tanrı'nın Gazabı" ve "Fitzcarraldo" gibi çığır açan yapıtlarına övgüler yağdırdı. Herzog ise duygusal anlar yaşayarak, Coppola'nın kariyerinin başlarında kendisine nasıl destek olduğunu anımsadı; hatta "Fitzcarraldo" filminin senaryosunu parasız olduğu bir dönemde Coppola'nın San Francisco'daki evinde yazdığını açıkladı. Her iki yönetmen de festivalde kendi projeleriyle yer aldı; Coppola "Megadoc" adlı belgeselinin sunumu kapsamında bulunurken, Herzog "Ghost Elephants" adlı belgeselinin galası için Venedik'teydi ve ayrıca festival kapsamında bir masterclass verdi. Bu, sinema tarihinin iki dev isminin Venedik sahnesindeki güçlü varlığını bir kez daha tescilledi.

Bu yıl ise Oscar ödüllü yönetmen Alexander Payne'in başkanlık ettiği jüri ile öne çıkan festival, Gazze'deki insani kriz ve sanat-siyaset gerilimiyle de gündeme damgasını vurdu. Özellikle, Hollywood yıldızları Brad Pitt ve Joaquin Phoenix'in yanı sıra Alfonso Cuarón, Rooney Mara ve Jonathan Glazer gibi önemli isimlerin yapımcılığını veya desteğini üstlendiği, 6 yaşındaki Hind Rajab'ın trajik gerçek hikayesini anlatan ve Kızılhaç gönüllüleriyle yaptığı acil durum telefon görüşmelerinin gerçek ses kayıtlarını kullanan 'Hind Rajab'ın Sesi' (The Voice of Hind Rajab) adlı drama filminin Venedik'teki prömiyeri, bu tartışmaların odağına yerleşti. Festival jüri başkanı Alexander Payne'in basın toplantısında sergilediği diplomatik duruş ve festival yönetiminin bu konudaki tutumu, 'sanat siyasetten bağımsız olabilir mi?' tartışmasını bir kez daha alevlendirmiş durumda. Payne, Gazze'deki duruma ilişkin kişisel görüşlerini sorması üzerine "Açıkçası, bu soruya biraz hazırlıksız yakalandığımı hissediyorum. Ben buraya sinemayı yargılamak ve konuşmak için geldim. Siyasi görüşlerimin çoğunuzun görüşleriyle örtüştüğünden eminim" şeklinde diplomatik yanıt vermişti. Festival Başkanı Alberto Barbera ise sanatçı özgürlüğüne vurgu yaparak davetleri geri çekmeyeceğini belirtmiş, ancak Gazze ve Filistin'de yaşananlar karşısındaki 'büyük üzüntülerini ve acılarını' dile getirmekten de çekinmemişti. Bu hassas denge arayışı, kültürel etkinliklerin küresel insani krizler karşısında nasıl bir duruş sergilemesi gerektiği konusunda önemli bir tartışma zemini sunuyor. Bu gelişmeler hakkında daha fazla bilgi için buraya tıklayabilirsiniz.

Dia, ilk uzun metrajlı filmi "Baamum Nafi" (Nafi's Father) ile 2019 Locarno Film Festivali'nde en iyi ilk film ödülünü ve prestijli İsviçre festivalinin Filmmakers of the Present bölümünde Altın Leopar'ı kazanarak dikkatleri üzerine çekmişti. İkinci filmi "Demba" ise geçen yıl Berlinale'nin rekabetçi Encounters bölümünde prömiyer yapmıştı.

Acogny'nin Mirası: Fiziksel Varlığın Ötesinde

Film, Acogny'nin dikkat çekici yaşamına bir saygı duruşu olsa da, Dia, Acogny'nin günlük öğretmenlikten çekilmesine rağmen École des Sables'te aktif ve her zaman mevcut olduğunu belirtiyor. "Germaine tüm hayatı boyunca dans öğretti. Mirası öğretmenler aracılığıyla geçiyor" diyen Dia, "Bu onun okulu, evi, teknikleri" diye ekliyor. Acogny'nin akademiye olan varlığı sadece ruhani değil; evi de okul arazisinde bulunuyor.

"Bu, hiç ara vermeyen biri. Sadece devam ediyor. Bugün 81 yaşında ve hala okulda. Dans ediyor; dünyayı geziyor. Bence böyle gururla duran, sadece Afrika için değil, tüm dünya için bu şeyi yaratan birini görmek de harika." - Mamadou Dia

David Pablos ve "On the Road": Meksika'dan Venedik'e Uzanan Cesur Bir Yolculuk

Ünlü yönetmen David Pablos imzalı “On the Road” filmi, Venedik Film Festivali'nin Ufuklar (Horizons) Bölümü'nde 4 Eylül'de dünya prömiyerini yapmaya hazırlanıyor. Film, izleyiciyi Meksika'nın kuzeyindeki hiper-erkekçi uzun yol kamyonculuk dünyasına davet ediyor. Hikayenin merkezinde, yol kenarı lokantalarında kamyon şoförleriyle takılan isyankar genç bir serseri olan Veneno karakteri yer alıyor. Acilen bir yolculuğa ihtiyacı varken, içine kapanık ve sert bir şoför olan Muñeco ile tanışır. Veneno, Muñeco'yu kendisini bu zorlu yolculuğa çıkarmaya ikna eder ve ikili arasında beklenmedik bir yakınlaşma başlar. Ancak Veneno'nun geçmişinden gelen gölgeler, ikisinin de hayatını riske atacak şekilde yeniden su yüzüne çıkar. Başrollerinde profesyonel olmayan aktör Victor Miguel Prieto ve deneyimli oyuncu Osvaldo Sánchez (“Pedro Páramo”) yer alıyor.

Yapımcılar ve Yönetmen Pablos'un Başarıları

“On the Road” filminin yapımcılığını, Meksika sinemasının önde gelen figürlerinden Inna Payán ve “Andor” dizisinin yıldızı Diego Luna gibi isimler üstleniyor. Payán'ın yapımcılık kariyerindeki başarılar arasında Cannes'da 81 uluslararası ödül kazanan “The Golden Dream” (“La jaula de oro”), Berlinale'de prömiyer yapan “Devil’s Freedom” (“La libertad del diablo”) ve yine Berlinale'de Generation KPlus Büyük Ödülü'nü kazanan “Los Lobos” gibi filmler bulunuyor. Diego Luna ise Gael García Bernal ile birlikte kurduğu La Corriente del Golfo şirketiyle yapımcılıkta da aktif rol alıyor.

David Pablos da önceki çalışmalarıyla uluslararası alanda tanınan bir isimdir:

  • The Chosen Ones (Las Elegidas): Cannes Film Festivali (Un Certain Regard) ve San Sebastián Film Festivali (Horizontes Latinos) gibi büyük uluslararası festivallerde gösterildi ve En İyi Ibero-Amerikan Film dalında Goya adaylığı kazandı.
  • Dance of the 41 (El Baile de los 41): Tarihi bir drama olarak beğeni topladı.
  • The Head of Joaquín Murrieta: Amazon Western dizisinin ilk dört bölümünü yönetti.

I Wonder Pictures: Bağımsız Sinemanın Küresel Destekçisi

On the Road” filminin İtalyan dağıtım şirketi I Wonder Pictures tarafından erkenden satın alınması, şirketin bağımsız ve sanatsal değeri yüksek filmlere olan desteğini bir kez daha gözler önüne seriyor. Şirketin temsilcisi Giorgia Fassiano'nun Variety'ye yaptığı açıklama bu vizyonu net bir şekilde ortaya koyuyor:

“'On the Road', I Wonder Pictures'ın editoryal çizgisini mükemmel bir şekilde yansıtan, korkusuz ve duygusal açıdan çiğ bir yolculuk: Cesur, auteur odaklı sinema, az temsil edilen sesleri yükseltir ve baskın anlatılara meydan okur. Şiirsel yoğunluğu ve radikal dürüstlüğü, izleyiciyi etkileyen, rahatsız eden ve filmin bitiminden çok sonra bile akıllarda kalan filmlere olan bağlılığımızla örtüşüyor.”

I Wonder Pictures, daha önce “Everything Everywhere All at Once,” “The Zone of Interest,” ve “Eddington” gibi eleştirel ve ticari başarılar elde etmiş yapımları da dağıtarak bağımsız sinema dünyasındaki önemli yerini pekiştirmiştir. Bu tür dağıtımcıların, sinemanın çeşitliliğini ve derinliğini koruma misyonu, günümüzde ana akım Hollywood yapımlarının domine ettiği pazarda özgün anlatımların kendilerine yer bulabilmesi için hayati önem taşımaktadır.

Yapım ve Destek

"Legacy", Dia'nın kurucu ortağı olduğu Dakar ve New York merkezli yapım şirketi Joyedidi için Maba Ba tarafından, Fransa'dan Les Films du Bilboquet'ten Eugénie Michel Villette ile ortak yapımcılığında üretiliyor. Film, Fransa Kültür Bakanlığı'nın dans filmleri için destek programı aracılığıyla da destek aldı.

"Legacy" belgeseli, Afrika'nın kültürel zenginliğini, dansın evrensel dilini ve modernleşmenin getirdiği zorlukları ele alan güçlü bir eser olarak sinema dünyasında önemli bir yer edinmeye aday. Yönetmen Mamadou Dia'nın bu yeni projesi, sadece bir belgesel olmanın ötesinde, Batı Afrika dans mirasının korunması ve gelecek nesillere aktarılması gerektiğine dair güçlü bir çağrı niteliği taşıyor. Venedik Film Festivali ise, 'La Grazia' gibi ustalık eserlerinin yanı sıra, farklı coğrafyalardan gelen ve yenilikçi bakış açıları sunan Mamadou Dia'nın "Legacy"si, David Pablos'un "On the Road"u, Daniel Hendler'ın "A Loose End"i ve Kaouther Ben Hania'nın 'Hind Rajab'ın Sesi' gibi filmlerin de dünya çapında tanınmasına olanak tanıyor.

Kaynak: Variety