Bollywood sinemasının aksiyon ve gerilim türlerindeki başarılı ismi John Abraham, ZEE5 Global'de yayınlanan yeni projesi 'Tehran' ile bir kez daha jeopolitik sulara dalıyor. Ancak bu film, Abraham için sadece bir başka casusluk hikayesi değil; aynı zamanda kişisel köklerine bir yolculuk ve günümüz dünyasının acı gerçekleriyle bir yüzleşme niteliği taşıyor.
'Madras Cafe' ve 'The Diplomat' gibi politik gerilim filmleriyle tanınan aktör, 'Tehran' ile 2012 yılında Delhi'deki İsrail Büyükelçiliği yakınlarında gerçekleşen gerçek bir bombalı saldırıdan esinlenen kurgusal bir hikayeyi ekranlara taşıyor. Film, Hindistan, İran ve İsrail üçgeninde geçen karmaşık bir istihbarat operasyonunu merkezine alıyor.
Kişisel Bir Mesele: İran Bağlantısı ve Temsil Sorumluluğu
Bu projeyi John Abraham için özel kılan en önemli unsur, kendi aile geçmişi. Aktörün anne tarafından dedesi 1939'da İran'dan Mumbai'ye göç etmiş. Bu kişisel bağ, Abraham'ın projeye bakışını derinden etkilemiş.
Abraham bu durumu, “İran'la aramdaki bu bağ, beni konuya aniden çok ama çok yaklaştırdı. Köklerim İran'dan geldiği için bu filmde İran ve İsrail'e yaklaşımımız konusunda çok hassastım. İran'ı mümkün olan en iyi şekilde göstermek istedim çünkü çok yanlış temsil edilen bir ülke,” sözleriyle açıklıyor.
Bu hassasiyet, filmin dengeli bir perspektif sunma çabasının temelini oluşturuyor. Abraham, bir Hintli olarak bu iki ülkeyi bir araya getirmenin 'jeopolitiğin güzel bir birleşimi' olduğunu düşünüyor.
Sıradışı Bir Adanmışlık: Farsça ve İbranice Öğrenme Süreci
Rolünün hakkını vermek için sadece araştırma yapmakla kalmayan Abraham, aynı zamanda hem Farsça hem de İbranice diyalogları için yoğun bir dil eğitimi aldı. Çocukluğunda annesinin kendisiyle Farsça kodlu kelimelerle konuşmasının bir temel oluşturduğunu belirtse de, işin kolay olmadığını ve yaklaşık altı ay boyunca Farsça çalıştığını ekliyor.
Öne Çıkan Detay: Futbol Dünyasından Dil Koçu
Abraham'ın İbranice telaffuzu için başvurduğu isim ise oldukça şaşırtıcı: Chelsea Futbol Kulübü'nün eski teknik direktörü Avram Grant. Abraham, “Avram Grant Yahudi ve İsrailli. İsrailce repliklerim olduğunda Avram'ı arayıp doğru telaffuz edip etmediğimi sorardım,” diyerek bu ilginç iş birliğini anlatıyor.
Beklentinin Tersi: Gerçek Dünya Gerilimi Filmi Nasıl Vurdu?
İşte bu noktada 'şeytanın avukatı' devreye giriyor. Abraham, başta Ortadoğu'da tırmanan İran-İsrail geriliminin filmin daha çok ilgi çekmesini sağlayacağını düşünmüş. Ancak gerçeklik, beklentilerin tam tersi oldu.
Aktör bu durumu, “Avantaj olacağını düşündüğüm şey, bizim Aşil topuğumuz oldu. Hem uluslararası alanda hem de Hindistan'da bize bu filmin sinemada izleyici çekmeyeceği söylendi. Bu yüzden filmi sinemada yayınlamayı aklınızdan bile geçirmeyin denildi,” diyerek özetliyor. Stüdyolar, halihazırda sıcak bir çatışmanın sürdüğü bir konuda izleyicilerin para verip sinemaya gitmek istemeyeceğinden endişe ediyordu. Bu durum, projenin ya tamamen rafa kalkması ya da farklı bir platform bulması gerektiği anlamına geliyordu.
Dijital Platformun Kurtarıcı Rolü
Tam bu kritik eşikte, dijital yayın platformu ZEE5 Global devreye girdi ve 'Tehran' için bir yuva sağladı. Bu sayede film, sinema salonlarının kapalı kapıları ardında kalmak yerine küresel bir izleyici kitlesiyle buluşma fırsatı yakaladı. Abraham, platformun sağladığı erişim sayesinde aldıkları geri dönüşlerden çok memnun olduğunu belirtiyor.
'Tehran'ın ZEE5'te kendine bir yuva bulması, Hindistan yapımı iddialı projelerin dijital platformlarda nasıl bir can simidi bulduğunun tek örneği değil. Özellikle Prime Video, 'Mirzapur' gibi fenomen haline gelen yapımlarla bu alanda öncü bir rol oynuyor. Bu başarının devamı olarak, Mirzapur'un yıldızı Ali Fazal’ın başrolünü üstlendiği yeni polisiye gerilim dizisi 'Raakh' da şimdiden büyük bir beklenti yaratmış durumda. Bu durum, stüdyoların sinema için riskli bulduğu derinlikli ve karakter odaklı hikayelerin artık küresel izleyiciyle buluşabileceği yeni bir mecra olduğunu kanıtlıyor.
Kariyer Felsefesi: Başarısızlıklardan Doğan Miras
John Abraham, kariyerinin ilk dönemlerinde fiziksel görünümünü ön plana çıkaran rollerle tanınsa da, yapımcılığa adım attıktan sonra anlatmak istediği hikayelere yöneldiğini açıkça ifade ediyor. 'Schindler'in Listesi' gibi filmlerden ilham aldığını belirten aktör, ticari risk almaktan çekinmiyor.
Abraham'ın rolüne olan bu derin bağlılığı, Hint sinemasında sınırları zorlayan aktörlerin oluşturduğu yeni bir akımın da yansıması. Benzer bir adanmışlık örneği, yeni filmi "Rao Bahadur" için her gün beş saatlik bir makyajla bambaşka bir kimliğe bürünen aktör Satyadev'in zorlu dönüşümünde de görülüyor. Bu tür fedakarlıklar, sektörde hikaye anlatımına verilen önemin arttığını ve aktörlerin rollerine sanatsal bir bütünlükle yaklaştığını gösteriyor.
Kariyerini başarılarından çok, stüdyoların inanmadığı veya şüpheyle yaklaştığı 'Madras Cafe' ve 'Parmanu' gibi 'başarısızlık' olarak görülen projelerin tanımladığını söylüyor. Onun için önemli olan, gişe başarısından ziyade arkasında bırakacağı sinematik miras ve içerikle ticareti birleştirme hedefi.
John Abraham'ın içerik odaklı bu yaklaşımı, Bollywood'daki daha geniş bir dönüşümün de parçası. Nitekim, daha önce 'Serious Men' ve 'Asur 2' gibi dijital platformlarda büyük başarı yakalayan butik yapım şirketi Bombay Fables'ın, aksiyon-komediden sosyal hicve uzanan beş yeni film projesiyle sinema sektörüne iddialı bir giriş yapması da bu yeni eğilimin bir göstergesi. Bu durum, sektörde hikaye anlatımına ve sanatsal vizyona verilen önemin arttığını kanıtlıyor.
'Tehran', John Abraham'ın bu felsefesinin en güncel örneği olarak, hem kişisel bir tutkunun ürünü hem de küresel siyasetin sanat üzerindeki karmaşık etkilerini gözler önüne seren önemli bir yapım olarak öne çıkıyor.
Bu haberin oluşturulmasında Variety'de yayınlanan bu makaleden yararlanılmıştır.
