Hollywood'u aylardır felç eden senarist ve oyuncu grevlerinin sona ermesiyle birlikte, milyonlarca izleyici favori late-night şovlarının ekranlara dönüşünü merakla bekliyordu. Bu dönüşlerden en dikkat çekici olanı ise şüphesiz Jimmy Kimmel Live oldu. Programın deneyimli sunucusu Jimmy Kimmel, grev sonrası yayınlanan ilk bölümündeki monologuyla sadece televizyon dünyasında değil, dijital platformlarda da tarihi bir başarıya imza attı.
Ancak Kimmel'ın bu dönüşü, Federal İletişim Komisyonu (FCC) tarafından uygulanan baskılar ve ifade özgürlüğü tartışmalarıyla gölgelendi. Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın sunucuya yönelik sert eleştirileri ve Robert De Niro'nun medya sansürünü hicvettiği sivri dilli performansı, bu süreci Amerikan demokrasisi üzerindeki hararetli tartışmaların merkezine oturttu. Bu süreçte Senatör Adam Schiff liderliğindeki dokuz senatör, FCC Başkanı Brendan Carr'a gönderdikleri mektupla meselenin üzerine giderek, Amerika'da medya özgürlüğünün geleceğine dair ciddi soruları masaya yatırdı. Jimmy Kimmel'ın programının Federal İletişim Komisyonu (FCC) tarafından uygulanan yasa dışı baskılar sonucunda yayından kaldırılıp kaldırılmadığına ve kongre soruşturmasının ifade özgürlüğü üzerindeki etkilerine dair daha fazla bilgi için buraya tıklayabilirsiniz.
Grev Sonrası Monologdan Çarpıcı YouTube Rekoru
Kimmel'ın ekranlara dönüşüne işaret eden, yayınlanan 28 dakikalık monologu, sadece 22 saat içinde YouTube'da tam 17.7 milyon izlenmeye ulaşarak platformdaki en çok izlenen monologu olma unvanını elde etti. Bu rakam, Kimmel'ın kariyerindeki dijital etkileşim açısından dönüm noktası niteliğinde. Önceki rekorlar göz önüne alındığında bu başarının büyüklüğü daha da anlaşılıyor:
- Kobe Bryant'ı anma monologu (2020): Yaklaşık 17.7 milyon izlenme (şimdiki rekoru çok az farkla geride bıraktı)
- Oğlunun doğumu ve kalp rahatsızlığı duyurusu (2017): 14.7 milyon izlenme
Televizyon ve Dijital Farkı: İzleyiciler Neden YouTube'a Yöneldi?
Kimmel'ın ABC kanalındaki bu bölümü, genel izlenme açısından kendi tarihinin en çok izlenen 3. bölümü olsa da, YouTube'daki rekorun arkasında yatan bazı önemli dinamikler bulunuyor. Özellikle ülkedeki ABC istasyonlarının yaklaşık dörtte birine sahip olan Nexstar ve Sinclair gibi medya gruplarının, Disney'in diziyi yeniden başlatmasına rağmen Jimmy Kimmel Live yayınlarını engelleyerek öncelik vermemesi, izleyicilerin alternatif platformlara yönelmesine neden oldu.
Bu durumun temelinde, Kimmel'ın muhafazakar yorumcu Charlie Kirk'le ilgili yaptığı yorumların ardından FCC Başkanı Brendan Carr'ın yerel bağlı kuruluşlara yönelik eylem tehditleri yatıyordu. Carr, Kimmel'ın sözlerini 'gerçekten hasta' olarak nitelendirmiş ve programı yayından kaldırmamaları halinde 'işleri kolay ya da zor yoldan halledebileceklerini' ima etmişti. Nitekim, ülkenin en büyük TV istasyonu sahiplerinden Nexstar Media (32 ABC bağlı istasyonu) ve Sinclair Broadcast Group (38 ABC bağlı istasyonu) liderliğindeki kanalın bağlı kuruluşları, bu baskılar sonucunda programı yayından çekme kararı almıştı. Hatta Sinclair, Kimmel'dan özür ve bağış talep etmişti. Bu olaylar zinciri, ABD yayıncılık tarihinde 'en kritik anlardan biri' olarak yorumlanmış ve ülke genelinde medya özgürlüğü ile ifade hürriyeti üzerine yeni bir tartışma dalgası başlatmıştır. Kongre'nin bile bu konuyu yakından incelemesi, meselenin sadece bir televizyon programının ötesinde, Amerikan demokrasisi için taşıdığı önemi gözler önüne sermektedir.
Bu durum, geleneksel televizyon yayıncılığının bölgesel anlaşmazlıklar ve ticari kararlar nedeniyle izleyiciye ulaşmakta zorlandığı durumlarda, YouTube gibi dijital platformların küresel erişim ve anında içerik sunma gücünü bir kez daha gözler önüne seriyor. Grev sonrası oluşan büyük merak da bu dijital patlamanın ana etkenlerinden biri olarak kabul edilebilir. Ancak bu olay, aynı zamanda FCC'nin yetkilerini aşarak siyasi baskı uyguladığı iddialarını da gündeme getirmiş, Jimmy Kimmel'ın kendi sözleriyle, 'Bize böyle bir şova sahip olma imkanı veren bir ülkede yaşayabildiğimizin kırılgan önemini' bir kez daha hatırlatmıştır.
Kanalın Genel Rekoru Mu?
Ancak bu rekorun, "Jimmy Kimmel Live" YouTube sayfasındaki genel en çok izlenen video olmadığına dikkat çekmek gerekiyor. Kanalda, "Avengers" filmi oyuncularının oynadığı bir oyunun 80 milyon izlenmeye ulaşan videosu gibi, yaklaşık 100'e yakın röportaj, komedi skeci ve diğer içerikler daha yüksek izlenme sayılarına sahip. Bu, Kimmel'ın monologunun, belirli bir içerik kategorisindeki rekor olduğunu vurgulamaktadır.
Kimmel'ın Son Dönem Monolog İzlenmeleriyle Karşılaştırma
Bu yeni rekorun ne denli büyük olduğunu anlamak için, grev öncesi dönemdeki monolog izlenmelerine bakmak faydalı olacaktır:
- Kimmel'ın yayından kaldırılmasına neden olan 16 Eylül monologu: 4.4 milyon izlenme
- Grev öncesi haftalardaki ortalama monologlar: 1.8 milyon ile 3.9 milyon arası izlenme
Bu karşılaştırma, grev sonrası oluşan büyük ilginin ve Kimmel'ın dönüşünün dijital platformlarda yarattığı etkinin büyüklüğünü açıkça gözler önüne sermektedir. Video, yalnızca bir gün yayında olmasına rağmen, ulusal söylemde bir süre daha gündemde kalmaya devam edecek ve izlenme sayılarını artırmayı sürdürecektir.
Bu süreçte, usta oyuncu Robert De Niro'nun programda sergilediği hicivsel performans da dikkat çekiciydi. De Niro, FCC başkanını "mafya lideri" tarzında canlandırarak, siyasi iktidarın eleştirel sesleri susturma çabalarına karşı keskin bir yorum sunmuştu. "Konuşma artık bedava değil. Artık kelime başına ücret alıyoruz," sözleriyle ifade özgürlüğünün geleceğine dair endişeleri dile getiren De Niro, Başkan hakkında olumlu konuşmanın ücretsiz, ancak eleştirel şakaların maliyetli olacağı bir senaryoyu canlandırmıştı. Bu olay, özellikle siyasi iktidarların medya üzerindeki potansiyel baskısı ve bunun ifade özgürlüğü üzerindeki "sindirme etkisi" yaratma potansiyelini bir kez daha gündeme getirdi. Senatör Ted Cruz gibi Cumhuriyetçi isimlerin bile FCC'nin bu konudaki tutumunu eleştirmesi, meselenin siyasi çizgileri aşan geniş bir endişe kaynağı olduğunu gösterdi.
Jimmy Kimmel'ın bu başarısı, sadece kendisi veya programı için değil, aynı zamanda tüm eğlence endüstrisi için önemli bir mesaj taşıyor: Dijital platformlar, geleneksel medyanın ulaşamadığı veya sınırlı kaldığı noktalarda içerik üreticilerine ve izleyicilere yeni köprüler kuruyor. Hollywood'daki grevlerin ardından gelen bu tür rekorlar, içerik tüketim alışkanlıklarının değiştiğini ve platformlar arası entegrasyonun gelecekteki başarının anahtarı olacağını gösteriyor. Aynı zamanda bu olaylar, medya kuruluşlarının ifade özgürlüğü ve yayıncılık ilkelerine sadık kalma ile siyasi baskılar ve ticari kaygılar arasında giderek daha zorlu bir denge kurmak zorunda kalabileceğini de gözler önüne sermektedir. Bu tür krizler, gelecekte geç gece şovlarının daha az eleştirel veya politik içerikle yoluna devam edeceği yönünde endişeleri de beraberinde getiriyor.
Bu haberin hazırlanmasında Variety.com'da yayınlanan orijinal haberden faydalanılmıştır.