Jon Stewart'ın "The Daily Show" programında yaptığı sürpriz duyuruyla, hayranlarının merakla beklediği gelişme nihayet gerçekleşti: "Jimmy Kimmel Live!" programı, geçici bir aranın ardından ABC ekranlarına geri döndü. Televizyon dünyasında yankı uyandıran bu geri dönüş, özellikle programın yayından kaldırılma nedenleri ve bunun ardındaki iddialar nedeniyle geniş çaplı tartışmalara yol açmıştı. **ABD'de medya özgürlüğü ve ifade hürriyeti üzerine yeni bir tartışma dalgası başlatan bu olayla ilgili daha fazla bilgiyi Jimmy Kimmel yayından kaldırıldı: ABD ifade özgürlüğü haberimizden okuyabilirsiniz.** Stewart, Kimmel'ın dönüşünü kendine has esprili üslubuyla kutlarken, olayın perde arkasındaki siyasi gerilime de dikkat çekti. **Stewart'ın, Kimmel'ın askıya alınması ve Federal İletişim Komisyonu (FCC) Başkanı Brendan Carr'ın Disney'e yönelik tehditlerinin ardından ABD medyasında esen 'siyasi baskı' rüzgarına satirik bir ayna tutmak amacıyla "hükümet onaylı" ve Trump uyumlu bir "Daily Show" sunumu yaptığı özel bölümü ve medya özgürlüğü tartışmalarına dair daha fazla bilgiyi Nexus Haber üzerinden okuyabilirsiniz.**
Jimmy Kimmel Neden Geçici Olarak Yayından Kaldırıldı?
Jimmy Kimmel'ın programının 17 Eylül'de ani bir kararla yayından kaldırılması, pek çok izleyici ve medya uzmanı için şaşırtıcı olmuştu. Bu kararın temelinde, Kimmel'ın **Pazartesi gecesi yayınlanan monoloğunda** muhafazakar aktivist Charlie Kirk'ün ölümüyle ilgili programında yaptığı yorumlar yatıyordu. Olayın hemen ardından, ülkenin en büyük televizyon istasyonu sahiplerinden ikisi olan Nexstar Media ve Sinclair, **bünyesindeki 32'den fazla ABC bağlı istasyonu aracılığıyla** Kimmel'ın yorumları nedeniyle programı yayınlamayacaklarını belirtmişlerdi. **ABC'ye bağlı 150'den fazla istasyon sahibine gönderilen bir notta ise Çarşamba ve Perşembe akşamları normalde Kimmel'ın yayınlandığı 23:35 slotunda 'Celebrity Family Feud' programının tekrar bölümlerinin yayınlanacağı belirtildi.** **Kimmel'ın, "MAGA çetesi'nin, Kirk'ü öldüren çocuğu 'kendilerinden biri' olarak göstermeye çalıştığı" yönündeki ifadeleri, aynı zamanda eski Başkan Donald Trump'ın Amerikan bayraklarını yarıya indirme emrini ve olayla ilgili siyasi yorumları tiye almasını da içeriyordu.** Bu durum, ABD Federal İletişim Komisyonu (FCC) Başkanı Brendan Carr'ın, yayıncılara Kimmel'ın yorumlarına karşı harekete geçmeleri yönündeki imalı çağrısının hemen sonrasında yaşanması, **Carr'ın ABC hakkında yeni bir soruşturma başlatma ve hatta ABC'nin yayın lisanslarını iptal etme tehdidinde bulunmasıyla** dikkatleri üzerine çekmişti. **Carr, Kimmel'ın yorumlarını 'saldırgan' bularak ABC hakkında yeni bir soruşturma başlatma tehdidinde bulunmakla kalmayıp, çarşamba günü Benny Johnson'ın podcast'inde yaptığı açıklamada medya şirketlerine yönelik "kolay yoldan ya da zor yoldan" gidilebileceği uyarısında da bulunmuştu.**
“Uygunsuzluk suç değildir. Aslında uygunsuzluk, en iyi komedinin kaynağı olabilir – en azından ifade özgürlüğünü temel bir hak ve erdem olarak anladığımız bir toplumda.”
Hatta eski başkan Barack Obama bile bu durumu, Trump yönetiminin "beğenmediği muhabirleri ve yorumcuları kovmak" için medya şirketlerini sindirme çabası olarak değerlendirdi.
Jon Stewart'tan Esprili "İptal Kampanyası" ve Siyasi İddialar
Jon Stewart, Jimmy Kimmel'ın dönüşünü izleyicilere müjdelerken, programın geri gelmesindeki rolünü üstlenen "başarılı ama sahte" bir kampanyayı da tiye aldı. Stewart, izleyicilerine "Hulu aboneliklerini iptal ediyormuş gibi yaparak, gizlice dört sezonluk 'Only Murders in the Building' izleme kampanyanız gerçekten işe yaradı, tebrikler!" diyerek şaka yaptı.
**Stewart'ın bu hiciv dolu bölümü, "Comedy Central'dan, vatanseverce itaatkar sunucunuz Jon Stewart ile yepyeni, hükümet onaylı 'Daily Show' geliyor!" anonsuyla başladı. Programın tanıtımında dahi, "Mütevazı, itaatkar Jon Stewart, Amerika'nın Yüce Lideri Donald J. Trump'ı övgü yağmuruna tutuyor ve Jimmy Kimmel'ın askıya alınmasının ardından ifade özgürlüğü kurallarını FCC onaylı bir şekilde tazeliyor" ifadeleri kullanıldı. Stewart, program boyunca Trump'ın Oval Ofis'indeki son makyajı anımsatan altın çerçeveler ve süslemelerle donatılmış bir masada oturdu ve ifade özgürlüğünü hicivli bir şekilde yeniden tanımlayarak, Başkan'ın masasında duran ve sanatçıların 'TQ' (yetenek katsayısı) belirli bir seviyenin altına düştüğünde FCC'yi bilgilendiren bir 'Yetenek Ölçer'den bahsetti. Bu absürt senaryo ile medya devlerinin hükümet baskısı altında nasıl hareket etmek zorunda kalabileceklerini eleştirdi.**
Stewart, programın yayından kaldırılmasının, Donald Trump yönetiminin ve FCC'nin açık tehditleriyle "hiçbir ilgisi olmadığını" da kinayeli bir dille ifade etti. Bir Fox News muhabirinin de aynı yöndeki yorumlarını alıntılayarak, "Tanrım, bunun Donald Trump'ın Jimmy Kimmel'ın söyledikleriyle hemfikir olmamasıyla hiçbir ilgisi yoktu" demesi üzerine Stewart, "Yani, ne diyeyim. İnsanlar neden böyle düşünsün ki? Sadece her hafta rastgele bir şovu kaldırıyoruz!" şeklinde karşılık verdi.
Stewart, Fox News muhabirinin "Eğer Donald Trump kendisini eleştiren herkesi yayından kaldırmak isteseydi, televizyonda sadece bir avuç insan kalırdı" yorumuna karşı, "Bu komik, ama aynı zamanda bir öz-yansıma sebebi olabilir mi? Eğer TV'deki herkes beni eleştiriyorsa, kız torunum da dahil olmak üzere sadece dört kişi hariç, sorun bende mi?" diyerek medya ve siyaset arasındaki gerilimli ilişkiye dokundurdu.
Jimmy Fallon'dan Destek ve Trump'tan Sert Yanıt
Geç yayın dünyasının popüler isimlerinden Jimmy Fallon da meslektaşına açıkça destek verdi. Fallon, sansür endişelerine rağmen Donald Trump'ı hedef alan eleştirel yayınlarına devam edeceğinin sinyallerini verdi. Programında Trump'ın İngiltere gezisini alaya alan bir segment sunarak niyetini açıkça ortaya koydu.
“Dürüst olmak gerekirse, neler olduğunu bilmiyorum ve kimse de bilmiyor. Ama Jimmy Kimmel'ı tanıyorum, o iyi, komik ve sevecen bir adam ve umarım geri döner. Birçok kişi istediğimizi söyleyemeyeceğimizden veya sansürleneceğimizden endişeleniyor ama ben başkanın İngiltere gezisini her zamanki gibi ele alacağım.” - Jimmy FallonDonald Trump ise Truth Social platformu üzerinden duruma hızla müdahil oldu. Kimmel'ın programının iptal edildiğini (ki bu doğru değildi, sadece askıya alınmıştı) belirterek, ABC'yi 'nihayet yapılması gerekeni yaptığı için' tebrik etti. Trump, Kimmel'ı 'sıfır yetenekli' olmakla ve düşük izlenme oranlarına sahip olmakla eleştirdi. Bu yorumların ardından Jimmy Fallon ve Seth Meyers'ın programlarının da 'korkunç izlenme oranları' nedeniyle tehlikede olduğunu ima etti. Bu gelişmeler ışığında, Jimmy Kimmel ve Jimmy Fallon'a gelen destek ve Trump'ın sansür direnişiyle ilgili detaylara Nexus Haber üzerinden ulaşabilirsiniz.
Değer Katma: İfade Özgürlüğü Tartışmasının İki Yüzü
Bu olay, ABD'deki ifade özgürlüğü tartışmalarının ne kadar derin ve karmaşık olduğunu gözler önüne seriyor. Bir tarafta, eleştirel seslerin susturulmaya çalışıldığı ve medya kuruluşları üzerinde siyasi baskı kurulduğu endişeleri varken; diğer tarafta, FCC Başkanı Carr gibi isimler, yayıncıların "kamu yararına hizmet etme yükümlülüğü" ve "toplum değerlerine uymayan programlara karşı durma" gerekliliğini vurguluyor. Bu durum, kamu yayıncılığının sınırları, mizahın rolü ve siyasi söylemde kabul edilebilirliğin çizgisi hakkında geniş bir tartışmayı tetikliyor. Bu tür kararlar, yaratıcı özgürlüğü kısıtlama, farklı görüşleri bastırma ve otosansürü teşvik etme riski taşımaktadır. Kamuoyunu bilgilendirme ve farklı bakış açılarını sunma görevindeki medyanın, kurumsal veya siyasi baskılara boyun eğmesi, demokratik tartışma ortamının zayıflamasına yol açabilir. Bu tür olaylar, yalnızca bir komedyenin programının yayından kaldırılması olmaktan öte, demokratik toplumlarda medyanın özerkliği ve hesap verebilirlik arasındaki dengeyi bulma mücadelesinin bir göstergesi olarak okunabilir.
Disney ve ABC'den Resmi Açıklama: İfade Özgürlüğü Tartışması
Disney ve ABC tarafından yapılan resmi açıklamada, programın 17 Eylül'de yayından kaldırılmasının, "ülkemizin duygusal bir anında gergin bir durumu daha fazla tırmandırmamak için" alınan bir karar olduğu belirtildi. Açıklamada, "Bazı yorumların zamanlamasının yanlış ve bu nedenle duyarsız olduğu hissedildiği için bu kararı verdik. Jimmy ile son günlerde düşünceli sohbetler gerçekleştirdik ve bu görüşmelerin ardından programı Salı günü geri döndürme kararı aldık" ifadelerine yer verildi.
Sendikalardan ve Meslektaşlardan Geniş Tepkiler
Jimmy Kimmel'ın yayından kaldırılmasına sadece meslektaşlarından değil, ülkenin en büyük meslek örgütlerinden de tepki geldi. Amerika Yazarlar Birliği Batı (WGA West) ve Sinema Oyuncuları Sendikası – Amerikan Televizyon ve Radyo Sanatçıları Federasyonu (SAG-AFTRA), ABC'nin bu hamlesini 'misilleme' olarak değerlendirerek kınadı ve sanatçıların sesinin kısılmasının demokratik değerlere aykırı olduğunu belirtti. WGA West, "Fikirlerimizi özgürce dile getirme, birbirimizle hemfikir olmama – hatta rahatsız etme hakkı – özgür bir halk olmanın tam kalbinde yer alır. Bu inkar edilemez. Ne şiddetle, ne hükümet gücünün kötüye kullanılmasıyla, ne de kurumsal korkaklık eylemleriyle" ifadelerini kullanarak, yazarların ve farklı düşünenlerin sesini susturmaya çalışanlara karşı birlik içinde olduklarını vurguladı. SAG-AFTRA da benzer bir tonla, toplumun ifade özgürlüğüne dayandığını ve 'kamuoyunu ilgilendiren önemli konularda konuşma özgürlüğünün bastırılması ve misillemenin hepimizin dayandığı temel haklara aykırı olduğunu' ifade etti. **Bu olay, gazetecilik ve sanatsal özgürlük üzerindeki 'ürpertici etkiyi' (chilling effect) gündeme getirirken, Kimmel'ın ABC'nin Oscar ve Emmy'ler için güvendiği bir sunucu ve hatta geçmişte yaptığı duygusal ve politik konuşmalarla takdir toplamış bir 'şirket adamı' olmasına rağmen hedef olmaktan kaçınamaması dikkat çekti.** Bu sendikal desteklerin yanı sıra, Seth Meyers, Stephen Colbert ve Jon Stewart gibi diğer geç yayın sunucuları da Trump'ın yorumlarına ve Kimmel'ın durumuna tepki gösterdi. Federal İletişim Komisyonu (FCC) Başkanı Brendan Carr'ın, Kimmel'ın yorumlarını 'saldırgan' bularak ABC hakkında yeni bir soruşturma başlatma tehdidinde bulunması ise durumu daha da karmaşık hale getirdi. Bu tehdit, ifade özgürlüğü savunucuları tarafından sert bir şekilde eleştirilerek, Carr'ın FCC'nin yetkisini siyasi rakiplere karşı bir 'çekiç' gibi kullandığı iddialarını gündeme getirdi.
Sen,Nexus Editör Yorumu: Medya Özgürlüğü ve Kurumsal Baskı
Bu olay, ABD'deki medya kuruluşları üzerindeki siyasi ve kurumsal baskıların ne kadar hassas bir dengeye sahip olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Jimmy Kimmel'ın yorumlarının "zamansız" veya "duyarsız" olarak nitelendirilmesi, ifade özgürlüğü ile ticari ve siyasi çıkarlar arasındaki çatışmayı net bir şekilde ortaya koyuyor. Özellikle FCC gibi düzenleyici kurumların imalı çağrıları ve büyük istasyon sahiplerinin yayın durdurma tehditleri, program yapımcıları ve sunucuları üzerinde sansür riski yaratabilir. Bu durum, medyanın bağımsızlığını ve eleştirel sesini koruma çabalarının ne kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır. Her ne kadar Kimmel geri dönse de, Sinclair gibi bazı yayıncıların programı hala yayınlamayacak olması, tartışmanın tam olarak kapanmadığını gösteriyor. **Bu kriz, aynı zamanda medya devleri ile yerel yayıncılar arasındaki güç mücadelesinin de bir göstergesi oldu. Nexstar ve Sinclair gibi bağlı yayıncı grupları, bir zamanlar ağlara programlarını yayınlamaları için ödeme yapılan bir modelden, günümüzde ağlara 'ters tazminat' ödenen bir sisteme geçişin ardından, Jimmy Kimmel olayını kendi nüfuzlarını kullanmak için bir fırsat olarak değerlendirdi. Dahası, bu olay Nexstar'ın Federal İletişim Komisyonu (FCC) üzerinde mevcut televizyon istasyonu sahipliği sınırlarını yeniden gözden geçirmesi için yoğun bir baskı uyguladığı bir döneme denk geldi. Geçtiğimiz ay Tegna adlı rakip bir istasyon grubunu 6 milyar dolarlık bir işlemle satın alma niyetini açıklayan Nexstar'ın, bu işlemle mevcut kurallar altında sahiplik sınırını aşacağı için FCC'nin kuralları gevşetmesini talep etmesi, bu güç mücadelesinin arka planındaki ekonomik ve düzenleyici dinamikleri de gözler önüne serdi.**
Jimmy Kimmel'ın Salı gecesi gerçekleşen dönüşü, Disney CEO'su Bob Iger ve Disney Entertainment Eş Başkanı Dana Walden tarafından onaylandı. Ancak geri dönüşün şartları, özellikle Kimmel'ın Kirk hakkındaki yorumları için özür dilemesi gerekip gerekmediği gibi detaylar henüz netlik kazanmadı. Öte yandan, Sinclair'in ABC istasyonlarının Salı gününden itibaren "Jimmy Kimmel Live!" programını yayınlamayacaklarını açıklaması ve programın geri dönüşü için müzakerelerin devam ettiğini belirtmesi, konunun hala tamamen çözülmediğini gösteriyor.
Bu olay, ABD'deki siyasi atmosferin gerginliğini ve medyanın bu gerilimin ortasında nasıl bir rol oynadığını açıkça gösterirken, sadece geç gece şovlarını değil, genel olarak gazeteciliği ve yorumculuğu da etkileyebilecek bir "sindirme etkisi" yaratma potansiyeli taşıyor. Bu durumun ardından, gece yarısı televizyonunun geleceği belirsizliğe büründü. Stephen Colbert'ın programının gelecek baharda sona erecek olması da düşünüldüğünde, Jimmy Fallon'ın 'The Tonight Show' ile bu kuşakta neredeyse tek başına kalabileceği konuşuluyor. Fallon, Trump'ın ilk döneminde, Kimmel veya Colbert kadar politik olmaktan kaçınan, daha risksiz ve genel olarak eğlence odaklı mizahıyla biliniyor. Eleştirel seslerin bu denli sert bir şekilde cezalandırıldığı bir ortamda, komedyenlerin 'kabak' hikayeleri gibi masum şakalara sığınması şaşırtıcı olmayacaktır. Bu durum, Sindrella'nın saati gece yarısını vurduğunda her şeyin değiştiği masalını anımsatıyor; özgür konuşma hakkı gibi alışılmış hakların bir anda ortadan kaybolabileceği uyarısını içeriyor.
Bu gelişmelerin ardından, bir yayın televizyonu yöneticisi durumu "17 Eylül'ü hatırlayın – Amerika'da Birinci Değişikliği kaybettiğimiz gün" sözleriyle değerlendirerek, olayın ifade özgürlüğü üzerindeki potansiyel etkisine dikkat çekti. Bu olay aynı zamanda, medya organlarının, gazetecilerin ve sendikaların, ifade özgürlüğünü koruma ve eleştirel sesleri destekleme konusundaki rollerini yeniden değerlendirmeleri gerektiğini de göstermektedir. ABC ve diğer büyük yayıncıların, hükümetten gelen doğrudan ya da dolaylı baskılara karşı duruşları, önümüzdeki dönemde Amerikan medyasının yönünü belirleyecek. Disney/ABC'den henüz resmi bir açıklama gelmezken, programın geleceği belirsizliğini koruyor ve medya dünyasındaki bu güç dengelerinin nasıl şekilleneceği merakla bekleniyor.
Medya kuruluşları, ifade özgürlüğü ve yayıncılık ilkelerine sadık kalma ile siyasi baskılar ve ticari kaygılar arasında giderek daha zorlu bir denge kurmak zorunda kalabilirler.
Bu olayın uzun vadeli sonuçları, ABD'deki medya ortamının çeşitliliği ve eleştirel düşüncenin serbestçe ifade edilebilme kapasitesi açısından yakından izlenmeye devam edecek. Kamuoyunun, siyasi figürlerin medya üzerindeki etkisine karşı göstereceği tepki de bu sürecin önemli bir parçası olacaktır.
**Kaynak:** Variety