İskandinav sineması, son yıllarda karanlık dramaları ve özgün anlatılarıyla küresel çapta kendine sağlam bir yer edindi. Şimdi ise bölgenin en önemli yapım şirketlerinden Anagram, iki yeni ve iddialı projeyle uluslararası pazara çıkmaya hazırlanıyor. Biri, MMA ringlerinde geçen bir kimlik ve aşk draması olan "Fighter"; diğeri ise alışılagelmiş romantik komedi kalıplarını yıkan "The Greenest Grass". Bu iki filmin uluslararası satış haklarını ise butik satış ajansı The Yellow Affair üstlendi.

Her iki yapım da 21 Ağustos'ta Norveç'in Haugesund kentinde düzenlenecek olan ve sektörün önemli buluşma noktalarından biri sayılan New Nordic Films'in "Works in Progress" bölümünde potansiyel alıcıların ve dağıtımcıların beğenisine sunulacak.

Haugesund'daki bu önemli sinema buluşması, sadece Anagram'ın filmlerine değil, İskandinavya'dan çıkacak diğer heyecan verici projelere de ev sahipliği yapacak. Nitekim, Canneseries ödüllü 'Power Play' dizisinin yaratıcısı Johan Fasting de ilk yönetmenlik denemesi olan ve bir bisiklet hırsızının gözünden Oslo'da hayatta kalma mücadelesini anlatan 'How to Steal a Bike' projesini festivalin Nordic Co-Production Market bölümünde uluslararası ortaklara sunacak.

Fighter: Ringlerde Bir Kimlik ve Aşk Mücadelesi

Yönetmen Irasj Asanti'nin ilk uzun metrajlı filmi olan "Fighter", genç MMA dövüşçüsü Sara'nın karmaşık dünyasına odaklanıyor. Sara, bir yandan üniversitede ekonomi okuyup babasının helal dükkanına yardım ederken, diğer yandan ailesinin onun için planladığı görücü usulü bir evliliğin baskısıyla yaşıyor. Ancak hayatını daha da karmaşık hale getiren, antrenman partneri olan kadına karşı hissettiği ve bastıramadığı çekimdir.

Yönetmen Asanti, filmin amacını şu sözlerle açıklıyor: "Oslo'nun çeşitliliğini yansıtan, aynı zamanda aşk, kültür ve aile değerleri çarpıştığında ortaya çıkan iç çatışmaları gösteren özgün bir hikaye anlatmak istedim. MMA topluluğu, fiziksel gücün ve disiplinin, kim olduğun için dışlanma riskiyle karşılaştığında hissettiğin kırılganlıkla tezat oluşturduğu doğal bir zemin sundu."

Başrolde, Netflix dizisi "Midsummer Night" ile parlayan ve yakında Ruben Östlund’un merakla beklenen "The Entertainment is Down" filminde izleyeceğimiz genç yetenek Sofia Tjelta yer alıyor. Yönetmenin "gerçekçi ve çiğ" olarak tanımladığı film, Oslo'nun doğusundaki doğal mekanlar ve ışık kullanımıyla otantik bir atmosfer yaratmayı hedefliyor. Mavi ve gri tonların hakim olacağı görsel dünya, karakterin zorlu yaşamını, umudunu ve özgürlük arayışını simgeleyecek.

Eleştirel Bakış: MMA Sadece Bir Pazarlama Aracı mı?

Filmin MMA dünyasını merkezine alması, şüphesiz geniş bir kitleye ulaşma potansiyelini artırıyor. Ancak bu durum, "Acaba MMA unsuru, kültürel ve cinsel kimlik gibi derin temaları daha 'satılabilir' kılmak için kullanılan bir araç mı?" sorusunu akla getiriyor. Film, bu hassas dengeyi kurarak hem dövüş sporları meraklılarına hem de derinlikli bir insan hikayesi arayan izleyiciye hitap etmeyi başarabilecek mi, bunu zaman gösterecek.

The Greenest Grass: İlişkilerde Denge Arayışının Kaotik Komedisi

Tamamen farklı bir kulvarda yer alan İsveç yapımı "The Greenest Grass", modern ilişkilerin karmaşıklığını esprili bir dille ele alan bir romantik komedi. Hikaye, partnerini aldatan Sajsa'nın vicdan azabını hafifletmek için bulduğu tuhaf çözüm etrafında şekilleniyor: Partneri Olivia'nın da kendisini aldatmasını sağlamak. Böylece her ikisinin de birbirini affedebileceğini umar. Elbette işler planlandığı gibi gitmez.

Yönetmen Kim Sundeck, filmini şu ilginç sözlerle tanımlıyor: "Bu film, büyüdüğüm romantik komedilerin bir nevi aynısı; tek farkla, içinde daha fazla stres, daha kötü kararlar ve çok daha az sonsuz aşk var!" Bu tanım, filmin klasik romantik komedi klişeleriyle dalga geçen, daha gerçekçi ve kaotik bir ilişki portresi çizeceğinin sinyallerini veriyor.

Anti-Romantik Komedi Yükselişte mi?

"The Greenest Grass", izleyicilerin artık peri masalı gibi sonlardan sıkıldığı ve ilişkilerin daha dürüst ve karmaşık tasvirlerini aradığı bir dönemde ortaya çıkıyor. Film, "ihanete ihanetle karşılık vermek, bir ilişkiyi kurtarabilir mi?" gibi rahatsız edici bir soruyu merkezine alarak, türün sınırlarını zorlamayı ve izleyiciyi hem güldürüp hem de düşündürmeyi vaat ediyor.

Sonuç olarak, Anagram'ın bu iki yeni projesi, İskandinav sinemasının sadece karanlık ve ağır dramalardan ibaret olmadığını, aynı zamanda ticari potansiyeli yüksek, cesur ve farklı türlerde de iddialı işler üretebildiğini gösteriyor. Haugesund'dan gelecek haberler, bu iki filmin uluslararası yolculuğunun ne kadar başarılı olacağını belirleyecek.

Bu haberde yer alan bilgiler, Variety'de yayınlanan özel haberden derlenmiştir.