Helsinki Film Festivali'nde Yeni Çağ: Değişim Rüzgarları ve Fin Sinemasının Bekleyen Sınavları

Haber Merkezi

18 September 2025, 09:03 tarihinde yayınlandı

Helsinki Film Festivali'nde Yeni Dönem: Pauliina Ståhlberg Liderliğinde Kültür Sanata Dair Zorlu Yokuş
```html

Fin sinemasının kalbi olarak nitelendirilen Helsinki Uluslararası Film Festivali – Love & Anarchy, 38. edisyonuyla sinemaseverlere kapılarını açarken, festivalde önemli bir bayrak değişimi yaşanıyor. Geçtiğimiz sonbahardan bu yana festivalin icra direktörlüğünü üstlenen deneyimli isim Pauliina Ståhlberg, uzun yıllar sanatsal direktörlük görevini yürütmüş ve festivalin kurucularından Pekka Lanerva'nın operasyonel görevlerinden çekilmesiyle ilk kez tam anlamıyla liderlik koltuğunda oturuyor. Bu geçiş, festivalin geleceği açısından hem yeni fırsatlar hem de zorlu meydan okumalar barındırıyor.

Ståhlberg, Variety'ye yaptığı açıklamada, programlama ekibinin başına Outi Rehn'in geçmesiyle birlikte yaşanan değişimi 'önceki edisyonlardan büyük bir kopuş' olarak değil, 'yeni bir jenerasyonun ve işbirlikçi çalışma anlayışının' gelişi olarak tanımlıyor. Bu dönüşüm, festivalin daha modern, çok sesli ve kapsayıcı bir yapıya bürünme potansiyeli taşıyor.

Yeni Bir Vizyonla Değişime Yelken Açmak

Pauliina Ståhlberg, festivalin sadece film gösterme platformu olmanın ötesinde, dünyayı daha iyi bir yer haline getirme misyonunu taşıdığına inanıyor. Dört kişilik yeni programlama ekibinin kurulmasıyla 'daha farklı seslere ve dünyayı görmenin daha farklı yollarına' olanak sağlandığını belirtiyor. Bu yaklaşım, festivalin küratöryel seçimlerine de yansıyor. Örneğin, 'Fight the Power' serisi isyan temalı filmleri öne çıkarırken, 'Free Palestine' serisi ise 'göz ardı edilemez gerçeklere ışık tutmayı' hedefliyor. Bu bölümde, İsrail hava saldırısında hayatını kaybeden 25 yaşındaki Gazalı foto muhabiri Fatma Hassona hakkındaki 'Put Your Soul on Your Hand and Walk' belgeseli gibi dikkat çekici yapımlar yer alıyor.

Festivalden Öne Çıkan Filmler:

  • Açılış Filmi: Joachim Trier'in Cannes ödüllü 'Sentimental Value'
  • Kapanış Filmi: Jafar Panahi'nin Palme d'Or ödüllü 'It Was Just an Accident'
  • Öne Çıkanlar: Mascha Schilinski'nin 'Sound of Falling', Oliver Laxe'nin 'Sirât', Hafsia Herzi'nin 'The Little Sister', Richard Linklater'ın 'Nouvelle Vague', Tilda Swinton'ın rol aldığı Joshua Oppenheimer'ın 'The End', Hlynur Pálmason'ın 'The Love That Remains' (İskandinav Cevherleri bölümü).

Sinemaya Erişimi Artırma Hedefi ve Eğitim

Ståhlberg'in bir diğer önemli hedefi ise festivalin erişim alanını genişletmek. Kendi üniversite yıllarından beri festivalin sıkı bir takipçisi olan ve 'Helsinki sonbaharının zirvesi' olarak gördüğü bu etkinliği, özellikle genç nesillere ve sinemaya erişimi kısıtlı olan göçmen toplulukların yaşadığı Helsinki banliyölerine ulaştırmayı amaçlıyor. Bu bağlamda, her yıl binlerce Helsinki'li öğrenciye ücretsiz gösterimler sunan popüler Pulpettikino eğitim programının kapsamını iki katına çıkararak 20.000 çocuğa ulaşmayı hedefliyor. Bu genişleme, sinemanın birleştirici gücünü ve eğitici potansiyelini vurguluyor.

Fin Sineması Üzerindeki Gölge: Hükümet Kısıtlamaları

Pauliina Ståhlberg, bu umut verici vizyonla birlikte, Fin sinema sektörünün karşı karşıya olduğu ciddi bir sorunla da mücadele etmek durumunda. Ülkenin sağcı hükümetinin son yıllarda kültür sektörüne yönelik artan bütçe kesintileri, Fin film endüstrisini zor durumda bırakıyor. Yakın zamanda parlamentoda, Fin Film Vakfı'na sağlanan fonları ciddi oranda azaltacak bir yasa tasarısı oylanacak. Ståhlberg'e göre bu kesintiler, ülkedeki film ve televizyon yapımını yarı yarıya azaltabilir. Kültür sektörüne olan desteğini açıkça belirtmek için bizzat hükümet önünde konuşma yapmayı planlayan Ståhlberg, bu durumu 'Fight the Power' temasının bir yansıması olarak görüyor.

Ståhlberg, 'Dünyanın her yerinde olduğu gibi, kültüre ve farklı seslere ayrılan para kesiliyor. Aşırı muhafazakarların tüm dünyada yükselişi - veya en azından Batı demokrasilerinde - korkutucu ve buna birlikte bir şeyler yapmalıyız' diyerek, kültürün korunmasının küresel bir mesele olduğuna dikkat çekiyor.

Ståhlberg'in bu endişeleri, dünya genelinde sanatsal özgürlük ve devlet destekleri üzerine yaşanan güncel tartışmalarla da paralel seyrediyor. Nitekim, İsrail sinemasının en prestijli ödülleri olan Ophir Ödülleri'nde ‘The Sea’ filminin ‘En İyi Film’ ödülünü kazanması, İsrail Kültür ve Spor Bakanı Miki Zohar'ın ödüllere sağlanan devlet finansmanını kesme tehdidini beraberinde getirdi. Filistinli bir çocuğun Batı Şeria'dan Tel Aviv'deki bir plaja gitmek için hayatını riske atmasını konu alan ve Arapça çekilen bu film, Bakan Zohar tarafından 'İsrail askerlerini karalayıcı ve yanlış bir şekilde tasvir ettiği' gerekçesiyle hedef alındı. Bu olay, sanatsal ifade özgürlüğü ile siyasi hassasiyetler arasındaki gerilimi ve kültür sektörünün ne denli siyasi baskılara maruz kalabileceğini çarpıcı bir şekilde gözler önüne serdi. İsrail Ophir Ödülleri'nde yaşanan bu kriz ve Kültür Bakanlığı'nın finansman kesintisi kararı hakkında daha fazla bilgi için İsrail Ophir Ödülleri krizi ve "The Sea" filmi hakkındaki detayları Nexushaber.com'da bulabilirsiniz.

Bu yerel mücadele, küresel sinema sektörünün karşı karşıya olduğu daha geniş endişelerle de örtüşüyor. Özellikle Güney Kore sinemasının usta yönetmenlerinden Park Chan-wook, 30. Busan Uluslararası Film Festivali'nin açılış filmi "Tek Seçenek Yok" basın toplantısında yaptığı açıklamalarda, yapay zekanın (YZ) sektöre etkileri ve sinema salonlarının geleceği hakkında önemli uyarılarda bulundu. Park, YZ'nin gelişim hızının öngörülemez olduğunu ve sektör için bir korku unsuru oluşturduğunu belirtirken, sinema salonlarının da varoluş mücadelesi verdiğine dikkat çekti. Bu küresel kaygılar hakkında daha fazla bilgi ve Park Chan-wook'un değerlendirmelerini okumak için Park Chan-wook'un yapay zeka ve Kore sineması üzerine uyarılarını Nexushaber.com'dan inceleyebilirsiniz.

Nordik Dayanışması: Finnish Film Affair

Helsinki Film Festivali'ne paralel olarak 24-26 Eylül tarihleri arasında gerçekleşecek olan yıllık endüstri etkinliği Finnish Film Affair (FFA), sektördeki işbirliği ruhunu canlı tutuyor. Yeni endüstri başkanı Lydia Taylerson liderliğindeki etkinlik, Finlandiya, İskandinav ve daha geniş coğrafyalardan 45 yeni projenin tanıtıldığı zengin bir program sunuyor. Ståhlberg, Nordik ve Baltık ülkeleri gibi küçük ölçekli endüstriler için ortak yapım ve ortak finansmanın hayati önem taşıdığını vurgulayarak, bu platformların bölgesel ve uluslararası dayanışma için kritik olduğunu belirtiyor. Bu bağlamda, Tribeny Rai imzalı ve Hindistan-Güney Kore ortak yapımı olan "Shape of Momo" filminin küresel arenadaki yükselişi, uluslararası işbirliklerinin bağımsız sinema için ne kadar hayati olduğunu gösteriyor. Himalaya dağlarının büyüleyici atmosferinde geçen ve bireysel özgürlük arayışının köklü gelenekler ve ailevi yükümlülükler karşısındaki çetin mücadelesini gözler önüne seren bu dikkat çekici yapım, dünya prömiyerini prestijli Busan Uluslararası Film Festivali'nde, Avrupa prömiyerini ise San Sebastián Film Festivali'nin Yeni Yönetmenler bölümünde yapacak. Bu uluslararası başarıya ulaşan film hakkında detaylı bilgi ve Tribeny Rai'nin yönetmenlik vizyonunu keşfetmek için Shape of Momo'nun festival yolculuğunu Nexushaber.com'da inceleyebilirsiniz.

38. Helsinki Uluslararası Film Festivali – Love & Anarchy, 18-28 Eylül tarihleri arasında sinemaseverleri ağırlayacak. Festival, yeni liderliğiyle hem sanatsal vizyonunu tazelemeye hem de Fin sinemasının geleceği için kritik bir dönemeçte kültürel direnişin sesi olmaya hazırlanıyor.

Kaynak: Variety - Helsinki Film Festivali'nde Yeni Liderlik

```