Sinema dünyasının dikkatini çeken, ölüm ve yaşam arasındaki ince çizgide kurulmuş sıra dışı bir ilişki, Finlandiyalı yönetmen Hanna Nordenswan'ın ilk uzun metraj belgeselinin konusu oldu. 'Sense and Sensibility' (Duygu ve Mantık) isimli bu yapım, tüm hayatlarını bir mezarlık ortamında geçiren, birbirine tamamen zıt karakterlere sahip anne ve kızın karmaşık yaşamını derinlemesine inceliyor. Kısa süre önce Fin Film Affair'da (24–26 Eylül) En İyi Belgesel ödülünü kazanan film, sadece ölümle yüzleşmeyi değil, aynı zamanda aile içi bağımlılık ve kişisel değişimin zorluklarını da ele alıyor. Fin Film Affair ayrıca, yönetmen Pekka Ollula'nın "kırsal romantik zombi komedisi" olarak tanımladığı ilk uzun metraj filmi olan 'Pigtown' yapımını da En İyi İskandinav Projesi ödülüne layık görerek tür sinemasına olan ilgiyi gösterdi.
Ancak Helsinki Uluslararası Film Festivali kapsamında düzenlenen bu yılki Fin Film Affair (FFA), Finlandiya hükümetinin kültürel harcamalara yönelik önerdiği ciddi kesintiler nedeniyle gergin bir atmosferde geçti. Gecede En İyi Kurmaca Proje ödülünü yönetmen Alli Haapsalo'nun toplumsal baskı ve özgürlük temalarını işleyen 20. yüzyıl dönemi draması 'Tell Everyone' kazanırken, sinema topluluğu dayanışma çağrısı yaparak kültürel bütçelerin kısılmasına karşı tek ses oldu. En İyi İskandinav Projesi ödülünü kazanan, Pekka Ollula imzalı kırsal zombi komedisi Pigtown hakkında detaylı bilgiye ulaşın. Alli Haapsalo’nun ödülü ve Finlandiya Film Fuarı’ndaki kültürel kesinti endişeleri hakkında detaylı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Ölüm ve Yaşam Arasında Sıkışan İki Kadın
Helsinki merkezli Zone2 Pictures tarafından hayata geçirilen belgesel, mezarlığın lojmanlarında yaşayan Carita ve kızı Christa’nın sembiyotik ilişkisine odaklanıyor. İkili, hem iş arkadaşı hem de hayat arkadaşı gibi; zira tüm varlıkları bu mezarlık duvarları içinde şekillenmiş durumda.
Ancak bu iki kadının olaylara bakış açısı taban tabana zıt: Anne Carita, duygusal yoğunluğu yüksek ve yaşam enerjisiyle hareket ederken; alkol bağımlılığından kurtulmaya çalışan kızı Christa ise hayatını katı bir mantık ve rasyonellikle yönetiyor. Kurtarıcı köpekleri ve annesi dışında kimseyi hayatına sokmayı reddeden Christa için mezarlık, dış dünyanın karmaşasından bir sığınak işlevi görüyor.
Değişimin Kapısı: Emeklilik ve Sağlık Sorunları
Bu düzen, Carita'nın yaklaşan emekliliği ve geçirdiği kalp krizi ile sarsılıyor. Bu kritik olaylar zinciri, Christa’nın iş yükünün artmasıyla birleşince, anne-kız arasındaki alışılmış dengeyi kökten değiştiriyor. Christa, hayatı boyunca güvende hissettiği mezarlık sınırlarını aşıp, dışarıdaki gerçek dünya ile yüzleşmeye ve belki de daha önemlisi, duygusal olarak dünyaya kapılarını açmaya hazır olup olmadığına karar vermek zorunda kalıyor.
Yönetmenin Gözünden: Ölüm Korkusundan İnsani Bağlara
Hanna Nordenswan, bu sıra dışı hikâyeyi ilk olarak 2010'lu yılların sonunda bir gazete makalesinde gördüğünü belirtiyor. Yönetmen, o makalenin sekmesini bilgisayarında iki yıl boyunca açık tuttuğunu itiraf ediyor. COVID-19 pandemisinden hemen önce New York’taki master programından Finlandiya'ya dönen Nordenswan, pek çok kişi gibi kendisinin de ölüm düşünceleriyle meşgul olduğunu fark ediyor.
Bu düşünceler onu, hayatlarını cenaze törenleri, mezar kazma ve yas tutanları teselli etme gibi görevlerle geçiren Carita ve Christa’ya geri götürüyor. Nordenswan, bu kadınların belki de 'ölüm fikriyle daha rahat hissetmesine yardımcı olabileceğini' umarak yola çıkıyor. Kadınlar ise kamera karşısında oldukça rahattı. Nordenswan'ın aktardığına göre, onlar bu durumun 'harika bir reality show olacağını, burada olan her şeyin çok çılgınca olduğunu ve insanların bilmesi gerektiğini' düşünüyorlardı.
“Çok hızlı bir şekilde aralarında süper benzersiz bir ilişki olduğunu fark ettim. Çok komik karakterlerdi. Ölüm kısmı, filmin asıl konusu olmaktan çok arka planı haline geldi.” - Hanna Nordenswan, Yönetmen
Eleştirel Bakış Açısı: Güvenli Alanın Bedeli
Belgesel, bir yandan anne-kız sevgisinin fedakarlıklarını gösterirken, diğer yandan da bağımlı ilişkilerin ve değişime direncin getirdiği zorlukları gözler önüne seriyor. Christa’nın mantığa sığınması ve dış dünyayı reddetmesi, mezarlığı sadece bir iş yeri değil, aynı zamanda duygusal bir kalkan olarak kullandığını gösteriyor. Ancak bu güvenlik alanı, annesinin sağlığı tehlikeye girdiğinde kızı için bir kafese dönüşüyor.
Eleştirel bir gözle bakıldığında, mezarlık gibi sürekli ölümle iç içe olan bir ortamın ironik biçimde, Christa için yaşamın en güvenli ve öngörülebilir yeri haline gelmesi, bireyin kendi hayatını kontrol etme çabasını ve korkularıyla yüzleşmekten kaçınma mekanizmalarını derinlemesine sorgulatıyor. Bu durum, pek çok insanın konfor alanından çıkma korkusunu evrensel bir dille anlatıyor.
Uluslararası Yankı ve Ödüller
“Sense and Sensibility”, Fin Film Affair jürisi tarafından 'açık vizyonu' ve 'derinden insancıl, ancak olağanüstü teması' nedeniyle övgü topladı. Jüri, anne ve kızın hikayesinin 'son derece ilişkilendirilebilir olduğunu ve sınırları aşabileceğini' vurgularken, filmin 'yer yer mizahi bir ton kullanarak ölümü yaşamın doğal bir parçası olarak tasvir etme vaadini yerine getirdiğini' belirtti.
Yönetmen Nordenswan, film yapım sürecinin kendisini ölüm korkusundan tamamen kurtaramasa da, annesiyle olan ilişkisini düşünme biçimini değiştirdiğini ve karakterler gibi annesinde/kızında her zaman en iyiyi görmeye çalışmayı öğrendiğini ifade etti. Bu prestijli En İyi Belgesel ödülü, aynı zamanda filmin uluslararası pazarlama ve tanıtım çalışmaları için 3.000 Avro (yaklaşık 3.500 ABD Doları) nakit para ödülüyle de desteklendi. Aynı miktar, En İyi İskandinav Projesi ödülünü kazanan Pigtown'a da uluslararası pazarlama için tahsis edildi.
Kaynak: Finlandiya Belgeseli Sense and Sensibility Hakkında Detaylı Bilgiler
Not: Bu haber içeriği, Variety'nin (kaynak link) orijinal raporundan derlenerek, Sen,Nexus editör ekibi tarafından bağımsız yorum ve analizlerle zenginleştirilmiştir.