Belçika’nın önde gelen sinema etkinliği olan 52. Film Fest Ghent, 9-18 Ekim tarihleri arasında sinemaseverlerle buluşmaya hazırlanırken, program direktörü Wim De Witte festivalin siyasi duruşuyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. De Witte, editöryal yazısında, içinde bulunduğumuz dünyayı tanımlarken 'gerçeklerin kurguyu aştığını' vurgulayarak, güncel olaylara odaklanan filmlerin 'hayati izlenmesi gerekenler' olduğunu belirtti.
De Witte, Kaouther Ben Hania’nın Venedik’te ödül kazanan “The Voice of Hind Rajab” ve Kateryna Gornostai’nin “Timestamp” gibi yapımların empati alanı yarattığını ve 'aksi takdirde görünmez kalacak olanı görünür kıldığını' ifade etti. Bu açıklamalar, festivalin 2025 yılında programlama tercihlerini yoğun şekilde etkileyen savaş ve siyaset tartışmaları karşısında net bir tavır sergileme arayışını ortaya koyuyor.
Festivalin Siyasi Duruşu: Filistin ve Ukrayna Kararı
Film Fest Ghent, programlama sürecinin 'karmaşık bir zamanda' gerçekleştiğini belirtirken, “Film Works for Palestine” taahhüdünü imzaladıklarını ve duruşları konusunda şeffaf olduklarını dile getirdi. De Witte, festivalin geleneksel olarak açık siyasi tavırlar alma eğiliminde olduğunu belirterek, Ukrayna savaşı sırasında alınan Rusya kararına benzer bir politika izlediklerini açıkladı.
“Şu anda Gazze ile yaptığımız, Ukrayna ile yaptığımız şeye benzer. O an, Rusya’dan devlet destekli filmleri davet etmemeye karar vermiştik. Şimdi de aynı pozisyonu İsrail için alıyor ve devlet destekli hiçbir filmi programımıza dahil etmiyoruz.”
Eleştirel Bakış Açısı: Sanat ve Aktivizm Arasındaki Çizgi
Festival yönetimi, bu kararla izleyicilerin farkındalığını artırmayı hedeflerken, bu tür net yasaklar sanat dünyasında etik tartışmaları da beraberinde getiriyor. Bazı eleştirmenler, devlet fonuyla yapılmayan bağımsız İsrailli ya da Rus sanatçıların filmlerinin bile dolaylı olarak etkilenebileceğini veya bu yasağın sanatsal ifade özgürlüğünü kısıtlayabileceğini savunabilir. Ancak De Witte, festivalin amacının 'güvenli bir alan yaratmak' ve izleyicileri konuşmaya teşvik etmek olduğunu vurguluyor.
Ghent Programında Öne Çıkanlar: Yeni Sesler ve Retrospektifler
Siyasi ağırlıklı filmlerin yanı sıra, festival programı uluslararası sinemanın önemli isimlerini ve Belçika’nın yerel yeteneklerini de ağırlıyor.
- Açılış Filmi: Yerel yetenek Cato Kusters’in festivalde daha önce kısa filmiyle ödül kazanan yönetmen olarak geri dönüşünü işaret eden, iki kadının aşk hikayesini anlatan hassas draması “Julian”.
- Kapanış Filmi: Yeni seslere odaklanma stratejisinin bir parçası olarak, Harris Dickinson’ın ilk uzun metrajlı filmi “Urchin” festivali kapatacak.
- Uluslararası İsimler: Kelly Reichardt’ın “The Mastermind,” Luca Guadagnino’nun “After the Hunt” ve Yorgos Lanthimos’un “Bugonia” gibi usta yönetmenlerin yeni eserleri.
- Retrospektif Odak: Eski program direktörü Patrick Duynslaegher tarafından hazırlanan, ünlü İngiliz yönetmen Nicolas Roeg’in 14 filmini içeren kapsamlı bir retrospektif.
Nicolas Roeg Retrospektifi ve Onur Ödülü
Festival, sinema tarihine önemli katkılar sağlamış Nicolas Roeg’in eserlerine geniş bir bölüm ayırıyor. Bu retrospektif, Roeg’in görüntü yönetmeni olarak görev aldığı “Fahrenheit 451” ve “The Masque of the Red Death” gibi erken dönem çalışmalarından, kült yönetmenlik başarıları olan “Don’t Look Now” ve “The Witches” filmlerine kadar uzanıyor.
Roeg’in uzun yıllar birlikte çalıştığı ve eski eşi olan usta oyuncu Theresa Russell, festivalin onur konuğu ve jüri başkanı olarak Ghent’te ağırlanacak. Russell ayrıca Joseph Plateau Onur Ödülü’nün de sahibi olacak.
De Witte'nin Festival Vizyonu
Otuz yılı aşkın süredir festivalde görev alan De Witte, dünyanın değişmesine rağmen hala harika filmlerin yapıldığını ve insanların onları büyük perdede izlemeye çekildiğini görmekten memnuniyet duyuyor. De Witte, festivallerin modern dünyadaki rolünü, her yıl çıkan binlerce film arasında izleyicilere bir 'rehber' olmak ve sinemacıları bir araya getirerek sohbetleri teşvik etmek olarak tanımlıyor.
Kaynak
Bu haberin hazırlanmasında Variety'nin Film Fest Ghent program direktörü Wim De Witte ile gerçekleştirdiği röportaj esas alınmıştır.
