Fransız sinemasının son dönemdeki en dikkat çeken yönetmenlerinden Dominik Moll, 'The Night of the 12th' ile yakaladığı uluslararası başarının ardından yeni projesiyle tekrar gündemde. Cannes Film Festivali'nde yarışan ve büyük beğeni toplayan son filmi 'Case 137' ('Dossier 137'), bağımsız filmlerin önemli dağıtımcılarından Film Movement tarafından Kuzey Amerika haklarının satın alınmasıyla küresel çapta ses getirmeye hazırlanıyor. Bu anlaşma, filmin sadece bir suç draması olmanın ötesinde, günümüz toplumlarının en hassas konularından birine parmak bastığının en net göstergesi.
Film, Leá Drucker'ın canlandırdığı, İç İşleri biriminde görevli ilkeli polis memuru Stéphanie Bertrand'ın hikayesini merkezine alıyor. Paris'te kaotik bir gösteri sırasında ağır yaralanan genç bir adamın davası Stéphanie'ye verilir. İlk bakışta standart bir soruşturma gibi görünen dosya, kurbanın Stéphanie'nin memleketinden olduğunu öğrenmesiyle kişisel ve karmaşık bir hal alır. Soruşturma ilerledikçe, meşru bir polis şiddetine dair kanıt bulmakta zorlanan memur, kendini mesleki sadakati ile kişisel vicdanı arasında sıkışmış bir halde bulur.
Sadece Bir Sistem Eleştirisi Değil, Ahlaki Bir Labirent
Dominik Moll'un filmi, ilk bakışta basit bir polis şiddeti eleştirisi gibi okunabilir. Ancak yönetmenin önceki işlerinden de aşina olduğumuz üzere, hikaye bundan çok daha derin katmanlara sahip. Film, 'kötü polisler' klişesine sığınmak yerine, iyi niyetli bir memurun bile sistemin içindeki çatlaklarda nasıl kaybolabileceğini, adalet arayışının ne denli kaygan bir zeminde ilerlediğini gözler önüne seriyor.
Şeytanın Avukatı: Karşıt Görüş
Bazı eleştirmenler, bu tür filmlerin polis teşkilatına karşı genel bir güvensizliği körükleyebileceğini ve münferit olayları sistemin geneline mal ederek güvenlik güçlerinin moralini bozabileceğini iddia edebilir. Ancak 'Case 137', karakterini 'ilkeli' olarak tanımlayarak bu tuzağa düşmüyor. Aksine, sistemin içindeki dürüst bireylerin karşılaştığı devasa baskıyı ve ahlaki ikilemleri göstererek, sorunun bireylerden çok, hesap verebilirlik mekanizmalarının eksikliğinde yattığına işaret ediyor. Bu, filmi basit bir suçlamadan çıkarıp, düşündürücü bir sosyal analize dönüştürüyor.
Film Movement başkanı Michael Rosenberg de bu duruma dikkat çekerek, filmin sadece gerilim dolu bir suç draması olmakla kalmayıp, “adalet, hesap verebilirlik ve ahlaki sorumluluk etrafında bir tartışma başlatacağını” belirtiyor. Bu, filmin ticari potansiyelinin yanı sıra kültürel etkisinin de ne kadar önemsendiğini gösteriyor.
Eleştirmenlerden Tam Not ve Yönetmenin Vizyonu
'Case 137', Cannes prömiyerinin ardından eleştirmenlerden övgü dolu yorumlar aldı. Özellikle sinema dünyasının prestijli yayınlarından Variety, filmi şu sözlerle tanımladı:
“Keskin bir şekilde etkili... Zeki, alttan alta kaynayan bir öfke barındıran ve izleyiciyi haklı olarak çileden çıkaran bir yapım.”
Aynı eleştiride, başrol oyuncusu Leá Drucker'ın performansı, “kayda değer bir karmaşıklığa ve iliklerine kadar işlemiş bir insanlığa sahip, filmi ayakta tutan bir performans” olarak nitelendirildi. Bu yorumlar, filmin hem senaryo gücü hem de oyunculuk kalitesiyle öne çıktığını doğruluyor.
Yönetmen Dominik Moll ise niyetini şu sözlerle özetliyor: “'The Night of the 12th'te olduğu gibi, hem eğlenceli hem de düşündürücü, polisin toplumumuzdaki yerini inceleyen bir film yapmaya çalıştım.” Bu vizyon, filmin önümüzdeki yıl Kuzey Amerika'da vizyona girdiğinde geniş kitlelerde yankı bulacağının sinyallerini veriyor.
Filmin Künyesi ve Geleceği
- Orijinal Adı: Dossier 137
- Uluslararası Adı: Case 137
- Yönetmen: Dominik Moll
- Oyuncular: Leá Drucker
- Kuzey Amerika Dağıtımcısı: Film Movement
- Vizyon Tarihi (K. Amerika): 2025 (Sinema), ardından dijital ve ev sineması platformları
Kaynak: Bu haberde yer alan bilgiler, sinema sektörünün önde gelen yayınlarından Variety'de yayınlanan özel habere dayanmaktadır.
