Dolores Fonzi'nin ikinci yönetmenlik denemesi olan 'Belén' filmi, San Sebastián Film Festivali'nde dünya prömiyerini yaparak büyük ilgi topladı. Gerçek bir hikayeden esinlenen yapım, Arjantin'de düşük yaptığı için hapse atılan genç bir kadının, Julieta'nın (anonimliği korunarak Belén olarak anılıyor) ve onun korkusuz avukatı Soledad Deza'nın (Fonzi'nin canlandırdığı) hukuk mücadelesini mercek altına alıyor. Film, Arjantin'deki kadın hakları hareketi için dönüm noktası olan bu davayı küresel sahneye taşıyor.
'Belén' filmi, Arjantin'in geleneksel olarak muhafazakar bir eyaleti olan Tucumán'da geçiyor. Julieta'nın davası, yolsuzluk, eşitsizlik ve ataerkil değerlerle dolu bir hukuk sistemine karşı verilen mücadelede kadın hakları için önemli bir an haline geliyor. Bu ve benzeri vakalar, Arjantin'de kadınların üreme haklarına ilişkin yasaları derinden etkiledi. Avukat Soledad Deza, yasal sistemin çarpıklıklarıyla boğuşurken, Julieta'nın davası büyük bir öfke ve dayanışma dalgası yaratarak adaleti talep eden güçlü bir hareketin doğmasına zemin hazırlıyor. Filmin dayandığı, Ana Correa'nın 'Biz Belén'iz' adlı kitabı da bu dramatik hukuk mücadelesini detaylandırıyor.
Dolores Fonzi'nin Aktivist Kimliği ve Filmin Doğuşu
Fonzi, projeyi nasıl benimsediğini yıllar öncesine dayanan 'Belén'e Özgürlük' hareketine bağlıyor. 'Oyuncu olmanın yanı sıra, bir süredir insan hakları aktivistiyim. Düşük yaptığı için hapsedilen Belén adında genç bir kadını öğrendim. Bir ödül almaya gittiğimde, 'Belén'e Özgürlük' yazılı bir pankart çıkardım ve tören sırasında bundan bahsettim. Bu durum uluslararası basına yansıdı ve küresel bir hareketlilik yarattı,' diye belirtiyor. Bu olay, bir film yapımcısının Belén'in davasıyla ilgilenmesine yol açmış ve kısa süre sonra K&S Films'ten Leticia Cristi, Fonzi'ye hem avukatı oynamayı hem de filmi yönetmeyi teklif etmiş. Fonzi, 'Bu benim için özel olarak tasarlanmış bir proje gibiydi. Belén'in davasını zaten uzun süredir takip ediyordum, bu yüzden her şey organik olarak yerine oturdu,' diyerek projeye olan bağlılığını ifade ediyor.
San Sebastián ve Latin Amerika Sinemasına Destek
Fonzi, daha önce ilk yönetmenlik denemesi 'Blondi' ile de San Sebastián'da bulunmuştu. Festivalin genel olarak Latin Amerika sorunlarına duyarlı olduğunu ve Arjantin sinemasına büyük destek verdiğini vurguluyor. 'San Sebastián'da her zaman karşılaştığımız zorluklara görünürlük kazandıran anlar yaratabildik,' sözleriyle festivalin önemini dile getiriyor. Bu duyarlılık, festivalin sadece Latin Amerika sinemasına değil, aynı zamanda bölgesel sinemanın, özellikle de Bask ve Katalan sinemasının yükselişine ev sahipliği yapmasıyla da pekişiyor. Madrid Film Okulu (ECAM) Incubator programında dikkat çeken filmlerden biri olan "Face of Grace" (Cara de santa) gibi yapımlar da bu dönemde İspanyol sinemasında kadınların hikayelerine güçlü bir bakış açısı getirerek, toplumsal beklentiler ve kadınlar üzerindeki baskıları cesurca sorgulamaktadır. "Face of Grace" filmi hakkında daha fazla bilgi için Nexus Haber'i ziyaret edebilirsiniz. Kadın odaklı yapım programları sayesinde, San Sebastián merkezli, kadın odaklı mentorluk ve üretim hızlandırma programı Noka Ekoizpena gibi inisiyatiflerin de katkılarıyla, Bask ve Navarre bölgesindeki kadın sinemacıların projelerini hayata geçirme oranı artmış, bu da San Sebastián'da İspanyol filmleri arasında Bask yapımlarının önemli bir oranla öne çıkmasını sağlamıştır. Festivalin bu geniş perspektifi, Leticia Dolera'nın gençlik şiddeti ve ergen cinsel istismarı gibi hassas konuları ele alan yeni dizisi 'Puberty' gibi projelerin de dünya prömiyerine sahne olmasını sağlamıştır. Leticia Dolera'nın 'Puberty' dizisi ve San Sebastián'daki önemi hakkında daha fazla bilgi için Nexus Haber'i ziyaret edebilirsiniz.
Bu bağlamda, Norveç sinemasının önde gelen isimlerinden Joachim Trier de son filmi “Sentimental Value” ile festivale katılarak babalık deneyimlerini, setlerdeki dinamikleri ve Avrupa sinema finansman modelinin geleceğini masaya yatırdı. Trier, özellikle son 15-20 yılda kadın yönetmenlerin sayısının artmasının set kültürünü nasıl daha iyi hale getirdiğini, 'maço enerjisinin azaldığı iyi bir set kültürü odağına sahip olduklarını' belirterek feminist gelişmelerin erkek yönetmenler için de faydalarını vurguladı. Ayrıca, yaratıcı özerkliği korumak adına Avrupa finansman modelinin hayati önem taşıdığını da belirtti. Joachim Trier'in babalık, feminist etki ve Avrupa sineması üzerine detaylı görüşleri için Nexus Haber'i ziyaret edebilirsiniz.
Fonzi'nin Zorlu Programı ve Gelecek Planları
Kendi filmini yönetirken nasıl bir yol izlediği sorulduğunda Fonzi, 'Beni destekleyen bir ekibim var ve sette benim sesim ve gözüm gibi olan arkadaşım Ezequiel Díaz var. Onun dikkatli desteğine güveniyorum; fikrine çok değer veriyorum,' yanıtını veriyor. Yoğun bir tempoda çalıştığını belirten Fonzi, gelecek yıl yazmaya ve daha küçük projeler üzerinde çalışmaya zaman ayırmak istediğini de ekliyor. 'Belén' filmi 23 Eylül'de festivalde dünya prömiyerini yaptı.
Davaya Eleştirel Bir Bakış ve Küresel Yankıları
'Belén' davası ve benzeri olaylar, kadınların üreme hakları konusunda yasal güvencelerin bulunduğu ülkelerde dahi bu hakların ne denli kırılgan olabileceğini acı bir şekilde ortaya koyuyor. Özellikle Arjantin'in muhafazakar bölgelerinde yargı sisteminin ataerkil değerlerden ne kadar etkilenebildiği, hukuki süreçlerin şeffaflığı ve adaletin herkese eşit dağıtılması konularında ciddi soru işaretleri doğuruyor. Bu film, sadece bir kadının yaşadığı trajediyi değil, aynı zamanda benzer durumlarla karşılaşan binlerce kadının sessiz çığlığını ve sistemik adaletsizlikleri gözler önüne sermesi açısından büyük önem taşıyor. Küresel çapta kadın hakları aktivistleri için bir ilham kaynağı olan 'Belén' vakası, bedensel özerklik ve cinsiyet eşitliği mücadelelerinin ne kadar uzun ve çetrefilli olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.
Kaynak:
Bu haberin hazırlanmasında Variety kaynak gösterilmiştir.