Disney, Jimmy Kimmel Gerilimiyle Sallanıyor: Hissedarlar Belgeleri Talep Etti, İfade Özgürlüğü Tartışılıyor

Haber Merkezi

25 September 2025, 17:40 tarihinde yayınlandı

Disney Hissedarlarından Jimmy Kimmel Olayında Kritik Hamle: İfade Özgürlüğü ve Şirket Sorumluluğu Tartışması
```html

Türkiye'nin önde gelen teknoloji ve gündem haber portalı Sen,Nexus olarak aktarıyoruz: Medya devlerinden Disney, son zamanlarda ciddi bir kurumsal hesaplaşmanın ortasında. “Demokrasi yanlısı” olarak tanımlanan iki güçlü hissedar grubu, şirketin CEO'su Bob Iger'a gönderdikleri bir mektupla, komedyen Jimmy Kimmel'ın programının neden askıya alındığına dair detaylı belgeler talep etti. Bu hamle, Trump yönetiminden gelen baskılar karşısında Disney'in “yanlış bir eylemde bulunup bulunmadığına” ve hissedarlara karşı sorumluluklarını ihlal edip etmediğine dair ciddi soruları gündeme getiriyor.

Jimmy Kimmel Olayının Perde Arkası: Siyasi Baskı İddiaları

Olaylar, Jimmy Kimmel'ın programında “MAGA çetesi” olarak adlandırdığı grubun, Charlie Kirk cinayeti üzerinden siyasi puan kazanma çabalarına yönelik yorumlarıyla başladı. Bu yorumların ardından ABC, 17 Eylül'de “Jimmy Kimmel Live!” programının “süresiz” olarak askıya alındığını duyurdu. Ancak bu durumun arkasında, dönemin FCC Başkanı Brendan Carr'ın ABC kanallarına yönelik “haber çarpıtma” şikayetlerini takip etme tehdidi olduğu iddia edildi. Carr, Kimmel'ın sözlerini 'gerçekten hasta' olarak nitelendirmiş ve programı yayından kaldırmamaları halinde 'işleri kolay ya da zor yoldan halledebileceklerini' ima etmişti. Bu tehditler sonucunda Nexstar ve Sinclair gibi büyük yayın grupları tarafından işletilen yaklaşık 70 ABC iştiraki (ABD TV hanelerinin %23'ü), programı yayınlamayı reddetti. Hollywood'u aylardır felç eden senarist ve oyuncu grevlerinin sona ermesiyle birlikte ekranlara dönen Kimmel, Salı gecesi yayına geri döndü ve şaşırtıcı bir şekilde en yüksek reytingli bölümünü kaydetti. Kaldığı yerden esprili dilini Donald Trump'a yönelten Kimmel'ın bu dönüşü, 6.3 milyon izleyiciyle programın kendi yayın tarihinde en çok izlenen düzenli bölümü oldu. Grev sonrası yayınlanan ilk bölümdeki 28 dakikalık monologu, sadece 22 saat içinde YouTube'da tam 17.7 milyon izlenmeye ulaşarak platformdaki en çok izlenen monologu olma unvanını elde etti. Bu rekor, Kimmel'ın 2020'deki Kobe Bryant anma monologunun neredeyse eşdeğeri ve 2017'deki oğlunun doğumu duyurusundan (14.7 milyon) daha yüksek bir başarıya işaret ediyor. Ülkedeki ABC istasyonlarının yaklaşık dörtte birine sahip olan Nexstar ve Sinclair gibi medya gruplarının, Disney'in diziyi yeniden başlatmasına rağmen Jimmy Kimmel Live yayınlarını engelleyerek öncelik vermemesi, izleyicilerin alternatif platformlara yönelmesine neden oldu. Bu tarihi geri dönüş ve dijital platformlardaki başarısı hakkında daha fazla bilgi için Jimmy Kimmel'ın grev dönüşüyle kırdığı YouTube rekoru haberimize göz atın. Kimmel, rekor kıran bu dönüşün ardından eski Başkan Donald Trump'ın Truth Social üzerinden kendisine yönelttiği eleştirilere de yanıt verdi. Trump'ın 'ABC Fake News, Jimmy Kimmel'a işini nasıl geri verdi, inanamıyorum' sözlerine Kimmel, 'Bana işimi geri verdiklerine inanamıyor musun? Bizim sana işini geri verdiğimize ben inanamıyorum. Ödeştik!' şeklinde karşılık vererek gündemdeki yerini korudu. Brendan Carr'ın bu medya baskısı, televizyon dünyasının en sivri dilli animasyonlarından South Park'ın son bölümünde de hicvedildi; dizide Carr'ın, toksoplazmoz paraziti beynine ulaşırsa ironik bir şekilde "ifade özgürlüğünü kaybedebileceği" işlendi. Bu çarpıcı hicivler ve daha fazlasını keşfetmek için South Park'ın Trump, Netanyahu ve Brendan Carr hicvini inceleyen haberimize göz atın.

Hissedarlar Neden Belgeleri Talep Ediyor?

Amerikan Öğretmenler Federasyonu (AFL-CIO ile bağlantılı) ve Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütleri, Disney hissedarları adına Bob Iger'a gönderdikleri mektupta, ABC'nin Kimmel'ı yayından kaldırma kararıyla ilgili dahili Disney belgeleri ve iletişim kayıtlarını talep etti. Bu gruplar, Delaware yasaları uyarınca hissedarların bilgi edinme haklarını kullanarak, şirketin mütevelli heyetinin sadakat, özen ve iyi niyet görevlerini ihlal ettiğinden şüpheleniyor. Mektupta, Disney Yönetim Kurulu ve yöneticilerinin “şirket ve hissedarlarının çıkarları yerine uygunsuz siyasi veya bağlılık değerlendirmelerini ön plana çıkararak mütevelli heyeti görevlerini ihlal etmiş olabileceğine dair sağlam bir şüphe olduğu” belirtiliyor. Mütevelli heyetinin temel görevi, şirketin ve dolayısıyla hissedarların en iyi çıkarları doğrultusunda hareket etmektir. Bu talep, sıradan yönetim kararlarından ziyade, mütevelli heyeti görevlerinin ihlali söz konusu olduğunda kabul edilen yasal bir yoldur.

Olayın Disney Üzerindeki Etkileri: Rakamlarla Bir Bakış

Öne Çıkan Bilgiler:

  • Kimmel'ın askıya alınmasının ardından Disney hisseleri 18-23 Eylül tarihleri arasında %3.3 düşüş yaşadı. Ancak daha sonra %1.05 artışla kapandı.
  • “Jimmy Kimmel Live!” programı, ABD'deki TV hanelerinin yaklaşık %23'ünü temsil eden Sinclair ve Nexstar tarafından işletilen yaklaşık 70 ABC iştiraki tarafından yayınlanmadı.
  • Kimmel'ın dönüş bölümü, 6.3 milyon izleyiciyle kendi yayın tarihinde en çok izlenen düzenli bölümü oldu. Genel izlenme açısından ise kendi tarihinin en çok izlenen 3. bölümü olsa da, YouTube'da 17.7 milyon izlenmeye ulaşarak kendi kariyerindeki en çok izlenen monolog rekorunu kırdı. (Karşılaştırma: askıya alınmasına neden olan 16 Eylül monologu 4.4 milyon, grev öncesi ortalama monologlar 1.8-3.9 milyon izlenme).

Medya Şirketlerinin İkilemi: İfade Özgürlüğü mü, Ticari Çıkarlar mı?

Bu olay, büyük medya şirketlerinin siyasi baskılar karşısında nasıl bir yol izlemesi gerektiği konusunda önemli bir tartışma başlatıyor. Disney gibi halka açık bir şirketin, hissedarlarının finansal çıkarlarını korumakla ifade özgürlüğünü savunmak arasında kalması kaçınılmaz bir durum. Yönetim Kurulu, programı yayından kaldırarak anlık bir krizi mi önledi, yoksa uzun vadede şirket değerlerine ve itibarına zarar mı verdi? Medya şirketleri, bir yandan kamuoyunu doğru ve tarafsız bilgilendirme sorumluluğu taşırken, öte yandan reklam gelirleri, iştirak anlaşmaları ve hükümet düzenlemeleri gibi ticari kaygılarla hareket etmek zorunda kalıyor. Bu dengeyi korumak, özellikle siyasi gerilimlerin arttığı dönemlerde oldukça zorlayıcı olabiliyor. Hissedarların talebi, bu tür durumlarda kurumsal yönetim ilkelerinin ne kadar kritik olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.

İfade Özgürlüğü ve Medya Bağımsızlığına Yönelik Tehditler

Hissedarların mektubunda, eski Başkan Donald Trump'ın sosyal medya paylaşımları da önemli bir yer tutuyor. Trump, ABC ve Kimmel'a yüklenerek, “Bence ABC'yi bu konuda test edeceğiz. Nasıl yaptığımızı görelim. Geçen sefer onlara saldırdığımda bana 16 Milyon Dolar verdiler” ifadelerini kullanmıştı. Ayrıca, Kimmel'ın programının "ağı %99 pozitif demokratik çöplerle tehlikeye attığını" iddia eden Trump'a Kimmel, "Ağı kim tehlikeye atıyor? Duyuyor musunuz? Yine tehdit var! Bu kez doğrudan FCC-bisküvi'nin ağzından" diyerek mizahi bir dille karşılık verdi. Bu tehditler, grupların endişelerini “daha da güncel” hale getiriyor.

Sınır Tanımayan Gazeteciler ABD İcra Direktörü Clayton Weimers, “Jimmy Kimmel'ın geç saatlerde televizyona geri dönmesine rağmen, bu mesele bitmekten çok uzak. FCC, hoşuna gitmeyen içerikler nedeniyle medya kuruluşlarını tehdit etmeye devam ediyor ve Kimmel örneğinde onlarca iştirak hala programını yayınlamayı reddediyor” dedi. Weimers, “Halkın, hükümetin medyaya yönelik eylemlerinin bu olayda nasıl geliştiğini bilmesi gerekiyor ki, Birinci Değişikliğe yönelik bu pervasız saldırının daha fazla ilerlemesini durdurabilelim” şeklinde konuştu.

Bu bağlamda, siyasi iktidarın eleştirel sesleri susturma çabaları, popüler kültürde de yankı buluyor. Nitekim, Jimmy Kimmel'ın programında Robert De Niro'nun canlandırdığı, Başkan Trump tarafından atanmış 'mafya lideri' tarzındaki bir FCC başkanı karakteri, 'Konuşma artık bedava değil. Artık kelime başına ücret alıyoruz,' diyerek bu duruma yönelik keskin bir hiciv sunmuştu. De Niro'nun bu performansı, siyasi iktidarın eleştirel sesleri susturma çabaları ve bunun ifade özgürlüğü üzerindeki "sindirme etkisi" yaratma potansiyelini bir kez daha gündeme getirdi. Hatta Cumhuriyetçi Senatör Ted Cruz gibi isimlerin bile FCC'nin bu konudaki tutumunu eleştirmesi, meselenin siyasi çizgileri aşan geniş bir endişe kaynağı olduğunu gösterdi. Ayrıca, Senatör Adam Schiff liderliğindeki dokuz senatör, FCC Başkanı Brendan Carr'a gönderdikleri mektupla Amerika'da medya özgürlüğünün geleceğine dair ciddi soruları masaya yatırdı. Bu tür hicivler, South Park gibi dizilerin de gerçek dünyadaki medya baskısı ve ifade özgürlüğü üzerine dönen tartışmaları ne denli yakından takip ettiğini gösteriyor.

Trump'ın “Geçen sefer onlara saldırdığımda bana 16 Milyon Dolar verdiler” iddiasına karşı Kimmel, “Sadece Donald Trump, ABC'yi tehdit etmediğini kanıtlamak için ABC'yi tehdit eder” yorumunda bulunarak eski başkanın retoriğindeki çelişkilere dikkat çekti. Kimmel, Trump hakkında neden bu kadar çok konuştuğunu açıklarken, onu 'eski moda, 80'ler filmi tarzı bir zorba' olarak tanımladı ve 'Geleceğe Dönüş' filmindeki Biff karakterine benzetti. Halkın bu tür bir karaktere destek vermesinin şaşırtıcı olduğunu belirten Kimmel, "Bu zorbayı desteklemek, hangi tarafta olursanız olun, 'Geleceğe Dönüş'teki Biff'i desteklemek gibidir" sözleriyle siyasi figürlerin toplumsal algısını sinema karakterleri üzerinden ele aldı. Bu konudaki detaylara ve Jimmy Kimmel'ın dönüşüyle kırdığı reyting rekorlarına dair daha fazla bilgi için Jimmy Kimmel, Donald Trump'ı 'Zorba'ya Benzetti: ABC Reyting Rekoru haberimize göz atın.

Bu süreçte, Kimmel programına dönüşünde Charlie Kirk hakkındaki yorumları nedeniyle yaşadığı uzaklaştırma sürecine de değindi. "Genç bir adamın cinayetini hafife almak asla niyetim değildi" diyerek boğazı düğümlenen Kimmel, öldürülen kişinin ailesine başsağlığı dilediğini ve amacının hiçbir grubu suçlamak olmadığını, aksine derin rahatsızlık duyduğu bu olayın yanlış anlaşıldığını ifade etti. Bu samimi özür, hem izleyiciler hem de eleştirmenler arasında farklı yankılar uyandırdı ve medyanın hassas konulardaki sorumluluğunu bir kez daha gündeme getirdi.

Amerikan Öğretmenler Federasyonu Başkanı Randi Weingarten ise konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Disney hissedarları, Brendan Carr'ın ABC'yi Jimmy Kimmel'a karşı harekete geçmedikçe cezalandırma tehdidinden sonra şirketin içinde tam olarak neler yaşandığına dair gerçeği hak ediyor. Disney Yönetim Kurulu'nun hissedarlarının çıkarları doğrultusunda hareket etme yasal sorumluluğu var ve bu bağın Trump yönetimine boyun eğmek için bozulup bozulmadığını öğrenmek istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Sonuç ve Gelecek Beklentileri

Jimmy Kimmel olayı, sadece bir talk-show sunucusunun yaşadığı bir durum olmaktan öte, medya kuruluşlarının bağımsızlığı, kurumsal yönetişim ilkeleri ve ifade özgürlüğünün sınırları üzerine önemli soruları beraberinde getiriyor. Hissedarların talep ettiği belgelerin ortaya çıkmasıyla, Disney'in bu olaydaki rolü daha net anlaşılacak ve bu durum, benzer krizlerde medya şirketlerinin nasıl hareket etmesi gerektiğine dair bir emsal teşkil edebilir. Hukuki süreçlerin devam etme olasılığı, medya-hükümet ilişkilerinin geleceği açısından yakından takip edilmesi gereken bir gelişme olarak öne çıkıyor.

Kaynak: Variety

```