ABC'nin Jimmy Kimmel Krizi: Medya Dünyasında Siyasi Gerilimin Yansımaları

Haber Merkezi

19 September 2025, 18:28 tarihinde yayınlandı

ABC'nin Jimmy Kimmel Krizi: İfade Özgürlüğü, Siyasi Baskı ve Medya Dünyasındaki Derin Yansımalar

Amerika Birleşik Devletleri medya dünyası, ABC kanalının sevilen sunucusu Jimmy Kimmel'ın geleceği üzerine kurulu büyük bir krizle çalkalanıyor. Programının ABC tarafından süresiz olarak yayından kaldırıldığının duyurulmasıyla başlayan bu durum, ülke genelinde medya özgürlüğü ve ifade hürriyeti üzerine yeni bir tartışma dalgası başlattı. Komedyenin son haftalarda yaptığı bazı siyasi yorumlar, özellikle muhafazakar çevrelerden gelen yoğun tepkilerle birlikte, kanal yönetimini zorlu bir tercihin eşiğine getirdi: Kimmel'ı görevine iade etmek mi, yoksa tamamen yollarını ayırmak mı? Bu kriz hakkında daha fazla bilgi için buraya tıklayabilirsiniz.

Bu durum, yalnızca bir sunucunun kariyerini değil, aynı zamanda medya etiği, ifade özgürlüğü ve siyasi baskının yayıncılık üzerindeki etkileri gibi çok daha geniş kapsamlı tartışmaları da beraberinde getiriyor. ABC ve ana şirketi Disney, hangi kararı alırsa alsın, farklı kesimlerden aylarca, hatta yıllarca sürecek eleştirilerle karşılaşmaya hazırlanıyor.

Bu süreçte, ülkenin en büyük sendikalarından Amerika Yazarlar Birliği Batı (WGA West) ve Sinema Oyuncuları Sendikası – Amerikan Televizyon ve Radyo Sanatçıları Federasyonu (SAG-AFTRA) da ABC'nin bu hamlesini 'misilleme' olarak değerlendirerek kınadı ve sanatçıların sesinin kısılmasının demokratik değerlere aykırı olduğunu belirtti. Meslektaşı Jimmy Fallon'dan Kimmel'a güçlü bir destek gelirken, Fallon sansür endişelerine rağmen Donald Trump'ı hedef alan eleştirel yayınlarına devam edeceğinin sinyallerini verdi. Tüm bu gelişmeler yaşanırken, ABD’nin sevilen hiciv programlarından 'The Daily Show' da duruma kayıtsız kalmadı. Komedyen Jon Stewart, özel bir bölüm için stüdyoya geri dönerek, Jimmy Kimmel'ın programının yayından kaldırılması ve Federal İletişim Komisyonu (FCC) Başkanı Brendan Carr'ın tehditlerinin ardından ABD medyasında esen 'siyasi baskı' rüzgarına satirik bir ayna tuttu. Jon Stewart'ın bu özel bölümü ve Trump uyumlu "Daily Show" hakkında daha fazla bilgiye buradan ulaşabilirsiniz. Bu durum, geç yayın programlarının siyasetle olan ilişkisini ve ifade özgürlüğünün sınırlarını yeniden tartışmaya açtı.

Krizi Tetikleyen Yorumlar ve Siyasi Kutup

Krizin fitili, Jimmy Kimmel'ın 15 Eylül'deki programında, 10 Eylül'de Utah'ta hayatını kaybeden aktivist Charlie Kirk hakkında yaptığı yorumlarla ateşlendi. Kimmel, Kirk'ün adının karıştığı bir cinayet vakasını ele alırken, 'MAGA çetesi'nin katili kendilerinden olmayan biri gibi göstermeye çalıştığını ve bundan siyasi puan topladığını' iddia etti. Bu ifade, muhafazakar kesim tarafından, Kimmel'ın katili 'onlardan biri' olarak nitelediği şeklinde yorumlandı. Kaldı ki, yetkililer daha önce şüphelinin 'solcu ideolojiye' sahip olduğunu belirtmişti.

Kimmel ayrıca, eski Başkan Donald Trump'ın Kirk'ün suikastı hakkındaki bir gazeteci sorusuna verdiği cevabı tiye aldı. Trump'ın Beyaz Saray'a yeni balo salonu inşaatından bahsetmesini 'yasın dördüncü aşaması: inşaat' olarak yorumlayan Kimmel, bu durumu 'bir yetişkinin arkadaşının cinayetine yas tutma şekli değil, 4 yaşındaki bir çocuğun balık ölünce yas tutmasına benziyor' sözleriyle eleştirdi. Bu yorumlar, özellikle Trump destekçisi MAGA kesiminde büyük bir öfkeye yol açtı.

FCC'den Gelen Baskı ve Yayıncıların Kararları

Krizin en önemli boyutlarından biri, Federal İletişim Komisyonu (FCC) Başkanı Brendan Carr'ın Kimmel hakkındaki tutumu oldu. Carr, Benny Johnson'ın podcast'inde yaptığı açıklamada, ABC ve bağlı kuruluşlarını Kimmel hakkında 'eylem almaya' çağırdı ve 'Bunu kolay yoldan ya da zor yoldan yapabiliriz. Bu şirketler davranışlarını değiştirmek ve Kimmel hakkında harekete geçmek için yollar bulabilir, aksi takdirde FCC için ek çalışma olacaktır' ifadelerini kullandı. Bu açıklamaların ardından Carr'ın Kimmel'ın yorumlarını 'saldırgan' bularak ABC hakkında yeni bir soruşturma başlatma ve hatta ABC'nin yayın lisanslarını iptal etme tehdidinde bulunmasıyla durum daha da karmaşık bir boyut kazandı. Bu açıklamalar, bazı Kongre Demokratları tarafından Carr'ın görevini kötüye kullanarak yayıncılar üzerinde siyasi baskı kurma girişimi olarak yorumlandı ve istifa çağrılarına neden oldu.

“Uygunsuzluk suç değildir. Aslında uygunsuzluk, en iyi komedinin kaynağı olabilir – en azından ifade özgürlüğünü temel bir hak ve erdem olarak anladığımız bir toplumda.”

Carr'ın yorumlarının ardından iki büyük yayın grubu, Nexstar Media ve Sinclair, 'Jimmy Kimmel Live!' programını yayın akışlarından derhal çıkardıklarını duyurdu. Kısa süre sonra ABC de bağlı istasyonların bu kararına uyarak programı yayından çekti. ABC'ye bağlı 150'den fazla istasyon sahibine gönderilen bir notta, Çarşamba ve Perşembe akşamları normalde Kimmel'ın yayınlandığı 23:35 slotunda 'Celebrity Family Feud' programının tekrar bölümlerinin yayınlanacağı belirtildi. Sektörden bir kaynağın aktardığına göre, ABC yöneticileri Çarşamba akşamı Kimmel ve temsilcileriyle doğrudan görüşmelerde bulunsa da, programın geleceği hakkında henüz resmi bir karar verilmedi. Bu kararların ardında farklı motivasyonlar olduğu iddia ediliyor:

  • Nexstar Media: ABD genelinde 32 ABC iştiraki bulunan Nexstar, programı 'daha sakin kafalar hakim olana kadar' yayından kaldırdığını belirtti. Şirketin, Tegna gibi rakip bir istasyon grubunu 6 milyar dolarlık dev bir işlemle satın alma niyetiyle mevcut televizyon istasyonu sahipliği sınırlarını yeniden gözden geçirmesi için FCC'ye yoğun baskı uyguladığı kritik bir dönemde olması, Carr'ın baskısıyla hareket ettiği iddialarını güçlendirdi. Ancak Nexstar, Carr'ın yorumlarının kararlarını etkilemediğini savundu. Bu durum, yerel yayıncıların dijital çağda ayakta kalmak için lobi faaliyetlerini artırdığını ve medya politikalarının geleceğini şekillendirme çabalarını açıkça gösteriyor. Konuyla ilgili daha fazla detay ve güncel haberler için Jimmy Kimmel Live yayını askıya alındı: ABC, Nexstar, Sinclair başlıklı haberimizi okuyabilirsiniz.
  • Sinclair: Muhafazakar siyasetiyle bilinen ve 38 ABC iştiraki bulunan Sinclair ise daha sert taleplerde bulundu. Sinclair, Kimmel'ın Kirk'ün ailesinden özür dilemesini ve hem onlara hem de Kirk'ün kurucusu olduğu Turning Point USA'e 'anlamlı bir kişisel bağış' yapmasını talep etti. Şirket, ABC ile 'profesyonellik ve hesap verebilirlik taahhüdü' hakkında resmi görüşmeler yapılana kadar programı yayınlamayacağını açıkladı ve Kimmel'ın zaman dilimine bir Charlie Kirk anma özel programı koymayı planladı.

Krizin Sayılarla Boyutu:

  • Nexstar: 32 ABC iştiraki
  • Sinclair: 38 ABC iştiraki
  • Bu iki şirket, ABC'nin ulusal istasyonlarının yaklaşık üçte birini temsil ediyor.
  • FCC Medya Sahibi Olma Sınırı: Yüzde 39 ulusal izleyici erişim sınırı (şu anda gözden geçirilmekte).
  • Disney'in Önceki Uzlaşması: ABC News spikeri George Stephanopoulos'un Trump hakkında yanlış beyanı nedeniyle Trump'a 15 milyon dolar (artı 1 milyon dolar yasal ücret) ödedi.

Bu olay, medya devleri ile yerel yayıncılar arasındaki tarihi güç değişimini de gözler önüne serdi. Bir zamanlar ülke genelindeki dağıtım için hayati bir bağlantı olan bağlı istasyonlar, 1990'ların sonlarından itibaren televizyon ekonomisi kökten değişti. Artık yerel istasyonlar, pahalı spor yayın hakları gibi maliyetleri paylaşmak üzere ağlara "ters tazminat" ödüyor. Ancak, Nexstar ve Sinclair gibi şirketler, Kimmel olayını, ağlar karşısında nüfuzlarını kullanmak ve bu güç dengesindeki yerlerini pekiştirmek için önemli bir fırsat olarak değerlendirdi. Hatta eski başkan Barack Obama bile bu durumu, Trump yönetiminin "beğenmediği muhabirleri ve yorumcuları kovmak" için medya şirketlerini sindirme çabası olarak değerlendirdi.

Jimmy Fallon ve Seth Meyers'tan Destek, Donald Trump'tan Sert Tepki

Bu süreçte, meslektaşı Jimmy Fallon, 'The Tonight Show Starring Jimmy Fallon' programında Kimmel'a açıkça destek verdiğini belirtti. Fallon, Kimmel'ı 'düzgün, komik ve sevecen bir adam' olarak tanımlayarak bir an önce ekranlara dönmesini umduğunu ifade etti. Daha da önemlisi, sansür endişelerine rağmen Donald Trump'ı eleştirmeye devam edeceğini ilan ederek, programında Trump'ın İngiltere gezisini alaya alan bir segment sunarak niyetini açıkça ortaya koydu.

Olaylara tepkisiz kalmayan bir diğer geç gece şovu sunucusu Seth Meyers da kendi programı "Late Night"ta duruma ironik bir dille yaklaştı. Kimmel'ın yayından kaldırılması haberine atıfta bulunarak, "Sayın Trump'ı her zaman takdir etmiş ve saygı duymuşumdur," şeklinde alaycı bir başlangıç yaptı. Trump'ı 'vizyoner, yenilikçi, harika bir başkan ve daha da iyi bir golfçüsü' olarak nitelendiren Meyers, kendisinin Trump hakkında olumsuz bir şey söylediğini görenlerin bunun "sadece yapay zeka" olduğunu iddia etmelerini istedi. Meyers, bu alaycı yorumlarının ardından, "Jimmy Kimmel'ı arkadaşım olarak adlandırmak, bu şovu her gece yapmak kadar bir ayrıcalık ve onurdur. Her gün uyanıyorum, ifade özgürlüğüne değer verdiğini iddia eden bir ülkede yaşadığım için şükrediyorum ve şovumuzu her zaman yaptığımız gibi: coşkuyla ve dürüstlükle yapmaya devam edeceğiz," diyerek ciddi bir mesaj verdi.

Eski Başkan Donald Trump ise Truth Social platformu üzerinden duruma hızla müdahil oldu. Kimmel'ın programının iptal edildiğini (ki bu doğru değildi, sadece askıya alınmıştı) belirterek, ABC'yi 'nihayet yapılması gerekeni yaptığı için' tebrik etti. Trump, Kimmel'ı 'sıfır yetenekli' olmakla ve 'Colbert'tan bile kötü reytinglere sahip' olmakla eleştirdi. Daha da ileri giderek, NBC'nin diğer geç gece şovu sunucuları Jimmy Fallon ve Seth Meyers'ı da hedef alan Trump, onları 'tamamen kaybedenler' olarak tanımladı ve NBC'yi de onların programlarını iptal etmeye çağırdı. Bu sert çıkışlar, geç yayın dünyası ile siyaset arasındaki gerilimi daha da artırdı.

ABC/Disney İçin Çıkmaz Sokak

İş dünyası perspektifinden bakıldığında, Nexstar ve Sinclair'in Kimmel'ı neden boykot ettiği ABC için önemli değil; önemli olan, bu kararların ratings ve reklam gelirleri üzerindeki potansiyel olumsuz etkisi. Bu iki şirket, ABC'nin ulusal istasyonlarının yaklaşık üçte birini oluşturuyor.

Eğer ABC Kimmel'ı geri getirirse, Başkan Trump ve FCC Başkanı Carr gibi muhafazakar isimlerin tepkisiyle karşılaşacak. Öte yandan, Kimmel ile yollarını ayırırsa, Hollywood sendikaları ve sol kesimden, Trump'ın baskısına boyun eğdiği ve ifade özgürlüğü ilkelerinden vazgeçtiği eleştirileri alacak. Disney CEO'su Bob Iger ve Disney Entertainment Eş Başkanı Dana Walden, hangi yolu seçerlerse seçsinler, aylarca sürecek bir öfke dalgasıyla yüzleşecekler. Tüketiciler şimdiden Disney tema parklarını boykot etme ve Disney+ veya Hulu aboneliklerini iptal etme tehditlerinde bulunuyor.

Geçmişteki Tartışmalar ve Kimmel'ın Durumunun Farkı

Geçmişte David Letterman, Samantha Bee ve Bill Maher gibi televizyon kişilikleri de tartışmalı yorumlar veya şakalar yapmış, ancak iyi düşünülmüş özürlerle konumlarını (ve yayın pozisyonlarını) geri kazanabilmişlerdi. Hatta Kimmel'ın kendisi de geçmişte oğluyla ilgili sağlık sorunları üzerinden yaptığı duygusal ve politik konuşmalarla takdir toplamış bir 'şirket adamı' olarak biliniyordu. Ancak Jimmy Kimmel'ın bu durumu, siyasi kutuplaşmanın derinliği ve FCC'nin doğrudan lisans iptali tehdidi nedeniyle daha uzlaşmaz bir hal alabilir. Sağcı kesimden birçok kişi, Trump da dahil olmak üzere, Kimmel'ın şimdiden kovulmuş gibi davrandı.

Geleceğe Yönelik Yansımalar ve Medya Özgürlüğü Tartışması

Bu kriz, ABD medya manzarasında yayıncıların bağımsızlığı, gazetecilik etiği ve siyasi baskının sınırları hakkında ciddi sorular ortaya koyuyor. Bir yandan, medya kuruluşlarının toplumu bilgilendirme ve kamusal tartışmalara katkıda bulunma sorumluluğu var. Diğer yandan, siyasi figürlerin ve izleyici gruplarının yoğun baskısı, bu sorumluluğu yerine getirmeyi zorlaştırıyor. FCC gibi düzenleyici kurumların siyasi saiklerle hareket ettiği iddiaları, medya özgürlüğünün geleceği için endişe verici sinyaller taşıyor. Özellikle FCC Başkanı Brendan Carr'ın, Kimmel'ın yorumlarını 'saldırgan' bularak ABC hakkında yeni bir soruşturma başlatma tehdidinde bulunması, Carr'ın FCC'nin düzenleyici yetkisini siyasi rakiplere karşı bir 'çekiç' olarak kullanıldığı eleştirilerine yol açmıştır. Jimmy Kimmel'ın yayından kaldırılmasına sadece meslektaşlarından değil, ülkenin en büyük meslek örgütlerinden Amerika Yazarlar Birliği Batı (WGA West) ve Sinema Oyuncuları Sendikası – Amerikan Televizyon ve Radyo Sanatçıları Federasyonu (SAG-AFTRA) gibi sendikalardan da tepki geldi. Her iki sendika da ABC'nin bu hamlesini 'misilleme' olarak değerlendirerek kınadı ve sanatçıların sesinin kısılmasının demokratik değerlere aykırı olduğunu belirtti. Seth Meyers, Stephen Colbert ve Jon Stewart gibi diğer geç yayın sunucuları da Trump'ın yorumlarına ve Kimmel'ın durumuna tepki gösterdi. Nitekim Jon Stewart, özel 'Daily Show' bölümünü "Comedy Central'dan, vatanseverce itaatkar sunucunuz Jon Stewart ile yepyeni, hükümet onaylı 'Daily Show' geliyor!" anonsuyla başlatmış, programın tanıtımında dahi, "Mütevazı, itaatkar Jon Stewart, Amerika'nın Yüce Lideri Donald J. Trump'ı övgü yağmuruna tutuyor ve Jimmy Kimmel'ın askıya alınmasının ardından ifade özgürlüğü kurallarını FCC onaylı bir şekilde tazeliyor" ifadelerini kullanmıştı. Stewart, programında ABD Anayasası'ndaki Birinci Değişiklik'i (ifade özgürlüğü) hicivli bir şekilde yeniden yorumlayarak, 'Yetenek Ölçer' adlı absürt bir araçla, sanatçıların 'TQ' (yetenek katsayısı) - Başkan'a 'nezaketle' ölçülen - belirli bir seviyenin altına düştüğünde FCC'yi bilgilendirmesi durumunda, milyarlarca dolarlık ağ birleşmelerini tehdit etme veya doğrudan lisansları askıya alma yetkisinin tetikleneceğini eleştirmiştir.

Değer Katma: İfade Özgürlüğü Tartışmasının İki Yüzü

Bu olay, ABD'deki ifade özgürlüğü tartışmalarının ne kadar derin ve karmaşık olduğunu gözler önüne seriyor. Bir tarafta, eleştirel seslerin susturulmaya çalışıldığı ve medya kuruluşları üzerinde siyasi baskı kurulduğu endişeleri varken; diğer tarafta, FCC Başkanı Carr gibi isimler, yayıncıların "kamu yararına hizmet etme yükümlülüğü" ve "toplum değerlerine uymayan programlara karşı durma" gerekliliğini vurguluyor. Bu durum, kamu yayıncılığının sınırları, mizahın rolü ve siyasi söylemde kabul edilebilirliğin çizgisi hakkında geniş bir tartışmayı tetikliyor. Bu tür kararlar, yaratıcı özgürlüğü kısıtlama, farklı görüşleri bastırma ve otosansürü teşvik etme riski taşımaktadır. Kamuoyunu bilgilendirme ve farklı bakış açılarını sunma görevindeki medyanın, kurumsal veya siyasi baskılara boyun eğmesi, demokratik tartışma ortamının zayıflamasına yol açabilir. Bu tür olaylar, yalnızca bir komedyenin programının yayından kaldırılması olmaktan öte, demokratik toplumlarda medyanın özerkliği ve hesap verebilirlik arasındaki dengeyi bulma mücadelesinin bir göstergesi olarak okunabilir.

Bu olayın ardından, gece yarısı televizyonunun geleceği belirsizliğe büründü. Stephen Colbert'ın programının gelecek baharda sona erecek olması da düşünüldüğünde, Jimmy Fallon'ın 'The Tonight Show' ile bu kuşakta neredeyse tek başına kalabileceği konuşuluyor. Fallon, Trump'ın ilk döneminde, Kimmel veya Colbert kadar politik olmaktan kaçınan, daha risksiz ve genel olarak eğlence odaklı mizahıyla biliniyor. Bu durum, gelecekte gece yarısı şovlarının daha az eleştirel, daha az politik içerikle yoluna devam edeceği yönünde güçlü bir sinyal olarak algılanabilir.

Eleştirel seslerin bu denli sert bir şekilde cezalandırıldığı bir ortamda, komedyenlerin 'kabak' hikayeleri gibi masum şakalara sığınması şaşırtıcı olmayacaktır. Bu durum, Sindrella'nın saati gece yarısını vurduğunda her şeyin değiştiği masalını anımsatıyor; özgür konuşma hakkı gibi alışılmış hakların bir anda ortadan kaybolabileceği uyarısını içeriyor. Gece yarısı şovlarının geleceği ve bu tür programların siyasi mizaha yer verme kapasitesi hakkında daha fazla bilgi edinmek için Jimmy Kimmel Sahneden Çekildi: Gece Yarısı Şovlarının Geleceği haberimize göz atabilirsiniz.

Jimmy Kimmel'ın ABC'deki akıbeti ne olursa olsun, bu olay ABD medya tarihinde bir dönüm noktası olarak hatırlanacak ve yayıncıların, içeriklerinin siyasi yansımaları konusunda ne kadar dikkatli olmaları gerektiğini bir kez daha gösterecektir. Şeffaflık, denge ve kamuoyunu doğru bilgilendirme, bu tür krizlerde medya kuruluşları için hayati önem taşımaktadır.

Bu olay aynı zamanda, medya organlarının, gazetecilerin ve sendikaların, ifade özgürlüğünü koruma ve eleştirel sesleri destekleme konusundaki rollerini yeniden değerlendirmeleri gerektiğini de göstermektedir. ABC ve diğer büyük yayıncıların, hükümetten gelen doğrudan ya da dolaylı baskılara karşı duruşları, önümüzdeki dönemde Amerikan medyasının yönünü belirleyecek. Bir yayın televizyonu yöneticisinin bu durumu "17 Eylül'ü hatırlayın – Amerika'da Birinci Değişikliği kaybettiğimiz gün" sözleriyle değerlendirmesi, olayın ifade özgürlüğü üzerindeki potansiyel etkisinin ciddiyetini vurguladı. Disney/ABC'den henüz resmi bir açıklama gelmezken, programın geleceği belirsizliğini koruyor ve medya dünyasındaki bu güç dengelerinin nasıl şekilleneceği merakla bekleniyor.

Kaynak: Variety.com - ABC'nin Jimmy Kimmel Kriziyle Başa Çıkma Çıkmazı, Nexus Haber - Jimmy Fallon'dan Jimmy Kimmel'a Destek, Trump'a Karşı Sansür Direnişi, Nexus Haber - Jimmy Kimmel Live yayını askıya alındı: ABC, Nexstar, Sinclair, Nexus Haber - Jimmy Kimmel Sahneden Çekildi: Gece Yarısı Şovlarının Geleceği, Variety.com - Seth Meyers'tan İronik Destek ve İfade Özgürlüğü Mesajı